GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Politika
6 Temmuz 2020 Pazartesi 17:32

CHP’li Sındır’dan ‘atama’ eleştirilerine yanıt: KHK’lılar zıkkımın kökünü mü yesin?

Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, Büyükşehir şirketlerine yapılan atamalar üzerinden Cumhur İttifakı kanadından yapılan eleştirilere “Onların bu kent halkına, bilimsel bilgi anlamında yaratıcılık anlamında verecekleri çok şey var. Açlıktan mı ölsün bu insanlar? KHK’lılar, Barış Akademisyenleri zıkkımın kökünü mü yesin? Kendi gibi olmayan kim varsa, kendisi gibi düşünmeyen kim varsa yok sayan, terörist olarak gören bir anlayış var. Bunun üzerinden siyaset yapılması insanlık dışı bir yaklaşımdır” dedi.

EGEDESONSÖZ- CHP İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, SonSöz TV’de gazeteci Fatih Yapar’ın sorularını yanıtladı.

BAKAN KOCA’YA ‘NOVİ PAZAR’ TEŞEKKÜRÜ
Osmanlı'nın son kalesi olarak bilinen Sırbistan'ın Novi Pazar ve Tutin kentleri, koronavirüs salgını nedeniyle oldukça zor günler geçirdiğini duymalarının ardından harekete geçtiğini söyleyen Sındır, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile görüşmesinin ardından harekete geçildiğini ve iki gün içerisinde yardımların Sırbıstan’a gönderildiğini söyledi. Sındır, “Dünyadaki tüm ülkeler, topluluklar eşit şartlarda değil. Örneğin, sağlıksız su nedeniyle milyara yakın ölüm var. Avrupa’da özellikle Balkanlarda sorun kendini gösteriyor. Srıbistan’ın genelinde var. Novi Pazar ile ilgili olarak İzmir’de bulunan Rumeli-Balkan derneklerinden “Novi Pazar’da insanlar sokakta ölüyor” diye bilgi geldi. Sayın Koca’ya mektup yazdım. Bölgeye yardım ihtiyacı olduğunu belirttim. Kısa süre içerisinde Bakan Yardımcısı ile görüştüm ve hemen Bakan Koca ile beni telefonla görüştürdüler. Sayın Bakan ‘elimizden geleni yapacağız’ dedi. İki gün sonra yardım uçağı gönderilmiş. Yazdığım ihtiyaç listesi olduğu gibi gönderilmiş. Bakan Koca’ya teşekkür ediyorum. Bu tabii ki hepimizin görevi… Sağlık önce insan anlayışı ile yürütülmeli. Oradaki Boşnak ve Müslüman Türk kardeşlerimizi değil. Orada yaşayan insanlar adına insanlık adına harekete geçtim” dedi.

BARO DEĞİŞİKLİĞİ TEPKİSİ: MAHKEMEYE RENGİ BELLİ AVUKATLA GİDERSEN 1-0 ÖNE GEÇERSİN
AK Parti ve MHP’nin baroların yapısında yapılacak değişiklikler ilgili hazırladığı kanun teklifini eleştiren Sındır, “2011 Referandumu’nda Anayasa Mahkemesi ve HSYK’nın yapısı değiştirilmişti. Referandumda yargı özgürleşiyor denirken tam tersine vesayet altına sokuldu. Hakimler ve savcıların Cumhurbaşkanı’nın atadığı kişiler olması ve kurum üyeleri ağırlıklı olarak iktidarın baskısı altında olması sebebiyle bağımsızlığını yitirdi. Baskı sistemin tamamını esir aldı. Kanunlarla hareket eden, siyasi iradeyi düşünmeden, korkusuz hareket eden savcıları bir kenara koyuyorum.  Avukatların üst kuruluşu barodur. Barolarda değişiklik üç büyük ili etkileyecek olan çoklu baro getirilebilecek. Bu kabul edilemez. Buna Çoklu baro değil, siyasallaştırılmış baro demek lazım. 127 bin 691 avukat kayıtlı. 78 bini İstanbul, Ankara ve İzmir, Antalya’da… İzmir’de 9 bin civarı avukat var. Gerisi yüzde 39’unu teşkil ediliyor. Hiçbir baronun görüşü alınmamış. 80 baronun tamamı ‘değişikliğe karşıyız’ diyor. Baro’nun yargı ile ilgisi yok. İki baro çift başlılık demektir. Üniter devlette teklik esastır. Bu yasa üniter devlet anlayışına aykırı bir durum. 2 bin üyenin talebi ile ikinci bir baro kurulacak. 50 bin üye var diyelim. Sadece İstanbul’dan 20-30 baro çıkar. Hangi ihtiyaçtan? Ne var Barolarla ilgili? Tamamı demokratik seçimlerle seçilmiş yapılar bunlar. İktidar partisinin milletvekilleri ‘bu baro beni temsil etmiyor’ diyor. Bu baro seni temsil etmek zorunda mı? Baro başkanını yönetimi demokratik yolla seçiyor. Barolar siyasallaşıyor diyorlar. Baro işine baksın diyorlar. Barolar hukuksuzluk varsa demokrasiye, sosyal devlete, laikliğe ters düşen konu varsa sözünü ortaya koyar. Sen kimsin? Seni niye temsil etsin? Hangi 2 bin kişi yeni bir baro isteyecek? Hangi nedenle? Biz AK Partililer bir baro mu kuralım mı diyecekler? Şu etnik grubun, şu mezhebin, şu siyasal anlayışın barolarıyız deyip baro kurulacak. Bir ile iki vali atamak gibi… Örneğin, bir sorun yaşadın ve avukat tuttun. Vekalet alıyorsun. Zaten baskı altındaki hakim önüne aldığı dosyada karşı tarafın avukatı AK partili barodan. Sen gittin sosyal demokrat barodan vekalet aldın. Rengi belli avukatla belirliyorsun ve davalarda 1-0 öne geçiyorsun. Onu gören hakim o avukat üzerinden olumsuz karar vermekten kaçınır. Yargı bağımsızlığı böyle olmaz. Yargı bağımsızlığı eşit ve adil olmak zorundadır” dedi.

