GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Güncel
20 Nisan 2022 Çarşamba 08:24

İzmir'in en büyük tehlikesi: Deprem!

İl Afet Risk Azaltma Planı'nda (İRAP) İzmir'de 6 ile 7.2 büyüklüğü arasında deprem riski yaratma özelliği olan 21 fayın olduğu belirtilirken yapılaşmanın alüvyal toprak ve zayıf zemin özelliklerine sahip bölgelerde genişlediği ifade edildi. Raporda Konak merkezli 6.6'lık olası bir deprem sonrası Konak, Bayraklı, Bornova, Karabağlar ve Buca İlçelerinde bazı okullar, emniyet tesisleri, itfaiye tesisleri, hastaneler ve kamu kurumlarının hizmet verebilme olasılığının düşük olduğu belirtildi. 

Metehan UD / EGEDESONSÖZ - Afetlerin neden olabileceği can ve mal kaybının asgari düzeye indirilmesi amacıyla gerçekleştirilen ve gerçekleştirilecek olan afet risk azaltma çalışmalarının takibini yapmak ve etkinliğini artırmak için başlatılan  çalışmalar kapsamında hazırlanan İzmir İl Afet Risk Azaltma Planı (İRAP) yayımlandı. İzmir’in mevcut durumunun ayrıntılı olarak ele alındığı raporda kenti ilgilendiren risklerin detaylı değerlendirmesi, olası senaryolar ve önlemler yer aldı.

Raporda en fazla ayrıntı kentte yarattığı acıları hala taze olan deprem başlığına ayrılmış durumda... 30 Ekim 2019 tarihinde yaşanan ve 117 vatandaşın ölümüyle sonuçlanan 6.9 büyüklüğündeki deprem sonrası dönüşüm süreçlerinin hızlandırıldığı vurgulanan raporda, yapıların depreme dayanaklı hale getirilmesi çalışmalara başlandığı ifade edildi.

Kentte 44 adet deprem gözlem istasyonu bulunduğunun belirtildiği raporda İzmir sınırlarının içinde 6 ile 7.2 büyüklüğünde deprem üretme potansiyeline sahip 21 fayın olduğu ve bu fayların yanı sıra Ege Denizi altında da çok sayıda diri fay bulunduğu bilgisi verildi.



İZMİR’DEKİ FAYLAR
Yayımlanan raporda İzmir’de hasar oluşmasına neden olabilecek fayların listesi şu şekilde sıralandı:

1) Bergama Fayı

2) Soma-Kırkağaç Fay Zonu

3) Yeni Foça Fayı

4) Gülbahçe Fayı

5) Yağcılar Fayı

6) Seferihisar Fayı

7) Tuzla

8) İzmir Fayı

9) Güzelhisar Fayı

10) Menemen Fay Zonu

11) Dağkızılca Fayı

12) Kemalpaşa Fayı

13) Kiraz Fayı

14) Halıköy-Beydağ Fay

15) Tire Fayı

16) Efes Fayı

17) Zeytindağı Fay Zonu

18) Gümüldür Fayı

19) Mordoğan Fayı

20) Çeşme Çizgiselliği

21) Dikili Fay Zonu



EGE DENİZİ’NDEKİ FAYLAR
İzmir’i şiddetli sarsabilecek veya tsunami açısından etkileyebilecek Midilli, Sakız, Sisam ve İkeri Adaları çevresindeki denizaltı faylarının olduğu belirtilirken liste ise şekilde:

1) Midilli (Lesvos) Fayı
2) Polichnitos-Plomari Fayı
3) AghiosIsidoros-Cape Magiras Fayı
4) Geras Körfezi Fay Zonu
5) Aghia Paraskevi Fayı
6) Skala-Eressos Fayı
7) Gavathas Fayı
8) Aghiasmata Açık Deniz Fayı
9) Oenousses Açık Deniz Fayı
10) Mastihochoria Fayı
11) Philadelphia Açık Deniz Fayı
12) Karlovasi Fayı
13) Marathokambos Fayı
14) Vathy Fayı
15) Pythagorion Fayı
16) Samos Fayı
17) Karkinagri Fayı
18) Cambos Fayı
19) Manganitis-Plakia Fayı
20) AghiosKyrikos Fayı
21) Güney İkaria Açık Deniz Fayı

