GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Kültür - Sanat
21 Mart 2022 Pazartesi 09:43

Gülseren Budayıcıoğlu: ‘Hayallerim gerçek oldu’

Kitapları ve bunlardan uyarlanan diziler onu Türkiye’nin en çok konuşulan psikiyatrı yaptı. Gülseren Budayıcıoğlu’na yeni kitabı ‘Hayatın Sesi’ vesilesiyle merak ettiklerimizi sorduk: “Hepimizin iç dünyası çok kararmış. Birilerinin bize ‘Dur, kendine gel. Sen sandığın kişi değilsin. Sen aslında iyisin, çok daha mutlu ve başarılı olabilirsin, uyan artık’ demesine ihtiyacımız var.”

Bizleri çok ağlattı Gülseren Budayıcıoğlu! Kimimizi kitaplarıyla, kimimizi kitaplarından uyarlanan dizilerle... Özellikle ‘Kırmızı Oda’nın her bir bölümündeki her bir karakterin hikâyesi yüreklerimizi dağladı. Dağladı dağlamasına ama bir yandan da düşündürdü; “Evet ya,benzer şeyler yaşadım, yalnız değilmişim” dedi bazılarımız. Ancak bazı meslektaşları tarafından da çok eleştirildi Budayıcıoğlu. Biz de yeni kitabı ‘Hayatın Sesi’ vesilesiyle konuştuk ünlü psikiyatrla...

İlk kitabınızın yayımlandığı günden bu yana toplumda psikiyatriye bakış değişti mi sizce Gülseren Hanım? Eserlerinizin buna katkısı ne oranda oldu?
Bu soruyu çok sevdim Melisçim, çünkü ilk günden beri amacım buydu. Yıllar içinde insanlarımızı tanıdıkça her birimizin anlaşılmaya, onu anlayan birine içini dökmeye çok ihtiyacı olduğunu gördüm. Bizim insanımız hayatı boyunca çok acı çekmiş. Bununla yaşamayı sanki normalize etmişler ve suçu hep kendilerinde aramışlar. Öncelikli amacım, psikiyatrinin sadece ciddi ruhsal hastalığı olan kişilerin başvurduğu değil, aslında herkesi kendisiyle barıştırmayı hedefleyen, kişinin kendini yeniden keşfetmesini, farkındalık geliştirmesini sağlayan bir yer olduğunu anlatmaktı. Hepimizin iç dünyaları çok kararmış. Birilerinin bize “Dur, kendine gel. Sen sandığın kişi değilsin. Çok daha mutlu ve başarılı olabilirsin, uyan artık” demesine çok ihtiyacımız var. Buradan yola çıkarak yazdım kitapları. Okuyanlar, psikiyatr ve psikologlara giden kişilerde kendilerinden çok şey buldu. Onları anladılar. Türkiye psikiyatriyi keşfetti, poliklinikler doldu taştı. Hayallerim gerçek oldu çünkü ben artık her birini çok yakından tanıdığım için o insanların acı çekmesine dayanamıyorum.

‘Mutluluk bize yabancı!’

Bunca insan hikâyesi arasından sizi en derinden etkileyen, unutulmaz olan bir tanesi var mı?
Ben danışanlarımla kolay empati kurarım ancak en çok kendi hikâyemden etkilendim desem... Geçmişte hastalarımdan biri de bana doktorluk yaptı. Hatta bunu kitaplarımda da ‘Yozgatlı Teyze’ başlığıyla yazdım. Henüz Hacettepe’de asistandım. Babam aynı hastanede yatıyordu ve ölmek üzereydi. İlk kez ölümle yakından tanışacaktım ve üzüntüden adeta paniklemiştim. Öğlenüzeri yine poliklinikten çıkıp babamı görmeye gittim. İşe döndüğümde hasta olarak içeri yaşlıca bir hanım girdi. Beni görünce kendi derdini bıraktı; “Kızım ne oldu sana, benimki o kadar önemli değil, sen anlat önce” dedi. O gün o bana doktorluk yaptı. Bana sarıldı, benimle birlikte ağladı. Aileme anlatamadığımı ona anlattım. Zaten babam ertesi gün öldü ama ben artık daha dik durabiliyordum. Bizim ülkenin insanlarını biraz da bu yüzden çok seviyorum ya... Yine bu nedenle hastalarımıza ve danışanlarımıza hep böyle sıcak ve sevecen davranmamız gerektiğini düşünüyorum. Sevgi her zaman şifadır.

‘Bizim insanımız tepkisiz terapistlerden vazgeçiyor’

Eğer amacımız hastalarımıza şifa dağıtabilmekse bizim insanımızın ihtiyaçlarına cevap verebilmeli ve bu bilim dalını ülkemize adapte edebilmeliyiz. Özellikle genç doktor ve psikologların kendilerini eğitmeleri gerektiğini düşünüyorum. Batı’daki gibi, karşılarında hiç tepki vermeden oturan terapistlerden çabuk vazgeçiyor insanlarımız. Üstelik bu kişiler psikiyatriye olan inançlarını kaybediyor.

‘Kader motifi’nden, acı tiryakiliğinden söz ediyorsunuz. Bu kısırdöngüden kurtulmanın yolu nedir sizce?
Kader motifi çok kısaca çocukken zihnimize kaydedilen doğru-yanlışlar, yaşam şekilleri, mutluluk ya da mutsuzluk olarak kodlanan duygular, beklentiler ya da beklenmeyenlerdir. Çocuklukta kodlanan zihinler sonraki hayatlarında da bunlarla yaşamanın bir yolunu bulur ve buna kader derler.
Kader deyince, bunun içinde asla değiştiremeyeceğimiz pek çok şey vardır. Ben hiçbir şeyi olmasa da kendimizi değiştirebileceğimize inanıyorum. Biz değişirsek dünya değişir zaten. Herkes biz kimsek, ona göre hareket eder. (Hürriyet)