GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
İnşaat/Emlak
22 Eylül 2022 Perşembe 09:00

İMO İzmir'in Başkanı Ayatar’dan ‘konut projesi’ yorumu: Sorunu çözmez!

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı 250 bin konutluk dev toplu konut projesinin barınma sorununu çözecek bir proje olmadığını öne süren İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Eylem Ulutaş Ayatar, “Çalışanların yüzde 53’ü asgari ücret alıyor. Yaşam gitgide zorlaşıyor ve ciddi bir barınma krizi var. Böyle bir çıkmazda insanların konut sahibi olma şansı zayıf. Proje, orta gelir grubuna hitap ediyor. Proje güzel ama uygulanabilirliği çok zayıf” dedi.

EGEDESONSÖZ- İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Eylem Ulutaş Ayatar, SonSöz TV’ye önemli açıklamalarda bulundu. Gazeteci yazar Muhittin Akbel’in sorularını yanıtlayan Ayatar, TOKİ sosyal konut projelerini değerlendirdi.

ÜLKEDEKİ KRİZİN GETİRDİĞİ, BARINMA SORUNU VAR
İzmir’de ekonomik krizin üzerine bir de deprem felaketinin binmesiyle ciddi bir barınma sorunu olduğuna dikkat çeken Başkan Ayatar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı toplu konut projesini değerlendirdi:

“Adı çok güzel; sosyal konut projesi. Olması  gereken de bu. TOKİ’nin aslında şimdiye kadar gördüğümüz kadarıyla ağırlıklı olarak rantı yüksek olan yerlerde çalışmaları vardı. 2002’de bu politikanın izlenmesi arttı, 2008’den itibaren ise kamu binası, hastaneler ve eğitim kurumları gibi binaların yapımında bulundu. 2023-2028 yılları arasında beş yıllık hedef ortaya kondu. İlk 2 yılda 250  bin konuttan bahsediliyor. İzmir için ise 12 bin 500 konutun yapılacağı söylendi. Bu binaların nereye yapılacağına bakmak lazım. Aslında bu konutlara ihtiyaç var mı? Ciddi bir ihtiyaç olduğu kesin, ciddi bir barınma krizi var. Ülkedeki ekonomik krizin getirdiği bir sorun var ortada. Gerçekten geçinemez durumda olan birçok kişi var. Yaşam gitgide zorlaşıyor. İzmir’de ortaya çıkan durum ise ekonomik sıkıntıların üzerine bir de deprem eklenince vatandaşlarda ciddi barınma sorunu daha da ağırlaştı.  Vatandaşın güvenli bir yapıya sahip olma şansı çok zor.”

VATANDAŞ MALİYETİ NE KADAR KARŞILAYABİLECEK?
TOKİ konutlarının şehrin çeperinde ve 14 ilçede yapılması durumunda vatandaşların, konut maliyetlerini karşılayabilecek durumda olup olmadığına bakılması gerektiğini belirten başkan Ayatar, “ Vatandaşın sadece asgari ücret aldığı düşünüldüğünde bu taksitleri ödemesi ne kadar mümkün olacak? Sadece üst sınır koyulmuş, 16 bin lira gibi bir rakam. Bu vatandaşlar bu konutların maliyetini nasıl karşılayacak? Öğrencilere özel kontenjan ayırmışlar ancak öğrenciler nasıl karşılayacak? Yeter ki herkes borçlansın, herkes bu sistemin içerisine dahil olsun istiyorlar. Bakın bir önceki dönemlerde kredi oranları düşürüldü ki alalım, alalım borçlanalım, diye. Sistemin içerisine herkes dahil olsun; çünkü gitmiyor. Şu anda sayı olarak baktığında aslında fazla sayıda konut var ama bu geniş kitleye dönük bir konut varlığı değil. Elimizdeki konutlarla barınma krizini çözecek bir durumda değiliz. Fazla olan konutlar ağırlıkla yatırım amaçlı, parası olana olan konutlar” dedi.

