GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Sağlık
7 Ekim 2020 Çarşamba 14:38

Genel Sekreter Yüksel, en ön cephede neler yaşandığını anlattı: Çocuklarımızın kokusunu özledik

Pandemi sürecinde sağlık çalışanlarının çok büyük özveriyle görev yaptığını belirten İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Yüksel, "Her aile hekimine, 8,9 pozitif vaka düşüyor. Çektiğimiz sıkıntıları, idarenin de görmesini istiyoruz. Çocuklarımızın kokusunu özledik. Covid 9'dan ölen meslektaşlarımız için bu hastalık, meslek hastalığı olarak sayılmalı" dedi.

EGEDESONSÖZ - İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Nuri Seha Yüksel Sonsöz TV'nin konuğu oldu. Gazeteci - Yazar Muhittin Akbel'in sorularını yanıtlayan Yüksel, gündeme dair açıklamalarda bulundu. Pademi sürecinde sağlık çalışanlarının sırtına büyük bir yük yüklendiğini, sorumluluğun da halka verildiğini söyleyen Yüksel, bu süreçte çocuklarının kokularına hasret kaldıklarını belirtti.

COVİD 19, MESLEK HASTALIĞI SAYILMALI
Yöneticilerin, sağlık çalışanlarının yaşadıkları sorunların farkına varması gerektiğini belirten İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Nuri Seha Yüksel, sağlık çalışanlarının Covid ölümlerinde, Covid'in  meslek hastalığı sayılması gerektiğini belirtti. Yüksel ,"Biz sağlık çalışanları olarak büyük sıkıntılar çekiyoruz. Çocuklarımızın kokusunu özledik. Yöneticiler de bunu görmeli. Koruyucu ekipmanlar konusunda da dikkatli olunması lazım. Covid 19'un, bu hastalıktan ölen meslektaşlarımız için meslek hastalığı olarak sayılması ve ailelerinin mağdur edilmemesini istiyoruz" ifadelerini kullandı.

GÜNDE 50 ÖLÜM, ESKİDEN 'FACİA' OLARAK KABUL EDİLİRDİ
Karşılaştıkları turkuvaz tabloyu 'üzüntü verici' olarak nitelendiren Dr. Nuri Seha Yüksel, "Eskiden günde 50 kişi ölse, gazeteler bunu manşetten, facia, diye verirdi" dedi ve ekledi:

"Karşılaştığımız tablo kahredici. Normal şartlarda bir günde 55 kişi öldüğünde, gazetelerin manşetlerinde facia olarak yer alırdı. Ancak bizim aylardır gördüğümüz ölümler kanıksandı. 55 kişinin öldüğü günü, sıradan bir gün olarak yaşıyoruz. Duygularımızı yitirdik. Her gün bir can kaybediyor olmak bile bizi üzmesi gerekirken, rakamların bu kadar yüksek olmasına kayıtsız kalıyoruz. Biz normalleşme süreci diye bir süreç yaşadık. Bu süreçte yetkililere, çeşitli bilgiler verdik ve tedbirler alınmaması durumunda, bugün yaşadıklarımızı yaşayacağımızı ifade ettik. Normalleşme kararı alınırken, söylediklerimiz unutuldu, hiçbir önlem alınmadı. Böyle bir kararı alabilmek için, vaka sayılarının, ölüm sayılarının azalması gerekirdi. Vaka ve ölüm sayıları yükselirken, okulları açıyoruz. Bu yapılanların, bilimle, mantıkla hiçbir alakası yok."

PANDEMİ SÜRECİNİ BERABER İZLEMELİYİZ
Okulların açılması ile ilgili de konuşan Yüksel,  "Tehlike var… Eğitim, gerçekten önemli. Birinci kademe eğitimde yer alan yaş grubunun tüm sınıflarının eğitime dahil olmalarını biz de istiyorduk ancak doğru tedbirler alındıktan sonra açılmalıydı. Gerekli tedbirliler aldık, fiziksel mesafenin korunduğu, hijyenik ortamları sağladık, diyebiliyorsak, okulları açmalıydık. Birçok ülkede okullar açıldı, onları izleyerek tedbirler alabiliriz. Ancak bizim en baştan beri söylediğimiz bir şey var, şeffaflık. Bu süreci birlikte izlemeli, beraber çözümler üretmeliyiz" dedi.

SAHADAN BİLE VERİLERİ ALMAKTA ZORLANIYORUZ
Pandeminin başlarında İzmir Tabip Odası olarak bazı rakamların açıklandığının hatırlatılması üzerine konuşan Yüksel; "Tablolar her akşam yayınlanıyor. Fakat rakamlar inandırıcı değildi. Tabip Odaları tablolardaki eksikliği fark edince, sahadan verileri topladı ve onları açıkladı.  Ancak Sağlık Bakanlığı'nın tabloları, bizim gördüğümüz mevcut durumu yansıtmayan rakamlardı. Verileri toplamada biraz tıkanıklık yaşıyoruz. Bize sahadaki verileri aktaran arkadaşlar üzerinde baskı oluşturulmuş olabilir. Belki de bize verdikleri rakamları teyit edemedikleri için, vermek istemiyorlar. Yetkililerden gelen bilgiler, hala inandırıcı değil."