752 YIKIK/AĞIR HASARLI YAPI TESPİT EDİLDİ
Raporda 30 Ekim 2021’deki Samos Depremi sonrasında 27 ilçedeki 752 yıkık/ağır hasarlı konut tespit edildiğinin bilgisi verilirken “7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun kapsamında, 40 adet binanın acil yıkım kararı alınmış ve yıkımları gerçekleştirilmiştir. Ayrıca 6306 sayılı Kanunun 6A maddesi kapsamında, riskli yapı tespiti yapılan 31 adet binanın yıkımları gerçekleştirilmiştir.” denildi.

‘YAŞLI YAPILAR DAHA FAZLA DAYANAMAZ’
İzmir’in zemin açısından değerlendirmesinin ele alındığı raporda şu ifadeler yer aldı:

 “Ege Bölgesi’nin genel tektonik yapısına bağlı olarak, İzmir Körfezi ve çevresi; açılma rejiminin halen devam ettiği bir çöküntü bölgesi içinde yer almaktadır. Bu tektonik yapısı göz önüne alındığında hem yüzeyden izlenebilen hem de yüzeyden izlenemeyen faylara bağlı olarak deprem üretebilecek kaynakların etkisinde kalmış ve kalabilecek bir bölgedir. Türkiye Deprem Tehlike haritası PGA 475 değerleri, TÜBİTAK 106G159 KAMAG proje çıktıları ve körfez çevresinde bilim insanlarının zemin konusunda yaptığı araştırmaların bütünü irdelendiğinde, İzmir İlinde yapılaşmanın yoğun olduğu Konak, Buca, Balçova, Bornova, Bayraklı, Karşıyaka İlçelerinin neredeyse tamamı için PGA 475 değerlerinin ortalama 0.4 g ve üzerinde olması, AVs30 değerlerinin 100 m/s-400 m/s aralığında bulunması, zemin hakim titreşim periyodu değerlerinin 1 saniyeden büyük olması kentin büyük çoğunluğu yaşlı olan (30 yıl ve üzeri) yapı stoğu ile birleştiğinde olası bir deprem kuvveti altında bu yaşlı yapıların fazla dayanamayacağı sonucunu doğurmaktadır. 30 Ekim 2020 Samos Depreminde İzmir’de ölçülen en büyük pik ivme değerinin 0.15 g civarında olmasına rağmen bu depremden elde edilen ağır tecrübeler maalesef bu yaklaşımı desteklemektedir”.



6.6 BÜYÜKLÜĞÜNDE DEPREM SENARYOSU
Raporda deprem senaryolarına da yer verildi. İzmir Fayı üzerinde merkezi üssü Konak olan 6.6 büyüklüğündeki depremin en çok, Bayraklı, Bornova, Buca, Çiğli, Foça, Gaziemir, Güzelbahçe, Karabağlar, Karaburun, Karşıyaka, Kemalpaşa, Konak, Menderes, Menemen, Narlıdere, Seferihisar, Torbalı ve Urla İlçelerinin birçok mahallesini etkileyeceği belirtildi.

‘KAMU KURUMLARININ HİZMET VERME OLASILIĞI DÜŞÜK’
Depremin olası sonuçları şu şekilde ele alındı:

-Afetin etkileri ve sonuçları ile etki alanı açısından; can kaybı olabileceği, ağır hasarlı ve yıkık binaların bulunabileceği, bu ilçelerdeki kritik tesisler, okullar ve hastanelerin, kamu yönetim binalarının etkileneceği, ayrıca doğalgaz hatları, su hatları, otoyol ve karayollarının hasar görmüş olabileceği,

-Ayrıca yapı hasarları, trafik kazaları, yangınlar, fay boyunca yapılaşma sebebiyle çok sayıda can kaybı olabileceği, deprem nedeniyle birçok ilçede ağır hasarlı ve yıkık binaların bulunması sebebiyle ağır yaralıların/hastaların olabileceği, İlin genelinde (yoğunlukla kent merkezinde olmak üzere) kişilerin etkilenebileceği,

