GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Güncel
17 Ağustos 2023 Perşembe 08:50

JFMO’dan deprem sonrası için uyarı… Artçılar bitmeden aynı yere bina olmaz!

17 Ağustos 1999 Marmara depreminin yıldönümünde SONSÖZ TV’de değerlendirmelerde bulunan Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Sinancan Öziçer, o günden bugüne atılan adımları anlattı. Öziçer, depremde yıkılan binaların yerine, artçılar sönümlenmeden bina inşa etmenin yanlışlığına düşüldüğünü belirterek, “Kayalık, sağlam zeminli yerlerde yapılaşmayı artırmak, stratejik anlamda en doğru hareket olur” dedi

EGEDESONSÖZ – Bugün, 17 Ağustos… 1999 Marmara depreminin yıldönümü… Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Sinancan Öziçer, resmi kayıtlara göre 18 bin kişinin hayatını kaybettiği, 49 bin kişinin yaralandığı, 200 bin kişinin evsiz kaldığı deprem başta olmak üzere daha sonraki tarihlerde yaşanan depremleri değerlendirdi.

Marmara depreminin, yapıların sağlam yapılması anlamında doğru adımların atılmasını sağladığını, bu nedenle bir milat olarak kabul edildiğini anlatan Başkan Öziçer, zemin etüdünün artık ciddiye alındığını, nitekim jeofizik ve jeoloji mühendislerinin, zemin etüdü raporlarına imza atmaları konusunda yasal düzenleme yapıldığını bildirdi.

TOKİ’NİN İZMİR’DEKİ KONUTLARI, KAYALIK VE ZEMİNİ SAĞLAM YERLERDE
Başta 17 Ağustos 1999 Marmara depremi olmak üzere pek çok depremde binlerce vatandaşımızın hayatını kaybettiğini, evlerinin yıkıldığını hatırlatan Başkan Öziçer, “Bir daha deprem olmaması için temennide bulunsak da bu temenniden öteye geçmiyor; çünkü deprem her zaman yaşayacağımız bir doğa olayı. Bu felaketleri yaşatan deprem değil, maalesef depremin etkisini vurduğu binalardır. İnşaata uygun olmayan zeminlere yapılmış binalar… Deprem yönetmeliklerine uygun yapılmayan veya iyi denetlenmeyen, imalat hatasının olduğu binalar… Bunların mutlaka en aza indirilmesi gerekiyor. Binalar, aslında her yere yapılabilir. Denizin ortasına bile petrol platformları kuruyoruz ama bir yerleşim yerinde yenilen yapılanmaya başlanıyorsa, o yapılanmanın biraz daha sıkı zeminin olduğu yerlerde, biraz daha kayalığa yakın yerlerde olması gerekir. İzmir gibi çok büyük bir metropolde, nüfusun her geçen biraz daha arttığı bir şehirde, yıkılan binaların üzerine tekrar bina yapmak için depremin artçılarının sönümlenmesini beklemek doğru olacaktır. TOKİ’nin İzmir depreminden sonra kayalık ve zemini sağlam yerlere yaptığı binalar var. Oralara taşınmak, en doğrusu ancak insanlar, merkezi yerlerde olma arzusunda. Dolayısıyla yıkılan binalarının yerine yeni binalarının yapılmasını istiyorlar. Kimseyi mağdur etmeyecek şekilde oranın zeminine uygun bir imara uyarak bina yapmak, kayalık, sağlam zeminli yerlerde yapılaşmayı artırmak, stratejik anlamda doğrudur” dedi.

1975 DEPREM YÖNETMELİĞİ DE DÖNEMİNE GÖRE İYİ BİR YÖNETMELİKMİŞ
Marmara depreminden inşaat ve yapılaşma anlamında çok iyi dersler çıkarıldığını belirten Başkan Öziçer, şunları söyledi:

“Özellikle 17 Ağustos depremi, denetlemenin ne kadar önemli olduğunu görmemizi sağladı. 1999 depreminden sonra 2001 yılında yapı denetim kanunu çıkarıldı. Zemin etütleri ciddi bir şekilde yapılmaya başlandı. 1975 deprem yönetmeliğini de inceledim. 1975 deprem yönetmeliği statik anlamda gerçekten iyi bir yönetmelikmiş. Ancak malzeme anlamında aynı şeyleri söylemek mümkün değil. Beton sınıfı düşük kalmış. 2000 sonrası başlayan hazır betonla beraber malzeme standardı da üst düzeye çıktığı için 2007 sonrası yapılan, projeye uygun, denetimle ilgili sorunu olmayan binaların, zemini nasıl olursa olsun, 6’nın üzerinde olabilecek bir depremde yıkılacağını, can kaybının olacağını düşünmüyorum. Olsa bile yıkım ve can kaybı anlamında çok düşük düzeyde olabileceğini düşünüyorum. Tekrar söylüyorum, o kriterlerin yerine getirilmesi şartıyla. İnşaat anlamında, yapılaşma anlamında 17 Ağustos depreminden çok iyi dersler çıkardık.”

