GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Güncel
23 Kasım 2021 Salı 08:48

Saat tartışmalarına DİSK de katıldı: Bizi Avrupa'dan uzaklaştırıyor!

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve AK Parti İzmir İl Başkanı Kerem Ali Sürekli'nin karşı karşıya gelmesine neden olan sabit saat konusuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, "Biz işe gelmek için 6-6.30'da kalkmamak zorundayız. Kalktığımız andan itibaren enerji kullanmaya başlıyoruz. Çünkü hava aydınlanmamış oluyor. Yola çıktığımız zaman da öyle. Dolayısıyla  bu '1 saat' konusu bizi hem Avrupa'dan uzaklaştırıyor hem de enerji tüketimi konusunda artışa neden oluyor" dedi.

Oktay GÜÇTEKİN / EGEDESONSÖZ - İzmir'de son günlerde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'in açıklaması sonrası yeniden gündeme gelen 'yaz-kış saatinin sabitlenmesi' ile ilgili Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı açıklamalarda bulundu.

Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'in sosyal medya hesabından yaptığı, "2017 kışından bir kare. Fotoğrafta gün ışığı göremememizin sebebi sabit saat uygulaması. O karanlık hala sürüyor. Vatandaşlarımız yıllardır okul için, iş için, sevdiklerine ulaşmak için gece karanlığında yollara düşüyor.  Bu anlamsız, faydasız uygulama bitsin. Gün aydın olsun" açıklaması sonrası AK Parti İzmir İl Başkanı Kerem Ali Sürekli ise "Sabit saat uygulamasına, bilimsel, toplumsal ve ekonomik dayanaklarla geçilmiştir. Attığımız her adım, verdiğimiz her karar milletimizin ve ülkemizin yararınadır. Avrupa Birliği’nin dahi örnek aldığı uygulamayı tartışmaya açmanın hiçbir faydası yoktur" diyerek yanıt vermişti.

Karşılıklı açıklamalar AK Parti ve Cumhuriyet Halk Partisi karşı karşıya gelirken, DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, bu durumu Ege'de Sonsöz'e değerlendirdi.

ACİLEN AB STANDARTLARINA GERİ DÖNÜLMELİ
Kararın alınması öncesinde saat sabitlenmesinin enerji tasarrufu için yapıldığını belirten Memiş,"Bu sadece işçiler için değil… Biz işe gelmek için 6-6:30'da kalmamak zorundayız. Kalktığımız andan itibaren enerji kullanmaya başlıyoruz. Çünkü hava aydınlanmamış oluyor. Yola çıktığımız zaman da öyle. Dolayısıyla  bu '1 saat' konusu bizi hem Avrupa'dan uzaklaştırıyor hem de enerji tüketimi konusunda artışa neden oluyor. Bu 'sabitleme' uygulaması getirilirken sözde 'enerji tüketimini azaltmak için getiriyoruz' gerekçesini sunmuşlardı. Ancak sokaklara çıksın Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, karayollarında ki sokaklardaki tüm lambalar saat 10.00'a kadar yanıyor. Bir yandan böyle bir karar alırken, diğer yandan otobanlardaki sokaklardaki lambalar cayır cayır yanıyor. Bunlar yine işçilerin, emekçilerin ve yoksulların cebinden çıkıyor. Çok acilen '1 saat' uygulaması AB standartlarına göre çekilmeli, insanların psikolojileri, ruhsal ve bedensel sağlıkları düzenlenmelidir. Bu konu öğrenci ve çocuklar içinde geçerlidir" dedi.

KRİZİ FIRSATA ÇEVİRECEKLER
Pandemi süreci ile birlikte evden çalışma uygulaması birçok işyerinde devam ederken son haftalarda gündeme gelen elektrik faturalarında uygulanması beklenen kademeli faturalandırma ile hanelerin elektrik ortalamasına göre ücretin belirlenmesiyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Sarı, "Türkiye'deki çalışma sistemleri zaten o kadar pandemi ile iç içe geçti ki neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Her şey işçi ve emekçinin üstüne yükleniyor. Örneğin, evden çalışma, uzaktan çalışma deniliyor yol ve yemek parası kesiliyor. Ancak sanki işçiler evde çalışırken yemek yemiyor ya da kendi ihtiyaçları için mesai saatleri dışında dışarıya çıkmıyor... Bu yetmiyormuş gibi işçiler bir de tamamen evlerine hapsediliyor. Evde kalma ile birlikte de evdeki tüketilen başta temel gıda olmak üzere tüketim malzemeleri(doğalgaz, elektrik, su, internet) ihtiyaçlarımız da kat ve kat artıyor. İşveren kendi, fabrikalarında kullanacağı su ve doğalgaz gibi temel ihtiyaçlardan kurtararak bunların yükünü de işçiye yükleyerek ayrıca bir yük getiriliyor. Zaten devlet direkt vergiler ile elimize para geçmeden maaşımızdan kesinti uyguluyor, dolaylı vergiler ile maaşımızın yüzde 60'ı alıyor… Yetmedi bir de evden çalıştırıyor bizi ve evdeki temel ihtiyaçlarımızın tüketim anlamında da artmasına neden oluyor ve tüm bunlar da bizlerin faturalarına yansıyor. Bunun üzerinden bütün yapılan tüm değişiklikler ve çalışma düzeni emekçiyi hem evine hapsediyor he de sosyal hayattan kopararak, aklınıza gelecek tüm kötülükleri çalışanların üzerine yükleyerek bu krizi fırsata çeviriyorlar" dedi.

TÜM YÜK EMEKÇİLERİN SIRTINA BİNİYOR
İşe gittiği dönemlerde işverenin harcayacağı ücreti  evden çalışma dönemlerinde işçinin harcadığını belirten Sarı, "Bu sistem hiç olmamalı. Sen kendi işini yaptırıyorsun ve kendi işini yaptırırken kendi büronda ya da fabrikanda yaptıracakken eve taşıttırıyorsun ve bütün yükü evin içine alıyorsun. Bunu yaptığın andan itibaren de tüm yük emekçilerin, çalışanların üstüne biniyor. Bu nedenle bu sistemin tümüyle ortadan kalkması gerekiyor. Bu sistemi sen bu şekilde uygulatıyorsan, uzaktan ya da evden çalışana ek bir ücret ödemek zorundasın ancak şu an ödemek yerine ücret kesiliyor. Yani benim bir fabrikada çalıştığımı düşünürseniz, işe gitmek için servise bineceğim. Bunun için işveren bir servis ücreti ödeyecek. Servisle büro ya da fabrikaya gideceğim ve orada elektrik, su, internet, çay gibi şeyler tüketileceğim. Ancak evden çalışma olduğu zaman tüm bunları ben karşılamam gerekirken, hem yemek ücretim kesilecek, hem yol param kesilecek. Yani bu şekilde emekçiye tüketim ve maddi açıdan zarar olarak geri dönüyor. Bu kabul edilebilir bir şey değil" ifadelerini kullandı.