GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ekonomi
13 Mayıs 2021 Perşembe 09:25

Sendikadan ‘bayram bizim neyimize’ raporu: Korona ve işsizlik girdabında İzmir!

'Tam kapanma' süreci içinde girilen Ramazan Bayramı ile ilgili konuşan Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı,"İşçilerin bayramla falan hiçbir alakası kalmamıştır. Bırakın bir şeyler almayı, bırakın çocuğuna hediye almayı, evlerine lokma getiremeyecek, çocuklarına harçlık veremeyecek aileler var" dedi. İzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde bulunan CV Bankta bekleyen başvuru sayısına da değinen Sarı, "Eğer 250 bin kişilik CV bekliyorsa bu da İzmir'de 4'de 1'inin işsiz olduğunu gösterir ve bu da doğal olarak intihara sürüklüyor" dedi.

Oktay GÜÇTEKİN / EGEDESONSÖZ - Çin'in Wuhan kentinden  1 Aralık 2019 tarihinde başlayan ve Türkiye'de 11 Mart 2020 tarihinde ilk vakanın görüldüğü koronavirüs pandemisinde 1 yılı aşkın bir süreyi geride bırakırken, salgından en ağır darbeyi işçiler görmüştü.

Özellikle fabrika işçileri salgının başlarından itibaren sık sık kontrolsüz ve önlem yetersizlikleri içerisinde çalıştırıldığı kamuoyuna yansırken, salgın sürecinde birçok kişi de kapanan işyerleri nedeniyle işsiz kalmıştı.

Pandemi sürecinde  bu yıl da Ramazan Bayramı 'tam kapanma' sürecinde geçirilirken DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, ülkenin yüzde 99'unun bayrama buruk girdiğini belirtti.

BAYRAMDA DA ÇALIŞMAYA DEVAM EDECEKLER
İşçilerin 'tam kapanma' adı verilen süreçte çalışmaya devam ettiğini belirten DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, pandeminin sınıf hastalığına dönüştüğünü belirtti. Sarı, "Son 14 aydır pandeminin başlaması ile birlikte sokak kısıtlamalar, bayrama da denk gelen, ulusal ve resmi bayramlarda, işçiler her halükarda çalışmaya zorlanırken, kapanması süreci yine bir bayrama denk geldi. Bu bayramda '17 günlük kısıtlamanın' getirmiş olduğu süreç aslında 'Bayram gelmiş benim neyime…'  diye başlayan işçilerin sözleriyle devam etmek gerekecek. Çünkü işçiler bayramda da çalışmak zorunda kalacaklar. Yaşam mücadelesi verebilmek için, pandeminin getirdiği her türlü olanaksızlıklara rağmen, pandeminin bir sınıf hastalığına dönüşmesini sağlayan iktidara rağmen işçiler bayramda da çalışmaya devam edecekler. 'Bayram gelmiş benim neyime' diyen işçiler bayramda yaşamlarını idame ettirecek ücret alabilmek için ölümle burun buruna geliyor" dedi.

YÜZBİNLERCE AİLE BAYRAMA BURUK GİRDİ
Sarı, adeletsizlik girdabında bir bayrama daha girildiğini belirterek "CİMER'den alınan başvuru üzerine 177 bin insan kod 29'dan işçi çıkarmalarına rağmen işten atıldı. Bu bayrama bu 177 bin insan ve aileleri buruk giriyorlar. Ayrıca 3 yıldır emekli ikramiyelerinde enflasyon rakamlarının uygulanmaması, bu yıl ise hangi enflasyon rakamlarının uygulandığının belli olmayan emekli ikramiyelerine veren 100 TL'lik zam ile emekliler bayrama buruk girdi. Çiftçiler 17 günlük kapanmadan dolayı, mallarını çöpe döktüklerinden dolayı buruk girdi. Yani kısacası ülke nüfusunun yüzde 99'u bu bayrama buruk girerken bu ülkenin yüzde 1'i zenginliklerine zenginlik katarak, villalarında, katlarında rahat bir bayram geçirmenin ve bunca emeği sömürmenin keyfini çıkarmaktadır. Ancak şu bilinsin ki bir gün, emeği çalınan, emeği yok edilen herkes kendi iktidarlarını kurduklarında en azından bu ülkenin yaşanabilecek bir ülke olduğunu hissedecekler ve kendi bayramlarını, 1 Mayısları ve milli bayramları coşku ile kutlayacakladır" diye konuştu.

