GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Yaşam
29 Ağustos 2016 Pazartesi 16:08

Ünlü spor sosyoloğu Talimciler anlattı: FETÖ ve futbol!

Türkiye'nin sayılı spor sosyologlarından Doç. Dr. Ahmet Talimciler, Fethullahçı Terör Örgütü’nün futboldaki etkilerini anlattı. Talimciler, ‘3 Temmuz’ süreci ve Galatasaraylı eski futbolcular hakkında çok önemli açıklamalarda bulundu.

Mehmet İŞLER /EGEDESONSÖZ – 15 Temmuz darbe girişimin ardından Fethullahçı Terör Örgütü’ne yönelik operasyonlar tam gaz devam ederken, deprem etkisi yaratan 3 Temmuz süreci ve Galatasaraylı eski futbolcuların elebaşı Gülen’le çekilen görüntüleri de gündeme geldi.

Türkiye operasyonlar ekseninde FETÖ’nün futbol yapılanmasını da tartışmaya başladı.

Egedesonsöz’e konuşan Ege Üniversitesi (EÜ) Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Genel Sosyoloji ve Metodoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Ahmet Talimciler konuyla ilgili çok önemli açıklamalarda bulundu.

'Türkiye'de Futbol Fanatizmi ve Medya İlişkisi' ile 'Sporun sosyolojisi, sosyolojinin sporu' isimli iki kitabı ve makaleleriyle ülkenin sayılı spor sosyologlarından biri olan Talimciler,

FETÖ'nün kulüplere ve şampiyonluklara etkilerinden bahsetti. Öte yandan 3 Temmuz sürecine ilişkin 'Kumpas mı?' sorusuna da geniş yelpazede açıklık getiren Talimciler, yapının çıkış noktası hakkında bilgiler verdi.

DEMİRİZ’LE BAŞLADIĞI SÖYLENİYOR
Söze FETÖ’nün futbol yapılanmasının çıkış noktasından başlayan Talimciler, "Bu hareketin nereden başladığına baktığımızda şu vurguyu yapmam lazım; doğrudan doğruya Fethullah Gülen'in futbolun içinde olduğu gerçeği son dönem yapılan ifşaatlerle ortada… Fakat her zaman daha millyetçi, muhafazakar daha dindar bir yapının futbolun içinde olduğunun farkındaydık. Bunlar biliniyor ve daha önce de konuşuluyordu. Özellikle Hakan Şükür özeline baktığımız zaman Fethullah Gülen kendisinin nikah şahididir. İtalya'ya gitmesine icazet veren kişidir. Bakıldığında pek çok şeyde de etkisi vardır. O dönem Galatasaray'a ve oradaki örgütlenmeye bakıldığında Hakan Şükür'ün bir dönem öncesi kadroda bulunan İzmirli futbolcu İsmail Demiriz'in kanalıyla futbolcuların bu yapıya dahil edildiği söyleniyor" dedi. 

BELGELERİYLE ORTAYA KOYABİLECEK KİMSE YOKTUR!
Örgütün lig şampiyonluklarını belirlemede ne derecede etkili olduğu konusunda da açıklamalarda bulunan Talimciler, "Bu konuya muhatap olan kulüp Galatasaray'dır. 'Galatasaray'ın şampiyonluklarının arkasında Fethullah Gülen var mıdır, yok mudur ya da ne ölçüde vardır?' sorusunun cevabını belgeleriyle ortaya koyabilecek kimsenin olduğunu düşünmüyorum. 'Fethullah Gülen her tarafı kontrol altında tuttu, Galatasaray şampiyon oldu' demek bana pek inandırıcı gelmiyor. Katkısı vardır-yoktur, bir şey diyemem. Bunu tespit etmek o kadar kolay değil. Şike sigara dumanı gibidir, görürsün ama yakalayamazsın... Etkisi olmuş mudur? Olabilir. Saydığım nedenlerden dolayı olması da yüksektir. Ama doğrudan etkisi oldu demek haksızlıktır. Maç sonucunda göre halledilecek bir şey değildir. Zalad döneminde ‘Galatarasay şunu aldı, bunu verdi’ denir. Bu ülkede asıl sorunun daha derinlerde olduğunu belirtmek istiyorum. Bu ülkede şike var mı? Var. Futbolcular zaman zaman hatır, zaman zaman gönül şikesi yaptılar mı? Yaptılar. Bunu zaten bazıları açıklıyor" ifadelerini kullandı.

