GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Sağlık
14 Kasım 2022 Pazartesi 08:19

Uzmandan korkutan uyarı... Her 4 kişiden 1'i diyabetli!

Genetiğiyle oynanmış gıdaların, fazla kiloların, hareketsizliğin diyabete davetiye çıkardığını belirten Endokrin ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Erdal Duman, "Her 4 kişiden biri ya Tip 1 diyabetlidir, ya da Tip 2'dir. Türkiye'de diyabetli sayısı 9 milyonu aştı. Diyabetli olduğunu bilmeyen çok insan var" dedi ve bakanlığa şu öneride bulundu: "Bu hastalığı kontrol altına alabilmek, devlete yükünü azaltmak için, nüfusu 50 binden yüksek olan kentlerde Diyabet ve Obezite Merkezleri kurulmalı."

Muhittin AKBEL / EGEDESONSÖZ - Bugün, 14 Kasım 2022... Dünya Diyabetliler Günü...İç Hastalıkları ve Endokroniloji/Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Erdal ile, her türlü tıbbi ve teknolojik gelişime rağmen yaygınlaşmasının önüne geçilemeyen diyabeti konuştuk. Dr. Duman, Türkiye'de her dört kişiden birinin diyabetli olduğunu ve bu hastalığın başka hastalıkların da öncüsü olduğunu anlattı. Hastanelerin hasta yükünün çok büyük bir bölümünü diyabetli hastaların oluşturduğuna dikkat çeken Dr. Erdal Duman, kurulmasını önerdiği Diyabet ve Obezite Merkezleri'nin hayata geçirilmesiyle hem diyabet ve obezite öncesi önleyici bir çalışmanın olacağını, hem diyabetlilerin hastalıklarıyla barışık yaşamalarının sağlanacağını, en önemlisi de tedavi masrafları açısından çok büyük bir mali yükün altında olan devletin ilaç ve tedavi giderinin azalacağını dile getirdi.

DİYABET, POLİTİK BİR HASTALIKTIR
Dr. Erdal Duman, genetiğiyle oynanmış gıdaların diyabete davetiye çıkardığını öne sürerken, diyabetin temelinde yatan sıkıntıları şöyle sıraladı:

"Yıllar önce ABD'de yapılan bir Diyabet kongresinde, diyabet derneğinin başkanının konuşması beni çok etkilemişti. Başkan; diyabet, bir kronik hastalıktır. 100 yıl içerisinde her tür insülinimiz, bir sürü yeni ilaç elde edilmesine, bir sürü tanı yöntemi konulmasına rağmen, diyabet artıyor ve biz bunu yenemiyoruz. Neden yenemiyoruz? Çünkü diyabet politik bir hastalıktır, demişti.Neden politik bir hastalıktır? Politika, politikacılar, herkesi beslemek zorundadır.Genetiği oynanmış mısır, buğday için teşvikler veriliyor, çok büyük imkanlar sağlanıyor. Çünkü herkesi beslemek zorunda. Protein içeriği zayıf, gıda içeriği düşük ama ulaşılabilirliği çok kolay mısır, patates gibi ürünlere yönelmek zorunda kalıyor insanlar. Diğer taraftan besin değeri yüksek gıdalara ulaşamıyor. Yumurta, balık, kırmızı et gibi...Enerji fiyatları arttıkça bunların fiyatları da artıyor."

MANAVA GİRİYORUZ, DOMATESİN KOKUSUNU ALAMIYORUZ
"Son 100 yılda gıda ucuzladı, gıdaya ulaşılabilirlik arttı. Ancak gıda çeşitliliği azaldı.Genetiği değiştirilmiş gıdalar arttı. Düşük kaliteli yağlı gıdalar arttı. Eskiden bir manava yaklaştığımızda, tezgahtaki gıdaların kokularını 50 metreden alırdık. Ya şimdi? Çok güzel görünen bir domateste domates kokusu yok. Manavın dükkanına girseniz de kokuyu duymuyorsunuz. Gıda çeşitliliğinin azalması, karbonhidrat açısından zengin gıdalara ulaşım kolaylaştı. Böylece daha fazla kalori almaya başladık. Buna karşın hareketlilik azaldı. Televizyon başında daha çok zaman kaybediyoruz, bilgisayar başında oturuyoruz, çalışıyoruz saatlerce. 20 yıl önce dünyada yetişkin Tip 2 dediğimiz diyabet ortalama yüzde 7 civarındaydı. Son 10 yılda bu oran, yüzde 10'un üzerine çıktı. Bu oran hem dünya ortalaması, hem Türkiye, hem de Avrupa ortalamasıdır. Her 100 kişiden 10'u, 12'si diyabetli. En az yüzde 12'si de gizli diyabetli, yani gizli şeker dedikleri...Bu da demektir ki, her 1dört kişiden biri, ya Tip 1 diyabetlidir, ya da gizli diyabet hastasıdır, yani Tip 2'dir. Gizli diyabet de kalp damar, Tip 1 diyabet kadar tehlikelidir. İnsan ömrü uzadı. Ömrün artması, diyabetin görülme riskini artırdı. Fazla kilolar bir başka problemdir. Beslenme dataları, yanlış beslenme, yüksek kalori içeren karbonhidratlı gıdalara eğilim ve hareketsizlik, insanları diyabete doğru sürüklüyor. Genetiği değiştirilmiş, yüksek kalori içeren tek taraflı beslenme modellerinin diyabete yansıması çok çok fazladır. Basit kalori içeren beyaz ekmeği çok tüketiyoruz maalesef."