HER AİLE HEKİMİNE 8.9 POZİTİF VAKA DÜŞÜYOR
Sağlık Bakanı'nın 'vaka' ve 'hasta' ayrımını değerlendiren Yüksel, şunları söyledi: "Biz Sağlık Bakanımızın bu konuya böyle yaklaşması konusunda aynı fikirde değiliz. TTB bir araştırma yapmıştı. Her aile hekimine 8.9 pozitif vaka düştüğünü tespit etmiştik. Ancak en son ne oldu? Bir milletvekilinin tam verilere ulaşması sonrası, ortaya değişik rakamlar çıktı. 28-29 Temmuz'da tabloda bir oynama olmuş ve tanımlar değişmişti. Orada bir sıkıntı başlamıştı. Sayılar artınca ve bazı kişiler veriye ulaşınca bakan, her pozitif sonuç, hasta demek değildir, açıklaması yaptı. Doğru bir görüş olduğunu düşünmüyoruz."

SAĞLIK ÇALIŞANLARININ ÜZERİNE YÜK BİNDİ
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın pandemi sürecindeki çalışmalarını da değerlendiren İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Nuri Seha Yüksel, şu değerlendirmelerde bulundu

"Başlangıçta Çin , İspanya ,İtalya'daki rakamlar ile birlikte kaygılıydık. Bu noktada ülkeye bir süre geç giren salgın, Sağlık Bakanlığı'nın müdahaleleri ile kontrol edilebilir algısı uyandı bizlerde. TTB, sürecin başından beri her şeyi çok iyi takip etti. Sağlık Bakanlığımızda şunu gözlemledik, her uyarımızı geç de olsa dikkate aldılar. Sağlık Bakanının basının karşısına çıkıp konu ile ilgili bilgi vermesi, bizim alışık olmadığımız bir şey... Ancak son zamanlarda gerçeği yansıtmayan açıklamaları bizi tedirgin etti. İdarenin aldığı kararlardan ziyade, halkın üzerine binmiş sorumluluk çıktı ortaya… Burada sağlık çalışanlarının üzerine yük bindi. Sorumluluk da halka yüklendi. Sağlık Bakanlığı'na, şeffaf olun, sorunun çözümünü birlikte bulalım, dedik. Çözümü birlikte bulmak varken, turkuvaz tabloda salgını sıkıştırmak doğru değildi. İzmir'de 11 Mart'ta, İzmir'deki akademisyenlerden oluşan bir Covid İzleme Grubu oluşturduk. Daha ilk günden beri oda olarak elimiz, salgının üzerinde."

SAĞLIK ÇALIŞANLARINA ŞİDDETTE CEZALAR ARTIRILMALI
Sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti de değerlendiren Nuri Seha Yüksel'in açıklamaları şöyle:

"Sağlıkta şiddet vakası ile karşılaşıldığında verilen cezanın süresiyle ilgili bir sorun var. Biz, verilecek cezanın caydırıcı olmasını istiyoruz. Hekime, sağlık çalışanlarına uygulanan şiddette cezaların artırılması ve suçluların tutuklu olarak yargılanmasını istiyoruz. Problemimiz, sadece ceza değil. Bizim asıl yaşadığımız durum, sağlıkta dönüşümle birlikte hastanın müşteri olarak kabul görür duruma dönüşmesi. Sağlık çalışanları bu tablo karşısında çok eziliyorlar. Bizler zor şartlarda sağlık hizmeti veren insanların temsilcileriyiz. Bu noktada sağlık çalışanlarını korumamız ve tedbirleri artırmamız gerektiğini, hastanın müşteriye dönüştürülmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Şiddeti önlemenin bir yolu da, kurumsal önlemlerin artırılmasıyla mümkün olabilir. Sağlık kuruluşlarındaki güvenlik görevlilerinin artırılması lazım. 10 hekimin iş yapması gerektiği yerde 5 hekim iş yaparsa, burada iş yükü olacaktır. Burada hekim ile hasta arasında köprü görevi görecek bir yapının olması lazım. Acil servislerin yapısının değişmesi gerekiyor. Hekimlerin saygınlığını yitirmeye yönelik bir politika izleniyor.  Bu saygınlığın azalması, hastaların sürekli kendilerini haklı görmesine sebep oluyor. Bir de şikayet hattı var. Tabii ki vatandaşlar şikâyetlerini iletecek. Fakat her şey, şikayet konusu olmaya başladı. Hekimler, soruşturmalar yüzünden görevlerini yapamaz oldu. 184 şikayet hattı kaldırılmalı ya da şikayet konusunda kriterler getirilmeli."

