GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Politika
16 Mart 2023 Perşembe 17:09

İzmir İktisat Kongresi’nde ‘halkın gerçek gündemi’ masada… 'Arka mahalleler'de derin yoksulluk manzaraları!

CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi Koordinatörü Hacer Foggo, İzmir İktisat Kongresi’ndeki programda Türkiye’de yaşanan yoksulluğun derinleştiğini örneklerle anlattı. Foggo yaptığı açıklamada “Yoksulluğu bitirecek tek şey yoksulluğa karşı mücadele edenleri dinlemek ve anlamaktır. Politika yapıcıların net bir yoksulluk politikası düzenlemesi gerekiyor” dedi.

Diren ÇELİK-Ahmet Can KARATAŞ / EGEDESONSÖZ- İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi, ikinci gününde “Vicdana Davet” sloganıyla konuşmacılarını ağırlıyor. 

Kongre kapsamında Türkiye’nin önemli ekonomik ve sosyal sorunlarına çözüm arayışıyla düzenlenen çalıştay ve oturumlarda birçok iktisatçı, akademisyen, politikacı sivil toplum örgütü temsilcisi yer alıyor.

İzmir İktisat Kongresi’nin ikinci gününde, ‘Vicdana Davet’ sloganıyla gerçekleştirilen programda konuşmacı olarak CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi Koordinatörü Hacer Foggo katıldı.

DEVREDEN YOKSULLUK: BABA GÜVENCESİZSE OĞLU DA GÜVENCESİZ
Kongrede söz alan Foggo açıklamasında yoksulluğun kuşaklar arası devreden bir konu olduğunun altını çizerek “Yoksulluk bir erişememe, tarafta sesinin duyuramama hali… Aynı zamanda onurlu ve özgür bir yaşamam erişememe hali… Çalışamıyorsanız bu gıdaya erişiminizi de engelliyor. Aynı zamanda çocuğunuz eğitim hakkını da engelliyor. Yoksulluk bir erişememe hali ve kolay kolay durumunuzu değiştiremiyorsunuz. OECD ülkelerinde düşük gelirli ailelerinin çocuklarının ortalama gelire ulaşması 4-5 kuşak sürüyor. Buna devreden yoksulluk diyoruz. Babası kağıt toplayıcısı ise o da kağıt toplayıcısı... Güvencesizse güvencesiz olarak hayatına devam ediyor.  20 yıl önce ziyaret ettiğim evlerdeki çocuklar o yoksulluğu babalarından devralmışlar. Bu nedenle konuya çok boyutlu bakmak gerekiyor. Çok boyutlu yoksulluk ölçüleri ile konuyu değerlendirmek gerekiyor. Örneğin 5 yıllık dönemde 18 yaşından önce bir hanede bir çocuk ölüyorsa aslında o hanenin yoksulluğunu gösteriyor. Yada yetersiz besleniyorsa çocuklarda algılama sorunları olabiliyor. Aynı zamanda gelişim bozukluğu, bodur olabiliyor. Bu da tüm hayatını etkiliyor” dedi.

3 MİLYON ÇOCUK EĞİTİMDEN UZAKTA
Erken çocukluk eğitiminin önemine vurgu yapan Foggo, mesleki eğitim merkezine gönderilen çocukların işçi statüsünde olduğunu belirterek “son zamanlarda aileler çocuklarını mesleki eğitim merkezlerine göndermeye başladılar. Asgari ücretin 3’te 1’ine çocuklar çalışmaya başladılar. Sayın cumhurbaşkanı da 2023’te hedef 1 milyon demişti ve bakanlık bu hedefe ulaşıldı dedi. Şu an 3 milyon çocuk eğitimden uzakta… Bu da yoksulluğun döngüsel hali devam ediyor” şeklinde konuştu.