DİYABET, ARTIK ÇOCUKLARDA BİLE GÖRÜLÜYOR, ÇÜNKÜ...
Türkiye'de yetişkin nüfusun yüzde 15'inin diyabetli olduğunu öne süren Dr. Erdal Duman, hasta sayısının da 9 milyonu aştığını ifade etti. Pek çok kişinin de diyabetli olduğunun farkında olmadığını öne süren Dr. Duman, "Her üç kişiden biri, diyabetli olduğu halde bu gerçekten habersiz yaşıyor. Her beş kişiden ikisinin gizli diyabet olduğu tahmin ediliyor" dedi ve diyabetin, artık çocuk yaşlarda da yaygınlaştığına dikkat çekti:

"Diyabet yaşı çok aşağılara düştü. Neden? Çünkü kilolu çocuk doğumları arttı, doğum sonrası kilolu çocukların sayısında patlama oldu. Hareketsiz çocuklar arttı. Biz çocukken eve girmezdik, oyun oynardık iyice yoruluncaya kadar. Şimdiki çocuklar ellerinde tablet, son derece hareketsiz. 20 yıl önce, 30 yıl önce 10 yaşında bir çocuğun 80 kilo olduğunu göremezdiniz. Bugün 10 yaşında ama 120 kiloluk çocuklar var. Bir yaşında, iki yaşında çocuklarda diyabetin görülmesi, Tip 1 diyabettir, o başka bir şey. Ama kilolu çocuklar, önce gizli diyabetik, sonra Tip 1 hastası oluyorlar. Son yıllarda fazla kiloya, hareketsizliğe bağlı çocuk diyabetlilere çokça rastlıyoruz. Çocukluk çağında karaciğer yağlanması, kolesterol yüksekliğini, kalp krizini görüyoruz Çocukluk çağında yüksek tansiyon bile görülür oldu. Oysa bunlar çok yakın bir geçmişte, 40'lı yaşları geçmiş insanlarda görülen hastalıklardı. Nedeni, yaşam tarzı, yanlış beslenme tarzı ve hareketsizliktir. Düşünün ki çocuk, korkunç miktarda şekerleme tüketiyor. Ellerinde tabletler, cep telefonları, bilgisayarlar, son derece hareketsiz. Apartmandan dışarı çıkmıyor, çıkamıyor. Bu çocuk diyabet olmaz mı? Bir de pandeminin insanları evlere kapatması nedeniyle diyabetin arttığını söyleyebilirim."

 HEM ANNENİZ HEM BABANIZ DİYABETLİYSE, SİZ DE YÜZDE 60 DİYABETLİSİNİZ DEMEKTİR
İnsanların "Acaba ben diyabet hastası mıyım?" diye sorgulamasını gerektiren unsurlarla ilgili olarak Dr. Erdal Duman, şu bilgileri aktardı:

"Eğer anneniz veya babanız diyabetliyse, sizin de diyabetli olma ihtimaliniz yüzde 30'dur. İkisi de diyabet hastasıysa, sizin diyabetli olma ihtimaliniz yüzde 60'tır. Kiloluysanız, yüksek tansiyonunuz varsa, diyabetli olma ihtimaliniz yüksek demektir. Kalp damar öykünüz varsa, kan şekerini bozacak kortizon gibi ilaçlar kullandıysanız, tehlike altındasınız demektir. Uzun süredir hareketsiz bir yaşam sürüyorsanız, diyabetli olmanız söz konusudur. Kadında gebelik şekeri çıkmışsa, ileride yüzde 20 ihtimalle diyabet hastası olabilir. Yumurtalık hastalıkları, adet bozuklukları, diyabeti işaret ediyor olabilir. Hiçbir şeyiniz yoksa bile senede bir kez genel bir tahlil yaptırıp kan şekerine, kolesterola baktırmak lazım. Üç aylık şeker ortalaması Hemoglabin A1C eğer 6'nın üzerindeyse, diyabeti düşünmemiz lazım. 75 gram şeker yüklemesiyle iki saat sonra şeker200'ün üzerindeyse, yine diyabeti düşünmemiz lazım."

