GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Güncel
8 Temmuz 2019 Pazartesi 12:40

İGC Başkanı Dikmen'den ‘SETA’ tepkisi: Rapor değil fişleme belgesidir!

İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen Türkiye gündemine oturan SETA raporu hakkında önemli açıklamalarda bulunarak, “Bu bir rapor değil, bir belgedir. Fişleme belgesidir, kara bir lekedir çünkü isim isim fişleme ve kanaatler üzerine kurulmuştur. Aslında bu rapor denilen belge o kurumun kendi misyonunu ifşa belgesidir” dedi.

EGEDESONSÖZ-İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen SonsözTV’ye konuk olarak Aslı Eren’in sorularını yanıtladı.

İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin düzenlediği sosyal medya kampanyası ‘Yerel Basına Ses Ver’ dayanışması hakkında konuşan Dikmen, “Türkiye’de medya çok ciddi ekonomik ve siyasal baskı altında. Geçtiğimiz yıl gerçekleşen döviz artışları ile birlikte bir gazetenin maliyeti 3 katına fırladı. Türkiye’de basın sektörü en çok işsizliğin yaşandığı ilk 3 sektörden biri. Türkiye’de hiçbir gazeteci maddi olarak gece başını rahatça yastığa koyamıyor. İfade özgürlüğü açısından çok büyük bir baskı altında olan gazetecilerin, ülke olarak da basın özgürlüğü sıralamalarındaki ülkemizdeki yerimize baktığımızda birçok şeyin cevabını alabiliriz” dedi.

“YENİ KANUNLA YEREL GAZETELERİN GELİRLERİ YARI YARIYA DÜŞECEK”
Basın İlan Kurumu’nun Türkiye’de yerel basının en önemli güvencelerinden biri olan ve yayın hayatını devam ettirmesini sağlayan kurum olduğunu belirten Dikmen, “Basın İlan Kurumu eşi olmayan bir kurumdur, çok önemli bir kurumdur. Devletin resmi ilanları BİK üzerinden verilir. Ancak öyle standartları vardır ki, o reklamları alabilmek için gazetelerin kendilerine çeki düzen vermeleri ve belli standartlarda olmasını da sağlar. Gazeteye ilan alabilmek için belli ölçülerde ve sayfada basılması, belli sayıda çalışana yer verilmesi, çalışanların belli sayısının iletişim fakültesi mezunu olması gibi çeşitli standartlara uyulması gerekir. Ancak şimdi bu resmi ilanlardan konkordato ilanlarının merkez medyaya çekilmesi ve şimdi de icra ve iflas ilanlarının kaldırılması ile çok büyük bir darbeye uğradı yerel gazetelerimiz. Bu ilanları siz çektiğinizde 10 liralık ilan geliri 4-5 liraya düşüyor. Yerel basının toplam geliri yarı yarıya düşüyor, böylece bu kararın nasıl bir balta vuracağı açıktır. Böyle bir karar cümlesi ile yerel basının şah damarı dökülecektir dedim. Bu kararın yer aldığı yargı paketi henüz onaylanmadan Türkiye’de bir hafta içinde 5-6 yerel gazete kapandı.

Bunun yürürlüğe girmesiyle çok daha büyük bir hızla gazeteler kapanacaktır. Bu durumda halkın da haber alma özgürlüğü dolayısıyla kendisine biz nasıl haber alacağız diye sorması gerekiyor.Gazetelerin resmi ilan alabilmesi için belli aralıklarda vergi borcu yoktur belgesini ibraz etmek zorundasınız. Bunun getirdiği çok büyük bir yük oluşuyor çünkü koşullar ortada çok ciddi sıkıntılar var ve vergi borcu olmayan kimse yok. Bu belgenin ibraz edilme süresi uzatılmıştı ama şimdi zaman geldi ve biz tekrar bunun uzatılması için çalışma yapıyoruz. Böyle bakıldığında ilanların önem çok daha önem kazanıyor ancak yapılacak düzenleme ile belki de iflas ilanlarının bulundukları kentlerin gazetelerinde yayınlanması sağlanabilir. Çünkü baktığımızda şimdi buradaki bir gazetede Amasya’daki işletmenin ilanını da görebiliyoruz” diye konuştu.

