GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Sağlık
1 Ekim 2023 Pazar 09:38

Eczacı Odası Başkanı, aşı sıkıntısından yakındı: Herkes grip aşısı olmak zorunda değil!

85 milyon nüfuslu ülkemize 5 milyon civarı grip aşısı geldiğini, bunun öncelikli olarak risk grubunda yer alan yurttaşlara ve 65 yaş üstü kesime uygulandığını belirten İzmir Eczacı Odası Başkanı Tuncay Sayılkan, “Çocuklar, gençler, orta yaşlılar, grip olur, bir süre sonra geçer. Risk grupları ve 65 yaş üstü için aynı şey geçerli değil. Fakat nedense her yıl, grip aşısına anormal bir talep oluyor. Herkes grip aşısı olmak zorunda değil” açıklamasında bulundu

EGEDESONSÖZ – İzmir Eczacı Odası Başkanı Tuncay Sayılkan, SONSÖZ TV’de Gazeteci yazar Muhittin Akbel’in sorularını yanıtladı. Geçtiğimiz hafta sonunda yapılan Oda’nın genel kurulunda en yakın rakibine 300 oy fark atarak, 696 oyla yeniden başkan seçilen Sayılkan, hem kongre sürecini, hem de ilaç piyasasındaki son gelişmeleri değerlendirdi.

BİR İŞİN SORUMLULUĞUNU ALDIĞINDA MIŞ GİBİ YAPMAYACAKSIN
Üst üste 11. kez seçim kazanan Başkan Tuncay Sayılkan, bu güvenin altında yatan gerçekleri şu sözlerle dile getirdi:

“Demokrasi önemli ve güzeldir. Cumhuriyetimizin 100. Yılında böylesinde önemli bir meslek kuruluşunda  böylesine seçim süreci geçirmek muazzam bir şey. Geçmişte karalama düzeyinde seçimler olmuştu. Bu sefer böyle bir şey olmadı. Bir gün önce genel kurul yaptık, ilk defa çarşaf listeyle seçim yaptık. 52 ismi, 26 asil 26 yedeği elle yazmak zor iştir. Üyelerimiz, büyük bir özveriyle seçime katıldı ve demokrasi şölenine katkı koydu. İzmir eczacıları beni seçmese de gönül rahatlığıyla giderdim. Üyelerimizle aramızda gönül bağı oluştu. Muhalif arkadaşların kullandığı bir argüman vardı; 20 yıllık başkan olmamı gündeme taşımaya çalıştılar. Bir üyemiz söylemişti bana, seninki bir adanmışlık başkanım, demişti. Ben öğretmen anne ve babanın çocuğuyum. Bir işi aldığında işi hakkıyla yapacaksın ‘mış’ gibi yapmayacaksın, diye öğrettiler bana. Bugün bana telefon açıp ulaşamayan bir kişi çıkmaz. Üyelerimiz acılarını da paylaşıyorum, ortak oluyorum, mutluluklarına da… Kibirden uzak olmak zorundasınız. Benim görev sürem dışında eleştirebileceğiniz bir şey söyleyin, dedim genel kurulda. İzmir, muhalif bir kent; ülkeye nasıl bakıyorsa İzmirli eczacılar da öyle bakıyor. Ekonomik sorunlar varken, sabrı zorlanırken, muhalifler üstüne gelirken, eczacılar 20 yıllık başkana hala oy veriyorsa, orada hakkını teslim etmeniz gerekir. Meslekte tecrübeli biri olarak, doğru söylemler ve doğru projelerle çıkmak lazım, samimi olmak lazım.”

ECZACI ODASI NEREDEN NEREYE GELDİ?
20 yılda İzmir Eczacı Odası’nda yaşanan gelişmeleri, yaptığı icraatları anlatan Başkan Sayılkan, “2002 yılında ben Oda’da genel sekreterdim.  O zamanki başkanımız milletvekili adayı olunca, affını istedi, biz gençler kaldık. 1993 yılında oda binası alınmış iyi bir iş yapılmış. Yerimizi değiştirmek istiyoruz ama merkezde, eğitim salonları, otoparkı, lokali de olan geniş bir bina bulmak zor. Fiyatlar da anormal arttı. Göreve geldiğimde kasamız eksi 141 bin liraydı, bugün artı 15 milyon lira. Maaşları ödeyemiyorduk. Bazı arkadaşlarımızın kafilikleriyle, kredileriyle hepsi ödendi. Elimizdeki parayı doğru kullanmak durumundayız. Uygun bir yer arıyoruz.  20 yıl önce Buca Gölet’in dibinde bir yer alınmış ancak proje ilerleyememiş. Para yetişmemiş çünkü. Eczacılar Birliği’nin katkılarıyla oradaki tesisi işler hale getirdik. Kira gelirimiz var. Elimizdeki parayı doğru harcadığımız için kasamızda bu kadar para var. Bugün Türkiye’deki Eczacılık Fakültelerinin sayısı 63 olmuş. İzmir’de iki fakülte var. Zorunlu stajı var öğrencilerin. Stajyerlere asgari ücretin birbuçuk katı ödeme koşulu, eczacılarımıza ağır geliyor. Buna farklı bir yöntem bulmak gerekiyor. Mesela süre kısaltılabilir” dedi.