TEMİZ SUYA ULAŞAMAYAN MİLYONLARCA AİLE VAR
Yoksulluğun derinleştiğini örneklerle anlatan Foggo, “Yine bir evde sobada yemek pişiyorsa ya da doğalgazı olduğu halde yakamıyorsa o ev de yoksuldur. Temiz suya ulaşamayan milyonlarca aile var. Musluktan su içiyor ve bu da hastalıklara neden doluyor. Bakanlık yetkilileri örneğin temiz su konusunu taramalarda sormuyor. Bu da yoksulluğa çok boyutlu bakmamıza engel oluyor. Aylık tüketim harcaması ne kadar, bakkala borcu var mı? Dün bir aile beni aradı. Borcu olduğu için yemek yemiyor ya da sürekli öğün atlayan aileler var maalesef. Eşyası, beyaz eşyası var mı? Çocuklarda demir eksikliğinden kaynaklı kronik hastalıklar var mı? Çünkü yoksulluk hastalık demektir. Eğer siz rutubetli bir evde yaşıyorsanız ve sağlıklı bir eve geçemiyorsanız ziyaret ettiğim her yerde vardı. Astım, KOAH oldukça yaygın ve biz bunlara yoksulluk hastalığı diyoruz” ifadelerini kullandı.

POLİTİKA YAPICILARIN NET BİR YOKSULLUK POLTİKASI OLMALI
Yoksulluk konusunun insan hakları üzerinden ele alınması gerektiğinin altını çizen Hacer Foggo şunları söyledi:

“Öncelik insan hakkıdır. İnsan hakkına dayalı bir yaklaşım kadını, çocuğu, her şeyi insan temelli ele alır. Bizi bürokratik olmaktan uzak tutar. Yani aç bir çocuğun, şiddet gören bir kadının bürokrasiye takılmayacak şekilde haklarını elde etmesi gerekmektedir. İnsan hakkı temelinde bir hizmet sunduğunuzda burada önemli olan ne, onu anlayabildim mi, kendi benimsediği seçimi önüne sundun mu derseniz işinizi doğru yaparsınız. İnsan hakları temel alan bir çerçevedir. İnsan haklarına dayalı bir yaklaşım, insanları haklarını bilme ve talep etme noktasında güçlendirir. Kamu, özel ve yerel yönetimlerin, STK’ların yükümlülüklerini yerine getirmesini sağlar. İnsan hakkı ihlal edildiğinde de çözüm bulunması için hesap verilebilirlik oluşturulur. Yoksulluk için oluşturulan her karara yoksullar dahil olmalıdır. Bu yerel yönetimler için de kamu kurumları için de geçerli… Yoksulların dokunduğu her yer geçerli… Yoksullarla ilgili proje yapıldığı zaman onu görünür hale getirilmesi gerekiyor ki onu görsünler. Bunu yaparken ayrımcılık yapılmaması gerekiyor. Ayrıca yardım edilen ailenin çocuğun, kadının, engellinin güçlendirilmesi gerekir. Bu sadece gelir olarak değil, ruhsal olarak da güçlendirilmeli. Yoksulluk korkudur, belirsizliktir, sistemin parçası olmak demektir, strestir. Yoksul insanların sürekli kaygı ve stres içinde olduğu yapılan araştırmalarda görülüyor. Kaygı hali de depresyona neden olur. Görüştüğüm ve yardıma muhtaç bir kadın ‘bizi sürekli küçük görüp incitiyorlar, aşağılıyorlar. Ama ben çocuğum için o kurumlara gitmek zorundayım’ diyor. Yoksulluğu bitirecek bir sihirli değnek yok. Yoksulluğu bitirecek tek şey yoksulluğa karşı mücadele edenleri dinlemek ve anlamaktır. Dinlediğiniz zaman size neler yapmanız gerektiğini söylüyorlar. Kreşi 5 kilometre ötede değil terlikleri ile gidebilecek kadar uzakta olmak zorunda… O nedenle katılım çok önemli… Yoksulluk kolektif bir sorundur. Her gün çocuğunu düşünme, ertesi ay faturaları, gıdayı düşünmektir. Bu yüzden çok fazla risk faktörü oluşuyor. Bu durum insanı etkiliyor. Yapılan araştırmalarda özellikle çocuklarda kelime yetersizliği ve odaklanma sorunu var. Kültürel aktivitelere katılamayan çocuklar ancak okula giderse sosyalleşebilir, kelime kavramlarını geliştirebiliyor. Sadece sosyal yardımlarla değil, eşitsizliği önleyecek kadınları evden çıkaracak, kadını üretime katacak politikaların çok önemli olduğunu düşünüyorum. Evsizlik aynı zamanda çocuğun sağlığını, gelişimini engeller. Nüfusun 5’te 3’ünden fazlası çok boyutlu yoksulluk oranı yüzde 61, yüzde 20’si yoksulluk sınır çizgisine yakın… Politika yapıcıların net bir yoksulluk politikası düzenlemesi gerekiyor”