EN ÖNEMLİ TEDAVİ, HASTANIN DİYABETLİ OLDUĞUNU KABULLENMESİDİR
"Diyabette en önemli tedavi, ne ilaçtır, ne insülindir, ne kan şekeridir" diyen Dr. Erdal Duman, diyabet tedavisinde en önemli unsurun, hastanın diyabetli olduğunu kabullenmesi şeklinde açıkladı. Duman, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Tedavinin en önemli unsuru, hastanın, diyabetli olduğunu kabullenmiş olmasıdır. Diyabetle ilgili farkındalığının, kendi özbakımının artmasıdır. Düzenli kan şekeri takibi çok önemlidir. Açlık şekerinin 100, tokluk şekerinin 200 civarında tutulması gerekir.Üç aylık şeker ortalamasının 6,5 oranının altında olması çok önemlidir. Kolesterolun normal seviyede kalmasına özen gösterilmelidir. Fazla kilo varsa, fazla kiloların verilmesi; kan basıncının normal düzeyde tutulması önemlidir. Göz kontrolü, ayak bakımı olmazsa olmazımızdır. Hastanın, kendisinin doktoru olmasıyla bunların çözülebileceğine inanıyoruz.Özetle diyabet hastasının, diyabetle barışık yaşaması gerekiyor.G

GÜNDE 4-7 KİLOMETRE ARASINDA YÜRÜMEK LAZIM
Diyabet hastası olmamak için nasıl bir yaşam tarzının benimsenmiş olması gerektiği konusunda Dr. Erdal Duman'ın değerlendirmeleri şöyle:

"1.80 boyundaki bir erkek mesela, en fazla 80 kilo olmalı. Eğer 100 kilonun üstündeyse, yüksek tansiyondan karaciğer yağlanmasına kadar pek çok hastalığa yakalanma riski altındadır. 1.80 boyundasınız ama 100 kilosunuz. Kilonuzun yüzde 10'u verdiğiniz zaman kan basıncınızı dörtte bir, şeker hastalığı riskini yüzde 30 oranında azaltırsınız. Eğer şeker hastasıysanız kullandığınız, fazla kiloyu verdiğinizde kullandığımız ilaçların azalması mümkün olur. Diyabete yakalanmak istemiyorsak, öncelikle düzenli besleneceğiz. Glisemik endeksi yüksek gıdalardan kaçınacağız, pirinç, bal gibi...Azar azar ama sık sık yemek, abur cuburdan uzak durmak çok büyük fayda sağlayacaktır. Bu arada hareket etmek zorundayız. Düzenli olarak bir spor salonuna gitmeniz gerekmiyor, eğer ortopedik veya kalp sorununuz yoksa, günde ortalama 4 ila 7 kilometre arasında yürüyüş yeterlidir. Böyle bir düzende yaşamaya başladığınızda kemik erimesi hastalığı riskini de en aza indirmiş olursunuz. Benim bir çok profesyonel sporcu diyabet hastam var. Burada önemli olan gözde hasar var mı, kalpte bir sorun var mı, kol bacak damarlarında sıkıntı var mı, nöropati var mı, kan şekeri regüle mi, Tip 1 mi, Tip 2 mi olduğudur. Olimpiyat şampiyonu diyabetli sporcular var. Demek ki diyabet, spor yapmaya engel değilmiş. Ancak diyabetli sporcunun, doktor kontrolünde spor yapmasında fayda var. Gözünde akut kanaması, ayağında yara, kan şekeri çok oynak hastalara spor önermiyoruz."

SAĞLIK BAKANLIĞI'NA BİR TEKLİFİM VAR
Diyabet hastalığının tedavisinin devlete yüklü miktarda külfet getirdiğini, bilgilerin şeffaf bir şekilde paylaşılmaması nedeniyle rakamları bilemediklerini belirten Dr. Erdal Duman, Sağlık Bakanlığı'na çok önemli bir teklifte bulundu:

"Diyabetli hasta, diyabetle barışık yaşamayı öğrendiyse, şeker regüleyse, iş kaybı az olacaktır. Şeker çok oynaksa, ayakta yaralar oluşuyorsa, iş kaybı çok olacaktır. Bu nedenle diyabetin tedavi anlamında devlete getirdiği mali külfeti azaltmak amacıyla, aynı verem savaş gibi Diyabet ve Obezite Merkezleri kurulmalı. Endokrin alanında  eğitim görmüş hekimlerin, dahiliye hekimlerinin ve aile hekimlerinin oluşturacağı bir merkez olmalı. Bu oluşumda beslenme uzmanları, göz hekimleri, diyabet eğitim hemşireleri olmalı. 50 binden fazla nüfusu olan yerlerde bu merkezler hayata geçirilmeli. Böyle bir çalışma, hem hastanelerin diyabetik hasta yükünü azaltacaktır, hem de bilinçli hastaların sayısı artacaktır, en önemlisi de regüle bir diyabet sağlanacağı için tedavi masrafları en aza inecektir. Dolayısıyla devlete yüklenen aşırı mali yük de hafiflemiş olacaktır. Bu merkezler diyabeti ve obeziteyi takip ederek önleyici bir hizmet verecektir. Bugün itibariyle hastanelerin kalp damar, göz, dahiliye kliniklerinde en büyük yükü, diyabetli hastalar oluşturmaktadır."