GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Yerel Yönetimler
17 Mart 2023 Cuma 20:27

Fukuyama'dan seçim mesajı: Türkiye için bir şans var!

İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nde konuşan Stanford Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Francis Fukuyama, Global trendde otoriteryen hükümetler nezdinde Türkiye artık lider örneklerden biri olduğuna dikkat çekerek "Türkiye'de demokrasinin yenilenmesi ve daha güzel temellere oturtulması adına bir şans var. Muhalefetin seçimleri kazanması umudu var. Demokrasinin yeniden inşa edilmesi önemli. Demokrasiye yeniden geçişin sağlanması önemli" dedi.

Diren ÇELİK / EGEDESONSÖZ - İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından “Geleceğin Türkiye’sinin İnşa Ediyoruz” sloganıyla düzenlenen İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin üçüncü günü, Stanford Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Francis Fukuyama'nın konuşmasıyla tamamlandı. Kongreye çevrimiçi katılan Prof. Dr. Francis Fukuyama, “Küresel Siyaset, Demokrasi ve Türkiye” başlığıyla bir sunum yaptı. Kongreye katıldığı için mutlu olduğunu söyleyen Francis Fukuyama, geçen Şubat ayında merkez üssü Kahramanmaraş olan ve 11 kenti etkileyen depremleri anımsatarak, “Türkiye umarım en kısa sürede toparlanır ve bu depremin kötü etkilerini giderir” dedi.

‘SÜPER GÜÇLER DEMOKRASİ İÇİN TEHDİT’
Konuşma global siyasetteki gelişmeleri değerlendirerek başlayan Fukuyama “Bizler oldukça büyük bir gerileme gördük, demokraside, özellikle son birkaç on yılda. Tabi ki Freedeom House, dünya çapında özgürlükler ilgili bir çalışma yapıyor. Demokrasinin dünya çapında gerilemesinin 17’inci yılı aslında. Dünya’nın pek çok ülkesinde umut verici genç demokratlar ortaya çıkmaya başladı ve aynı zamanda giderek artan otoriter yapıları da görmekteyiz. Bu otoriteryenizmde aslında bir jeopolitik yönden yükseldi, Çin ve Rusya’nın süper güç olması ile. Buradan gelen tehdit sadece ideolojik değil, askeri ve güvenlik olarak da yansımakta. Herkes şok oldu, Ukrayna’nın işgali ile. Putin aslında çok net bir şekilde söyledi ne yapmak istediğini. Avrupa’da eski Sovyetler birliği ittifakını toparlamak istediğini söyledi. Rusya’nın sınırında demokratik bir ülke istemediğini söyledi. Bu Rusya için bir tehdit olacaktı. Ukrayna’nın istilasından sonra ciddiye alınmadı. Süper güçler demokrasiler karşısında askeri bir tehdit olarak karşımıza çıkıyor.” dedi.

Global popülizme de değinen Fukuyama şunları söyledi “ Son 3 yılda ortaya çıkan başka bir soru da global popülizm. Klasik liberaller son yıllarda bir söz sahibi olmaya başladı ve Hindistan’da Narendra Modi ulusal kimliği değiştirmeye başladı. Giderek laik insanlara karşı olmaya başladılar. Orada toplumsal bir şiddet meydana gelmekte. Hayatımda hiç görmeyi beklemediğim bir olay da popülist cumhurbaşkanı Donald Trump’ın seçilmesi idi. Kendisi de savaş enstitülerine önem verdi. Bu bir tehdit idi. 2024 yılında insanlar kimin başkan olarak seçileceğini bekliyorlar. Bu global tehditlerin farklı ülkelerde gerçek hayatlara yansımalarını görmekteyiz. Biraz geri adım atmalı. Yeni politik tehditler karşından neler yapmamız gerektiğini düşünmeliyiz. Liberalizm giderek daha da karanlığa gidiyor. Bu dünyanın farklı yerinde farklı şekilde yorumlanabilir, sadece ekonomik bir tanımla sınırlı olmamalı. Tüm kesimlerin haklarını savunacak bir görüş olmalı. Bireysel haklara önem veren devlet eliyle uygulanabilir.  Klasik ekonomik liberalizm evriminin neo-liberalizm olarak gelişmesinden kaynaklanıyor. Neo liberalizm aslında kapitalizmle aynı şey değil.”.