DEPREM ANINDA PANİĞE KAPILMAYI ÖNLEMENİN YOLU VAR
Depremde nasıl davranmamız gerektiği konusunda Türk insanına yıllarca eğitimler veren merhum deprem uzmanı Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara’yı rahmetle anan Başkan Sinancan Öziçer, deprem anında, daha önce öğrendiklerimizi uygulamaya geçiremediğimizi dile getirdi:

“Trafikte hatalı bir şekilde sizin şeridinize giren araçla çarpışıp kaza yapabilirsiniz. Ama o aracı gördüğünüzde kaçabileceğiniz bir yer varsa, kaçarsınız. Gergin birisi size saldırmaya hazırlanıyorsa, siz de gardını alırsınız. Fakat deprem, yeri, zamanı, büyüklüğü ile üç bilinmeyenli denklemdir. Ancak şu bölgede sismik hareketlilik vardır, burada deprem olabilir, denilebilir. Fakat zaman anlamında, şu gün, şu saatte, şu dakikada deprem olacak demek, bilime aykırı bir ifade olur. Dolayısıyla deprem, gizli bir düşmanmış, gizli bir varlıkmış gibi düşünmemiz gerekiyor. Dolayısıyla böyle bir düşmana karşı gardımızı almamız mümkün değil. Haliyle deprem anında insanlar paniğe kapılabiliyor. Ama bu paniği azaltmamız mümkün. Deprem olduğunda şunu yapmam, bunu yapmam lazım, kendimi bir yaşam üçgenine atmam lazım, cenin pozisyonuna geçip beklemem lazım, gibi sürekli kendimizle konuşmalıyız. Bunu söyleye söyleye beyin, o mesajları mutlaka alacaktır. Beyin onu aldığında, deprem olduğunda inanın doğru hareketleri yaparsınız. Son depremlerde hayatta kalan vatandaşlarımızın yaşam üçgenlerinde kaldıklarını görüyoruz. Bu arada şunu söylemek isterim; Türkiye’de yaşıyorsak, İzmir’de yaşıyorsak, depremle yaşamayı öğrenmek zorundayız. Birçok uzman televizyonlara çıkıyor, deprem konusunda açıklamalar yapıyor. Lütfen her yoruma inanmayın. Çünkü deprem sadece sismolojik bir olaydır. Jeofizik biliminin ana bilim dallarından birisidir. Jeofizik uzmanının, bir hocamızın bilimsel değerlendirmelerinin dikkate alınmasını rica ediyorum. İzmir’de 7 büyüklüğünde deprem olacak gibi açıklamalara itibar edilmesin. Sadece bilimsel veriler içeren açıklamaları ciddiye alın.”

KENTSEL DÖNÜŞÜMDEKİ TIKANIKLIK, ANCAK UZLAŞMAYLA GİDERİLEBİLİR
Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Sinancan Öziçer, İzmir’de kentsel dönüşümün yavaş ilerlemesiyle ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:

“30 Ekim depremi önceki kentsel dönüşüm İzmir’de gerçekten yavaş ilerliyordu. 30 Ekim’deki depremi kimse düşünmüyordu, kimse böyle 6,9 büyüklüğünde bir deprem beklemiyordu. Bu deprem bize kötü bir deneyim yaşattı. 30 Ekim sonrası kentsel dönüşümü hızlandırabilmek için harekete geçildi. Yıkılması gereken ağır hasarlı binalar güvenli bir şekilde yıkıldı. Binlerce hasarlı binamız vardı. İzmir Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nden geçen emsal artışıyla birlikte deprem bölgesinde hızlı bir dönüşüm başladı. Ancak ekonomik sıkıntılar öngörülemedi. Emsal artışı ne kadar çok olursa olsun, yine de vatandaşın cebinden para çıkacaktı. Fakat ekonomik şartlar ağırlaştıkta vatandaşın cebinden çıkacak para da arttı. Bir yerde uzlaşma sağlanamadı. Vatandaş ben üç artı bir evde yaşıyordum, yine aynısını istiyorum, dedi. Bu uzlaşma sorunu, kentsel dönüşümün hızlanmasına engel teşkil etti. Kentsel dönüşümdeki tıkanıklığın önüne geçmenin çözümü, fedakarlıktır. Her iki taraf da fedakarlık yapmak zorunda. Ev sahibi üç artı bir yerine iki artı bir evi kabul edebilir. Müteahhit de fedakarlık yapabilir. Devlet, yerel yönetimler bu konuda bir teşvik verebilir. Bunlar olursa, kentsel dönüşüm pekala hızlanır.”