3 TEMMUZ KUMPASTI AMA...
FETÖ’nün yargı yapılanmasına yapılan operasyon sonucu ülke tarihine damga vurmuş çok sayıda davanın kumpas olduğunun ortaya çıkmasının ardından 3 Temmuz süreci ve ‘şike davası’ da çokça tartışılmaya başladı.

Tartışmaların 15 Temmuz darbe girişiminin ardından başka bir boyut kazanmasına ilişkin konuşan Talimciler önemli açıklamalarda bulundu.

Talimciler, "Tabloya böyle baktığımızda kumpas olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu şimdi görüyorsunuz. Biz bu süreci çok kötü yönettik. Şimdi sürekli Fethullah Gülen'le ilgili yayın yapan gazete ve televizyonların o dönem tam tersi yayın yaptığını biliyoruz. 180 derece ters noktadan şikenin olduğunu ve Fenerbahçe tarafından yapıldığını yazıyordu. Davayı açanlar Zekeriya Öz, Mehmet Berk'le ilgili zaten çok büyük hukuksuzluklar olduğunu biliyoruz. Ülkenin son 10 yılında her alanda çok büyük hukuksuzluklar oldu. Şike davasından öncesinde Balyoz, Ergenekon davalarında da büyük hukuksuzluklar oldu. Bu örgüt bu alanda öylesine kontrol mekanizması geliştirmiş ki... Ferhat Sarıkaya, 'Eski Genelkurmay Başkanının adını benden istediler, ben de iddianameye soktum' dedi.  Senin hakkını koruması gereken hukuk adamı bir örgütün isteğiyle iddianameye isim koyuyor. Aynı şekilde hakimler benzer karar veriyor. 3 Temmuz kumpas mıydı? Böyle baktığın zaman kumpas... Diğer taraftan bakıldığında ise biz şikeyi konuşmadık. Başka bir yerden kanal açmak istedik. Fenerbahçe'ye yapılan kumpas tamam… Ama bu ülkede şike var mı? Var. Yine olacak mı? Bence olacak. Bu kumpassa bile önceden şike yapılmadığı anlamına gelmiyor. Askeri vesayetle ilgili düzenlemelerden sonra iktidar yetkilileri 'Bundan sonra darbe olmaz' dedi. Gördük. Bir takım düzenlemelerle iş bitmiyor" diye konuştu.

O ZAMAN KİMSE KUMPASA İHTİMAL BİLE VERMİYORDU!
Talimciler, FETÖ’nün Fenerbahçe'yi ele geçirmek istemesi konusuna açıklık getirirken şike davasının görüldüğü dönemde ve sonrasında yargıda ve basındaki değişime de değindi.

Talimciler, "Fethullah Gülen cemaatinin Fenerbahçe'yi ele geçirmek istemesi o zaman çok konuşuldu ve tartışıldı. 'Cemaat neden bir kulübü ele geçirsin?' meselesi gündeme geldi. ‘Neden Fenerbahçe de neden Galatasaray ya da Beşiktaş değil?’ sorusu da tartışılabilir. Şike meselesinde ilk başta konu Fenerbahçe değildi. Sonradan Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe'ye doğru gitti. Ben Fenerbahçeli değilim. Ben Karşıyakalıyım. Fenerbahçe Spor Kulübü Türkiye'nin en güçlü sivil toplum kurumlarından biridir. Diğer kulüplerle kıyaslandığında en önde olan kulüptür. Fenerbahçe yerinde Galatasaray ya da Beşiktaş olsaydı küme düşmüştü. İkisi de o direnci gösteremezdi. Fenerbahçe Türkiye'nin en büyük spor kulübüdür. 3 Temmuz süreci kumpastır. Tamam ama şike meselesi, sadece Fethullah Gülen ve adamlarına dayandırmamız haricinde, halletmemiz gereken bir meseledir. Tekrar söylüyorum; 3 Temmuz sürecinin şimdi bakıldığında kumpas olduğu görülürken o zaman kimse buna böyle bir ihtimal bile vermiyordu. Gazeteler ve televizyonlar bu süreci alkışlıyor ve hatta 'Niye daha fazlasını yapmıyorsunuz' diyorlardı. Anadolu Üniversitesi’ne gittiğimde Fenerbahçeli öğrencilerin en kışkırtıcı bulduğu gazeteler arasında, Zaman, Fotomaç, Takvim gibi gazeteler vardı. Daha da sayarım. Bu süreçte Fenerbahçe en çok mağdur edilen mi? O da doğru. Türkiye Futbol Federasyonu çok büyük hatalar yaptı. Bu şike meselesi çözülmüş değil. 3 Temmuz'u kast ederek söylemiyorum. 2003'te bunlar konuşuldu ve hiçbir noktaya varılmadı. Türkiye'de futbolun kirli olduğu, temizlenmesi gerektiği meselesi üzerinde daha fazla durmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu alan ekonomik olduğu kadar statü ve güç anlamında da çok büyük bir imkan sağlıyor. Bu alanda olmak demek çok büyük artılara sahip olmak demektir. Voleybol kulübü başkanı olmakla kıyaslanmayacak ölçüde. Küçümsemek için söylemiyorum Türkiye'de birinci ligde voleybol takımı başkanı olmanızla PTT Ligi'nde futbol kulübü başkanız olmanız bile farklı. Süper Lig demiyorum. İktidara yakın olma durumundaki etkilerinden bahsediyorum. Türkiye'de futbol siyasetle göbeğine kadar geçmiş bir vaziyettedir. Zaman zaman hangisi futbol hangisi siyaset karıştırıyoruz" ifadelerini kullandı.