KEMERALTI ESNAF DERNEĞİ BİLE BU AÇIKLAMAYI YAPIYORSA…
İzmir'de bulunan esnaf gruplarının 18 Mayıs tarihinde Göztepe Gürsel Aksel Stadyumu'nda oynanacak olan kupa müsabakası için yaptığı açıklamalara dikkat çeken Sarı, "Kemeraltı Esnaf Derneği, Ziraat Türkiye Kupası finaline seyirci alınmasına karşı çıkıyor. Çünkü lebalep kongreler ile pandemiyi her yere yayan, bir virüs gibi  çok hızlı bir şekilde yayan iktidar ve bunu gören esnaf bir spor müsabakasının bile seyircisiz oynanması taraftarı.  Sebebi ise İzmir'de vakalar düşmekte ve tekrar bunun artmasını istemiyorlar. Kemeraltı Esnaf Derneği bu açıklamayı yapıyorsa bitmişliğin bir sembolüdür. Kirasını ödeyemeyen kahvehaneciler, pandemide hiç açılmayan birahaneciler, bar çalışanları ve işletmecileri hiç evine ekmek götüremedi. Biz intiharı asla çözüm olarak kabul etmiyoruz, intihar bir çare ve kurtuluş değildir. Çare mücadeledir. Ancak maalesef biz sendikacı olarak şunu çok çok iyi görüyoruz ki, çiftçisinden emeklisinden, küçük esnafından işçine kadar, işten atılanına kadar herkes zarar görmekte ve Türkiye 1929 Büyük Buhran dediğimiz, 92-99 dediğimiz krizleri üst üste koyduğumuzda en büyük krizi yaşadığı yıldadır. İşsizlikten ya da ailesine bakamadıklarından dolayı yani iş ve aş arasındaki tercihlerden bunaldıklarından dolayı intihar eden yüzlerce binlerce intihar eden kişi işçi ve çiftçi vardır" ifadelerini kullandı.

‘NE OLUR BİZE İŞ BULUN’ DİYE TELEFONLAR GELİYOR
Son aylarda artış gösteren intihar vakalarının sorulması üzerine de açıklamalarda bulunan Sarı, İzmir'deki işsizlik rakamlarına dikkat çekti. Sarı sözlerini şu ifadeler ile sürdürdü:

"Bize telefonlar geliyor. Ne olur yardımcı olun, iş bulun diye. Ancak biz işveren konumunda olmadığımız için sadece bize sitemlerini iletiyorlar. Ancak işveren konumunda olan belediye başkanı ve işverene 'iş bulamazsam intihar ederim' diye telefon geldiğini sadece Sayın Tunç Soyer'e değil, İzmir ve Ege'deki birçok belediye başkanına geldiğini biliyoruz. Hatta İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin bünyesinde bulunan CV Bankta 200-250 bin başvurunun bulunduğunu biliyoruz. Eğer bugün İzmir'de 250 bin kişi CV Bank'a müracaat etmişse, bu 'İzmir'in nüfusunun 4'de 1'i işsiz' demektir. Yani 4,5 milyonluk bir kentte her haneden 1 kişinin müracaat ettiğini düşünürsek 250 bin hane yapar, bunu hane nüfusunu 4 kişiden hesaplarsak 250 bin insan yapar. Eğer 250 bin kişilik CV bekliyorsa bu da İzmir'de 4'de 1'inin işsiz olduğu çok korkunç bir gerçekliktir ve bu da doğal olarak intihara sürüklüyor insanları. Ancak biz tabii ki intiharları bir çare olarak görmüyoruz. İnsan hayatı bizim için çok değerlidir."

ZENGİNLERE TAHSİS EDİLEN BİR ÜLKE
Bayramda tatil beldelerindeki yer alan otellerin doluluk oranına dikkat çeken Sarı, "Yüzde 99'un sefaletini yüzde 1'in zenginliğini yarattılar. Bunlarda bu pandemiyi fırsata çeviren iş insanları ile dolu. Bunların hizmetini yapan kuryeler, kargo şirketleri, buradan çalışan işçiler de ölümle yüz yüze kalıyor. 17 günlük kapanmada da Alanya, Antalya'daki oteller lebalep dolu, denize girebiliyorlar, partiler verebiliyorlar ancak denizin dibinde evi olan vatandaşımız denize girdiğinde ise ceza yazıyorlar. Yani bu ülke zenginlere tahsis edilmiş bir ülke haline gelmiştir. İşçilerin bayramla falan hiçbir alakası kalmamıştır. Bırakın bir şeyler almayı, bırakın çocuğuna hediye almayı, evlerine lokma getiremeyecek, çocuklarına harçlık veremeyecek aileler var" dedi.