GENÇLER GELECEKLERİNDEN TEDİRGİN!
Projedeki gençlere yönelik avantajı değerlendiren başkan Eylem Ulutaş Ayatar, “Gençlere yönelik avantajlar kontenjanlar olduğu söyleniyor ancak gençler geleceklerinden tedirginler. Yüzde 10’luk bir peşinat var, onu nereden karşılayacaklar? Hadi girdi, o gencin işinin garantisi var mı? Ya da iş bulabilme garantisi var mı? Dolayısıyla bu tür bahsedilen kesimlere baktığımızda, engelliler, emekliler ve gençler dezavantajlı olabilecek isimler. Proje güzel ama uygulanabilirliği çok zayıf” diye konuştu.

ANA SORUNU ÇÖZECEK BİR PROJE GİBİ GÖRMÜYORUM!
Sosyal konut projesinin asıl ihtiyacı karşılayacağına çok inanmadığını belirten Başkan Ayatar, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Aslında şuanda İzmir’in merkezinde yaşayan vatandaşların barınma sorunu var. İzmir’in merkezinde çalışan kişilere farklı bir yerden konut aldırdığınızda, vatandaşa buraya taşının dediğinizde, bu durum aslında beraberinde birçok sorunu da getirecek. Mesela ulaşım.  İzmir’de Aliağa, Dikili, Bergama, Seferihisar gibi toplam 14 ilçede konutlar yapılacak. Merkezde ise binaların nerede inşa edileceği belli değil, sadece merkezde deniyor. Daha önce rantı yüksek olan yerlerde, mesela İstanbul örneğini hatırlayın; orada yaşayan halk, o bölgeden uzaklaştırılınca bölgenin dokusunu kaybetmenin dışında kişiler yaşadıkları yerden oldular. Asgari ücretli olan zaten bu konut projesine yaklaşamayacak. Birazcık daha orta gelire hitap eden bir proje.  Ben ana sorunu çözecek bir proje gibi görmüyorum.”

AZ HASARLI DEMEK, EV GÜVENİLİR, DEMEK DEĞİLDİR
30 Ekim depremi sonrası Bayraklı ve çevresinde binaların hasar derecelerinin belirlenmesi çalışmaları yapıldığını hatırlatan Başkan Ayatar, hasar seviyesiyle ilgili ayrımın doğru yapılması gerektiğini hatırlattı:

“Deprem sonra yapılan hasar tespitinde bir konuta, az hasarlı ya da orta hasarlı demek, o binanın güvende olduğunun teyidi değildir. Verilen hasar derecesi, binanın o depremde hasar alıp almadığını, eğer aldıysa ne kadar aldığını belirten bir testtir. Dört seçenekli bu test afet durumlarında hızlı sonuç almaya yönelik bir kriterdir. Yani hasarsızdır, az hasarlıdır, orta hasarlıdır veya ağır hasarlıdır. Sahada o işaretleri görünce personel buna karar verir. Ağır hasarlılar yıkılacak demektir. Orta hasarlılar güçlendirilmeden girilmeyecek binalardır. Az hasarlılar ise daha uygun bir maliyetle düzeltilebilir binalar demektir. Ancak bu test sonucuna göre ev tam anlamıyla güvenli demek değildir.”

HASARLI EVLERDE OTURMAK ZORUNDA KALINIYOR!
Vatandaşların orta hasarlı binalarda kirada oturmasını yorumlayan Başkan Ayatar, “Eğer yapının güvenliğinden emin olmadığınız halde o yapıda oturuyorsanız, bunun tek bir nedeni olabilir; o da buna mecbur olmaktır. Maddi kaynakların yetersiz oluşu sebebiyle vatandaşların bu duruma mecbur kaldığını düşünüyorum. Maddi koşulun çok fazla ortaya çıktığını görüyoruz. Normal ev ve hasarlı evin kirasında çok ciddi bir fiyat farkı var. Aynı muhitte hasarsız evler 6-7 bin lirayken, hasarlı evler 2-3 bin lira arasında kiraya veriliyor. Bu durumun olmaması lazım. Orta hasarlı yapı güçlendirilmeden kullanılamaz. Bu, gerçekten ciddi bir sorun” dedi.

