GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Yerel Yönetimler
29 Kasım 2018 Perşembe 11:32

Kocaoğlu’ndan yerel yönetim mesajları: İzmir tozlanmış durumdan kopmuştur!

Büyükşehir Belediye Başkanı Kocaoğlu, İzmir Modeli Sempozyumu’nda konuştu ve “Aklın bilimin rehberliğinde dizimizi kırarak çalıştık. Bugün İzmir kim ne derse desin, ciddi bir gelişme içindedir. İzmir 1970’li yıllarla 2000’li yıllar arasındaki bu tozlanmış durumdan kopmuştur. Bunu yatak kapasitesinden, turizm gelirinden, hizmet sektöründeki açılan iş yerlerinden anlıyoruz” dedi.

Mehmet İŞLER / EGEDESONSÖZ- İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Yaşar Üniversitesi’nde gerçekleşen ‘Yerel Yönetimde İzmir Modeli Sempozyumu’na katıldı.

Yaşar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Cemali Dinçer ve ülkenin önde gelen akademisyen ile araştırmacılarının konuşmacı olarak yer aldığı programda Büyükşehir Belediye Başkanı Kocaoğlu önemli açıklamalarda bulundu.

Sempozyumun açılış programına ayrıca Bornova Belediye Başkanı Olgun Atila, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir eski Milletvekili Oğuz Oyan, belediye bürokratları, meclis üyeleri katıldı.

2005 YILINDA STRATEJİK PLANIMIZ İNGİLTERE TARAFINDAN BİRİNCİ SEÇİLDİ, YANIMIZA KAYSERİ’Yİ EKLEDİLER!
‘İzmir Modeli’nin çıkış noktasına dair açıklamalarda bulunan Başkan Kocaoğlu, “2004 yerel seçimlerinde 12 kişilik bir arkadaş grubuyla ‘Bornova’ya ne yapmamız gerekir?’, ‘Bornova’da yaşayan insanların gelir düzeyi nasıl düzelir?’, ‘Bornova’ya nasıl bir kimlik kazandırabiliriz?’ diye 2 seneyi aşkın bir süre Ege Üniversitesi akademisyenlerinden de yararlandık. Seçim bildirgemiz oldu. Sonra malum Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na seçildik. Kanunen belediyelere verilmiş haklar ve görevler vardır. Öncelik sırasını doğru belirleyerek yapması gereken işler vardır. Ama bunun dışında yerel yönetimlerin kentin her şeyinden, kalkınmasından, kültüründen, sanatından, eğitiminden, sağlığından, tüm konularda kentin yaşam kalitesini yükseltmekten ve gelirini arttırmaktan sorumlu olduğunu tespit ettik. Bu çerçevede 2004-2005 yılında bir stratejik plan yaptık. Bu plan Türkiye Cumhuriyeti hükümeti tarafından İngiltere’ye gönderildi. Bu konuda uzmanlaşmış bir kuruluş da planı değerlendirdi. Bizim planımız 2005 yılında birinci oldu. Kayseri’yi de bizim yanımıza eklediler, doğruyu söylemek gerekirse. Biz o plandaki projelerin süresinin nasıl dağıtalım diye 3 arkadaşımızla fiyatlandırdık. 2017 yılına kadar yatırımları uzattık. 12 senelik bir projeksiyon çıktı. Kentin ihtiyaçlarının kent kaynaklarıyla yapılması için 2017 yılı çıktı” dedi.

YAŞAM STANDARDINI YÜKSELTMEYİ GÖREV EDİNDİK, İZMİR MODELİNİN ZEMİNİ BUDUR!
Kocaoğlu, “Bizim İzmirlilere ‘şunu vereceğiz’ deme hakkımız yok. Ne vermemiz gerektiğini, sizin ihtiyacınızın ne olduğunu, karşılıklı konuşarak yapmamız lazım. Bunları, arama konferanslarıyla, kırsalda gezerek, yüz yüze görüşerek yapılır. Bunu yaparsanız bizim ekmeğimiz büyür, istihdamımız artar şeklinde görüşerek başladık. Buna katılımcı yönetim diyorlar. Benim ekonomi tahsili yapmam, devlette, özel sektörde çalışmam, aile mesleğimiz çiftçilik yapmam, ticaret, sanayiyle uğraşmam, 56 yaşındaki deneyimimizle geldiğimizde, her işi yapmış ve yüzünün akıyla çıkmış bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak avantaj sağladı. Belediye başkanlığı kentlinin yaşam standardını yükseltmeyi kendine görev edinmelidir. Bu İzmir modelinin oturduğu ayak ve zemin budur. Bunu uygulamaya başladık. İhtiyaçları tespit ettik” diye konuştu.  

