GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Sağlık
3 Aralık 2020 Perşembe 15:16

Tabip Odası’ndan ‘Sahra Hastanesi’ çağrısı: İzmir'in nefesi kesilmeden önlem alınmalı!

Salgında kentteki vaka sayılarının yüzde 50 arttığını doğrulayan Dr. Nuri Seha Yüksel, "Yoğun bakım doluluğunda İzmir, Kocaeli'nin ardından ikinci sırada. Fakat solunum cihazı doluluğu oranında, İzmir birinci durumda. İzmir'in nefesi kesilmeden, Sahra Hastanesi açılmalı, yeni önlemler alınmalı, yeni adımlar atılmalı" dedi.

EGEDESONSÖZ - İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Nuri Seha Yüksel, SonSöz TV'ye konuk oldu. Gazeteci yazar Muhittin Akbel'in sorularını yanıtlayan Yüksel, önemli değerlendirmelerde bulundu.

30 Ekim depreminde eşi Burcu Yüksel, çocukları Ege Ilgaz ve Dila'yı kaybeden Dr. Nuri Seha Yüksel, "İnsanlar için çalışmak önemli. Onların varlığını sürdürebilmek için ayakta durup çalışmalarıma devam etmek istiyorum. Deprem bizim ülkemizin gerçeği, ben de üç can kaybettim. Deprem gerçeğiyle yüzleştik ama bu gerçekle hesaplaşmadık. Zamanında gerçekten hesaplaşabilseydik, ben de üç canımı kaybetmeyecektim. Daha önceden yapamadığımız hesaplaşmayı artık yapmak gerekiyor. Bu hesaplaşmanın zamanının geldiğini düşünüyorum. Bu konuda hesaplaşacağım" dedi.

HASTALIĞI YOĞUN BAKIMDA ÇÖZMEYE ÇALIŞTIK
"Pandemiyle karşılaştıktan sonra yeni bir durumla karşılaştık, yeni çözümler üretilmeye gayret edildi. Bocalamayı sadece biz değil, tüm dünya yaşadı. Karşılaştığımız durum ve veriler üzerinden çalışmalar yapamadık. Dünyada bununla mücadele edece bir sistem yokmuş meğer, bunu gördük. Biz hastalığı yoğun bakımda çözmeye çalıştık, sahada çözmeye çalışmadık. Bilimsel verileri sağlıklı bir şekilde alabilseydik, can kaybımız çok daha az olurdu. Mücadelenin zorluğunu bizler de biliyoruz, bu işe gönül vermiş hekimler, sorunu görelim, bilimsel sonuçlarını değerlendirelim ve bilimsel şeyler ortaya koyalım, istedik. Doğru planlanmayan yol, ekonomiyi ön planda tutmak, süreci çok daha can alıcı hale getirdi. Dünyayla birlikte bizim de sıkıntılarımız arttı. Maske, mesafe, hijyen, çok önemli; bunu uygulama konusunda geç kalmış olabiliriz. Riskin büyüklüğünün fark edilmesiyle başlandı. Eksiğimiz sistemle ilgili... Biz hep kar amacı güden bir sağlık hizmeti  içinde olduk. Kurguladığımız sağlık sisteminin bu yükü taşıyamayacağı ortaya çıktı. Vatandaşlarımız maske, mesafe, hijyenle virüsün önüne geçemez hale geldi. Bu konudaki hassasiyetin çok net ortaya konması gerekiyor, merkezi hükümet tarafından... Burada vatandaşı suçlamak değil, gerçekleri göz önüne sermek lazım. Bilgilendirici yöntemler kullanılabilir. Bir daha o maskeyi takmadan devam edemeyeceğini ona aktarmak gerekiyor. Çaresiz kalınan noktalar olabilir ama büyük bir devletin buna çözüm üretebilecek kabiliyeti olduğunu düşünüyorum. Maske takmaya ceza kesmek, sorunla baş etmede pek etkili olmaz, caydırıcılığı pek olmaz."

