GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Güncel
16 Kasım 2020 Pazartesi 15:44

Mimarlar Odası İzmir Şubesi’nden ‘rezerv alan’ çağrısı: Üç alternatifli yer önerisi

Mimarlar Odası İzmir Şubesi Başkanı İlker Kahraman deprem konutlarının yapılacağı yerin imarsız ve orman statüsünde olması sebebiyle uyarılarda bulundu. Alanın mevcut haliyle korunmasının kentin yararına olacağını söyleyen Kahraman, “Gültepe, Ballıkuyu, Bayraklı sırtlarında ortak çalışma yürütülebilir. Bu alanların imar planı ve altyapı yatırımları tamamlanmıştır, çok daha az maliyetle kentsel sisteme eklenebilirler” dedi. Kahraman, yıkılan binaların yerine yapılacak olan binaların mimarisi için de eleştirilerde bulundu.

EGEDESONSÖZ- Mimarlar Odası İzmir Şubesi Başkanı İlker Kahraman, İzmir depreminin ardından Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yeni şehir hastanesi bölgesinde yapılması deprem konutları ve yıkılan evlerin yerine yapılacak mimarilere ilişkin de değerlendirmelerde bulundu. Kahraman, bakanlığın hasar tespit çalışmalarını hızla tamamladığını ve bunu çok olumlu bulduklarını belirtti.

YER ORMAN STATÜSÜNDE
Bölgenin imara açılmasını yorumlayan Kahraman“Bayraklı ilçesi 2261 ada 59 parselin yaklaşık 130 hektarının depremde evlerini kaybeden vatandaşlarımız için rezerv alan olarak belirlendiği açıklanmıştır. Bu alan tapuda orman alanı olarak kayıtlıdır. Ayrıca, Orman Mühendisleri Odamızın açıklamalarına göre 1995 yılında İzmir’de meydana gelen sel felaketinde yitirilen 65 vatandaşımızın 58’i Laka deresi havzasından gelen sellere kapılarak hayatını kaybetmiştir. Belirtilen sel felaketinden hemen sonra dönemin orman idaresi yetkililerince yerinde yapılan inceleme sonunda felaketin yaşandığı Laka deresi havzasında yüzeysel akışın bertaraf edilmesi için hemen çalışmalara başlanmasına karar verilmiş ve erozyon kontrolü yapılması planlanan toplam 1.326,53 hektarlık hazine arazisi Orman Genel Müdürlüğüne tahsis edilerek orman rejimi içine alınmıştır. Bu bölge imara açılmaktadır. Unutulmamalıdır ki orman alanı olmamasına rağmen bir bölgeyi sıfırdan imara açmak kent içinde sağlıklı dönüşüm fırsatını geri tepmektir. Yolu, suyu, ulaşımı, altyapısı hazır olan alanlara öncelik vermek hem kent çeperinde plansız büyümeyi engelleyecek, hem de kamunun sırtındaki maliyetleri azaltacaktır. İzmir yangını örneği göz önüne alınarak bu felaket iyi analiz edilmeli ve bölgenin ani ve hızlı kararlar ile değil, sağlıklı kararlar ile dönüşümü sağlanmalıdır. Önerimiz orman alanlarını imara açmak yerine, kent içindeki çöküntü bölgelerini dönüştürmektir” dedi.

ŞEHİR MERKEZİNDE DÖNÜŞÜM VURGUSU
Bayraklı’daki bölgenin dışında kent merkezinde dönüşüm için binlerce metrekarelik alan olduğunu söyleyen Başkan Kahraman, “İzmir ilinde mevcut imar planları incelendiğinde, yeterli nüfusu barındırmaya yönelik planlamanın fazlası ile yapıldığı görülmektedir. Kent merkezinde binlerce metrekare alan dönüşüm beklemektedir. İlçe belediyelerimiz ve Büyükşehir Belediyemizin yaptığı çalışmalar göz önüne alınarak Gültepe, Ballıkuyu, Bayraklı sırtlarında ortak çalışma yürütülebilir. Bu alanların imar planı ve altyapı yatırımları tamamlanmıştır, çok daha az maliyetle kentsel sisteme eklenebilirler. Bursa’da mahalle sakinlerini mağdur etmeden bölgeyi bir cazibe merkezi haline getirmek amaçlı yapılacağı açıklanan Doğanbey kentsel dönüşüm projesinin durumu ortadadır. Bu nedenle hızlı karar verip hata yapmanın önüne geçilmelidir” dedi.

YIKILAN BİNALARIN OLDUĞU BÖLGEDE ZEMİN + BEŞ KAT İSTEĞİNİN NEDENLERİ AÇIKLANMALIDIR
Kahraman, Bayaraklı’da yıkılan binaların zemin+7 katlı olduğunu ancak yeni konutları zemin+5 katlı yapılacağını belirterek, “Bayraklı bölgesinin büyük kısmı Z+7 kat olarak planlanmışken yeni konutların, neden Z+5 olarak projelendirildiği bilgisinin kamuoyu ile paylaşılması gerekmektedir. Zira Z+7 kat, deprem konusunda zaafiyet yaratıyorsa bu imara sahip diğer adaların imarı da 2 kat düşürülmelidir. Eğer karar keyfi ise bilinmelidir ki, bölgede hak mahrumiyeti olmayacağı varsayımı ile bu kararın taban alanı kullanımını artıracağı açıktır. Bu da daha sıkışık binalar, daha az yeşil alan daha az ışık ve hava ve demektir. Bölgenin imar planı kararları doğru ise uyulmasını, yanlış ise değişmesini tavsiye ediyoruz. Ani ve bilimden uzak alınan kararların sonuçları bize olumsuz olarak geri dönecektir. Depremin yapı yükseklikleri ile ilişkisi sınırlıdır, asıl önemli olan mühendislik bilimine uygun proje hazırlanması, uygulama yapılması ve denetlenmesidir” dedi.

RIZABEY APARTMANI İÇİN OLUŞTURULAN PROJELERİN MİMARİ DİLİ GÖZDEN GEÇİLMELİDİR
Yeni binaların mimarisine Osmanlı-Selçuklu esintisinin olmasını da yorumlayan İlker Kahraman, “İçinde bulunduğumuz medeniyet yarışında hiçbir onurlu ulus, geçmişini bağlamından koparıp günümüzde bir tiyatro sahnesi misali inşa etme çabasına girmemektedir. Bu her durumda bir 3. Dünya ülkesi perspektifidir. Türk Milletinin tarihi ile olan bağları ne kubbeli binalar ne geniş saçaklardır. Tarihin hiçbir döneminde bir arada bulunmamış biçimleri, şekilleri, asla var olmadıkları bir biçimde ele alıp betonarme tekniklerle inşa etmek, milletimizden ve kültürümüzden bihaber olmaktır. Bilinmelidir ki mimari yaşayan bir süreçtir.

Zamanın teknik ve imkanlarına bağlı olarak bazı biçimler geçerliliklerini korumuş, bazıları ise gereksiz kalmıştır. Bu biçimsel yaklaşım milli mimarimiz değil, olsa olsa kadavradır. Milli mimarimiz siyasi iktidar ne düşünürse düşünsün; Türk vatanında, Türk mimarların inşa ettiği bugünün yapılarıdır. Çağdaş kentleşme için bu yaklaşımın desteklenmesi gerekir, kültür ve sanat ancak bu yolla gelişir. Dünyada ve ülkemizde saygın bir mimar olan Bruno Taut'un, "Her milli mimari fenadır, fakat her iyi mimari millidir" sözü bizlere yol göstermelidir” dedi.