GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Güncel
29 Temmuz 2024 Pazartesi 09:56

İzmir'in Çernobil'i için kritik tarih!

Kamuoyunda tartışmalara neden İzmir’in Çernobil’i için kritik tarih belli oldu. Edinilen bilgilere göre nükleer atıkların bulunduğu alanda temizlik çalışmaları 5 Ağustos’ta başlayacak. Temizlik çalışmaları için geçtiğimiz günlerde ön inceleme çalışması yapılmıştı.  Çevre Mühendisi Enver Yaser Küçükgül uluslararası standartlara uygun bir şekilde yapılmayan taşınmada radyoaktif atıkları yaygın hale getirilebileceğinin altını çizdi.

Metehan UD / EGEDESONSÖZ - İzmir’de Gaziemir ve Karabağlar ilçeleri arasında bulunan Aslan Avcı Kurşun Fabrikası tarafından yurtdışından getirilen radyoaktif maddeler fabrika sahasına gömüldüğü tespit edilmiş, ancak bu atıkların bertaraf edilmesi ve bölgenin çevresel olarak temizlenmesi yönünde şimdiye dek ciddi bir adım atılmamıştı. 2022 yılında ise Nükleer Düzenleme Kurulu tarafından EKOVAR AŞ adlı şirketin bölgenin çevresel iyileştirme faaliyetine ilişkin yetkilendirildiği bilgisi ortaya çıkmıştı. 

Şirketin temizlik işlemleri için harekete geçtiği öğrenildi. Yerel kaynaklardan edinilen bilgilere göre şirket alanda ön çalışmalara başladı. Topraktan alınan numunelere Ankara’ya gönderildiği kaydedildi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan alınan yazıya göre şirketin temizlik çalışmaları 5 Ağustos’ta başlayacak. Yakın zamanda mahalleyi kaplayan yanık balata kokusunun ve sahadan çıkan dumanların sebebinin ise bu çalışmalar olduğu öğrenildi. Şu anda alanda bir hareketlilik bulunmuyor ancak temizliğin nasıl olacağı ise soru işaretlerini koruyor. 

ULUSLARARASI SUÇ MERKEZİ
Egedesonsöz’e açıklamada bulunan emekli akademisyen ve Çevre Mühendisi Enver Yaser Küçükgül fabrikanın uluslararası bir suç sahası olduğunu belirterek “Çünkü uluslararası yasalara göre tehlikeli atıklar sınır ötesi taşınamaz.  Basel Konvansiyonu imza atmış bir ülke ne başka bir ülkeye tehlikeli atık yollayabiliriz ne de tehlikeli atık alabiliriz ama günümüzde Türkiye milyonlarca ton değişik nitelikte tehlikeli zararlı atık giriyor. 1940’tan beri Gaziemir’deki kurşun fabrikasında ergitilen hurdalar da fabrikanın bahçesine gelişi güzel dökülmüş. Hiçbir fabrika atıklarını bahçesine gömemez hükmü varken özellikle Çevre Kanunu’na atıklarını tehlikeli atık bertaraf tesisine göndermek zorundasınız. Bu fabrikanın çalıştığını devletin bütün kademeleri biliyor. Valiliğe bağlı tüm birimler, TÜBİTAK, Küçükçekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi biliyor. Benim verdiğim bilgiler resmi kurumların kendi bilgileri. Yıllarca bu merkezde tehlikeli atıklar fabrika bahçesine gömüldü.” dedi. 

EN AZ 500 BİN TON RADYOAKTİF ATIK
Atıklar için çok aktif olan nükleer atıklarında olduğunu kaydeden Küçükgül “Aktif nükleer atıklardan yayılan enerji çevredeki nötral haldeki atomları da uyararak radyoaktif atık haline getiriyor. Bu ifade 2007 yılı Türkiye Atom Enerji Kurulu Küçükçekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi raporunda yazan ifade. Bu raporda buradaki atıkların artık bir nükleer atık değil bir nükleer kaynak olduğunu söylüyor. Nükleer kaynak yıllar boyu metrelerce derinlikteki maddeleri nükleer atık haline getiriyor. Nitekim 2007-2008 yılında yapılan ölçümlerde en yüksek radyoaktif atıkların bulunduğu alan 100 bin metreküp alan iken aradan geçen yıllarda bu atıkların yağan yağmurlarla toprağın altına doğru ilerledi ve bu 100 bin metrküp 200 bin metreküp oldu. Bunun en düşük ağırlığı en az 500 bin ton demektir. Şimdi böylesi bir devasa bir atığınız var ama çok komik işler yapılıyor. Bakan tarihin en büyük cezasını kestik diyor ama tahsil edemediler. Dolayısıyla bu bir komedi.” ifadelerini kullandı. 