EMSAL KONUSUNDA YİNE KISIR DÖNGÜNÜN İÇİNE GİREBİLİRİZ
İzmir Büyükşehir’in Bayraklı özelinde yüzde 30, İzmir genelinde yüzde 20 emsali kabul ettiğini hatırlatan Başkan Öziçer, “Evet; emsal artırıldığında o bölgede altyapıyla birlikte o bölgede şehirleşme anlamında çok büyük bir yoğunluk yaşanacak. Görünen o ki, yine emsal konusunda kısır bir döngünün içine gireceğiz. İnsanlar ceplerinden fazla para çıkmadan, emsal artışıyla evinin yapılmasını istiyor. Emsal veriliyor, çalışma başlıyor, hooop yürütmeyi durdurma kararı çıkıyor. Karşı dava açılıyor, o dava kazanılıyor, çalışma yeniden başlıyor. Yine yürütmeyi durdurma kararı falan, bu sorun bir türlü aşılamıyor. TOKİ’nin yapmış olduğu zemin artı 5 katlı binalar güzel. Ciddi zemin iyileştirme çalışmaları da yapıldı bu yapılan inşa edilmeden önce. Deprem yönetmeliğine uygun malzemelerin kullanılması, temel kazık projesinin uygulanması, o binaları güvenli kılıyor” diye konuştu.

SON GÜNLERDEKİ DEPREMLERİN TAMAMI ARTÇILARDIR
Hafta başında İzmir Körfezi’nde merkez üssü Uzunada açıkları olan 3,7 büyüklüğündeki depremi ve küçük çapta ama sık sık yaşanan sarsıntıları değerlendiren Başkan Öziçer, şunları söyledi:

“Bunlar tamamen artçı depremler. 30 Ekim’de ciddi bir enerji boşalımı oldu. Artçı depremlerin iki yıl, iki buçuk yıl süreceği öngörülüyordu. 6’nın üstündeki depremlerde artçılar en az iki yıl sürer. Bu sıklıkta bu büyüklükte depremler, her zaman olabilecek depremlerdir. Buca depremin artçılarını da sık sık yaşıyoruz. Oradaki fayların üretebileceği deprem potansiyeli bellidir. Ama yapılaşmaya çok yakın olmasından ve depremin ivmesinin biraz yüksek olmasından dolayı  hissedilebilir derecede yüksek oluyor. Buca’yı sarsan depremlere sebep olan fayların 5’ten büyük deprem üretmeyeceği görüşüne ben de katılıyorum. Karaburun bölgesinde 6 büyüklüğünde deprem olabilir. Sisam bölgesinde de olabilir. Ege Denizi’ndeki fayların çok büyük depremler üreteceğini sanmıyorum. Gerçi Sisam depremi bizi çok yanılttı. O depremi bilmiyorduk. Depremle birlikte o fay ortaya çıktı. Ege Denizi’nin çok ciddi bir şekilde sismik anlamda incelenmesi gerekiyor. Çünkü gömülü faylar olabileceği gibi bir fayın geometrisinin ortaya çıkarılıp üretebileceği depremin yoğunluğunun da yorumlanması gerekiyor.”

