GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Güncel
20 Haziran 2017 Salı 12:13

Halkların Köprüsü'nden mülteciler için çarpıcı rapor!

Halkların Köprüsü Derneği’nin, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü sebebiyle düzenlediği basın toplantısında mültecilerin yaşadıkları sorunlar ve çözüm önerileri dile getirildi.

EGEDESONSÖZ - Halkların Köprüsü Derneği’nin, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü sebebiyle düzenlediği basın toplantısında mültecilerin yaşadıkları sorunlar ve çözüm önerileri dile getirildi.

Toplantıda hükümetin Ortadoğu politikaları, mültecilere statü vermemesi ile Geçici Koruma Statüsü'nün tanıdığı kısıtlı haklar, üzerinden 6 yıl geçmesine rağmen gerekli hukuki entegrasyona başlanmaması, vatandaşlığın sadece diplomalı ve zengin Suriyelilere verilmek istenmesi gibi konular eleştirildi.

TÜRKİYE SORUN HAK TEMELLİ DEĞİL YARDIM TEMELLİ BAKIYOR
Dernek Başkanı Cem Terzi Türkiye'nin 1951 BM Sözleşmesi’ne koyduğu mültecilerle ilgili coğrafi çekinceyi eleştirdi. Terzi, “Pek çok eleştiri almasına rağmen Türkiye, mülteciler için çekim merkezi olmama gerekçesiyle coğrafi sınırlamayı kaldırmayan çok az sayıda ülkeden biridir. Mültecilere mültecilik yerine geçici koruma statüsü verilmesinin nedeni, Türkiye’nin soruna hak temelli değil, yardım temelli yaklaşması ve istediğinde Bakanlar Kurulu kararı ile bütün Suriyelileri geri gönderebilme yetkisini kendisinde muhafaza etmek istemesidir. Geçici koruma statüsündeki Suriyelilerin uluslararası koruma başvuru imkânı yoktur. Türkiye’deki milyonlarca Suriyeli mültecinin burada onurlu bir yaşam kurmalarını sağlayacak haklara erişimleri ve bu insanların başka ülkelere mülteci olarak gitmeleri engellenmektedir” dedi.

SURİYELİLER VE SURİYELİ OLMAYAN YABANCILAR OLARAK İKİLİ YAPI OLUŞTU
Terzi, “Suriyeli mültecilere Geçici Koruma Statüsü ile tanınan kısıtlı hakların diğer ülkelerden gelen mültecilere tanınmaması da ayrımcılıktır. Suriyeliler dışındaki mültecilerin statü ve hakları Suriyelilere kıyasla çok daha olumsuzdur. Türkiye’de Suriyeliler ve Suriyeli olmayan yabancılar olarak ayrımcı, ikili bir yapı oluşmuştur” diye konuştu.

SURİYELİ MÜLTECİLER KENDİLERİNİ TÜRKİYE’DE GÜVENDE HİSSEDEMEMİŞTİR
Hükümetin Suriye politikasındaki hatalarını ve Suriyelilerin kalıcı olduğu gerçeğini çok geç kabul ettiğini de ifade eden Terzi, “Bakanlıklar ve ilgili kuruluşlar mülteci meselesine tamamen hazırlıksız yakalandılar. Personel ihtiyacı, dil ve profesyonel eg?itim programlarının gerekliliği son zamanlarda dile getirilmeye başlandı. Çok geç ve çok küçük adımlar atıldı. Mültecilere geçici koruma statüsünün kâğıt üzerinde sunduğu fırsatlar bile anlatılamadı, bu hizmetlerden tam anlamıyla yararlanmaları sağlanamadı. Dil engelini aşmak için etkin bir çalışma yapılmamıştır. Kayıt işlemleri zor ve uzun süren çileli bir uğraşa dönüşmüştür. Kamusal hizmetlere eris?im ülke genelinde standartlaştırılamamış yerel yöneticilerin insafına terk edilmiştir. Mülteciler sürekli mağdur edilmiştir. Suriyeli mülteciler kendilerini Türkiye’de bir gelecek kurmak üzere güvende hissedememişlerdir” açıklamasını yaptı.

VATANDAŞLIK BAŞVURU HAKKI HERKESE TANINMALIDIR
Hükümetin zengin ve diplomalı Suriyelilere vatandaşlık verileceğini açıklamasına da değinen Terzi şunları söyledi:

"Türkiye toplumu da doğru bilgilendirilmediği, açık bir tartışma ortamı yaratılmadığı ve demokratik rıza için bir çaba gösterilmediği için vatandaşlık konusuna tepkili hale gelmiştir.  Oysa, Tu?rkiye’ye sıg?ınan milyonlarca insanın vatandaşlıkla es?it statu?de nasıl içerileceği çok önemli bir meseledir. Onları hem kendi u?lkelerine yabancılas?tırmadan, o?zlemlerini, do?nu?s? isteklerini yok etmeden, ama aynı zamanda insanlık dıs?ı bir muameleye maruz bırakmadan konumlandırabileceg?imiz bir du?zenlemeyi nasıl yapılabileceğimizi açık ve yapıcı biçimde tartışmalıydık.  Bugün milyonlarca mültecinin sosyal entegrasyonu Türkiye’nin önündeki temel meseledir. Hukuki entegrasyon politikalarının başlamaması toplum içindeki gerginliği artırdı. Bu kimi zaman linç girişimlerine de dönüştü. Toplumda mültecilere karşı sınıfsal ve etnik temelleri olan ayrımcılık endişeleri baş göstermiştir. Toplumun yoksul emekçi kesimleri emek piyasasında ya da sosyal devletin hizmet alanlarında Suriyeliler ile karşı karşıya gelmekten hoşnutsuzdur. Mültecilerin çok büyük oranda kayıt dışı olarak ve informel sektörde, bir tür köle düzeninde çalışıyor olmaları sosyal entegrasyonun önünde büyük bir engeldir. Yukarıda değinildiği üzere emekçi kesimler arasında dayanışma yerine rekabet ve gerilim yaratmaktadır. Mültecilerin belli kriterler göz önüne alınarak vatandaşlığa kabul edilmeleri milyonlarca yoksul mülteciyi dışarıda bırakır. Bu kriterler değişmek zorundadır; vatandaşlık başvurusu hakkı herkese tanınmalıdır. Vatandaşlığa alınmayanlar da bugünkü statüsüz duruma mahkûm edilmemelidir. Mülteci statüsü ve onurlu bir yaşam sağlayacak imkanlar sağlanmalıdır"