BİNA KİMLİK KARTLARI İLE BİNAYI TANIYABİLİYORUZ
Bina kimlik kartları ile ilgili soruya yanıt veren Başkan Ayatar, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Büyükşehir belediyesinin yaptığı protokol ile bu işi hayata geçirdik, yakında Bornova’da da başlayacağız. Burada konu şu; çok fazla yapımız var ve biz de bunun farkındayız. Bu yapıların bir kısmının güçlendirilmesi gerekir, bir kısmının yenilenmesi gerekir. Böyle bir durumla karşı karşıyayız. Tüm bu yenileme çalışmalarını bir anda yapmaya gücümüz yok. Hepsini bir anda yapmak için büyük bir ekonomiye sahip olmamız gerekiyor. Yer bilimleri üzerinden de bir çalışma yürüyor. Bu çalışmanın sonunda her binaya bir kimlik kartı çıkardık. Bu kimlik kartında, binayı tanımaya yönelik bilgiler var. Örnek verecek olursak, binanın yapı ruhsatları ve projeleri. Bir yapıya gittiğimizde kiralayacağımız zaman ya da satın alacağımız zaman eleştirdiğimiz bir konuydu, sadece salonun büyüklüğüne, mutfağın güzelliğine bakılıyor diye. Bunlar önemli ve güzel şeyler tabii ki, insanlar oturacakları evin güzel ve konforlu olmasını ister ancak binanın güvenliği önemsiz değildir. Hatta aslında en önemli olan, binanın güvenliğidir. Bu kimlik kartı bu işin ilk adımı olabilir. Yapıya dair bilgileri alalım ve konusunda uzman bir mühendise danışıp bina ile ilgili bilgi toplayabilelim. Yani bina ile ilgili kim yapmış, kim imza atmış, ustası kim ve mühendisi kim, gibi bütün bunların bilgisini vatandaş toplayabiliyor. Ve yanılmıyorsam bu bilgilere kent rehberinden de ulaşılabiliyor.”

TOKİ’NİN YENİ YAPTIĞI BİNALARDA KABUL EDİLMEZ SORUNLAR VAR
TOKİ’nin yeni yaptığı binalarda kabul edilmez hatalar olduğunu belirten Başkan Ayatar, güvenli yapı tabirinin açılımını yaptı:

“Yapılarla ilgili yerinde bir tespit yok çünkü öyle bir imkan yok. Ama oradan gelen görüntüler üzerine yaptığımız açıklamada, TOKİ’nin Bayraklı’da yaptığı binalarda kabul edilemez hatalar olduğunu söyledik. Yapı güvenliği, mühendislik hizmeti alan yapılar için geçerlidir. Bir bina mühendislik hizmeti alınarak yapılıyorsa, o binaya güvenli yapı diyebiliriz. Projelendirilmesinden denetimine kadar bunlarda hata olmayacak. Projesi mevcut yönetmeliklere uygun olarak çizilecek. Ve projelere uygun imalat gerçekleşecek. TOKİ’nin yaptığı binalara dönüp baktığımızda gördüğümüz manzara çok kötü. Özensiz bir imalat söz konusu. Yapılarda yalıtım ile ilgili sorunlar var. Bir yapının içerisinde ciddi bir su boşalması gördüm. Bu sorunlar yeni yapılar için kabul edilmez şeyler. Su, yapı için çok tehlikelidir o suyun gelişini zamanında engellemek gerekir. Eğer engellenmezse korozyona yol açar ve sorun çıkartır. İfade ettiğimiz şey bunlardı. Tabii ki TOKİ evlerinin yapımında bulunan emek veren birçok kişi vardır ama denetimin güçlü tutulması lazım.”

