GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Sağlık
22 Ekim 2021 Cuma 14:02

Uzm. Dr. Torun su kirliliğine dikkat çekti: 5 milyondan fazla kişi ölüyor!

Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Mustafa Torun, su kirliliği dolayısıyla su ile bulaşan enfeksiyonlara ve suyun ne derece önemli olduğuna dikkat çekerek “Dünyada tahmini olarak 250 milyon kişi su yüzünden hastalanıp, 5 milyondan fazlası ise ölüyor. Ölenlerin çoğu çocuk yaş grubunda. Su ile geçen ishal etkenlerine bağlı ise yılda iki milyonun üzerinde ölüm oluyor. Farkındalığı bir an önce yaratıp, öne çıkarmak şart” dedi.

EGEDESONSÖZ - Tüm dünyayı derinden etkileyen koronavirüs salgınıyla birlikte suyun önemi ve kullanım derecesi kendini gösteriyor. Son zamanlarda da dünyada suyun kıtlığı tartışmaları gündemde yerini alıyor. Bu koşullar altında temiz suyun önemine dikkat çekerek, değerlendirmelerde bulunan Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Mustafa Torun, suyun yaygın kirlenmesinin önüne geçip, bu konuda evrensel duyarlılığı arttırmak gerektiğini söyledi.

‘ÜLKEMİZ SU YOKSULU ÜLKELER ARASINDA GELMEKTE’
Su kirliliğinden dolayı suyun azalmasına karşın farkındalığın oluşturulması ve buna yönelik su tasarrufunun arttırılması gerektiğine değinen Dr. Torun, “Yeryüzünün üçte ikisinden fazlası su olup, yaklaşık otuzda biri tatlı su kapasitesindedir. Tuzlu deniz suyu tüm suların yüzde 97’si olup şu an içilmesi mümkün değildir. Tatlı suya erişim yüzde 1’in altındadır. Bir litre atık su, sekiz litre tatlı suyu kirletmekte olup, küresel kirli su miktarı 12 bin kilometre küptür. Bu hacim en büyük on nehirdeki tatlı sudan fazladır” diyerek suyun kirletilmesinin ciddi sonuçlara yol açacağına dair çarpıcı veriler ortaya koydu.

Dünyadaki nüfus artışı ve sanayileşmenin beraberinde kirli su artışını da getirdiğini dile getiren Dr. Torun, “Türkiye’deki kullanıma hazır su kapasitesi yüz milyar metreküpten biraz fazla olup, bunun yedide biri içme ve kullanma içindir. Yaklaşık dörtte üçü tarımsal, onda birinden biraz fazlası sanayi amaçlıdır. Son kırk yıl içinde üç “Van Gölü” hacminde su alanımız heba edilmiştir. Ülkemiz, kişi başına düşen yıllık su tüketimi ile su yoksulu ülkeler arasında gelmektedir. Gelişmiş ülkedeki bir çocuğun su tüketimi gelişmemiş ülkedekine göre otuz kat fazladır” dedi.

SUYA BAĞLI ENFEKSİYONLAR HER GEÇEN GÜN ARTIYOR
Suyun hovardaca kullanımı, çevresel faktörler, dünya nüfusunun artışı, küresel ısınma, sanayileşme, plansız nüfus artışıyla birlikte su da önlenemez kirlilik oluştuğunu dile getiren Dr. Torun, ülkemizde suya bağlı enfeksiyonların ve salgınların gün geçtikçe artış gösterdiğini söyledi.

Vatandaşların suyu, banyo, yüzme, bahçe sulaması, temizlik ve içme amaçlı kullandığını açıklayan Dr. Torun, bu kullanımlarda suyun insan ile hayvan çıkartıları ve arsenik, kurşun, nitrat, talyum, benzen, karbon tetraklorür, hekzaklorobenzen ve benzeri kimyasal maddelerle kirlenebileceğini dile getirdi.

