GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Güncel
17 Ağustos 2018 Cuma 12:30

Şube Başkanı'ndan Marmara Depremi için çarpıcı açıklama: Gerçek anlamda sadece 1 kişi öldü!

Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Sinancan Öziçer, “1999 depreminde on binlerce kişi hayatını kaybetti ancak gerçek anlamda bir kişi hayatını kaybetti. O da fay çukuruna düşen bekçimizdir. Onun haricindeki herkes ihmal ve hatalar yüzünden ölmüş kişilerdir” dedi.

EGEDESONSÖZ- Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Sinancan Öziçer, Sonsöz TV’de yayınlanan ‘Günaydın Ege’ programına konuk oldu ve Aslı Eren’in sorularını yanıtladı.

Başkan Öziçer, Marmara depreminin 19. Yıl dönümünde yapılan ihmalleri değerlendirirken, deprem bölgesi İzmir hakkında da çarpıcı açıklamalarda bulundu.

ÖNÜMÜZDEKİ 10 YILI ÇOK İYİ PLANLAMAMIZ GEREKLİ
Depremde geçtiğimiz yıllara göre daha bilinçli olduğumuzu belirten Öziçer, ‘’ 17 Ağustos hepimiz için bir milat oldu. Bundan önceki depremlere baktığımızda en büyük can kaybı yaşanan Elazığ depremiydi. Bu zamana kadar bu afetle, bu düşmanla 1999’a kadar bu denli karşı karşıya gelmemiştik. Kimse bununla ilgili bir tedbir almıyordu. Maalesef 1999’da çok acı bir tabloyla karşı karşıya geldik. Hem İzmir’de hem başka şehirlerde olsun, kurumların aldığı belli tedbirler var. Ama tabii bunlar ne kadar yeterli zaman gösterecek. 10 yıl öncesine baktığımızda iyi bir durumdayız ancak önümüzdeki 10 yıla baktığımızda ne durumdayız bilemiyoruz. Önümüzdeki bu 10 yılı çok iyi planlamamız gereklidir ‘’ dedi.

ÇOCUKLARINA BİNA DEĞİL TABUT DİKİYORLAR
AFAD Başkanı Mehmet Güllüoğlu’nun açıklamaları ve kentsel dönüşüm çalışmaları hakkında konuşan Öziçer, ‘En son 2012 kentsel dönüşüm yasası çıktı. İsim olarak önemli ancak uygulamada daha fazla parsel bazlı bir yöne kaymış durumda.  Bunu kentsel dönüşüme değil yapısal dönüşüme çevirdiler. Dönüşüm, bölük bölük değil de bir bütünsel olarak yapılmalı. Özellikle İzmir, hızlandırılması gereken bir dönemdedir. İzmir’in nüfusunun en fazla olduğu yerler zeminin en kötü oluğu yerler. Buralar miladını doldurdu. Çevre bakanımızda bir açıklama yaptı ‘İzmir’in yüzde 60’ı tehlikeli bölgedir’ diye. Bu açıklamalara bakarak gözlemden ziyade yapısal deneylerle test edip kontrol etmeliyiz. Ya da pilot bir ilçe seçerek verilerle oradaki yapı stoğunu kontrol etmemiz gerekli. İzmir’de yüzde 60 yapı kaçak. Bu hiçbir mühendislik yardımı almadan yapılan yapılardır ve dayanıksızdır. Bu binaları çocuklarına yapıyorlar ama aslında bir tabut dikiyorlar. Depremde gidecek ilk yerler buralardır. Bir an önce yapı stoğu elde edip önlemlere başlamamız gerekli. Mevsimsel değişiklikler de doğanın bir dengesidir. Örneğin hepimiz Japonya’yı örnek alıyoruz. Çok daha büyük depremlerde burunları kanamadan bu felaketleri atlatabiliyorlar. Ama bir diğer sebep teknolojiden ziyade adalardan oluşup tamamen kayalık zemine yerleşmiş olmaları. Ayrıca çocukluktan itibaren bir bilinç seviyesinde yetiştiriliyorlar. Biz Japonya’yı örnek alsak bile kendimizi sorgulamamız gerekli. İlkokulda ortaokulda verilen bilgilerde bu bilinci en üst seviyeye getirip can kaybını en az seviyeye indirmemiz mümkün. Bu afeti öncesi an ve sonrası olarak planlamamız gerekiyor. Birçok parametresi olan bir karmaşadır ‘’şeklinde konuştu.