30 EKİM DEPREMİNDEN SONRA BİZ DERS ALDIK
Deprem sonrasında yapılan hatalardan Mühendisler Odası olarak ders çıkardıklarını belirten Başkan Eylem Ulutaş Ayatar, deprem sonrası yapıların eski yöntemlerle inşa edildiğini düşünmediğini söyledi:

“Mühendis elindeki bilgiyle konuşur. 30 Ekim’den sonrası için biz ders alıyoruz, bir şeyler öğreniyoruz. Her deprem, bir başka şeyi önümüze çıkarıyor. Bu depremde ortaya çıkan şey neydi? Aslında bilmediğimiz bir şey değildi; zeminin yapıya etkisi! O bölgeyle ilgili farklı özel sahaya çalışma yapmak gerektiğini öğrendik. Tabii geçmişteki yapılar hakkında bir şey söyleyemiyoruz. Şu an yeni yapılan konutlarda bunun yapıldığını tahmin ediyorum diyebilirim. Zemin hakkında bir takım iyileştirmeler yapıldığı ifade ediliyor. Eğer bunlar uygulandıysa yapıya, zeminin etkisi çok büyüktür. Ancak bina uygun standart ve şartlara göre yapıldıysa. Biz tabi ki bu aşamaların hiçbir yerinde bulunmadığımız için net bir ifade kullanamayacağım. O binalar TOKİ eliyle yapıldı ama bir belediyeye de bununla ilgili bilgi verilmesi lazım aslında. Şeffaf olmak her zaman güven getirir. Ben yaptım, ben yapıyorum, bana mı güvenmiyor musunuz, ile olmaz. Güven ayrı bir şeydir açık ve şeffaf olursan herkes sana zaten güvenir. TOKİ’nin şeffaf ve açık olduğunu söylemek mümkün değil.”

KOLONLARI KESMEK, YENİ BİR ŞEY DEĞİL
30 Ekim depreminde çok konuşulan marketin kolonları kesmesi olayı ile ilgili olarak Başkan Ayatar, şunları söyledi:

“Zaten eskiden de yapılan bir şeydi bu, ancak etkisini yeni gördük. Market olarak kullanmak için yapısal sisteme zarar verildiği hep konuşuluyordu, ama bu gibi iddia ve olayların somut bir şeye dayanması gerekiyordu. Depremde yaşadık bunu. Israrla söylüyoruz, bina denetimi belli aralıklarla yapılmalı diye. Yeni binalar için bu denetim geldi ancak eski binalarda ne yapacağız? Bu yapılarla ilgili tadilat projesi yok. Dolayısıyla her önüne gelen kafasına göre binada tadilat yaparsa bunun sonucu yıkım oluyor. Yıkılan yapılara baktığımızda çoğunda güçlendirme yaptık diye bir takım ibareler var. Ancak bu güçlendirme değil. Güçlendirme ciddi bir iştir. Her yapıyı yıkıp geri yapacak bir ekonomimiz yok ancak bir takım müdahaleler yapılabilir. Yıkılan binalara birtakım müdahaleler var ve ne yazık ki biz bu müdahalelerin bedellerini çok acı ödedik. O yüzden diyoruz ki binaların belli aralıklarla denetiminin yapılması gerekir.”

KAMU BİNALARI İLE İLGİLİ PANDEMİ DÖNEMİNDE ÇALIŞMA YAPTIK, DİNLEYEN OLMADI
Kamu binalarındaki deprem sonrası riskleri anlatan Başkan Ayatar, şunları söyledi:

“Kamu kurumlarının ne kadar sağlıklı olduğunu aslında bizim 2017 yılında görmüş olmamız gerekiyordu. Ulusal deprem stratejisi eylem planımız var bizim, bu plana göre önce tanıman gerekiyor ne durumdasın? Sonra buna yönelik hamleler yapman gerekiyor. Plan dediğin şey budur zaten bu plana göre bizim tüm yapılarımızın zaten ortaya çıkması gerekiyordu.  Başta kamu binaları okullar, hastaneler ve belediye hizmet binalarını çıkarmamız gerekiyordu ancak biz şu an o noktada değiliz. Böyle bir envanter varsa da 30 Ekim sonrası çalışma yaptığını duyuyoruz ama bu da bizimle paylaşılmıyor.  Son tartışılan Atakent Lisesi yıkımı… Bildiğimiz kadarıyla rapor paylaşılmıyor. Velilerde de şüphe oluştu. Az önce dediğim gibi şeffaf olmak lazım. Bunun açıklanması gerekir. Bir tespit varsa bu paylaşılmalı. O yapıya dair güvensiz raporu varsa, o zaman buna kimse bırakın devam etsinler diyemez. Okul burada kalsın demezler. Bu sonuçlar paylaşılmazsa acaba sorusu oluşuyor. Bazı okullar kapatıldı, yıkıldı. Pandemi zamanında dedik ki, şu anda okullar kapalı, bu zamanı değerlendirelim, yıkılan okulların yenisini yapalım. Ne yazık ki çağrımıza kulak veren olmadı.”

