GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Kültür - Sanat
11 Ekim 2016 Salı 10:29

İzmir'in engel tanımayan ressamı: Hayali Paris, hayatı film olacak!

Geçmişte birçok sergiye katılan bedensel engelli ressam Meryem Düzgünkaya İstanbul’daki Nil Sanat Evi’ne konuk oldu. Düzgünkaya 8-15 Ekim arasındaki sergisi devam ederken hayat hikayesini anlatacak filmin de çalışmaları başlıyor.

Mehmet İŞLER /EGEDESONSÖZ - Karabağlar’ın Kavacık Köyü’nde yaşayan bedensel engelli ressam Meryem Düzgünkaya, geçmiş dönemde katıldığı kişisel ve karma sergilere bir yenisini daha ekledi.

Tiyatro oyuncusu Seren Fosforoğlu’nun sahip olduğu İstanbul’daki Nil Sanat Evi’nde 8 Ekim’den itibaren resimlerini sergileyen Düzgünkaya’ya sanatseverlerin ilgisi oldukça yoğun oldu.

Ayrıca sergiye ünlüler de akın etti. Düzgünkaya'nın resimlerini görmeye gelenler arasında Modacı Uğurkan Erez, Prof. Dr. Sedefhan Oğuz, dizi oyuncusu Onur Dilber, Beşiktaş Jimnastik Kulübü (BJK) Kongre Üyesi Ali Engin, psikolog Neslihan Aslıhan yer aldı. 

15 Ekim tarihinde son bulacak sergiye katılım için Karabağlar Belediye Başkanı Muhittin Selvitopu’nun da desteğini alan Düzgünkaya, ‘Sanata Engel Yok’ projesi adı altında Saadet Türkmen’den gelen talebi değerlendirdi.

Hatırlayamadığı kadar küçükken geçirdiği hastalığını, ilkokul yıllarını, resim aşkını ve ilk kıvılcımı, terzilikten ressamlığa geçir serüvenini tüm detaylarıyla aktaran Düzgünkaya hayallerini, hedeflerini ve projelerini tüm içtenliğiyle paylaştı.

Hayatını konu alan bir filmin çekileceği müjdesini veren Düzgünkaya bir sonraki sergi durağı olarak sanatın merkezi Fransa’ya göz kırptı. Düzgünkaya, “Herhangi bir teklif yok ama beni hep Paris çekiyor” dedi.

Düzgünkaya sıradışı hayat hikayesini ve başarı öyküsünü Egedesonsöz’e anlattı:

EŞİMİN BÜYÜK DESTEĞİ OLDU
3,5 yaşında çocuk felci geçirdim. Hiç hatırlamıyorum. Resme başladığımda eşim hayattaydı. Eşimin çok büyük desteği oldu. Beni hiçbir zaman üzmemiştir. Her zaman resme devam ettim ve saygı duydu. Malzeme konusunda beni hiç mahrum bırakmadı. Onun sayesinde belki de buralara geldim. Onu geçtiğimiz yıllarda yeni kaybettim.

ATATÜRK RESMİ ÇİZERDİM HOCA KOPYA DİYE BAKMAZDI
Bu kıvılcım ilkokul yıllarında oluştu. İçimde resim aşkı vardı. Atatürk’ün resmini çizerdim öğretmenimiz inanmazdı ve çok üzülürdüm. Kopya yaptım diye bakmazdı bile. Kendime söz verdim okuyup öğretmen olacağım onların resimlerine inanacağım diye. Ama maalesef o zaman ‘kız çocukları okumaz’ denirdi. O zamanki dönemde kız çocuklarının okuması ayıptı. Okuyamadık.

45 YAŞIMDA RESİM YAPMAYA BAŞLADIM
Daha sonra da bu aşk içimde hep yaşadı. Daha sonra köyümüze dikiş kursu gelmişti. Hocamız resim öğretmeniydi. Ben dikiş dikmeyi tercih edip yıllarca terzilik yaptım. Ondan ders almadığıma çok pişman olmuştum. Kalbim temizmiş herhalde Allah nasip etti. İyi ki yapmışım belki içimde kalacaktı.  Daha sonra gelen bir ressam hanımla tanıştım. Ondan boyaların nasıl kullanılacağını öğrendim. 3 ay gibi kısa bir zamanda tablolara imza atmaya başladım. 45 yaşında resim yapmaya başladım. O gün bugündür sergilerimiz açıldı. Resme devam ediyorum ve ölene kadar devam edeceğim.