GERÇEK RAKAMLARIN VERİLDİĞİNİ DÜŞÜNMÜYORUM
"Daha önce açıklanan vaka ve ölüm rakamları üzerinde çok konuşmuştuk. Bazı rakamlarda değişiklik yapılarak önümüze konuldu ama yine de gerçek rakamların verildiğini düşünmüyorum. Ölüm rakamlarını alamıyoruz. Kovid-19 tanısının hangi aşamada konulduğunu, ölüm sebebine yazılıp yazılmadığını bilmek gerekiyor. Ölüm sayılarını da ortaya çıkarmak gerekiyor. Rakamların gerçeği yansıtmadığını vurgulayarak gerçek vaka rakamlarının çıkarılmasını sağladık. Ölüm sayıları için de çalışmaya devam edeceğiz. Elimize ulaşan verilerin teyidini yaptıktan sonra paylaşmaya devam edeceğiz. İzmir'de yüzde 50’lilik bir artış olduğu doğru… Kocaeli’den sonra en yüksek yoğun bakım doluluk oranı İzmir’de. Solunum cihazı doluluk oranı en çok İzmir’de. İzmir'in nefesi kesilmeden, ekstradan önlemler alınması gerekiyor, bu kentte. Yoğun bakımda yüzde 76 doluluk oranı, alarm noktasında olduğumuzu gösteriyor. Bu yüzde 76, bize 25’i boş yatak anlamına gelmiyor. Hepsi dolu demek… Bu oran, artık ne yapmamız gerekiyor, diye düşündürmeli. Bizler sahanın gerçeklerini görüyoruz, iletmeye gayret ediyoruz. Şu an sağlık sistemi içerisinde çalışmayan kimse yok. Emek var, mücadele var ama yanlış kurgulanmış bir sistem üzerinden yapılan çalışmalar işe yaramıyor. İl Sağlık Müdürlüğü'nden defalarca rakamları talep ettik. Şu ana kadar olumlu bir sonuç alamadık. Baştan itibaren böyle bir anlayışın olması dikkat çekici…"

SOYER'İN ÖNERDİĞİ SAHRA HASTANESİ MUTLAKA HAZIRLANMALI
"Sahra hastanesine ihtiyaç var. Yoğun bakımları ve servisleri artırırken diğer hastaların tedavi imkanlarını da kısıtlamış oluyoruz. Hastanede yatarak takibi gereken hastalara yer açılmış olur. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Tunç Soyer'in, Sağlık Bakanlığı'na önerdiği Fuarİzmir ve Kültürpark'ın kapalı alanlarının sahra hastanesine dönüştürülmesi teklifi, acilen değerlendirilmeli.  Belediye başkanımızın bu teklifi çok önemli ve değerli… Hala biz izolasyon merkezlerin yapılması gerektiğini savunuyoruz. Umarım Sağlık bakanlığı olumlu dönüş yapar. Başka bir rahatsızlığı olan ve yer olmadığı için hayatını kaybeden bir insan varsa hala ülkemizde, bunun üzerine durup düşünmemiz gerekiyor.  Hastanelerde normal servislerin, yoğun bakımlara dönüştürüldüğünü biliyoruz, sahra hastanesi olsa bunlara gerek kalmayacak. Burada bunu yapmamız gerekiyor. Hasta sayısı arttı, başka çaremiz yok. Koridora değil de sahra hastanelerine insanımızı alarak tedavilerin insani şartlarda olmasını sağlayabiliriz. İşbirliğine büyük bir ihtiyaç var. Daha önce biz bu verilere daha hakim olabilseydik; hepimiz aynı taraftan bakabilseydik, bu merkezleri zaten açmış olurduk. Şimdi yeni veriler, yeni çözümler ve çözümlerin yetersizlerinden dolayı sorunlarla karşılaşıyoruz."