BİNLERCE HASTA BAKTIM, ANCAK BANA TEST YAPILMADI
Pandemi sürecinin ilk başlarında yaşanan ekipman eksikliğinin bugünlerde yeniden yaşandığını belirten Yüksel, sağlık çalışanlarına test uygulanmamasını eleştirdi:

 "106 sağlık çalışanı arkadaşımızı kaybettik. 45'i, hekimdi. Pandeminin başladığı ilk günlerde koruyucu ekipman konusunda çok büyük sıkıntı yaşadık. İlk 2-3 hafta ekipmanlara ulaşamadığımız için birçok arkadaşımız bu hastalığa maruz kaldı. Aile hekimlerine de koruyucu ekipmanlar geç ulaştı. Son günlerde gözlemlerimize göre, dağıtımlarda bir azalma söz konusu. Sağlık idarecilerinin hızla bu duruma müdahale etmesi lazım… Ben pandemide binlerce hasta baktım ancak bana henüz test yapılmadı. Bizim, iş yaptığımız ortamlar nedeniyle, rutin bir test talebimiz var. Bunla ilgili çalışmalar olduğunu duyuyoruz ancak, henüz uygulamaya geçilmiş değil. Bazı alanlarda personel açığının olduğunu duyuyoruz. Pek çok arkadaşımız, yorgun düştü ve emekliliğini istedi. Hasta sayısı artarken, sağlık çalışanlarının sayısı azaldı. Aile hekimleri arasında ayrılan arkadaşlar oldu. Benim çalıştığım yerde bile iki arkadaşımız covid korkusu ile emekli oldu. Aile hekimlerinin 10'da üçü çalışmıyor. Bu konuda acil atamalar yapılmalı. Aile sağlığı merkezleri şu anda toplumun kalesi... Bu görevlerini aksatmadan sürdürebilmeleri için aile hekimliklerinde gerekli önlemler alınmalı."

KORONAVİRÜS SALGINI, KORKARIM ÇOK UZUN SÜRECEK
"Hayat Eve Sığar" uygulamasını değerlendiren Yüksel'in açıklamaları şöyle:

"Hayatın eve sığmadı. Hayatın eve sığması için, hayatın eve sığdırılabilmesi lazım. Önce sağlıklı bir eve sahip olmak gerekiyor, sonrasında ise sağlıklı bir biçimde beslenmeleri gerekiyor. Hayat eve sığmadı çünkü insanlar çalışmak zorunda. İlk başlarda sığdırma konusunda bir sıkıntımız yoktu. Okulların kapanması, geç alınmış bir karardı ama iyi bir karardı. Biz bazı kararları geç aldık. Geç olsa da etkili kurallarımız oldu, mesela maske gibi. Herkes kurulu düzende çalışmıyor, günlük işlerde çalışan birçok kişi var. Korkarım salgın, çok uzun sürecek. Bunu söylerken felaket çığırtkanlığı yapmıyoruz, gerçekleri konuşuyoruz. 10 milyonu geçen sayıda test yapmışız.  Tabloya baktığımızda, salgını hiç yaşamamışız gibi rakamlarla karşılaşıyoruz. Otoyollarda, hız limiti tabelalarını görürüz. Biz de Tabip Odası olarak, koronavirüsle çıktığımız uzun yolculukta, yanlış bulduklarımızı söyleyeceğiz, dikkat edilmesi gerekenleri her fırsatta hatırlatacağız. Bu söylediklerim, felaket tellallığı olarak algılanmasın."

AŞI MESELESİ, HA DEYİNCE ÇÖZÜLECEK BİR MESELE DEĞİL
Türkiye'de son zamanlarda yaşanan zatürre ve grip aşısı tartışmalarına da giren Nuri Seha Yüksel, şu bilgileri aktardı:

"Biz bu aşıları riskli gruplara uyguluyorduk zaten. Burada yanılgı şu oldu. Bu aşıların koronaya karşı koruyucu olduğu duygusu oluştu. Halbuki bu doğru değil. Covid hastalığıyla karşılaşacak olursak, hastalıkta ağır duruma düşmemek için yapılan bir aşıdır, zatürre aşısı... 65 yaş üstüne aşı yapılacak diye duyuruldu ve bütün vatandaşlarımız aile hekimlerine geldi. Diyabetli, kalp hastası, kanser gibi hastalıkları olanlar öncelikli. Her aile hekiminin elinde şu anda 500-550 kişilik liste var. Bu aşıları bir anda getirip koruyabilmek imkânsız… Sağlık Müdürlüğü ilk dağıtım konusunda sıkıntı yaşadı. Ancak nüfusu az illerde böyle bir sorun yaşanmıyor. İzmir'de tıkanmış durumdayız. Hastalarımızı geri çevirmek zorunda kalıyoruz. Grip aşısı ise DSÖ tarafından önce gebe, kronik hasta ve hekimlere yapılmasını öngörüyor. Şu an grip aşısı ise henüz gelmedi. Sağlık Bakanlığı da açıklama yaptı, 1,5 milyon aşı alıyoruz, diye. Grip aşısı henüz gelmedi, ne zaman gelir, bilinmiyor."