-Depremin toplam ekonomik etkisi açısından; deprem nedeniyle binalar, elektrik, doğalgaz, su hatları ve yolların hasar görmesinin, KBRN problemlerinin, sağlık hizmetleri, arama kurtarma, lojistik kaynak kullanımları, psikolojik destek hizmetleri maliyetleri olabileceği,

-Doğa ve çevre üzerindeki etkileri açısından; bazı bölgelerde depreme bağlı yüzey deformasyonlarının oluşabileceği, deprem tetikli heyelanlar nedeniyle topoğrafyanın değişebileceği, jeotermal kaynaklarda debi ve sıcaklık değişimleri yaşanabileceği, depremden tetiklenen heyelanlar yaşanabileceği, deprem sonrası oluşacak yıkım ve sonrasında barınma, kişisel ve çevresel temizlik konusunda problemler yaşanabileceği, kıyı kesimlerde yanal yayılma ve çökmeler yaşanabileceği,

-Günlük yaşamdaki aksamalar açısından; bölgedeki tüm hizmetlerin (elektrik, su, doğalgaz vb.) kesintiye uğrayabileceği, yolların kapanması nedeniyle ulaşımın durabileceği, yıkılan ve hasarlı binalar nedeniyle barınma ve beslenme ihtiyacının oluşabileceği, hasar gören bölgelerdeki yıkım çalışmalarının trafik yoğunluğu ve sağlık problemleri oluşturabileceği,

-İl genelindeki barajların (Özellikle Tahtalı Barajı) hasar görmesi nedeniyle su sıkıntısı yaşanması olabileceği, Kültürel miras kaybı açısından; Konak İlçesinde bulunan Kızlarağası Hanı ve Saat Kulesinin hasar görebileceği, deprem sonrası oluşabilecek kargaşadan dolayı yağmalama eylemleri yaşanabileceği olarak değerlendirilmiştir

- Kent merkez ilçelerinden Konak, Bayraklı, Bornova, Karabağlar ve Buca İlçelerinde bazı okullar, emniyet tesisleri, itfaiye tesisleri, hastaneler ve kamu kurumlarının hizmet verebilme olasılığı düşük olarak hesaplanmıştır. Muhtemel konut yıkımlarının en fazla gözleneceği ilçeler sırasıyla Konak, Karabağlar, Buca, Bornova, Bayraklı ve Balçova İlçeleridir. Bununla beraber İzmir İli çevre yolunun Bornova, Narlıdere ve Çiğli bölümlerinde deprem sonrasında hizmet verebilme olasılığı orta olarak hesaplanmıştır. Deprem sonrasında İl genelinde su ve doğalgaz hatlarının hizmet verebilme olasılığı yüksektir.

‘EN ÖNEMLİ TEHLİKE DEPREM’
Raporda İzmir’de 5.0 ile 7.0 büyüklüğü arasında değişen ve yıkıcı deprem üretebilecek çok sayıda fayın olması, geçmişte can ve mal kaybına neden olan yıkıcı depremlerin yaşanmasının kentteki en önemli tehlikenin deprem olduğunu ortaya koyduğu ifade edildi.

‘DEPREME DUYARLILIĞIN ARTMASI AVANTAJ’
Raporda kentin depreme karşı güçlü yönleri arasında ildeki kurum ve kuruluşlarda afetlere karşı duyarlılığın, yakın geçmişte yaşanmış olan yıkıcı depremler nedeniyle artmış olması, 6306 sayılı kanun kapsamında Kentsel Dönüşüm çalışmalarının yapılıyor olması, ilde 44 adet deprem gözlem istasyonunun bulunması, MTA Ege Bölge Müdürlüğünün ilde bulunması, Üniversitede deprem konusunda uzman araştırmacıların bulunması, İzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) biriminin bulunması ve veri tabanının olması afet öncesi ve sonrası çalışmaları kolaylaştırması ve hızlandırması sayıldı.