İKİNCİ EMEKLİLİK PROJESİNİ HAYATA GEÇİRECEĞİZ
Genel kurulda, emekliye ayrılacak eczacılara ikinci emeklilik vaadinde bulunduğunu hatırlatan Başkan Sayılkan, bu konuya şu sözlerle açıklık getirdi:

“Bir eczacı büyüğümüz mesleği bırakıyorum dediğinde, eczacı kimliğini hiç kullanmamak koşuluyla, aldığı maaşa ilaveten bir emekli maaşı da biz verelim, dedik. Bunun kaynağını nasıl sağlayacağız? Mesleğe devam eden meslektaşlar 500 lira civarında para veriyorlar, yıllık… Bu rakamı artıracağız. Senede bir kere bu parayı vereceğiz, yardım sandığında toplayacağız. Oradan emekli meslektaşlarımıza, bir maaş daha vereceğiz. Şu an 7500 lira maaşla geçinen emekli eczacıya  hadi kapat da gençler açsın diyemezsiniz. Bir katkıda bulunup teşvik etmek lazım. İkinci emekliliği yıllar önce de anlattık, kongrede konu bireysel emekliliğe dönüştü. Bizim uygulayacağımız model, OYAK modelidir. Böylece belli yaştaki meslektaşlarımız meslekten çekilirken, genç meslektaşlara yer açmış olacağız.”

BAŞKAN FAYDALI İŞLER YAPIYORSA, 11. KEZ DE SEÇİLEBİLİR
Oda başkanlarının iki, üç dönem sonra bırakması gerektiği söylemlerine de değinen Tuncay Sayılkan, “Başkan faydalı işler yapıyorsa, benim gibi 11. Kez de seçilebilir” dedi ve şunları ekledi:

“Burada başkan değil, yönetim kurulu seçiyoruz. Bir başkan adayı ekibin lideridir. Bu haksızlığı da yapmamak lazım; ekibin diğer isimlerine baktığınızda çok önemli işler yapan insanlar var. Onlara haksızlık olur. Bir hata yapıyoruz hep başkana kilitleniyoruz; 2-3 dönem sonra gitmeli diyoruz. İş yaptığı sürece, enerjisini kaybetmediği sürece görev süresinin uzunluğunun bir sıkıntısı olmaz. Prensip olarak doğru ama böyle bir prosedüre gerek yok. Eğer ekimiz sizden memnunsa, eczacı da sizi her defasında oy oranınızı artırarak seçiyorsa, burada sorgulanması gerekir. 11 dönem üst üste büyük bir seçim kazanan bir oda olduğunu düşünmüyorum. Ben bir siyasi parti üyesiyim, ama bugüne kadar hiçbir yere gidip ben oda başkanıyım beni şuraya getirin talebim olmadı. Ülkenin her yerinden aradılar sanki ilk defa seçilmişiz gibi telefonlarım susmuyor. Her yerden güzel mesajlar alıyorum.”

Tuncay Sayılkan, bu dönemin sonunda tekrar başkan olacak mısınız, sorusuna şu yanıtı verdi:

“Eczacılar Birliğinde ilk defa göreve gelen yeni bir ekip var. İzmir’deki projelerin hayata geçirilmesi için Birlik’te görev almam gerektiğini düşünüyorum. İzmir Oda Başkanlığına aday olmayı düşünmüyorum.”

ECZACILIK ÖĞRENCİLERİNE BURS VERİYORUZ
Başkan Tuncay Sayılkan, Oda olarak İzmir’deki iki fakültede öğrenim gören ihtiyaç sahibi ihtiyaç sahibi eczacılık öğrencilerine burs verdikleri anlattı:

“2003’te yaptığımız genel kurulda o dönemin fakülte dekanı Erçin Erciyas hocamın önerisiydi burs verme işi. Herkees 5 lira, 10 lira versin, bir fon oluşturulsun, bunu da öğrencilere burs olarak verelim, demişti. Şimdi 75 lira yaptık o ödemeyi ve İzmir’de 3 bine yakın üye her yıl burs fonu için para veriyor. Sonrasında fakültemizin bize bildirdiği listeye göre hareket ediyoruz. Aylık 450’şer lira yatırıyoruz.  Katip Çelebi Üniversitesi de işin içine girdi, elimizdeki burs ikiye bölündü. Her yıl, burs miktarının üstüne ilave yapıyoruz. Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesine bir derslik yapmıştık zamanında. O bizim için bir madalya.”