ESKİDEN TÜKENİYORUZ, DİYORDUK; ŞİMDİ TÜKENDİK, DİYORUZ
"Sağlık çalışanları gerçekten tükendiler. Bir süre önce, tükeniyoruz, diyorduk; şimdi tükendiğimizi söylüyoruz. Rakamlara da baktığımızda, bunca vakayı, bunca hastayı, aynı personelle  tedavi etmeye çalışıyoruz. Sağlık çalışanları, aylardır yorulmuş halde. Üstelik, vaka sayıları artmaya devam ediyor. Bu ağır yükü ilk baştaki personel sayısıyla çözmemiz mümkün değil. Açıklamalar oldu, yeni atamalar yapılacak diye ama çözümlenmedi. Sağlık çalışanlarının, diğer insanlara göre bu virüse yakalanma olasılığı, 10 kat daha fazla. Çok büyük bir yük var omuzlarında. Hem kovidin yükünü taşıyorlar, hem de toplumu bilgilendirmeye çalışıyorlar. Virüsten kaynaklı hastalıklar kolay yayılabiliyor, virüsün girdiği vücudun durumu çok önemli. Kronik ve onkolojik hastalıkları olanların mücadele şansı çok az. İlk başta 65 yaş üstünün daha büyük bir risk olduğu söylendi. Her insan bu virüse karşı güçlü bir savunma gösteremeyebilir. 65 yaş üstü olmak ve ek hastalık sahibi olmak bu virüs için çok büyük risk. Bu nedenle artık gençlerin de bu hastalığa yakalanma riski arttı."

AŞI BULUNUNCAYA KADAR TEDBİRLERİMİZİ ARTIRMAMIZ LAZIM
"Aşı, çeşitli ülkelerde çıktı. Bizde 11 Aralık'tan itibaren aşılama süreci başlayacak. Toplumun hepsinin aşılanması çok istediğimiz bir şey, aşı çok önemli, bir umudumuzun olması gerekiyor. Aşı çıkana kadar tedbirlerimizi artırmamız gerekiyor. Aşının detaylarıyla ilgili çok şey konuşuluyor. Maske, mesafe, hijyen konusu azaldı, aşıyı konuşmaya başladığımız günden beri... Aşının daha zamanı var. Dağıtımıyla ilgili problemler olacak. Maske, mesafe, hijyenin önemi hala devam ediyor. Aşılama sıranın bize gelmesini bekleyeceğiz. Aşılama konusunda fena bir yol izlemiyoruz biz yıllardır, hizmetleri iyi de veren bir ülkeyiz. O dönemdeki hassasiyeti bu döneme de aktarıp çalışma yapmamız gerekiyor. Soğuk zincire ihtiyaç duyan aşılar, bunların depolanması, uygulanması, dağıtımıyla ilgili sıkıntılar olabilir. Risk gruplarını belirlemek zorundayız. Umarım risk gruplarının aşamaları iyi yapılır, teknik imkanlar da ona göre hazırlanır. Tarih verildi, umarım 11 Aralık tarihinde başlarız."

AŞI KARŞITLARINA ALDIRMAYIN, AŞIYI YAPTIRIN
"Aşının yan etkilerinin olabileceği konuşuluyor. Bütün ilaçların yan etkisiyle karşılaşabiliriz. Burada karşılaşacağımız durumun boyutu önemli. Aşı gerekiyor, yaptırmalıyız, yan etkileriyle de karşılaşılabilir. 3. fazı kısaltarak aşıyı uygulamamız konusunda tereddütler paylaşılıyor ama bu aşıyı yaptırmamamızı gösteren bir durum değil. Yapılmaya başlanmadan önce ülkemizde de testleri yapılacak ve yan etkileri kabul edilebilir düzeyde olduğunda yapılacaktır. Aşıdan vazgeçemeyiz. Bu süreci atlatabilmemizin en önemli noktasıdır aşı. İnsanlarımızı hayatta tutma mücadelesidir aşı. Aşı karşıtlarının söylemlerine itibar edilmemelidir, tereddüdü olan vatandaşımız doktorlarından bilgi almalı. Sürekli testleri yapılıyor merkezlerde. Keşke aşıyı üretebilen ülke biz olabilseydik. Kendi bilimsel çalışmalarımızı en üst düzeyde yapmamız gerekiyor. 84 milyon bir ülkeyiz. Tabloya baktığımızda 500 bine yakın hastamız var. Yani toplumsal bağışıklık için daha çok yolumuz var. Dünya sağlık örgütü, yüzde 60-70'i işaret ediyor, toplumsal bağışıklık için. Biz, 500 binlerde olan hasta sayımızla, toplumsal bağışıklığın çok uzağındayız. Tedbirleri ne kadar iyi alırsak, iyi bilgilendirilirsek o kadar iyi olacaktır. Eksik ve zamanında yapılmayan önlemlerle önüne geçemeyiz. Bir binanın 10’uncukatındaki yangını, iki metrelik bir hortumla söndüremeyiz. Toplumun bütün kesimleriyle; sağlık meslek örgütleriyle bilgi paylaşımında çözümde ortalık yapılması gerekiyor."

