GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Politika
21 Nisan 2022 Perşembe 10:36

Mülteci tartışması İzmir'e sıçradı!

İzmir Barosu'nun Çiğli'de yer alan İzmir Geri Gönderme Merkezi ile ilgili açıklamasına Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'dan tepki geldi. İzmir'deki partilileri baroyu protesto etmeye davet eden Özdağ, "İzmirli genç kızlar saldırıya uğradığı zaman aramayan İzmir Barosu kaçakları korumak için harekete geçmiş" ifadelerini kullanırken Özdağ'ın açıklamaları hakkında konuşan Baro Başkanı Özkan Yücel, "İzmir Barosu’nun bu açıklamasının üzerinden reklam yapmayı bırakın. Biz mağduriyetin olduğu her yerde varız" dedi.

EGEDESONSÖZ - Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ son günlerde ülke gündemini meşgul eden ve tartışmalara neden olan 'göçmen' polemiği ile ilgili sosyal medya hesabından paylaşımda bulundu.

İzmir Barosu Çiğli'de bulunan İzmir Geri Gönderme Merkezi ile ilgili geçtiğimiz günlerde bir basın açıklaması düzenlemiş ve açıklamada, göçmenlerin ülkelerinde gördüğü kötü muameleden kaynaklı olarak kaçmak zorunda kaldığı ve bu nedenle başka ülkelere sığınmak zorunda kaldıklarını vurgularken, mültecilerden gelen bildirim olması durumunda avukat görevlendirmesi yapacaklarını belirtmişti.

ÖZDAĞ'DAN İZMİR BAROSU TEPKİSİ
Baronun açıklaması sonrası ise Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'dan tepki geldi. İzmir Barosu'nu hedef alan Özdağ, "Kaçakları koruyor" söyleminde bulunurken, sosyal medyada şu paylaşımı yaptı:

"Değerli İzmirliler, İzmirli genç kızlar Saldırıya uğradığı zaman aramayan İzmir Barosu kaçakları korumak için harekete geçmiş. İzmir Barosu ülkemizi dünyanın luna parkına çeviren zihniyetin hizmetkarıdır. Zafer Partisi İzmirlileri baroyu protesto etmeye davet ediyoruz."

ÖYLE BİR KARAR, STK TEMSİLCİLERİNİN OLDUĞU BİR ORTAMDA ALINABİLİR
İzmir Barosu Başkanı Av. Özkan Yücel’den bu sözlere çok sert bir cevap geldi. Başkan Yücel, Özdağ’a, İzmir Barosu üzerinden reklam yapmayı bırakın” diye çıkıştı. Yücel, “Biz mağduriyet temelli bakıyoruz. İnsan yaşamlarının, mültecinin, mültecilerin varlığının bir siyaset malzemesi yapılmasına da karşıyız. Mülteci sorununun, mutlaka evrensel hukuk kuralları çerçevesinde ve ülkemizin de hazırladığı mevzuatlar ölçüsünde çözüme kavuşturulması lazım” dedi. Bu insanların her birinin, o bireylerin her birinin insan olduğunu unutmadan hareket etmek gerektiğinin altını çizen Yücel, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Bu insanlar çoğunlukla yerlerini yurtlarını kaybetmiş, evleri barkları yıkılmış, oradaki yaşam koşulları ortadan kalkmış insanlardır. Bütün uluslararası metinler, ilticayı bir hak olarak tanımlıyor. O zaman evrensel bir hak durumunda ilticanın tüm insanlar tarafından kullanılabilir olması lazım. Bizim burada itiraz ettiğimiz şey, mevzuata aykırı bir şekilde insanların geri gönderilmesi girişimidir. Zorla imzalatılan geri dönüş belgeleri söz konusu. Biz buna karşı çıkıyoruz. İnsan olan herkesin buna karşı çıkacağını düşünüyoruz. Biz, mülteciler geri gönderilmesin, demiyoruz. Mevzuata uygun bir şekilde gönderilmesi gerektiğini savunuyoruz. Sanki rızaları varmış gibi, zorla geri dönüş belgelerinin imzalatılması, mevzuata aykırıdır. Kaldı ki, gönüllü geri dönme durumlarında mutlaka sivil toplum örgütlerinden temsilcilerinin de bulunduğu bir ortamda karar alınması gerekir. Mevzuat, bu konularda baskıların önüne geçmeyi amaçlıyor.”