‘BİNA ENVANTER RAPORU OLMAMASI ZAYIF YÖN’
Raporda  kentin depreme karşı zayıf yönleri arasında ise ildeki deprem kaynağı olan fayların deprem tekrarlanma periyodu, geçmişte ürettiği yıkıcı depremler, kayma hızı gibi parametrelerin tanımlanmamış olması (paleosismoloji çalışmalarının eksikliği), imara esas ölçekte (1/1000, 1/5000 ölçekte) diri fay haritaları ile yeraltı su seviyesi ve sıvılaşma/oturma riskli alanların imara esas ölçekte haritalarının olmaması, il genelinde mikro bölgeleme çalışmaları tamamlanmamış ve yerleşime uygunluk haritası oluşturulmamış alanların olması, ayrıca ilçe merkezlerinde bina envanter bilgisinin bulunmayışı yer aldı.

Raporda ayrıca şu ifadelere değinildi:

"GZFT analizlerinde dış etkenlerden ilin fırsatları; yaşanan afetlerin farkındalık yaratması, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi (kentsel dönüşüm) Hakkında Kanunun olması, gelişen teknoloji ile malzeme ve yapı kalitesinin artmış olmasıdır. GZFT analizlerinde dış etkenlerden ilin tehdit unsurları; İzmir’deki yerleşim alanlarının genellikle diri fayların üzerinde ve/veya yakınlarındaki yeraltı su seviyelerinin yüksek olduğu alüvyal zeminlerde ve kıyı şeridindeki alt ve üst yapı yoğunluğunun olması, depreme dayanıklı bina sayısının bilinmemesinden dolayı, bölgede meydana gelen depremlerin can ve mal kaybına neden olması, depremin tetikleyeceği ikincil afetlerin (Heyelan, Kaya düşmesi, Çığ gibi) İzmir İli için ayrıca bir risk oluşturması, sıvılaşma riski yüksek alanların çok fazla olması ve farklı oturma problemlerinin var olmasıdır.

İl genelinde şehirleşme ve yapılaşmanın alüvyal toprak ve zayıf zemin özelliklerine sahip bölgelerde genişliyor olması çevresel faktörlerin değerlendirilmesi açısından oldukça önemlidir. Bu gibi zayıf zeminin özelliklerine sahip sıvılaşma/oturma riski taşıyan alanlarda detay etüt ve haritalama çalışmalarının yapılmamış olması önemli bir eksikliktir. 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanunun varlığı önemli bir fırsat olmasına rağmen, ildeki yapı stoku envanteri ve istatistiksel verinin bulunmaması tehlikeyi artırıcı ögelerden birisidir. İlde deprem gözlem istasyonlarının bulunması sismik aktivitenin takip edilebilirliği açısından oldukça önemlidir ancak depremleri ölçen sismograf ağlarının artırılması mikrosismik aktivitenin takibi, deprem tahmini ve erken uyarı sistemlerinin geliştirilmesine olanak sağlaması bakımından gerekmektedir. Yakın geçmişte İlde yaşanan yıkıcı depremler nedeniyle kurumlarda afet bilinci gelişmiş olmasına rağmen halkın yeterince bu bilince sahip olmaması sosyal faktörlerinin değerlendirilmesi gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Olası bir depremde kritik ulaşım ve altyapı noktaları belirlenmesine, güçlendirme, acil müdahale ve alternatif ulaşım güzergahlarını önceden belirlenmesine yönelik çalışmaların da yapılması gerekmektedir. Finansal eksiklikler, mevzuat ve yönetmelik sorunları, yer seçimi konusunda kurumlar arası iletişimin olmaması, diri faylar üzerindeki yapılaşmaya kısıtlamalar getirecek olan fay yasasının henüz düzenlenmemiş olması, kontrol ve denetim mekanizmalarının işleyişindeki eksiklikler konuları da ekonomik, politik/yasal açıdan değerlendirilmesi gereken önemli konulardır. Dolayısıyla, diri fayların yakın gelecekte deprem üretme potansiyelinin olması, amaç-hedef ve eylemlerin belirlenmesi sürecinde GZFT analizinin önemini ortaya çıkarmaktadır."