HER ŞANTİYEDE ŞEFLİK YAPACAK BİR İNŞAAT MÜHENDİSİ OLMALI
Şantiye şefliği yönetmeliğiyle ilgili değerlendirmelerde bulunan İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Eylem Ulutaş Ayatar, şunları söyledi:

“Her şantiyede bir şef olması lazım diyoruz. Belli bir metrekarenin altında teknisyen arkadaşlar görev alabilir, diyoruz. O yapının güvenliğini sağlamak için, mühendislik hizmetini o binaya vermek zorundayız. Bundan sonraki süreç için ileri düzeyde eğitimimiz var. Bir şantiye şefinin projesine sorumluluğu var, işçi sağlığı konusundan sorumluluğu var, ancak yetkiyle mi yapıyor bunu? Hayır, yetkisiz yapmak zorunda kalıyor. Allaha emanet gidiyor. Ustanın bilgisine, vicdanına ve müteahhidin insafına kalıyor. Biz diyoruz ki, bunun önüne geçmemiz lazım. Yetkin mühendislik kavramının gelmesi lazım. Deprem sonrası ciddi bir komisyon kuruldu. Herkesi dinlediler, herkes her şeyin farkında olması gerekeni ifade ediyor ama sonuç yok. Herkes her şeyi biliyor ama harekete geçmiyor.”

KPSS’DEN UMUDUNU KESEN BİR KESİM VAR
Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in öğretmenlere yönelik, “Mühendisler de atanamıyor ama öğretmenler kadar ağlamıyor” sözlerini eleştiren Başkan Ayatar, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Öğretmenler, bu söz üzerine aslında çok güzel cevap verdiler; biz ağlamıyoruz, hakkımızı istiyoruz dediler. Bu kadar çok üniversite açarsan, onlara iş alanı da açmak zorundasın. Bu tarz ifadeler çok yaralayıcı. Yüzde 30 gibi bir oranla iş arayan mühendisler var şu anda. Gençlerde ve kadınlarda bu oran yüzde 50. Aslında öğretmenlerden farklı bir konumda değiliz. Geçtiğimiz dönem başı dedik ki, başarı sıralamasını 50 bin yapalım ve kontenjanı düşürelim. Çok az netle şu anda inşaat mühendisliği bölümüne giriliyor. Bu durumda gençlerin inşaat mühendisliği eğitimi almak için yeterli olmadığını biliyoruz. Mesleki kalite açısından bunu çözmemiz lazım. İnşaat mühendislerinin atanamaması konusuna dönecek olursak. Biz arkadaşlara, şu ücretin altında çalışmayın diyoruz ancak ne yapsınlar, işsiz mi kalsınlar? Çaresiz, düşük ücretle çalışıyorlar. KPSS’den umudunu kesen bir kesim var arkadaşlarımız arasında. Sadece puan yetmiyor ki, mülakat var. Mülakatlarda neler soruluyor, neler konuşuluyor, herkes biliyor. Biz kamu kurumlarındaki istihdamı yeterli görmüyoruz. Bizim genç istihdamı ile ilgili Çiğli Tramvay projesiyle ilgili projelerimiz oldu. İzmir Büyükşehir Belediyesi, tecrübeli bir mühendisin yanında, yeni mezun, tecrübesiz, tecrübe kazanmak isteyen genç mühendislere yer verdi. Geçtiğimiz yıllarda yapılan bakanlık İstihdamı da oldu. Bunlar olumlu şeyler.”