Dr. Torun, suyun böylesine geniş bir kullanım alanının ve kirlenmesinde çok fazla etken maddelerin bulunmasının birçok enfeksiyon çeşidine yol açtığını söyleyerek bunların çözümlerini detaylıca şu şekilde anlattı:

“Su ile ilintili enfeksiyonların geçiş yolları beş farklı biçimde karşımıza çıkıyor. Doğrudan sudan kaynaklanan Tifo, Paratifo, Kolera, Hepatit-A gibi enfeksiyonlar bulunuyor. Bu enfeksiyonların geçirgenliğinin artışında aynı su kaynağından çok kişinin yararlanması ve ılıman, sıcak iklim yatıyor. Çözümü ise; suyun kirliliğinin önüne geçmektir. Su azlığı veya yokluğundan kaynaklanan Trahom, Basilli dizanteri enfeksiyonları mevcut. Buna yol açan günlük temizlik ve diğer gereksinimler için suyun yeterli olmamasıdır. Çözümü ise; yeterli su teminini sağlamak. Su ile ilişkili olarak böceklerle aktarılan enfeksiyonlar da var. Buna sivrisineklerle aktarılan sıtma iyi bir örnektir. Çözümü; durgun suları yok etmek. Bunun yanı sıra su aeroselleri dediğimiz klimalarla geçen lejyoner hastalığı var. Bunun önüne geçmek için klimaların ve bunların su depolarının düzenli aralıklarla temizlenmesi ve kontrol edilmesi gerekiyor. Son olarakta kirli deniz sularıyla birlikte bulaşan enfeksiyonlar var. Bunlar birçok insanında hakim olduğu Hepatit-A, Norovirus, E.Koli, Tifo, Para tifo’dur. Bu enfeksiyonlara mücadelede de ya deniz suyunun kirlenmesinin önüne geçmeli yada kirli denize girilmemelidir.”

Bu enfeksiyonların bulaşı derecesinde kişisel faktörlerinde yer aldığını söyleyen Dr. Torun, Bağışıklığın yetersizliği, beslenme bozukluğu, mide asiditesinde azalma, alınan mikrop sayısının fazlalığı ve ileri yaşın enfeksiyonun lehine olduğunu söyledi.

‘SU KİRLİLİĞİ YÜZÜNDEN DÜNYA’DA 5 MİLYONDAN FAZLA KİŞİ ÖLÜYOR’
Suyun virüs, bakteri ve parazit barındırmasının dünya tarihinde birçok ölüme sebep olmuş Kolera, Tifo gibi patlayıcı salgınlara yol açtığını söyleyen Dr. Torun, Dünya genelinde tahmini olarak 250 milyon kişi su sebepli olarak hastalanıp, 5 milyondan fazlası ise ölüyor. Ölenlerin çoğu çocuk yaş grubunda. Su ile geçen ishal etkenlerine bağlı yılda iki milyonun üzerinde ölüm oluyor. Farkındalığı bir an önce yaratıp, öne çıkarmak şart” şeklinde konuştu.

‘KORUNMA TEDAVİDEN HER ZAMAN ÜSTÜN VE UCUZDUR’
Dr. Torun, su ile bağlantılı hastalıklardan korunma yöntemlerini şu şekilde açıkladı:

“Her şeyden önce anaokulundan başlayarak temizlik konusunda kişilerin eğitilmesi gerekiyor. Su kaynağının kirlenmesinin önüne geçilmeli ve kurallara uygun da dezenfeksiyon gerçekleştirilmeli. Bunun yanı sıra su filtrasyonun yapılması ve dağıtım sisteminin kirlenmesinin önlenmesi de oldukça önem arz ediyor. Su depolarının programlı bir şekilde temizlenmesi, klorlanması ve kontrolüyle bu hastalıkların önüne geçebiliriz. Koronavirüs’ün en şiddetli hali ile devam etmekte olduğu bugünlerde maske, mesafe ve temizlik üçgenindeki temizlik maddesinin en önemli öğesi olan su sorunu maalesef içimizi yakmaktadır. Mademki gelecekte paylaşım savaşı su nedenli olacak; o zaman en kısa zamanda bilimsel veriler eşliğinde, bağımsız karar alıcı bir yapı oluşturmak gerekir. Bunun yasal alt yapısını hazırlamak, ‘Koruyucu Hekimliği’ ön plana alan bir sağlık sistemini meydana getirmek şarttır. Ölümü derseniz zor derim. Ama biz ensemizi karartmayalım derim. Korunma tedaviden her zaman üstün ve ucuzdur.”