KENTLİ PROJEYİ SAHİPLENDİĞİNDE BAŞARI DA YARAR DA ARTABİLİYOR
Kocaoğlu, “Göreve geldiğimde, ‘Yarımada nasıl kalkılır?’ dedik.  1 buçuk sene proje araması yaptık. 42 proje geldi. Çalışmalardan sonra Yarımada Türkiye’de tanınır oldu. Yarımada’da ya turizm var ya da yaşlılar var. Geri dönüşümler oldu. Geleneksel zeytin, peynir, keçi, mandıra, enginar festivaline kadar ne yapmamız gerekiyorsa yaptık. Yarımada’da bir filizlenme oldu. Küçük Menderes’te 5 tane kooperatif kurmuştuk. Onu ikinci plana bırakıp Gediz-Bakırçay stratejik planını yaptık. Gediz ve Bakırçay’da kooperatif kurulmasını teşvik etmeye çalışıyoruz. Niye kooperatif? Bizim ihale mevzuatımızda ‘kırsal kalkınma kooperatiflerinden tüm kamu ve belediyeler ihalesiz, pazarlık usulü ürün alabilirler’ deniyor. 10 senedir Tire Süt’ten süt almanın, Bayındır’dan çiçek almanın püf noktası bu ihale mevzuatında var. Teşvikin hukuki düzeni de budur. Biz bunu Türkiye’de ilk ve yoğun kullanan belediyeyiz. Bu işi bir boyutu. Birlikte yapıp, birlikte sahiplenmek… Kentli projeyi sahiplendiğinde başarı da yarar da artabiliyor. Bunları yapmak paraya dayanıyor. Paranız yoksa bunları hayal edebilirsiniz, ama adım atamazsınız bu çalışmalar raflarda kalır. Türkiye’nin üçüncü borçlu belediyesiydik, finans yapımızın güçlenmesi gerekiyordu. Borçlu ölmez benzi sararır! Şunu ödeyeceğiz bunu ödeyeceğiz diyerek zaman geçiyordu. Neyse o işten sonra kurtulduk. Hayal ettiklerimizi, kağıda döktüklerimizi ondan sonra yapabildik. Sağlam bir finans yönetiminiz yoksa bunların hiçbirisini gerçekleştirmeniz mümkün değil. Göreve geldiğimizde uzun yıllar hiçbir banka bize kredi vermiyordu” açıklamasında bulundu.

BU SİSTEMLE BİZ HEP ÜTÜLÜRÜZ!
Türkiye’nin son dönemde içinde bulunduğu ekonomik krize değinen Kocaoğlu, “Tarımızı ağzına bile almayanlar, tarımı konuşmaya başladılar. Üretimi ağzına almayanlar üretimi konuşmaya başladılar. Niye? Geldiğimiz nokta, çıkış yolu olmadığını gösteriyor. Ekonomi tahsili yaptım. Ekonomi ve siyaseti en az 50 yıldır takip ederim. Ben bu Türkiye’de bugün uygulanan ekonomik sistemin, varsa kalkınma modelinin doğru olmadığını, kesinlikle dışarıdan hem satacak parası olan hem satacak malı olan devletlerin sistemi olduğunu düşünüyorum. Bizim sistemimizin bu olmadığına, bu sistemle bizim hep ütüleceğimize, parası olanın yüksek faizle para satacağına malı olanın yüksek fiyattan mal satacağına, bizim kaynaklarımızın giderek zayıflayacağına üniversite yıllarından beri inanmış bir kardeşinizim. Modeli bunun üzerine oturtmak zorundaydık. Sadece finans sektöründeki oyunlarla bu ülkenin kalkınamayacağını biliyorum. Ama katma değeri yüksek ürün üreten ülkelerin ve uluslararası şirketlerin çok daha fazla büyüyerek gelişeceğini yıllar önce tespit etmiştim. Şimdi bu konuda ekonomistler konuşmaya başladı. Ama ne kadar fırtına atlattık? Türkiye’de darbelerle, muhtıralarla müdahaleler yapıldı. Enflasyon tarihlerini izlerseniz bu askeri müdahalelerin ekonomiyle alakalı olduğunu görürsünüz” diye konuştu.  