30 MİLYON ÇALIŞANIN 22 MİLYONU ÇALIŞMAYA DEVAM EDİYOR
'Tam kapanma' sürecinin sonrasında hükümetin vaka sayılarını kağıt üzerinde düşüreceğini belirten Sarı, "Turizm bakanı mesajı verdi… '1 Hazirana kadar vaka sayısı 5 binin altına düşerse 30 milyon turist bekliyoruz' dedi. Tabelaların üzerinde istediğiniz gibi oynayabilirsiniz. Devletsiniz, hükümetsiniz… Zaten açıklanan tabelalara rakamlara kimse inanmıyor. 30 Haziran'a kadar  vaka sayısını düşürecekler, sonra yine 'saldım çayıra mevlam kayıra' hesabı… Zaten bu kapanma adı altındaki süreçte 22 milyon kişi çalışıyor. Herkesin 1 eve gittiğini düşürsek 22 milyon ev yapar. Zaten bu insanlar bu bulaşı evine götürüp getirecekse zaten şu anda götürüp getiriyor. Kapanma dediğimiz konu 28 günlük tam teşekküllü bir kapanma  olur, mal ve hizmet üreten, sağlık üreten hastaneler ve temizlik ürünlerini dışında kalan her şeyi tam kapanmaya dahil edersiniz anacak bunu yaparken de 84 milyon insanın yaşam hakkı olan her şeyi devlet desteği ile sağlarsınız. Tabi bir yandan da herkesi aşılayarak  bu bulaştan kurtulmanın  derdine düşersiniz. Yani şu anki durum bir kapanma değil, parası olana tatil, parası olmayanlara çalışmadır. 22 milyonun 16 milyonu fabrika ve işyerlerinde, 6 milyonu da günlük çalışan sektörlerdedir. Zaten normal zamanda da ülkemizdeki çalışma oranı 30 milyondur! Yani sadece 8 milyon kişiyi eve hapsetmiş oluyorsunuz. Ancak zaten çalışanlarda işyerlerinden bu evlere gidiyor" diye konuştu.

HER FABRİKADA VAKA VAR, PATRONLAR KAR HIRSINDA…
Her fabrikada koronavirüs vakalarının olduğuna dikkat çeken ancak patronların tutumları nedeniyle işçilerin evlerine gönderilmediğini belirten Sarı, "Her fabrikada vaka haberleri var. Ancak buralarda test ve aşı sayıları yetersiz... Patronlar kar hırsında. Testin olmadığı, aşının olmadığı yerde insan hayatı önemsizleşiyor, önemsizleştiği içinde insanlar çalışırken ölüyor. Fabrikalarda hastalar tespit etmiyor, edilse dahi evine göndermiyor. Evine gönderilmeyip sürekli çalıştırıyor. Belki 3-5 fabrika insanlık gereği belirli önlemleri alır ama birçok fabrika insanları pozitif pozitif çalıştırdılar. Pandemiyi bir işçi sınıfı hastalığına dönüştürdü bu iktidar. Dolayısıyla işçileri gözden çıkarmış oldu. Bir günde işçiler bu iktidarı gözden çıkartacak" ifadelerini kullandı.

İŞÇİLERİN BİR AN ÖNCE AŞILANMASI GEREKİYOR
Pandemi sürecinde sahada çalışan işçilere aşı yapılması gerektiğine dikkat çeken Memiş Sarı, "Başta fiilen çalışan sağlık çalışanlarına nasıl aşı yapıldıysa, alanda çalışan bütün işçilerimizin bir an önce aşılanması gerekiyor. Muhtarlara sıra veriyorlar ancak sokakları süpüren, pislikleri toplayan insanlara aşı önceliği tanınmıyor! Bu ülkede yüz milyonlarca dolar kaybolmasaydı, bu ülkede herkes iki doz aşısını yaptırmış, sadece maske mesafe hikayesinden yaşamlarını en  iyi şekilde sürdüren ve ekonomik olarak sıkıntıya girmeyen bir ülke olurduk. Ancak siz hazinedeki  milyon dolarları kaybederseniz, 5'li çeteye teşvik pirimi adı altında para verirseniz, işçilere emekçilere çalışmak düşer, doğal olarak bu yaşamlarını günübirlik kazanan insanları bile bile ölüme itmek demektir" dedi.