GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Güncel
10 Haziran 2021 Perşembe 10:09

Deniz Komisyonu Başkanı Hakan Barçın: Zehir gemisini ancak kamuoyu durdurur

İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi'nde yeni kurulan Deniz ve Kıyı Alanları Komisyonu Başkanı Hakan Barçın, "Aliağa'da öyle büyük bir kirlilik var ki, cüruflar Foça ormanlarına dökülüyor mesela. Nea Sao Paulo adlı Brezilya Donanması'na ait asbestli geminin insanımızın sağlığına kast etmesine, doğayı, suyumuzu, toprağımızı pervasızca kirletmesine izin vermeyeceğiz. Tüm gücümüzle kamuoyu oluşturup o gemiyi engellemeye çalışacağız" dedi

Muhittin AKBEL / EGEDESONSÖZ - Foça Belediyesi ve İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi'nin CHP'li üyesi  Hakan Barçın'ın verdiği önergeyle, Deniz ve Kıyı Alanları Komisyonu Kuruldu. 9 kişiden oluşan komisyona başkanlık yapan Hakan Barçın, Brezilya Donanması'na ait, asbest yüklü, nükleer denemelerde kullanılmış Nea Sao Paulo adlı uçak gemisinin Aliağa'ya getirilmemesi için kamuoyu oluşturmayı, en büyük öncelik olarak gördüklerini söyledi. Komisyon olarak, bu konuda yoğun bir çalışma içinde olacaklarını anlatan Barçın, "Nea Sao Paulo gemisinin asbestiyle, nükleer atıklarıyla, kanser yapıcı zehirleriyle insanımızın sağlığıyla oynamasına, doğamızı, suyumuzu, toprağımızı pervasızca kirletmesine izin vermeyeceğiz. O gemiyi ancak kamuoyu durdurabilir. Biz de bu çevre hareketinde kamuoyu oluşturmak için çaba harcayağğız" açıklamasında bulundu.

TERMİK SANTRAL CÜRUFLARI FOÇA ORMANLARINA DÖKÜLÜYOR

İzmir Büyükşehir Belediyesi Meclis Başkanlığı'na, beş üyenin imzasıyla "Aliağa gemi söküm tesislerinden birinde sökülmek üzere 1960 yapımı 32 bin 800 ton ağırlığında, 265 metre uzunluğunda Brezilya donanmasına ait Nea Sao Paulo uçak gemisi geliyor. 600 ton asbest, binlerce ton toksik zehirli madde içeren bu geminin çok özel koşullarda geri dönüştürülmesi gerçeği ile hareketle; Büyükşehir belediyesinin tüm boyutları ile bu konuyu ilgili kuruluşlarla incelemesini gerekli araştırmaları yapmasını ve kamuoyunu bilgilendirmesi istiyoruz" şeklinde bir önerge veren Hakan Barçın, "2009 yılından beri çevre hareketinin içindeyim. En büyük tehlike, en büyük tehdit olarak Aliağa bölgesini görüyorum. Termik santral cürufları, bizim Foça ormanlarına dökülüyor. Gölyüzü mevkide bir vadiye, cüruf deposu haline getirildi. Gemi söküm, çevreyi kirletme hareketinin bir parçası. Biz yaşamı savunuyoruz" dedi. Aliağa'da gemilerin oksijen kaynağıyla, vahşi yöntemle yapıldığına dikkat çeken Barçın, şu değerlendirmelerde bulundu:

KENDİ GEMİMİZ OLSA BELKİ SİNEYE ÇEKERDİK, AMA...

"Gemi sökümde çalışan insanlarımız, asbestin yol açtığı tehlikelere maruz kalıyor. İşçi sağlığı güvenliği kurallarına uyulmadığını görüyoruz. Hem insanımızın sağlığını tehlikeye atıyorlar, hem de doğayı, suyu, havayı, toprağı pervasızca kirletiyorlar. Kendi gemimiz olsa, belki sineye çekerdik ama o tehlike yüklü gemi, ta Brezilya'dan geliyor. Vahşi söküm yapan dört ülkeden biriyiz; diğerleri Bangladeş, Pakistan ve Hindistan. Aliağa'nın kendi kirliliği kendine yetiyor. Zaten kapasitesini çoktan aşmış durumda. Bir de dışarıdan söküm için gemi ithal ediyorlar. Biz buna karşıyız. Deniz ve Kıyı Alanları Komisyonu olarak bu konuyla da mücadele edeceğiz. Geminin gelmemesi için resmi bir gücümüz olmayabilir ama kamuoyu oluşturarak, pekala engelleyebiliriz. Biz de bunu yapmaya çalışacağız. Bizde 22 gemi söküm tesisinden 8'i, AB'den onaylı. Bizim dışımızdaki tüm onaylı gemi söküm tesislerinde gemiler, havuzun içine alınıyor, çok iyi bir korumayla, etrafa zehir saçmadan sökülüyor. Bizdeyse havuz yok. Geminin büyük kısmı denizde kalıyor. Bu durumda AB'nin bizim tesislerimize verdiği lisansı da sorgulamak lazım. Nasıl oluyor da vahşi söküm yaptığı halde bizim tesisler bu belgeyi alabiliyor?"

İZMİR'İN 30 İLÇESİNDEN 18'İNİN DENİZLE BAĞLANTISI VAR

Deniz ve Kıyı Alanları Komisyonu'na başkanlık etmekten onur duyduğunu belirten Hakan Barçın, "Komisyona ilk havale ettiğimiz konu, Nea Sao Paulo gemisi oldu" dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

"İzmir'in 30 ilçesinden 18'inin denizle bağlantısı var. Böyle bir komisyona ihtiyaç vardı. Önergemiz kabul edildi; Deniz ve Kıyı Alanları Komisyonu kuruldu. 660 kilometre uzunluğunda sahilimiz var. Bu durumun bir birim tarafından izlenmesi, hatta daire başkanlığı kurulması gerekirdi. Biz en azından bu komisyonla mücadelemizi vereceğiz. Dağınık olan yapıyı bir araya getirmek istiyoruz. Tarım ve Orman Bakanlığı'ndan tutun, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na, Sahil Güvenlik, Belediye, Büyükşehir, hatta muhtarlar bile denizde söz sahibi. O kadar çok yetkili var ama Denizcilik Bakanlığı yok. Yanlışlık burada başlıyor. Denizcilik, genel müdürlük seviyesinde kalmış. Denizin kendine ait bir dili vardır. Çok çeşitli sorunları da var. Kirlilik, aşırı avlanma, deniz hayvanlarının popülasyonu, deniz turizmi gibi. Sahil Güvenlik, bu işlere ne kadar zaman ayırabilir ki. Sahil Güvenliğin öncelikli işi, insan kaçakçılığıyla mücadele etmek."