KARŞIMIZDA KÖTÜLÜK TİMSALİ BİR ÖRGÜT VAR!
Talimciler konunun spor ekseninde sosyolojik ve kültürel yönüne de açıklık getirdi şunları söyledi:
Ben biraz daha farklı yerden bakıyorum. Türkiye'de özellikle spor çevresi içinde son derece yoğun bir milliyetçi, muhafazakar zaman zaman dindar bir yapılanma var zaten. O hep orada duruyor. Yokmuş gibi davranıyoruz ama o hep orada... Bazen ringe ya da mindere çıkan güreşçilerimizde de bunu görürüz. Kişilerin böyle olması ve inanmasında bir sıkıntı yok. Ama eğer bu durum kişisellikten çıkıp diğer insanların önüne geçmeye başlıyorsa işte asıl sıkıntı orada başlıyor ki bu örgütteki asıl sıkıntıda burada. Hayatın her alanında olduğu gibi futbolda da böyle bir yapılanma olduğunu şimdi görüyoruz. Kendilerinden olmayanı dışlama, onlara hayat hakkı tanımama, onların önünü kesme, milli olmalarını, daha iyi takımda oynamalarını, kulüplerin başına gelmelerini engelleme gibi... Böyle baktığımızda aslında karşımızda tam kötülük timsali bir örgüt var. Hiç de belirtildiği gibi insanlık, hizmet, hoşgörü olmadığı tam tersine insanların hayatına, canına, malına, ırzına kast eden bir örgütle karşı karşıyaymışız. Bu öyle bir örgüt ki, ülkedeki farklı dönemlerdeki iktidarda olan bakan, başbakan ve herkesi kandırmış. Gayet güzel bir şekilde içten içe ülkenin en ulaşılamaz sinir uçlarına kadar sirayet etmiş. Askeriye, hakimler herkes var. Ama işin futbol yanına bakıldığında, adamların burada da boş durmadığını görüyoruz. Bu alanı da gayet güzel örgütlenerek kontrol etmişler. Çünkü bu alanda hem ünlü olma hem de maddi anlamda büyük bir gelir olduğunu görüyorsunuz. Bu olaya tek açıdan baktığımız zaman bütünü göremiyoruz. Bu toplumda bir yerlere gelmek istiyorsan ya cemaat örgütlenmeleri, tarikatlar, Alevilik olabilir. Bir şekilde dinsel bir kisvesi var. Hemşerilik örgütleri, takım taraftarlığı gibi güçleri arkana almak lazım. İnsanların bir yere gelmesinin yolu topluluk pozisyonu üzerinden kimliklerle kendilerini var etmelerinden geçiyor. Bu da bizim gibi liyakat sisteminin değil ‘benim adamım bir yerlere gelsin’ diyen ülkelerde ister futbolda ister askeriyede, milli eğitimde olsun kişilerin ön plana geçildiği sisteme yer açıyor…