BUGÜN İZMİR KİM NE DERSE DESİN, CİDDİ BİR GELİŞME İÇİNDEDİR
İzmir yerelindeki açıklamalarına devam eden Kocaoğlu, “İki tane gizli potansiyelimiz var. Açık da üzerine gitmiyoruz; turizm, hizmet sektörü ve kültür sanat… Tarihi, ören yerleri, körfezi, yaşam biçimi, insanı dünyada pik yapmaya hazır bir şehir burası! Bu şehrin kalkınması büyümesi, dünya ligine çıkması, hizmet sektörü turizm ve buna bağlı olarak kültür sanatın gelişmesine bağlıdır. Biz bu tespiti 2004 yılında yaptık. Fuar, Adnan Saygun, Opera binası, İnciraltı planlanması, EXPO yolculuğunda iki defa turizmi konu olarak seçmemiz buradan çıktı. Bunların hepsi aklın bilimin rehberliğinde dizimizi kırarak çalışarak çıktı. Bugün İzmir kim ne derse desin, ciddi bir gelişme içindedir. İzmir 1970’li yıllarla 2000’li yıllar arasındaki bu tozlanmış durumdan kopmuştur. Bunu yatak kapasitesinden, turizm gelirinden, hizmet sektöründeki açılan iş yerlerinden anlıyoruz. Protokolü ağırlayacak otel yoktu. Yaptırdık” dedi.  

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN İLK UYGULAMASINI BİZ YAPTIK
Kocaoğlu kentsel dönüşüm ve ulaşım alanında da önemli açıklamalarda bulundu ve şunları söyledi: Kentsel dönüşüm… 2004 yılında biraz konuşuldu. 2009’da yerel seçimlerin başat söylemlerinden birisi oldu. Ama bugüne kadar kentsel dönüşüm yapan hiçbir kurum, kuruluş, belediye yok. Sosyal donatıya hiçbir yer vermeden yeni binalar dikerek kentsel dönüşüm yapılmaz. Şu ana kadar kentsel dönüşüm yapılmadı. 8 sene sonunda ilk doğru uygulamasını Uzundere ve Örnekköy’de yaptık. Mal sahiplerine Uzundere’de teslim ettik, son derece memnunlar. Orada yaşayanları birbirine kaynaştırarak ve belediyeye, kamuya bir kuruş çıkar sağlamadan yaptık. Orada ne rant, kar, değer varsa onu mal sahiplerine vererek, müteahhidin verdiği fiyatın dışında orada yaşayan insanlara bırakarak bir yöntem uyguladık ve başarılı oldu. Bu model Türkiye’de uygulanacaktı. Oradaki sakinlerle yüzde 100 anlaşma ve birlikte yürümek vardır. Ekonomik krizden dolayı biraz soğuyacak gibi duruyor. Kriz geçtikten sonra devam edecek.

ULAŞIMDA DEVRİM 31 MART’TAN SONRA YENİ ARAÇLARLA UYGULANACAK!
Ulaşım… 3 bin tane kooperatif ve birlik üyesi olan dolmuşlardan kimi düzgün çalışıyor kim başıboş çalışıyordu. Bunun böyle olmayacağını düşündük. Bir sistem kurmamız gerektiğine inandık. Sistemi kurduk. Yasal mevzuatı da son parlamentoda geçti. Bu da Türkiye’ye örnek olacak bir modeldir. Garajları biz çalıştıracağız. Araçların yaşını, temizliğini, şoförün kontrolünü yapacağız, parayı da biz toplayacağız. Herkesin hakkını vereceğiz. Düşük ücretli ya da ücretsiz taşıdığımız yolcuyu biz telafi edeceğiz. Milli serveti boşa harcamayacağız. Her iki tarafın da karlı çıkacağını düşünüyoruz. Belediyenin de kooperatiflerin de ülke kaynaklarının da karlı çıkacağı bir sistemi oturttuk. Seferihisar ve Urla ile anlaştık. Seçim geldi, ‘başkan adaysan yeni araçları alalım, ama sen de aday değilsin bizi borca sokma, gelen adam ne yapar bilmiyoruz’ dediler. Uygulamayı 31 Mart seçimlerinden sonraya bıraktık. Onlarla yine bir toplantı yapacağız. ‘Hazırlıklarınızı yapın, seçimden sonra kim gelirse gelsin bu sistemi uygulayacak, başka çaresi yok’ diyeceğiz.

4 AY SONRA BIRAKIYORUM…
Kocaoğlu son olarak da, “4 ay sonra bırakıyorum. Parti ayrımı yapmaksızın söylüyorum; umuyorum aynı düşünce, felsefe ve dünya görüşünde birisi mutlaka gelecektir. Bizden teslim aldığı bayrağı taşıyacak, İzmir’i daha ileri götürecektir” ifadelerini kullandı.