KÜRESELLEŞMEDEN GÖÇMEN KARŞITLIĞINA
Küreselleşmenin yarattığı dezavantajları anlatan Fukuyama “Bu daha az vasıflı işçilerin daha da yoksullaşmasına, Asya’da daha ucuz işçiliğin yaygınlaşmasına neden oldu. Soldaki problemler ise ekonomik eşitsizliğe ve tutarsızlığa neo libarel politikalara karşı bir yanıt olarak ortaya çıktı. Bence liberalizmle benzer bir politika olabilir. Bireysel anlamda adaleti sağlayan liberalizm aile, toplumsal cinsiyet, ırk gibi alanlarda sosyal adaleti sağlayamaz oldu. Sosyal adaletsizliği tartışacak yeterli ortamlar sağlanamadı bundan dolayı üniversitelerde, kültürel enstitülerde demokratik dünyayı yansıtmayan durumlar meydana geldi. 2008 ve 2010’da ortaya çıkan krizlerden dolayı global ekonomi artık insanların ilgisini çekmez oldu ve pek çok farklı toplumda oligarklar ortaya çıktı. Bundan dolayı sıradan çalışanlar ve mahalleler sivrilmeye neden oldu. Orta sınıf ekonomik bir gerileme yaşadı. Bu kültürel bir saldırıyı da beraberinde getirdi. Bunun sonucunda farklı toplumlardan gelen göçmenleri kendilerine bir tehdit olarak görmeye başladılar. Normalde olağan bir şekilde karşılanan göçmenlere bir karşı duruş geliştirildi. Kent ve kırdakiler de karşı karşıya kalmaya başladı. Bunlar da popülist ve otoriteyren liderlerin ortaya çıkardığı bir durum oldu. Büyükşehir’de yaşayan insanlar liberalleri, kırsal kesimlerde yaşayan insanlar ise popülist liderleri desteklemeye başladılar. Bu kültürler arasında bir çatışmaya benzedi. Macaristan’da, Türkiye’de ve Rusya’da topluluklara baktığınızda durum çok farklı değil.” diye konuştu.

‘SOSYAL ALAN YERİNE SOSYAL MEDYA’
Teknolojinin etkisini global olarak politika üzerindeki etkilerini de değinen Fukuyama  “2013 yılında, Google, Twitter, Facebook gibi platformların etkisini çok daha fazla hissetmeye başladık ve sosyal medya platformlarında pek çok kritik platform var. Pek çok büyük şirket demokratik değerlerin ne kadar fazla dile getirildiğine dikkat etmiyor. Tabanda aldıkları tıklanmalara ve içeriklere bakıyorlar. Casusluk teorilerine daha fazla baktılar ve orada paylaşan bilgilerin kalitesine dikkat çekmediler.  Bu durumda karşıtlar birbirilerine geleneksel sosyal alan yerine sosyal medyadan örgütlenmeye başladılar. Saniyeler içinde bir olayı tüm dünyaya yaymaya başladılar. Daha önceki çağların gibi medyası gibi işlemiyordu. Amerika’da aşırı kutuplaşma meydana geldi solda ve sağda insanlar farklı şeylere inanıyorlar. Sağdakilerin aşıların iyi olduğuna inanıyor, 2022 seçimlerinin çalındığına inanıyor. Soldakiler ise tam tersine inanıyor ve farklı kaynakları var bu çok büyük bir problem. Güzel bir çözümü de yok. Sosyal medyanın kendini düzenlemesi çok önemli çünkü sadece Amerika için değil önemli bir konu. Facebook’ta içeriklerin yüzde 80’inin belirli bir bütçesinin Amerika bütçesine ait olduğunu biliyoruz. Dünyanın kalan kısmında bu içerik için ayrılan bütçe, sadece yüzde 20’lik bir paydan ibaret o nedenle hükümetler bununla çok ilgilenmiyor çünkü yeterli kapasiteleri yok ve buradaki bilgilerin iyi politik kararlar vermek üzere yeterli bir temelde olmadığını biliyorlar.” dedi.

‘TÜRKİYE İÇİN BİR ŞANS VAR’
Türkiye'ye dair de değerlendirmelerde bulunan Fukuyama şunları söyledi:

“Daha demokratik ve liberal toplum için gerekli adımlar da şu an için atılmıyor. Global trendde otoriteryen hükümetler nezdinde Türkiye artık lider örneklerden biri. Popülist milliyetçiliğin son on yıllarda yükseldiğini görüyoruz ve bir trajedi meydana geldi. Çünkü, 70’li yıllarda demokratikleşmenin üçüncü dalgasına maruz kaldı. Türkiye asgari bir yönetimden sonra demokrasiye dönmüştü ve makul bir şekilde 2000’li yılların başında demokratik sonuçlar da elde edildi ancak demokratik gerilemenin lideri AK Parti oldu ve laik Cumhuriyete karşı bir tehdit çıkmaya başladı. Sayın Erdoğan modern popülizmin örneği olarak ortaya çıkıyor bir diktatörlük olarak da bazı yerlerde dillendiriliyor. Politik tabanı somutlaştırmak ve mevcut lideri gerekçelendirmek için liberal demokraside giderek ilerleyen bir gerileme var. Liberal demokrasi bu bileşenleri hem liberal hem demokratik kısımdan alıyor. Liberal kısımda hukukun üstünlüğü söz konusu anayasal kontroller yapılıyor. Demokratik kısım ise seçimlerden oluşuyor. Liderler burada insanlara hesap veriyorlar. Türkiye'nin demokrasisini yenilemesinin yeni bir modeli karşımızda. Çünkü bir kaç ay içerisinde seçimleriniz var. Türkiye'de demokrasinin yenilenmesi ve daha güzel temellere oturtulması adına bir şans var. Muhalefetin seçimleri kazanması umudu var. Demokrasinin yeniden inşa edilmesi önemli. Demokrasiye yeniden geçişin sağlanması önemli.”