DİPLOMASIZ ÖĞRETMEN OLDUM
Okumak, öğretmen olmak istemiştim. Okuyamadığım için o duygu içimde kaldı. 4-5 yıldır da benim öğrencilerim oldu.  Diplomasız öğretmen oldum. Onlara köyümde gönüllü olarak evimde kurs veriyorum. İnşallah iyi yetiştirip ressam olmalarını istiyorum.

HAYATIM BELGESEL OLDU
2009 Balçova Termal Otel’de ilk kişisel sergimi gerçekleştirdim. 6 ay sonra ikinci kişisel sergimi aynı yerde gerçekleştirdim. İzmir, Ankara, İstanbul’da karma sergilere katıldım. 12-13 karma sergiye katıldım. Hayatım belgesel oldu.  2011 yılında özel bir belgesel çekildi. İstanbul Fatih Üniversitesi’nde üçüncü oldu. Daha sonra Ankara’da ‘Hayat Boyu Öğrenme’ projesinde Milli Eğitim Bakanlığı’nda Türkiye ikincisi oldum. Davet edildim. Bakanın huzurunda belgesel seyredildi ve çok beğenildi. Hatta ders olarak okullarda gösteriliyormuş.  Atlas Havayolları dergilerinde haber yaptılar. Bazen yazı da yazıyorum. Sivas Engelliler Derneği’nde bir şiir kitabında arkadaşımla beraber yer aldık.

ZİNCİRLEME İYİLİK ÇEMBERİ OLUŞTU
Kafamda terzilik hayatımda bir proje üretmiştim. Atölye oluşturup şehirli bayanlara şalvar projesi başlattım kendime göre. Kanal 35 muhabiri Pelin Uzun’a söylemiştim. O da beni Londra’da yaşayan  Saadet Türkmen’le tanıştırdı. Sağ olsun Saadet Hanım beni sahiplendi. Sergiyi o düzenledi. Seren Fosforoğlu’nu tanıyormuş. Evime geldiler resimlerin fotoğrafları çekildi. Hayat hikayemi yazdılar. Seren Hanım da, “Benim de çorbada tuzum olsun. Benim sanat evimde Meryem Hanım’a sergi açalım demiş’ tabi çok sevindim. Seren Hanım’la tanışmak, oralara gidebilmek için çok güzeldi. Pelin Hanım, Saadet Hanım ve Seren Hanım sayesinde sergim açıldı. Bu şekilde zincirleme bir iyilik çemberi oluştu. Çok güzel çok özel bir gelişme. Çok mutluyum. İstanbul’a gitmek, Seren Fosforoğlu’nun sanat evinde resim sergimizin olması ve vatandaşların ilgisi beni çok mutlu etti.

BABAMI HALDUN DORMEN OYNAYACAK
Hayatım film olacak. Senaryosu yazıldı, hazır. 1 aya kadar çocukluğum, gençliğim ve şimdiki halimi kapsayan bir sinema filmi köyümüzde çekilecek. Haldun Dormen babamı oynayacak. Azimli ve naif olmak ve çok çalışmak beni buralara getirdi. Ben bu aşamalara geleceğimi tahmin etmemiştim.

BENİ HEP PARİS ÇEKİYOR
Yurtdışıyla ilgili herhangi bir teklif yok. Davet olsa kabul eder giderim yurtdışına… Beni hep Paris çekiyor. O dönemlerde sosyal medya falan yok. Ressamları bilmeyiz. Sergi açtığımda bir arkadaşım ünlü ressamların hayat hikayelerini, kitaplarını hediye ettiğinde okuyup o ünlü ressamların Paris’te yetiştiğini öğrenince tüylerim diken diken oldu. Demek ki beni buraya çeken bir şey var.  İnşallah gerçekleşir bir gün…