GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Güncel
12 Ocak 2016 Salı 17:54

İzmir’den 'Avrupalı 3 Lider'e mülteci mektubu!

İzmir’de kurulan Ana Yaşam Vakfı (AYVA) ve STOP Platformu, göçün AB sınırlarında durdurulması ve Türkiye'de bloke edilmesi anlayışına karşı Avrupa Birliği Adalet Divanı'na başvurunun ardından, bu kez Fransa Cumhurbaşkanı, Almanya ve Yunanistan Başbakanı'na mektup gönderdi.

İzmir'de kamuoyunun yakından tanıdığı çevre konularında açtığı davalarla tanınan Avukat Senih Özay, aile fabrikasında sanat okulu açan, hissedarı olduğu arsaya gökdelen yerine 8 katlı mevcut imarın uygulanması için kendi ailesini dava etmesi ile tanınan işadamı Mehmet Refik Soyer, gazeteci Feyzi Hepşenkal, Avukat Murat Fatih Ülkü'nün kurduğu Ana Yaşam Vakfı (AYVA) ve STOP Platformu geçen hafta, Avrupa Birliği Adalet Divanı'na AB'nin göçün önlenmesi yöntemlerini şikayet için başvuru yapmıştı.

AYVA ve STOP Platformu sözcüleri Avukatlar Senih Özay, Murat Fatih Ülkü, gazeteci Fevzi Hepşenkal ile iş adamı Mehmet Refik Soyer, Fransa Cumhurbaşkanı François Holland, Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras'a mektup yazdı. Plaftorm sözcüleri, üç lidere gönderdikleri mektupta göç sorununa çare bulunması için katkı ve destek istedi şu ifadeleri kullandı: “Suriye kaynaklı göç dalgaları hızla devam ediyor. Avrupa ülkelerine gitmek için çırpınan çaresiz insanlar, Ege ve Akdeniz'de çırpına çırpına can veriyor. Göz göre göre 'insanlık boğuluyor' her gün. Avrupa Birliği'nin ise süren düzensiz göçün AB sınırlarında durdurulması ve Türkiye Cumhuriyeti'nde bloke edilmesi anlayışını benimsediği görülüyor. Tamamen geçici ve kolaycı çözüm içeren bu anlayışın, yaşanan ve yaşanacak sakıncaları gideremeyeceği çok daha açık biçimde ortada. 28 Temmuz 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin (Cenevre) Sözleşmesi'ne, Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin 1967 protokolü ortada. Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği'nin, uluslararası hukukun emredici bir kuralı olarak kabul ettiği 'geri göndermeme' ilkesi mevcuttur. 4 Kasım 1950 tarihinde Roma'da kabul edilen İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi'nin 2'nci maddesine aykırıdır. Mevcut hukuk geliştirilmeden, insanileştirilmeden, demokratikleştirilmeden idari ve siyasi olarak alınmak istenen önlemlerin sıkıntılar yaratacağı bellidir. Mülteci meselesi her şeyden önce insan hakları meselesidir. Suriyeli mülteciler sorununu, mültecileri Türkiye'nin üstüne yıkma düşünceniz, mültecilerin yaratığı sosyal ve güvenlik ile ilgili sorunları Türkiye'nin üstüne yıkma düşünceniz, meseleyi anlamadığınızı, büyük bir yanılgı içinde olduğunuzu gösteriyor. Mülteci akınını böyle durduramazsınız. Suriyeli mülteci sorununu, Türk yurttaşlarının vize serbestliği ve Türkiye Cumhuriyeti'nin AB üyelik süreci ile bağlantılı hale getirmeniz ahlaki açıdan sorunludur. İnsan yaşamı üzerinden oluşturmak istediğiniz bu çerçevinin, AB değerlerinin uzun yıllar içinde yarattığı pozitif algıya zarar verdiğini görmelisiniz."