BUGÜNKÜ TEDBİRLER, 1.5 AY ÖNCE ALINSAYDI, İŞE YARAYABİLİRDİ
 "Devlet, birtakım yeni tedbirleri uygulamaya soktu. Bu tedbirler, 1.5 ay önce alınsaydı işe yarayabilirdi ama geç kalındı. Bu noktada biz tam kapanmanın gerektiğini düşünüyoruz. 14 günlük bir tam kapanma gerçekleşmedikçe bu sorun çözülemez. Önce yaşam kaygımız var, geçmiş kararların çözüme katkısı olmayacaktır. 15 gün boyunca tam kapanmanın yükselen vakalarının önüne geçeceğini ve çözüm sürecini hızlandıracağını düşünüyorum. Bizim zaten ağır bir sağlık yükümüz vardı, şu anda erken tanı ortadan kalktı. Birçok hastalıkta erken tanı koyamıyoruz. İlerleyen dönemde birçok hastalığın erken tanısının konulamamış olmasıyla başka bir süreci yaşayacağız. Karantina ve izolasyon merkezlerinin sağlanması gerekiyor. Yük o kadar ağır ki desteğe ihtiyaç var. Hepsinin aynı anda olması lazım. bir önce bir sonra yetmez işe yaramaz. İzmir’de 2 günde 3 hekimimizi Kovid-19 dan kaybettik."

AİLE SAĞLIĞI MERKEZLERİNİN DE KORUNMASI GEREKİYOR
"İzmir'de Aile Sağlığı Merkezlerinde de koronavirüs vakaları arttı. Biz pandemi başlangıcından itibaren yayınlar, açıklamalar yaptık; burada birinci konu, kişisel koruyucu ekipman eksikliği diye. Kimseye derdimizi anlatamadık. İlk dönem bu konuda ciddi sıkıntılar yaşadık. Son üç ayda da temin, kalite konusunda sıkıntılar var. Aile sağlık merkezlerinin korunması gerekiyor. Kovidle mücadele ederken başka bir hastalığın bulaşının artmasına engel oluyor aile sağlık merkezleri. Son dönemde çalışanların vakalarında artış oldu, sağlıklarına kavuştu. Bütün çalışanlara PCR testi uygulanmaya başladı. Sürdürülebilir olması gerekiyor bu uygulamanın. Hastaları önceliklerine göre alıyoruz. Aile Sağlığı merkezlerinde çalışan ebe ve hemşire sayısında yetersizlik var. Bağışıklama hizmetlerinin aksamaması için. Çalışanlardan birinin bile kovide yakalanması, aksaklığa sebep oluyor. Aile sağlığı merkezlerinde aile hekimi hastayla ön görüşmeyi yapıyor, bütün önlemler alındıktan sonra hastanın içeri alınması gerekiyorsa alınıyor. Sadece konuşma değil, gerekli ortamlar sağlandıktan muayene edilmesi gereken hastalar  içeriye alınıyor."

DOĞRU, SAĞLIKLI BESLENİN, İYİ UYUYUN
"Koronalı günlerde nasıl beslenmeliyiz? Yeni formüller üretmeye gerek yok. Yemek düzenimizi bozmadan, uyku düzenine dikkat ederek; hayatlara devam etmek gerekiyor. Maske, mesafe, hijyene dikkat etmek gerekiyor. Sağlıklı bir insanın vücuduna gerekli vitaminler giriyor ama bu dönemde C vitamini ve D vitamini önem arz ediyor. Ek olarak almakta fayda var ama her söyleme fazla itibar etmesinler. Hiçbir vitamin virüsten korumaz. Virüs çok güçlü… Aşı önemli, beslenme önemli ama öncelikle bizim kendimizi korumamız gerekiyor. Halkımızın kendisine dikkat etmesini, ortamda dolaşan söylemlerle ilgili tereddütlerini hekimlerle paylaşmasını; maske, mesafe, hijyene dikkat edilmesini istiyorum."