İZMİR BİRİNCİ DERECE DEPREM BÖLGESİ
İzmir’de yapılabilecek hataları büyük sonuçlar doğurabileceğini belirten Öziçer, ‘’Bu bir anlık bir durum değildir. Çok eski zamanlardan beri yapılması gereken bir yapı. İzmir zemini de yapılan çalışmalarda üç aşağı beş yukarı belli. Fay hatlarının incelenmesi, resmedilmesi ve bu doğrultuda belli başlı programlarla planlanması gerek. İzmir birinci derece deprem bölgesidir. Bu zemin bölge bölge incelenip alüvyon mu kaya mı belirlenmesi gerekli. Depremin oluşturabileceği hasarları büyük ölçüde bu kriterler belirleyebiliyor. Bu planlama yeni yapılan yerler için daha da avantajlı durumda. 1 Ocak’tan itibaren yeni bir deprem yönetmeliği uygulanacak. Bunlar yeni planlanması tasarlanan yerler için geçerli. Çoğu binayı yıkıp da yeniden yapamayacağımız için adım adım yakın vadede bu problemleri çözmemiz gerek. Birilerine eğer ellerinde yapabilir belgesi varsa yüksek yapı yapamazsınız diyemezsiniz. Bunu izni veren kişilere sormamız gereklidir. Çünkü deprem anı ile ilgili bir yorum yapmak çok yanlıştır. Hiçbir mühendis yada müteahhit, “yaptığımız bina 7 şiddetine bile dayanıklıdır” dese inanmayın. Odak derinliği, depremin süresi gibi birçok etkileyici faktör vardır. Bazı binalar 10 saniyede zarar görmez ama 12. Saniyede ciddi hasarlar görebilir ‘’ açıklamasında bulundu.

İZMİR İÇİN EN YÜKSEK ENERJİ 6!
Öziçer, halk arasında geçen rivayetlerin doğru olmadığını sözlerine eklerken ‘’Geçen sene birebir yaşadığım bir olayı paylaşmak istiyorum gecen sene Karaburun’da 6,2 şiddetinde bir deprem olmuştu ve bu İzmir’de ciddi hissedilmişti. Bizde 24 saat geçmeden hemen teknik incelemelere başladık. Bazı kerpiç binalar zarar görmüştü ama betonarme hiçbir yapıda sıkıntı yoktu. Bu da Karaburun’un alt zemininin tamamen kayadan olmasından kaynaklıdır. Bu da gösteriyor ki deprem öldürmez binalar öldürür.  Karaburun’da oturan vatandaşlardansa Balçova tarafında oturan vatandaşlarımız daha çok endişelendi. Dünyadaki en büyük depremler aralık ve kış aylarında meydana geldi. Ancak halk arasında “depremler sıcak havada olur algısı var” ya da “depremler gece oluyor” düşüncesi var. Bunun hiçbir dayanağı yok. İzmir’de oluşabilecek en yüksek enerji seviyesi 6 civarlarındadır.  İzmir haritasını göz önüne getirelim hilal şeklinde düşünürsek bu haritayı deniz tarafı olan kısımlar daha tehlikeli. Ama bunun için tüm binaları gerekirse kontrol etmemiz ve bina yaşına bakmamız gereklidir. Ancak çok olmasa da deniz tarafında ki binalarda riskin biraz daha fazla olduğunu söyleyebiliriz  ‘’ dedi.

TÜM BİNALARA İMAR AFFI VERMEK DOĞRU DEĞİLDİR 
İmar affını değerlendiren Öziçer, ‘’İzmir’in İstanbul’a göre riskinin daha fazla olmasının sebeplerinden biri binaların yaşıdır. Ama diğer sebepte mühendislik yapısı olmayan binalardır. Tüm binalara imar affı vermek doğru değildir. İmar barışı konusunda tüm binaların af ile geçmesi değil, belli testlerden geçip bir standart doğrultusunda imar affı verilebilmesi ile mümkün olabilir. E-devlet’e bile giremeyen vatandaşlarımız bu af ile binaları için nasıl önlem alabilecek bilmiyorum.  Ancak bu konu çok önemli. Bu binalar depremde “illa yıkılacak demiyorum” ama zarar görecek yapılar‘’ diye konuştu. 



GERÇEK ANLAMDA 1 KİŞ HAYATINI KAYBETTİ
Öziçer, sözlerine son olarak “1999 depreminde on binlerce kişi hayatını kaybetti ancak gerçek anlamda bir kişi hayatını kaybetti. O da fay çukuruna düşen bekçimizdir. Onun haricinde ki herkes ihmal ve hatalar yüzünden ölmüş kişilerdir. Bu da demek oluyor ki Türkiye ciddi bir deprem kuşağındadır. Amacımız can ve mal kaybını en aza indirebilmektir. Bugün sadece 17 Ağustos’ta değil tüm zamanlarda hayatlarını kaybetmiş tüm canları rahmetle anıyorum ‘’ diyerek son verdi.