GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Güncel
4 Ağustos 2019 Pazar 14:39

llber Ortaylı yazdı: İzmirlilik bir sanattır

Tarihçi -Yazar Prof.Dr. İlber Ortaylı geçtiğimiz günlerde hayata veda eden İzmirli iki değerli isim Işılay Saygın ve Prof.Dr. Güven Erkanal’ı yazdı. Ortaylı, “İzmirlilik sanattır” ifadelerini kullandı.

EGEDESONSÖZ- Tarihçi ve Yazar Prof.Dr.İlber Ortaylı, Hürriyet Gazetesi’ndeki yazısında geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden eski Devlet Bakanı ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın ile İzmir'in Urla ilçesindeki Limantepe Su Altı Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Hayat Erkanal’ı kaleme aldı. Ardı ardına hayata veda eden iki değerli isimle ilgili düşüncelerini yazan Prof.Dr.Ortaylı, “İzmirlilik sanattır” yorumunda bulundu.

IŞILAY SAYGIN İZMİRLİLİK SANATTIR
Adı 1980’den sonra duyuldu. Ankara’nın ün kazanan politikacılarından veya büyük beldelerden birinin başkanı değildi. Alışılmamış bir şey. Buca’nın belediye başkanıydı. Çarşı pazardaki dinamik denetimi, halkla sempatik, esnaf ile hem candan hem de sert ilişkisi, kapısında kimseyi bekletmemesi, personeline hem sahip çıkması hem de çok haşin davranmasıyla meşhur oldu. Dönüşüm dönemiydi. Göç İzmir’i zorluyordu. Bağlık bahçelik eski Levanten konaklarıyla bezeli Buca çehre ve profil değiştirmeye başlamıştı. Bu dönemin belediye başkanı olduğunu gösterdi. Buca bu İzmirli genç kadının ismiyle yaşattığı, onunla şöhret olan bir kasabadır.

BUCA ONA BORÇLU
Bugün dahi İzmir’in eski havasını bir ölçüde muhafaza eden tek yerleşmesi oysa bunu Işılay Hanım’a borçludur. 4 dönem Meclis’teydi. Uzun dönem milletvekilliği yaptı. Bakanlığı iki yıl sürdü. Aynı süratle işini götürdü. Personel ya 24 saat onunla çalışır, yaptıkları işten zevk alırlardı yahut da etrafta görünmemeleri tercih edilirdi. İzmir’e seçilen her belediye başkanı, partisi fark etmeden onunla ilişki kurardı, o da onlarla beraber olurdu. Sosyal faaliyetlerini hiçbir zaman aksatmadı. Ben dahi çağırdığı toplantılara katılmayı bir borç bilirdim. Kalabalık bir hemşeri grubu onu son yolculuğuna uğurladı. İzmirlilik bir sanattır, o sanatı en iyi temsil edenlerdendi.

BİLGİN İÇİN 79 YAŞ ERKENDİ
1965 yazıydı. Ankara Turizm İl Bölgesi’nin açtığı tercüman rehber kursundaydık. Genç Önasya arkeoloğu Hayat Erkanal’ı öyle tanıdım. Hitit Müzesi’nde genç asistandı. 1964 yılında mezun olduğu anlaşılıyordu. Orta Anadolu arkeolojisini Hititler ve öncesini güzel bir şekilde anlattı. Ahbap olduk. İzmirli bir gencin Mezopotamya ve Orta Anadolu Hitit öncesi kültürlere merak salması, silindir mühürleri okuması, yani epigrafi bilgisine sahip olması takdire şayan bir eğilimdi. Arkeolojinin yanı sıra Sedat Alp gibi ünlü hocanın yanında Hitit diline başlamıştı. 1966’da Berlin’e gitti. Almanya’da bu konularda çalışmış Prof. Barthel Hrouda’nun yanında doktora yazdı, aynı yerde ve aynı hocayla eşi Armağan da doktorasını yaptı. 1973’ten itibaren kendisini Türkiye’de gördük. Nihayet İstanbul ve Erzurum üniversitelerinden sonra DTCF’deki Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi’ne doçent oldu.

PKK BOMBALADI
Aktif bir şekilde kazılarda bulunuyordu. İmkânsızlıklara rağmen kazılarda en ciddi ve yoğun biçimde çalışan birkaç arkeoloji hocasından biri olduğunu söylemek lazım. Nusaybin civarındaki Gırnavaz’daki kazıda Mezopotamya tarihini değiştirecek olgulara yaklaştığını ileri sürdü. Halet Hanım’la birlikte gitmiştik. Kazı alanının üzerinde Yezidi ulularından Mir Osman’ın kabri; katman katman yukarı Mezopotamya protohistoryasına uzanan buluntular. 25 Eylül 1991’de terör örgütünün bombalı saldırısı bu kazıya yöneldi (Bu saldırıda arkeolog Metin Akyurt ve Bahattin Devam hayatını kaybetti). PKK’da “Buraları başkaları kazamaz” zihniyeti hâkimdi. Başkalarının sadece Türkler olduğu anlaşılıyor. Herhalde Alman veya Amerikalı gibi yabancı arkeologlar oraya gelseler aynı saldırıyla karşılaşmayacaklardı. ‘İlim’e kan karışmıştı. Barışçı ve tarihçi Hayat Hoca’nın altüst olduğu bir yıldı. Bölgeyi hüsranla bıraktı.

URLA MERKEZ OLDU
Zamanla Urla’da Limantepe’ye çekildi. Bahriye tarihiyle ilgili ilginç buluntuları vardı. Şehrin kısmen denizin altında yani çöküntü mıntıkasında kalması dolayısıyla sualtı metotlarını öğrenerek kazıyı sürdürdü. Bu arada bazı buluntuları onu Osmanlı denizcilik tarihiyle ilgili İdris Bostan’la çalışmaya sevk etti. Doğrusu Osmanlı klasik çağıyla ilgili ilginç bilgiler de çıkmıştı. Urla onun sayesinde bir arkeoloji merkezi oldu. Konferanslar tertipliyordu. Bölgenin kültür hayatı ortaya çıkıyordu. Armağan Hanım’la iki hayat arkadaşı ama çok daha önemlisi iki birlikte çalışan meslektaştılar. Ankara Üniversitesi Mustafa Vehbi Koç Deniz Arkeolojisi Araştırma Merkezi’nin başındaydı.

MİRASI DEVAM ETSİN
Kafası, zihni çalışan dinamik bir arkeoloji bilgini için 79 yaş erkendir. Zamansız ölümü herkes için şoke edici haberdir. Umut olunur ki Türkiye’de hem filolojiyi hem de arkeolojiyi birleştiren bu eskiçağ bilgininin mirası talebeler ve asistanlar vasıtasıyla devam eder. Dostluğumuz son senelerde yine evvel yoğunlaştı. Beni davet eder, arardı. Artık şahit olmaya başladığımız bizim neslin yaprak dökümünde en tahammül edilmez vakalardandır.

EGE’NİN ORTAMINDA
Salı günü cenazesi kalktı. Talebeleri ama asıl önemlisi Urla halkı, meslektaşları arasında çok sevildiği için bölgenin her yerindeki kazı heyetleri cenazeye katıldılar. Arkeolog fanilerin ebedi hayattakilerle bağlantı kuranıdır. Her an onların ismi ve yaptıklarıyla temastadır. Arkeoloğa ve Ege’nin çocuğuna yakışan bir cenaze töreniyle Ege’nin ortamına gömüldü.