Demet Evgar’ın ders gibi oynadığı ‘Avlu’ (Star TV), bu sezonun en farklı projelerinden biri. Özellikle müziklerinin dramatik etkisi tartışılmaz. Son zamanlarda dizilerin klişe atmosfer müziğine dayanmanın ötesinde evrensel boyuta geçtiğini görüyoruz. ‘Ufak Tefek Cinayetler’de Oasis dinlemişliğimiz bile var. ‘Avlu’nun Schubert’le sınıf atlaması da ayrı güzellik.
‘Avlu’nun belki de en güçlü taraflarından biri müthiş oyuncu seçimleri. Azra, Kudret, Jale, Hasret hapishaneye canlı bir organizma gibi hayat katıyor. Kudret’in zorbalığı, Deniz’in dramatik direnişi, Azra’nın ağzına cuk oturan laf ebeliği, zaman zaman ergen serseriliği hikâyeyi hep ayakta tutan güçlü bir ağ örüyor. Üstelik izleyicinin mazoşist bir zevkle sevdiği ağlatmalı, anneli çocuklu keder damarını da iyi yakalamış görünüyorlar.
Diğer yandan Kanal D’de daha klasik bir kurguyla ‘İnsanlık Suçu’ var. Yoksul gencin hayatla mücadelesi çok beklenmedik bir hikâye olmasa da Kaan Yıldırım’ın Cemal’i, hikâyeyi anlatma biçiminin zaman zaman hikâyeden önemli olduğunu hatırlatıyor. Cemal’in öyküsünde derin bir baba travması (babanın yerine geçen amca) var. Zengin-yoksul aksından çok daha enteresan olan kısmı da bu. Ahmet Mümtaz Taylan’ın canlandırdığı Sami ile Cemal arasındaki ilişki dizinin taşıyıcı sütunu. İlk bölümde biraz ağır giden tempo son zamanlarda giderek hızlanıyor. Reytinglerden de izleyicinin olumlu tepki verdiği belli. Cemal-Suna aşkı da ayrı bir heyecan konusu. Bir türlü yakalanamayan mutluluk, kavuşamayan âşıklar ve kıskançlık mevzusu gerzek bir eski sevgili hep tutan bir formül. ‘İnsanlık Suçu’nun belki de tek sorunu şimdilik Suna’nın fazla tek boyutlu, cici kız olması. Onun hakkında daha çok şey bilmeye, zaaflarını öğrenmeye ihtiyacımız var.
Bu iki dizi ekranda feodal ve hamasinin hâkimiyetini kıran, incelikli, derin hikâyelerin peşinde koşan nadir işlerden. Kurtlar sofrasında sezonu kazasız belasız atlatmayı hak ediyorlar.