İLACIN BULUNMAMA RİSKİNİ ORTADAN KALDIRMAK İÇİN…
Temmuz ayında ilaç fiyatlarında euro kurunda yapılan düzenlemeyle kurun 14 lira olarak açıklamasının, bulunmayan ilaçların temini konusunda bir fayda sağlamadığını belirten Başkan Tuncay Sayılkan, ilaç bulamama riskini ortadan kaldıracak formülünü anlattı:

“İthal ilaçlarda hala sıkıntı var. Bizim euro işinden çıkmamız lazım. 2004’te kararnamenin içine yerleştirmişler, artmadığı için bugüne kadar sorun olmamış enflasyon… Fakat bugün yüzde 100’ün üzerinde seyrettiği  süreçte euroyla ilaç sorununu çözemeyiz. Ne olmalı Euro dışında? Türkiye’deki enflasyon oranıyla bağlantılı bir sisteme geçmemiz lazım. 90’lı yılların başında eczaneyi açtığımda ilaca her ay zam geliyordu; enflasyon yüzde 8 açıklanmış ona göre… İlaç gibi hayati öneme sahip bir unsurda garip bir şekilde euro kuruyla devam ediyoruz. Eurodan bağımsız enflasyonu baz alan ayda,  üç ayda bir dilimlere geçildiğinde ilacın bulunmama gibi bir sıkıntı olmaz. Euro kuru 14 lira. Gerçeği ise 29 lira. Eğer 29 lirayı baz alırsak, en basit ağrı kesici hapların fiyatı, iki kat artar. Vatandaş ne parayla alabilir, ne de SGK ile. Bu ülke için benzin ne kadar önemliyse, ilaç da o kadar önemli. Her akşam neredeyse farklı fiyattan benzin alıyoruz ama benzine ulaşıyoruz. Eğer ilacın bedeli bu değilse, siz bunu aşağı baskılayarak, 100 liralık ilacı ben 50 liraya alırım derseniz o ilacı bulamazsınız. Bulunmayan ilaç, kıymetli bir ilaçtır. Bu nedenle ilaç fiyatları da akaryakıt fiyatları gibi belli zamanda belli oranda artmalı ki, ilaç bulamamak gibi bir sıkıntı çekmeyelim. Bir ailenin bir ferdine bir ilaç lazımsa o aile için dünyanın en önemli şeyi o ilacın bulunmasıdır.”

HERKES GRİP AŞISI OLMAK ZORUNDA DEĞİL
85 milyon nüfusa sahip ülkemize 5-6 milyon kadar grip aşısı geldiğini hatırlatan İzmir Eczacı Odası Başkanı Tuncay Sayılkan, herkesin grip aşısı yaptırmak zorunda olmadığını söyledi:

“Grip aşısı meselesi, gerçekten önemli bir meseledir. SGK, risk gruplarında ya da 65 yaş üstünü ödüyor, aile hekimi yazabiliyor ama ilaç yok. Birer, ikişer, üçer tane aşı bulmaya çalışıyoruz. Yoğun bir talep var. Her sene aşı vurduran 65 yaş üstü kronik hastalığı olan var. Örneğin 100 kişiyse, daha 25’ine aşı yapılabildi. Devletin ödemediği üçüncü aşı var, onu parayla satabilirsiniz, diyorlar o da yok! O aşının hangi koşullarla verileceği hakkında bir bilgi yok. Şu anda karanlıkta el yordamıyla yolumuzu bulmaya çalışıyoruz. Sağlık bakanlığından aşıların verilme koşulları şudur şeklinde bir açıklama yapılmıyor. 85 milyon ülkeye 5-6 milyonluk grip aşısı geliyor, her ülkeye o oranda veriliyor zaten Gencecik insanlar, çocuklar, aşı olmak zorunda değil. Grip olurlarsa da, bağışıklık kazanmış olurlar.  Grip oluyoruz geçiyor ama yaşlı ve kronik hastalarında sonu sıkıntılı bir yere gidebilir diye bu insanların desteğe ihtiyacı var. O yüzden risk gruplarında yer alanlar, 65 yaş üstü insanlarımız öncelikli olarak aşılanıyor.”