İZMİR BAROSU’NUN AÇIKLAMASI, HUKUK TEMELLİDİR
 İzmir Barosu’nun açıklamasının hukuk, insan hakları ve evrensel hukuk kurallarına uygun bir açıklama olduğunun altını çizen Başkan Yücel, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Biz mağdurun kim olduğuna, kimliğine, etnik kökenine, cinsiyetine, cinsel yönelimine bakmıyoruz, ortada bir mağduriyet varsa, o mağduriyetin insan hakları temelli bir çözümlerle ortadan kalkması gerektiğini düşünüyoruz. Bugün kendi rızaları dışında yaratılan kaos ortamından dolayı, ülkelerinden kaçmak zorunda kalan insanların, ötekileştirilmesi, ayrımcı söylemlerin ortaya konması, yarın öbür gün onlara yönelik saldırıların artmasına sebep olabilecek bir durumdur. Bu söylemlerden özellikle siyasetçilerin kaçınması gerekir. Açıkça söylemek gerekirse, İzmir Barosu’nun bu açıklamasının üzerinden reklam yapmaya çalışmanın da bir anlamı yoktur. Biz durduğumuz yeri biliyoruz, biz sözümüzün arkasındayız, biz hukuk konuşuyoruz. Sonuna kadar da bunu savunmaya devam edeceğiz.”

İZMİR BAROSU’NU O ÇABALARINIZDAN UZAK TUTUN
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın “Genç kızlar saldırıya uğradığı zaman aramayan İzmir barosu, kaçakları korumak için hareket geçmiş” ve “İzmir Barosu ülkemizi dünyanın lunaparkına çeviren zihniyetin hizmetkarıdır” şeklindeki suçlamalarla ilgili olarak da şu açıklamayı yaptı:

“Genç kızlarımızın, kadınlarımızın korunması, iltica talebinde bulunanların korunması, devletin sorumluluğu altındadır. Biz Baro olarak, elbette böyle bir mağduriyet durumunda her zaman mağdurun yanında oluyoruz. Bir klandan herhangi birinin suç işlemesi halinde o klanın tamamını sorumlu tutmaktan ibaret bir anlayıştır. Burada bireysel bir suç söz konusudur. Onları cezalandırmak, Türkiye Cumhuriyeti’nin yargı makamlarının yetkisindedir. Bir mültecinin suç işlediğini iddia etmek ve bundan yola çıkarak bütün mültecileri suçlu, öteki ilan etmek, onlarla ilgili düşmanlık ve kin ortamı yaratmak, ayrımcılık yapmak, asla kabul edilemez. Biz bunu hiç kabullenmedik, bundan sonra da hiç kabullenmeyeceğiz.”

BUNLAR, YAKLAŞAN SEÇİM ÖNCESİ PARLATMA CİLALAMA ÇALIŞMASINDAN İBARETTİR
“Lunapark meselesine gelince… Şiddet içermeyen her türlü görüşün açıklamasından yanayız, bunu her zaman söylüyoruz. Şiddet, nefret içermediği sürece her türlü görüşe açığız. Öyle değerlendiriyor olabilirler. Biz Türkiye’yi lunaparka değil, gerçekten insanların özgür ve güvende hissederek yaşayacakları bir ülke haline getirmeye çalışıyoruz. Türkiye’nin neresinde olursa olsun verdiğimiz mücadelenin temelinde bu düşüncemiz vardır. Nerede mağduriyet varsa, orada olmanın yolunu arıyoruz. Bunun dışındaki söylemler bizim için anlamsız, içi boş, hamaset dolu söylemlerdir. Bunlar, dediğim gibi yaklaşan seçim öncesinde parlatma cilalama çalışmalarından ibarettir. İzmir Barosunu bu çabalardan uzak tutsunlar. Eğer yapabiliyorlarsa, güçleri varsa, kendi anlayışları ve çabalarıyla bir örgütlenme yaratsınlar. İzmir Barosu üzerinden reklam yapmayı bıraksınlar.”

