GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Politika
17 Aralık 2016 Cumartesi 17:35

MHP Genel Başkan Yardımcısı Karakaya: Muhalif yapı FETÖ’yle gitti!

MHP Genel Başkan Yardımcısı Karakaya, yeni anayasa için, “Çok istiyoruz gibi bir iddiamız yok. Burada bir ayar verilmesi gerekiyor. Cumhurbaşkanına yüce divan geliyor” dedi. Karakaya, partideki muhalif yapının sürece etkisi üzerine ise, “MHP’deki muhalif yapı FETÖ’yle gitti” açıklamasında bulundu.

EGEDESONSÖZ - Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı ve Adana Milletvekili Prof. Dr. Mevlüt Karakaya, MYK Üyesi Kadir Şekerli ve il yönetim kurulu üyeleri Egedesonsöz’ü ziyaret etti.

- BAHÇELİ'NİN KURMAYLARINDAN İZMİR ÇIKARMASI... 

Karakaya hükümet ve MHP arasındaki anayasa görüşmeleri üzerinde konuştu. Geçmiş yıllardan örnekler veren Karakaya, yaşanan süreci kamuoyuna anlatırken hangi yöntemlerin kullanılacağının ipuçlarını verirken, mevcut yönetime muhalif yapının etkisi hakkında da açıklamalarda bulundu.

MHP NE BASTONDUR, NE LOKOMOTİFTİR
Karakaya, “MHP olarak her zaman ‘ülke ve millet’ dedik sonra parti anlayışını benimsedik. Geçmişte yaşadığımız referandum ve benzeri konularda bize karşı takınılan tavırlara alıştık.  Siyasi tercihlerin yapıldığı gelişmelerde MHP olarak hep ciddi eleştiri gördük.  Kimileri bunu iktidar partisine baston olarak yorumladı, kimileri CHP’ye lokomotif olmakla suçladı.  MHP ne AKP’nin bastonu ne CHP’nin lokomotifidir. MHP her zaman doğrudan ve milletten yana olmuştur.  Zaman zaman AKP, MHP’yle aynı yerde göründü zaman zaman CHP aynı yerde göründü.  MHP doğrularda gitti ama zaman zaman yanında birileri oldu. Bunu anlatmak kolay değil. Zorlandı.  MHP’nin bu tip konularda politika üretmesi yıllar sonra anlaşıldı. 2010’da referandum yaptık. MHP o gün hayır kampanyası yürüttü. CHP’ de hayır kampanyası yürüttü.  O dönem CHP ile beraber olmakla suçlandık. Aradan geçen 6 yıl gerçekleri gösterdi. MHP mücadelesinin ne kadar doğrul olduğu ortaya çıktı.  MHP bugünleri işaret etmiştir” dedi.

367 ÖRNEĞİ VERDİ
2007 yılındaki 367 krizine değinen Karakaya, “Geçmişte 367 sorunu vardı. Başka şeylere kapı aralamak olduğunu söyledik.  Müslüman cumhurbaşkanı seçme argümanıyla toplumun önüne geldi. AK Parti’nin bir kez daha kendini toplamasına neden oldu.  367 sorunu özellikle tıkanmış bir süreçti. Genel Başkanımız Devlet Bahçeli bu tıkacı çıkardı. 367 sorunu bu şekilde çözülmemiş olsaydı, ne olacağı belliydi. Demokraside tıkandığınızda bir seçim olur.  İktidar partisinin nasıl bir eyleme gireceği belliydi.  2007’de ülke bir sürece girdi.  Birçok sıkıntıyı oradan yaşıyoruz.  O gün dediğimiz şekilde AKP anayasa değişikliğini tek başına değiştirecek gücü elde etmiş olsaydı, çözüm süreci o şartlar altında Dolmabahçe mutabakatları, anayasa değişikliğine derç edilirdi. AKP’nin yapmak istediği katkıyı eleştirenler, HDP, PKK, İmralı mutabakatlarına bu kadar tepkili değillerdi. MHP ağır eleştirildi. ‘Kandan besleniyor’ diye söylendi. Ama şimdi baktığınızda o kadar haklı olduğu ortaya çıktı ki. Devlet Bahçeli’nin siyasette bir duayen olduğunu gördük.  15 Temmuz akşamı iyi ki Devlet Bahçeli vardı. O akşam ne cumhurbaşkanı, ne başbakan, ne bakanlar vardı. Toplum sokaktaydı. Toplumsal şok vardı. O şokun atlatılması bir siyasi lider olarak Devlet Bahçeli’nin açıklamasıyla olmuştur” diye konuştu.

