GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Güncel
3 Ekim 2022 Pazartesi 09:36

İzmir’de bir ilçenin tükenişi!

İzmir’in Karaburun ilçesi bir yandan Rüzgar Enerji Santralleri’nin (RES) yarattığı olumsuzluklarla boğuşurken ekonomik kriz sebebiyle de ilçenin simgesi olan keçi üreticilerini bir bir kaybediyor. Karaburun Kent Konseyi Başkanı Mustafa Özer, RES’lerin ilçenin yüzde 84’ünü kaplaması sebebiyle keçi sayısının 12 yıl içinde 250 bine 40 bine düştüğünü söyledi.. Köye yakın rüzgar tirbünlerinin vatandaşın ruh sağlığını da etkilediğini kaydeden Özer, Yaylaköy’de yaşayan vatandaşların tamamının antidepresan kullandığını belirtti.

Diren ÇELİK/EGEDESONSÖZ- Türkiye’nin en sakin sahil kasabalarından biri olarak bilinen Karaburun’un bu özelliği 12 yıl içinde resmen yitmiş durumda…

2008 yılında başlayan RES projeleri 14 yıl içerisinde ilçenin yüzde 84’üne tekabül eder hale gelirken yaşam olumsuz etkilenmeye başladı. Diğer yandan balık çiftlikleri ve yeni yeni başlayan GES projeleri da yaşam alanlarını daha da daraltıyor.

Özel Çevre Koruma Bölgesi (ÖÇKB) ilan edilmesi ile kısmen de olsa rahatlayan ilçe halkını bu kez emlak piyasasındaki hareketlilik de etkilemeye başladı. Gerek ekonomik sıkıntı gerekse yaşam alanlarındaki daralma artan emlak piyasası ile vatandaşların ilçeyi terk etmesini de beraberinde getiriyor.

İNSANLAR KEÇİLERİ SATIP İZMİR’İN KENAR MAHALLELERİNE GİDİYOR
RES’lerin ilçedeki üreticiye, vatandaşlara etkilerini  Karaburun Kent Konseyi Başkanı Mustafa Özer’e sorduk. Özer, RES’ler sebebiyle ilçedeki hayvancılık faaliyetlerinin olumsuz etkilendiğini kaydederek şunları söyledi: “RES’lerin yapıldığı 2008-2010 döneminde bu bölgede yapıldı. Bize yaşam alanı olarak 2022 yılında yüzde 16 bölüm kaldı. RES’ler meraları ortadan kaldırdı. 250 bin keçi sürüsü vardı ve insanlar bununla geçimlerini sağlıyordu. Keçi sayısı 250 binden 40 bine düştü.  Çobanlar, meralık alanların ekonomik sıkıntılar sebebiyle de keçilerini elden çıkardılar. Hayvanları kapalı alanda beslemek zor olduğu için hepsi satıldı. İnsanlar üreticiliği bırakıp keçilerini sattılar. İzmir’in kenar mahallerinde paralarının yettiği kadar ev kiralayıp yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Keçi peyniri Mordoğan’da üreticilerin geçim kaynağıdır.  Keçi sütü kalmadı canlılar buraları terk ediyor. Ormanlar çekiliyor. Yeşil alanlar kuruyor. RES’ler buradaki ekosistem zincirini kırdı. Dengeyi bozdu” dedi.

YAYLAKÖY’DE İNSANLARIN TAMAMI ANTİDEPRESAN KULLANIYOR
Üreticilerin yanı sıra köylerde yaşamın da RES’ler sebebiyle olumsuz etkilendiğini söyleyen Özer,  “RESlerin bütün canlılar üzerinde olumsuz etkisi var. Mekanik ses gürültü açısından da zararlı. Kulaklar bu sese duyarlılık kazansa da beyin bu sese alışmadığı için canlı uyusa da beyin dinlenemiyor. Yaylaköy’de insanların tamamı antidepresan kullanıyor” ifadelerini kullandı.

RES’lerin ilk olarak köylüler tarafından yatırım olarak düşünüldüğünü ancak sonrasında çok ciddi zararlarını gördüklerini kaydeden Özer, “ilk geldiklerinde yatırım olarak düşünüldü, gelir kapısı sanıldı, sıcak bakıldı. Ancak köylüler zararlarını gördü ve hem psikolojik hem ekonomik olarak mağdurlar. Şikâyetçiler. İnsanlar Yaylaköy’de gürültüyü duymamak için çift cam taktılar. Karaburun’un denizi balık çiftlikleri, karası taş ocağı, dağları RES’lerle dolu. ÖÇKB’ye rağmen Karaburun talan içinde… Para hırsı her şeyin üstünde tutuluyor. Karaburun yarımadası yok olacak” şeklinde konuştu.

BURADA GENÇLER YAŞAMIYOR, ÜRETİCİLİK SONU BULACAK
İlçede keçi üreticiliği yapan Ali Tokaç ise RES’lerin olumsuz biçimde üreticiliği etkilediğini, son dönemde artan kur sebebiyle de yem ve girdi maliyetlerinin artmasıyla da zor günler geçirdiklerini de belirtti. Tokaç, RES’lerin yanı sıra Güneş Enerji Santralleri için de girişimlerin bulunduğunu, zaten daralan meralık alanların tamamen yok edilmek istendiğini de kaydetti.

Tokaç şunları söyledi:

“Kriz herkes gibi bizleri de etkiledi.  Sattığımız ile aldığımız arasında büyük fark var. Samanın bir çuvalı 70 lira iken bu sene 200 lira oldu. Hayvanları beslemek için aldığımız 7,5 ton üzüm posasının nakliye giderleri 2 katına çıktı. 1 kamyon geçtiğimiz sene nakliyesi ile birlikte 3 bin küsur liraya mal olurken bu sene 10 bin TL oldu.  Bu sene alamadım yem alamayınca hayvanların besin değeri düşüyor.  Bu sene alamadık ve fiyatlar anormal. Oğlağı geçtiğimiz yıl 500 liraya sattığınızda yemin kilosu 110 liraydı. Bu sene 650 liraya satılıyor. Bu sene yemin kilosu 370 liraya çıktı. Üretici olarak sıkıntılarımız var, mera sorunlarıyla karşılaşıyoruz. Üreticilikte maliyetler arttı. Kazançlar düştü. Peyniri 55 liraya satıyorduk. Üreticiler üreticiliği bırakırsa ne yapacak. Hepimiz çarkı döndürmeye çalışıyoruz.

RES santralleri diplerinden hayvanlarla geçip gidiyoruz. Yapımı gerçekleştirilen yollar dolayısıyla sürekli toz bulutu halinde hayvanlar da otlanırken bu tozlu bitkileri yiyorlar ve parazit oluşuyor.  Hayvanlara sürekli hap vermek zorunda kalıyoruz. Bir kutu hap 10 liradan 30 liraya çıktı hayvanların rahatsızlanması hem maddi hem manevi zarar.  Yapılacak olan GES’lerle daha çok zarar göreceğiz.  500 dönüm alanın GES’ler yüzünden yok olacağı söyleniyor.  GES’ler de RES’ler gibi masum değil.

Yaşım 53 benim bile hevesim kaçtı ama bu saatten sonra ama başka ne iş yapabilirim ki? Burada gençler yaşamıyor. Gelecek nesiller için umut yok. Bu işi yapmayacaklar. Üreticilik son bulacak.