“O RAPORDA ADI GEÇENLERDEN BİRİNE BİR ZARAR GELİRSE…”
Türkiye’nin gündemine oturan SETA raporu hakkında da önemli değerlendirmelerde bulunan Dikmen, “SETA bağımsız bir kuruluş olduğunu ediyor ve uluslararası medya kuruluşlarının uzantıları diye bir rapor hazırlıyor. Hafta sonunu bu raporu incelemekle geçirdim. 129 sayfalık raporu sayfa sayfa inceledim. Ne kadar bağımsız olduğunu ifade etse de siyasi erk ile bağlantılı olduğu açıkça görülüyor. Bu bir rapor değil, bir belgedir. Fişleme belgesidir, kara bir lekedir çünkü isim isim fişleme ve kanaatler üzerine kurulmuştur. Aslında bu rapor denilen belge, belge olarak kayıtlara geçecek çünkü. Bu belge o kurumun kendi misyonunu ifşa belgesidir. Yabancı medya kuruluşlarının Türkiye’deki çalışmalarının tahmini ve kuruluşların iktidara karşı duruşu işlenmiş. Gazeteci muhaliftir, olayı farklı boyutları ile ele alır. Her gazetecinin farklı bir görüşü vardır, olaylar farklı olarak ele alınır ve bu bir zenginliktir. Eğer tek taraflı düşünmemiz konusunda bir baskı ve yönlendirme yapılırsa ve bu tip raporlarla açıkça hedef gösteriliyorsa büyük bir tehlike vardır. Zaten büyük de bir tepki gördü, tüm topluluklar bu belgeye büyük bir tepki koydu. Bugün bu kurumlar İstanbul’da adliye önünde toplanarak bu olarak tepkilerini gösterecek ve suç duyurusunda bulunacaklar. O raporda adı geçenlerden bir arkadaşımızın saçının teline bir zarar gelirse, o kurumun sorumluları hesap vermek zorundadırlar. Raporda sonuçlar bölümüne gelindiğinde de ispiyonculuk talep ediyorlar. Bu tehdit, bu baskı, bu ötekileştirme çabası sürdükçe barışamayız” ifadelerini kullandı.

“TBMM’DE 5 GAZETECİ VEKİLİMİZ VAR”
Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 5 gazeteci milletvekili olduğunu söyleyen Dikmen,“Her zaman bu anlamda ilişki ve iletişim içerisindeyiz. Hem bu gazeteci meslektaş vekillerimize hem de diğer bazı vekillerimize anında ulaşabiliyoruz. Atilla Sertel vekilimizin özellikle mecliste yargı paketi ve borcu yoktur belgesi hakkında yapacağı meclis konuşması ile bizim toplantımızın zamanı çok iyi uyuştu ve bizim sesimiz orada daha güçlü duyuldu. Ne zaman arasak ulaştığımız ve iletişim kurabildiğimiz için müteşekkiriz” dedi.

“‘SARI BASIN KARTI’NIN YENİ RENKLERİNE ANLAM VEREMEDİK”
Basın mensuplarının yaşadığı basın kartı sorunları hakkında da açıklamada bulunan Dikmen, “Gazeteciliğin Türkiye’deki iklimi çerçevesinde baktığımızda en önemli sorunlardan biri de keyfi uygulamalardır. Zaten hukukun da fenerle aradığımız şu günlerde ne kuralına ve yasaya uygun yapılıyor ki diye sormak lazım. Bir yılı aşmıştır sanıyorum basın kurulunun toplanmamış olması, yasasının değişmiş olması. Basın kartı gazetecinin onurudur. O sarı basın kartıdır, basını ifade eden bir karttır. Şimdi cemiyetlerin üye alırken sarı basın kartı olma zorunluluğu varken, biz üye alırken bu zorunluluğu sarılı turunculu basın kartı diye mi değiştirmemiz gerekir diye düşünüyorum. Basın kartı dediğimiz sarı olur bu yeni renklere de bir anlam verebilmiş değiliz. Gazetecilik öyle bir hale geldi ki, bugün bir gazetede çalışıyorsunuz yarın işsizsiniz, yarın başka bir gazetede çalışıyorsunuz. Sistem öyle işler ki basın kartı sahibi birisi, gazeteden ayrıldığı gün kartı iptal edilir. Ancak dediğimiz gibi, belki yarın başka bir gazeteye başlayacak bu arkadaşımız ama kartı iptal halde olacak ve yeni kart almak için, belli bir süreç geçirmek zorunda kalacak” diye konuştu.