SABİH KANADOĞLU NEREDE?
“Bugün Türkiye’de ciddi bir hükümet krizi var” açıklamasını yapan Karakaya, “Sistem anlamında var. Belki önümüzdeki aylarda daha farklı yerlere götürebilir. İşin zor tarafı şu; Türkiye’de uzun zamandır sistem ve konuları genellikle kişiler üzerinden konuşuldu. Bu durum da AKP’nin geçmişte iktidarı boyunca izlediği politikalarla alakalı. Kamplaştıran, siyasetten beslenen yapısıyla alakalı. Vatandaşlar başkanlık sistemi dendiğinde Recep Tayyip Erdoğan’ın başkan olması kapsamında değerlendiriyorlar.  Kendi taraftarları Erdoğan’ı cumhurbaşkanı yapalım derdinde, muhalif olanlar ‘bu doğru değil’ diyorlar. ‘Başkanlık sistemi Türkiye’ye ne getirir ne götürür?’ diye sorulsa, en koyu başkanlık sistemi taraftarları belki karşı çıkabilir. Bizim MHP olarak başkanlık sistemini isteyen bir anlayışımız yok. Güçlendirilmiş parlamenter sistem dedik. Bundan vazgeçmedik. Buradaki ideal ve olabilirlik dengesini kurmak. En büyük sıkıntı, gaz fren dengesini yapmamasıdır. Bir şeyi gönlüm başka bir şey arzu edebilir ama olabilirliğini ön görmek lazım. 2007 yılında ‘367’ krizi bize ne getirdi? O tartışmaların arkasından cumhurbaşkanı seçilmedi. Bugün Sabih Kanadoğlu nerede? O dönem 71 milletvekiliyle Devlet Bahçeli o tıkacı açtı.  ‘Değnek oldun, açmasan ne olacaktı?’ diyenler var.  Bu kez anayasanın değişimi denenecekti. Çözüm sürecini tek başına götüren bir hükümet olacaktı.  Allah’tan ki bir şey olmadı. Öyle olsaydı Türkiye savrulup gitmişti. Şu an ki davranışımız siyasi değil. ‘Birilerinin işine geliyor’ diyorlar. Evet olabilir ama ne yapalım.  2007’de cumhurbaşkanını ‘halk seçsin’ dendi. Kendi kendimize iki başlı bir yönetimi getirdik. Başbakan ve cumhurbaşkanı ayrı olmadığı için bu krizi görmedik” dedi.

O KOALİSYON OLSAYDI NASIL ÇALIŞACAKTIK?
Karakaya partisinin koalisyon görüşmelerindeki tavrının o dönemde çok eleştirilmesine açıklık getirdi. Karakaya, “Koalisyon görüşmelerinde 4 tane şartımız vardı. Bir tanesi cumhurbaşkanının anayasal sınırlarının içine girmesiydi. Kabul edilmedi. Koalisyon görüşmesi bile yapmadılar. MHP 80 vekille gitti 40 vekille geldi. Tokadı hep MHP yedi. Anayasal sınırlar içine girmeyen bir cumhurbaşkanı var.  55 ilde siyasi parti başkanı gibi miting yaptı.  400 vekil istedi. Kılıçdaroğlu ve Bahçeli durumu eleştirdi. Şimdi devlet büyüğüne hakaretten ikisi de yargılanıyor. Biz o seçim sonuçlarına milli irade kararı dedik. Bunlar hep realite.  O gün koalisyon olsaydı nasıl çalışacaktık? Cumhurbaşkanı bakanlar kurulunu kendisi istediği gibi toplayacak.   Ben MHP’li bir bakan olarak gitsem bir dert gitmesem bir dert… Eleştiriden bir şey çıkmıyor ve Türkiye kaosa gidiyor.  Cumhurbaşkanı yasada her şeyden sorumsuzdur maddesi var. CHP’ye de soruyorum.  Anayasaya göre sorumsuz ama icraatın içinde. Yasal sınırlarına girmiyor” diye konuştu.  