MİKRO BÖLGELEME, DEPREMLE İLGİLİ YAPILMIŞ EN GÜZEL ÇALIŞMADIR
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yapı envanteri ve mikro bölgeleme çalışmalarını değerlendiren Öziçer, “Yapı envanteri çalışması Bayraklı’da bitti, Bornova da bitti. Bornova’nın sonuçları kısa zamanda açıklanacaktır. Bu, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin İnşaat Mühendisleri Odası ile yaptığı protokol çerçevesinde gerçekleştirilen bir çalışmaydı. Mikro bölgeleme çalışması, tamamen üniversitelerle yapılıyor. Bornova’da veri işleme çalışmalarına başlandı mikro bölgeme kategorisinde. İyi bir çalışma, doğru bir çalışma ve proje. İzmir’de depremle ilgili yapılmış en ciddi, en güzel çalışma. Ege Denizi’nde İzmir Körfezi’yle ilgili deniz jeofiziği çalışmalarının da bu programa dahil edilmesinde fayda olduğunu düşünüyoruz. Ana kaya mesafesi bizim için önemlidir. Bornova’da olsun, Karşıyaka’da olsun, alüvyon tabakanın ana kayaya olan derinliği çok şey anlatır. Çünkü orada olabilecek bir depremde, ana kayaya mesafesi ne kadar derin olursa, 50 metre, 100 metre mesela, deprem dalgalarını ona göre büyüterek binaya daha çok darbe vuracaktır. Mikro bölgeleme, bu anlamda önemli bir veri sağlıyor. İnşaat mühendislerinin statik hesaplarına katkı koyacaktır.”

YENİ İMAR YÖNETMELİĞİ İLE GELEN YENİLİKLER
Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’ndeki değişikleri anlatan Başkan Öziçer, şu bilgileri aktardı:

“12 Mayıs’ta Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğinde değişiklikler oldu. 6 Şubat depreminde, altı ay önce yapı kullanma ruhsatı almış binalar bile yıkıldı.  5 yıllık, 10 yıllık binalar da yıkıldı. Oradaki enkazda yapılan incelemelerde kapalı çıkmalar olsun, kapalı çıkmaların içerisindeki kirişlerin bağlantılar olsun, ciddi sıkıntılar içerdiği tespit edildi. Hem kapalı çıkmaları ortadan kaldırabilecek hem de içeriden kiriş bağlantılarının doğru yapılmasını sağlayacak değişiklikler yapıldı imar yönetmeliğinde. Bodrum kat yapıldığında perde duvarlarının sistemleri değişecek mesela. Zemin artı 4 kat üzeri yapılaşmalarda kapalı çıkmaların ortadan kaldırıyor yeni yönetmelik. Asma katları ortadan kaldırıyor. Yönetmelik standartları artırıldı. Geçtiğimiz günlerde revize edildi ve zemin artı 4 olan çıkmalar, zemin artı 7’ye kadar yükseltildi. Bunlar olumlu gelişmeler.”

İZMİR’İN SADECE 10 İLÇE BELEDİYESİNDE JEOFİZİK MÜHENDİSİ BULUNUYOR
Yapı denetimde jeofizik ve jeoloji mühendislerine yönelik yasal düzenleme yapılmasından duydukları memnuniyeti dile getiren Başkan Öziçer, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Jeoloji Mühendisleri Odası Genel Merkezi, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına bir yazı göndererek, 6 Şubat’taki depremde görülen yapılaşmadaki problemler nedeniyle; denetimin ne kadar önemli olduğu hatırlattı. Bakanlık 12 Mayıs’ta tüm Türkiye’ye bir yazı gönderdi. Aynı yazı, 15 Mayıs’ta da Çevre İzmir İl Müdürlüğü tarafından tüm ilçelere gönderildi. Yazıda, bundan sonra yapılacak tüm zemin etüt raporlarında, yapı denetim firmasına bağlı denetçi olarak, jeoloji ve jeofizik mühendislerinin de imzasının olması gerektiği bildirildi. Bunun istihdam anlamında işin uzmanını istihdam ederek ya da hizmet alımıyla olabileceğine de vurgu yapıldı. Yapı denetime bağlı jeoloji ve jeofizik mühendislerinin, zemin etüt raporlarının sonuç ve öneriler kısmına imza atmasının mecburi olduğu ve gereğinin yapılması istendi. Bu ne anlama geliyor? Bir zemin etüt raporu hazırlandığı zaman denetçi olma özelliğiyle jeoloji ve jeofizik mühendislerine sorumluluk yüklenmiş oldu. Bizler de zemin etüt raporları hazırlanırken sahada olacağız. Bizim de uzun zamandır istediğimiz bir şeydi bu. Bundan sonra zemin etüt raporları, daha gerçekçi bir nitelik taşıyor olacak. Bu arada yerel yönetimlere de söz konusu iki alandaki mühendislerin imzalarının olup olmadığını kontrol etmek de yerel yönetimlere düşüyor. Bu sorumluluk kapsamında yerel yönetimlerin jeofizik mühendisleri istihdam etmesi gerekiyor. Ne yazık İzmir’in 30 ilçesinden sadece 10’unda jeofizik mühendisi var.”