İZMİR BAROSU NE DEMİŞTİ?
"17 Nisan 2022 tarihinde İzmir Geri Gönderme Merkezi’nde, sayıları net olmamakla birlikte 100 kadar Afganistanlı göçmen ve mültecinin işkence ve kötü muameleye maruz bırakılarak “gönüllü geri dönüş belgeleri” imzalamaya zorlandıkları ve zorla parmak basmalarının temin edildiği ihbar edilmiştir. Bunun üzerine 18.04.2022 tarihinde Yönetim Kurulu üyemiz Av. Ayşe Kaymak, Geri Gönderme Merkezi'ndeki bazı yabancılar ile görüşmüştür.

Görüşme yapılan kişilerce, 14.04.2022 tarihinde Afganistan Konsolosluk görevlileri tarafından Geri Gönderme Merkezi'nin ziyaret edildiği ve bu ziyaretle birlikte pasaportu olmayan yabancıları Afganistan’a sınır dışı etmek için düzenlenmesi gereken belgeleri imzalamalarının istendiği bildirilmiştir.

Göçmen ve mültecilerin bir kısmı bu belgeleri imzalamak istemedikleri halde zorla parmak basmalarının sağlandığını, telefon haklarının verilmediğini ve tecrit edildiklerini anlatmışlar ve tüm bu işlemler esnasında, normalde yalnızca Geri Gönderme Merkezi'ni dışarıdan gelecek tehlikelere karşı korumakla görevli jandarma memurlarının da içeride bulunduklarını belirtmişlerdir.

Etnik kökenleri nedeniyle zaten yıllardır kötü muameleye uğrayan Hazara kökenli aileler; Afganistan’ın Taliban kontrolüne geçmesinden sonra zorla askere alınmaya çalışılan genç erkekler; zorla evlendirilmeye çalışılan ve eğitim hakları ellerinden alınan kız çocukları ve kadınlar; çeşitli sivil toplum örgütlerinde, insani yardım kuruluşlarında çalıştıkları için hain ilan edilen doktorlar, tercümanlar; devletin farklı kademelerinde görev yapan yetkililer, ülkelerinden kaçmak zorunda kalmışlardır.

Bu kişilerin Taliban kontrolündeki konsolosluk görevlileriyle yüzleştirilmeleri dahi insan haklarına aykırıdır. Aydınlatılmış onamları alınmadan, kişilerin her biri için geri gönderilebilecek kişilerden olup olmadıkları yönünde araştırmalar yapılmadan yürütülen sınır dışı işlemleri, kanunlarımıza ve taraf olduğumuz sözleşmelere aykırıdır.

Gönüllü geri dönüş evrakının imzalatılması sırasında bağımsız bir STK görevlisinin de hazır bulunması ve ayrıca kişilerin gerçek iradelerinin kurum yetkilileri, tercümanları olmadan tek tek teyit edilmesi gerektiği emredici bir düzenleme iken, bu konuda görev alan kişi ve kurumların düzenlemenin var oluş amacına aykırı hareket etmeleri durumunda suç işlemiş olacakları da tartışmasızdır.

İzmir Geri Gönderme Merkezi yetkililerince yürütülen bu işlemlere derhal son verilmesini talep ediyor, son dönemde gönüllü geri dönüş belgesi imzaladıkları belirtilen Afgan uyruklu yabancıların baromuza bildirilmesi halinde gerçek iradelerinin tespiti açısından avukat görevlendirmesi yapmaya hazır olduğumuzu belirtiyoruz.
Bu hukuksuz uygulama nedeniyle geri gönderilecek insanların göreceği en ufacık zararın, akacak her damla kanın sorumlusunun, görevini yapmayanlar olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz.

Ayrıca bu vahim iddiaların gerçek olması halinde işkence ve kötü muamele faillerinin, görevini ihmal eden veya kötüye kullanan kamu görevlilerinin tespit edilerek cezalandırılmalarını temini amacıyla Cumhuriyet savcılarını derhal göreve davet ediyoruz.

İzmir Barosu olarak iddiaların gerçekliğini araştırmaya ve süreci takip etmeye devam edeceğiz."