UYDURUK BİR ÇED SÜRECİ
ÇED sürecini ‘uyduruk’ bir şekilde gerçekleştiğini ifade eden Küçükgül “Daha sonraki yıllarda bir ÇED bile yapmadan bir kum, çakıl ocağı gibi bir işletme çalışmaya çalıştı. İtirazlar yapıldı. Davacı olundu ve mahkeme ÇED sürecinin işletilmesine karar verdi. ÇED diye uyduruk bir rapor geldi. Daha evvel nükleer atık tecrübesi olmayan Turanlar diye bir şirkete burası temizlensin diye verildi. O zamanki düşünce yüksek yoğunluklu atıkları alalım, düşük yoğunluklu atıklar kalsın. Bunu da kazma kürekle insan emeği ile yapmaya kalktılar. Orada çalışan insanların radyasyona maruz kaldığını biliyoruz. O faaliyet daha sonra durduruldu. Sahaya gidip ölçüm yaptığımda yeri değiştirilen nükleer atıkların o binayı nükleer atık haline getirdiğini gördüm. Ölçtüğüm radyasyon Dünya Sağlık Teşkilatı’nın verdiği yıllık 1 milirem düzeyinin 210 katı, daha sonraki ölçümlerimiz 8 bin kata çıkan yerler var. Dolayısıyla o saha halen nükleer atık. Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu’nun görevi Türkiye’deki tüm nükleer kaynaklı atıklardan sorumlu. Öyle bir yasa çıkarıldı ki bu atıklara hiç kimse atıklara el süremez TENMAK’ın izni olmadan hiç kimse bir işlem yapamaz. Hal böyleyken EKOVAR isimli şirkete göre buranın temizlenmek için verildiğini öğrendik. Bir iki ay önce bu şirketin arazilerin 51’ini aldığını duyduk. Peki hedef nedir? Hangi teknolojilerin kullanılacağı, bu atıkların nasıl çıkarılacağı, nasıl taşınacağı ve nerede bertaraf edileceği bilimsel gerekçelerle açıklama istiyor. Hükümet ve bu işten sorumlu şirket ne yapacaklarını kamuoyuyla paylaşırlarsa biz de doğru bilgiye ulaşırız ve şüpheli, şaibe bir yargı ile kimseyi itham etmeyiz. Şu anda bir gizlilik hakim ve kimse konunun detayını bilmiyor” dedi.

RADYOAKTİF ATIKLAR YAYGIN HALE GELİR
Küçükgül şunları söyledi:

Ellerindeki ÇED dosyalarını kamuoyuyla paylaşmaları gerekiyor. Temizlik sürecinde robot teknolojisinin kullanılması lazım. Bu olanak hangi şirkette var? İnsanları mı oraya sokacaksınız. Orada ne kadar nükleer atığın olduğunu anlayabilmeniz için 70 dönümlük arazide sağlam kayaya inilmesi, yol boyu karotlar alınması ve bu karotlarda radyasyon ölçümü yapılması gerekiyor. Yer altının 3 boyutlu bir haritasının çıkarılması gerekiyor. Aldığınız örnekleri analizleyeceksiniz ve zararlılık düzeyine göre bir envanter çıkaracaksınız. O envanterin gerektirdiği hassasiyetlerle bunları yerinden alacaksınız, önceden lisanslandırılmış nükleer atık taşımaya uygun firmalar bunu alacak. Peki nereye götürülecek? Dünyada nükleer atıkları arıtacak edecek bir teknoloji yok. Dünyada 3-4 bin metre yer altındaki kaya tuzu madenlerinin altına gömmeye çalışıyorlar. Orada da bir metreküp geçmeyecek 3-4 katlı sızdırmaz, radyasyona dayalı cam, çelik ve konteynerlere koyuyorsunuz bunları. Türkiye’de böyle bir hazırlık yok. Böyle bir yer yok. Kim alıp, nereye, nasıl götürecek. Çöp kamyonu ile götürülecek hali yok. Dolasıyla bir işi yapıyoruz, temizliyoruz diyen herkesin çağdaş bilimin gerektirdiği cevapları vermesi lazım. Bunları yerine getirilemiyorsa yapılan iş sahtekarlık, göz boyamaktır, toplumu kandırmaktır. Bu şekilde yapılacak taşınmada radyoaktif atıkları yaygın hale getirirsiniz, etrafa bulaştırırsınız. Bu iş yapılmak zorunda. 2007’den beri ne yapılıyor? Bu işten tüm yetkililer sorumlu. Bu kişiler hakkında adli işlem yapılıyor mu? Yok!