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yasal sınırları içinde olmadığını ifade eden Karakaya, anayasa görüşmelerini parti içinde ve kamuoyunda nasıl anlatacaklarını da belirtti. Karakaya ayrıca bazı ihraç edilen vekillerin oluşturduğu muhalif yapının etkisi üzerine de şunları söyledi:

MESELE EHEM Mİ MÜHİM Mİ MESELESİDİR…
Cumhurbaşkanı her gün anayasayı çiğniyor. Bunu birilerinin fark edip çıplak bir şekilde gerçeği görüp yol göstermesi gerekiyor. Bunu anlatmak Devlet Bahçeli’ye düştü. Yangın çıktı mı? Elindeki çakmakla ve benzinle oynarken yangın çıktı. Çok dedik oynama ama yangın çıktı.  Bunu söyleyen yangını söndürmeye uğraşıyorsa, ‘sen bu yangını niye çıkardın?’ diye sorup binayı sarmasına müsaade mi edeceğiz?  Gelen anayasa teklifinde ilk 4 maddeye dokunulmamış. Türklükle ilgili hiçbir şeye dokunulmamış. Teşkilatı ve genel başkanı duruşunu gören hiçbir milletvekili karşı duruş sergilemez. Mesele ehem mi mühim mi meselesidir.  Bu iş burada kalırsa rejim krizine kadar gidebilir. Çünkü cumhurbaşkanı ‘Ben kendi yasal alanıma girmem’ diyor. Nereden yararlanıyor, sorumsuzluğundan… Mevcut yasa içinde çözümü yok. Vatana ihanet de kaldırıldı. Entelektüel kesim bunu görmüyorsa entelektüel kesim o zaman başka bir şey var.

MHP’DEKİ MUHALEFET FETÖ’YLE GİTTİ
Anayasa tartışmaları varken Türkiye bir erken seçimi kaldıramaz. Anayasa değişikliği olmazsa seçim olur. Ama bu da hükümet krizine götürür.  Müslüman cumhurbaşkanına döner, mağduriyet devreye girer. HDP barajı geçemez. Bugün 330’un altına insin diyenler dünkü 367’ciler. O gün onu buldursalardı Türkiye federasyona gitmişti.  Hayır diyen olur mu olmaz mı… MHP’deki muhalefet FETÖ’yle gitti.  Millete anlatacağız ama parti içindeki vekiller de bu işleri takip eden insanlar. Çok istiyoruz gibi bir iddiamız yok. Burada bir ayar verilmesi gerekiyor. Cumhurbaşkanına yüce divan geliyor. Belli hassasiyetler artık onların da hassasiyeti tamam biz de dokunmuyoruz dediler.  Hiçbir

CHP LAYLAYLOM…
MHP yöneticisinin ideali değil bu. Mevcut şartlar altında cumhurbaşkanı sorumsuzluğu var. Bundan daha büyük bir diktatörlük olabilir mi? Bunu niye görmüyoruz? Çelik çomak mı oynuyoruz? 7 Haziran’ı nasıl demokratik bir sonuç olarak hazmedebilirsiniz.  CHP işin başka tarafında. Yarısı HDP’yle beraber yarısı belli değil.  CHP Laylaylom… Biz CHP olamayız ki. Ne Recep Tayyip Erdoğan ne AKP’ye desteğimiz yok. Ben bunları yaparken Erdoğan kurtuluyormuş, ne yapayım? MHP’nin bu gidişi yanlış diyorsan çözüm söyle.  Anayasa görüşmelerinde CHP’yle beraber hareket edilseydi AK Parti’nin işine daha fazla yarayan bir taslak getirilirdi.  Anadilde eğitim, HDP’nin gönlünü alalım denilebilirdi.