“ÇOKLU BARO FETÖ PROJESİYDİ, OLMADI”
Baro değişikliğine iktidar partisinden bazı vekillerin de karşı olduğunu belirten Sındır, “Mecliste hissediyoruz. Bu kanun teklifi veren, imza koyan, avukat olan vekillerin büyük kısmı bundan rahatsızlar. Ama ifade edemiyorlar. Çoklu baro yapısının sıkıntılı olacağını düşünüyorlar. Biz ne diyorsak hak veriyorlar çoğunluğu… Demokratik temsiliyet olması esastır.  5 bin delegeli yerde 4 delege, 40-50 üyesi olan yerde 4 delege olursa haksızlık olur. Burada yapılmak istenen TBB’yi olduğu gibi yargı sisteminde oldu kontrol almaktır. Yargı sistemine siyasi sisteme sokulması en büyük ihanettir. ‘Böl-paçala-dağıt-iktidar ol’ felsefesi ile hareket ediyorlar. Bu barolarla ilgili teklif referandum sürecinden gelen bir FETÖ projesiydi. Olmadı. FETÖ aktif mi bilemem… Onu devlet bilir. FETÖ’nün daha önce verdiği teklifin benzeri şimdi geliyor. Onlardan çok şey öğrenmişler diyelim. Bu FETÖ projesi değil saray talimatıdır. İmzası olan milletvekili arkadaşların kafasına göre hazırladığı bir şey değil. Memlekette ekonomi, sağlık, dış politika, eğitim konusunda tonla sorun var. Bunları bıraktık. Türkiye’ye fecaat getirecek kanun teklifi ile uğraşıyoruz. Bu Anayasa Mahkemesi’nden dönecektir diye inanıyorum. O denli bir yasa teklifi bu. Daha önce benzer teklifleri reddetmişti, yine dönecektir” dedi.

“İZMİR’E SÜREKLİ BASKI UYGULANIYOR”
Son dönemde İzmir’in “cami müzik” ve “İzmir parası tartışması” üzerinden hükümet nezdinde hedef aldığını ve belediyeler baskı kurulduğunu belirten Sındır, “İzmir belediyeleri mercek altında ve müfettişleri ile bütün faaliyetlerini engellemeye çalışıyorlar.  Sürekli baskı uygulanıyor” dedi.

“KHK’LILAR ZIKKIMIN KÖKÜNÜ MÜ YESİN?”
İzmir Büyükşehir Belediyesi’ndeki belediye şirketlerine yapılan atama ve istihdam tartışmalarına da değinen Sındır, “FETÖ ile mücadele kapsamında KHK’lara destek vermiştik. Ancak KHK’lar FETÖ dışındaki muhalif kesimler olan KESK’e de uygulandı ve çok sayıda insan işinden olduç Diğer yandan Barış Akademisyenleri sırf “barış” istedikleri için meslekten uzaklaştırıldı. Onların bu kent halkına, bilimsel bilgi anlamında yaratıcılık anlamında verecekleri çok şey var. Açlıktan mı ölsün bu insanlar? KHK’lılar, Barış Akademisyenleri zıkkımın kökünü mü yesin? Kendi gibi olmayan kim varsa, kendisi gibi düşünmeyen kim varsa yok sayan, terörist olarak gören bir anlayış var. Bunun üzerinden siyaset yapılması insanlık dışı bir yaklaşımdır İstihdam konusu ise çok zor bir konu… İşsizlik yüzde 14 civarında. Genç işsizlik yüzde 25 diliminde… Her 3 kişiden biri işsiz. Belediyelerimizde liyakat ön planda… Bana da gelenler oluyor. CV’lere referans olabileceğimi söyleyip CV Bank’a yollanmasını sağlıyorum. Onların tasarrufunda… Belediyeyi şikayet etmem, haklı görüyorum. Liyakatla işe alım yapılıyor ve bu doğrudur. Liyakatın olduğu belediye mi çalışanının ne yaptığını bilmeyen bir topluluk mu? Ekmek siyaset üstüdür. Sadece İYİ Partili Müsavat Bey baskı altında değil. Ben de baskı altındayım bununla ilgili” dedi.

KURULTAY DEĞERLENDİRMESİ: YERELİ KAZANDIK, SIRA GENELDE
Erken seçim ve CHP’deki kurultay sürecini değerlendiren Sındır, “ İktidar olan AKP ve onun genel başkanı seçimi alıp alamama üzerinden ‘erken seçime gidilir mi’ düşüncesi var. Kim iktidarı ele geçirecek onun talebidir diye bir tartışma var. Peki bu memleketin sorunlarını çözülecek mi? Kimin ve nasıl çözeceğini tartışmak lazım. Memleket almış başını gidiyor. Geminin kaptanı düşüncesinden önce bu gemiyi hangi kaptan götürür düşüncesi olmalı. Kurultay süreci için de böyle… Aday olan Sayın Atıcı’nın Genel Sekreterliğim döneminde çok yararlı çalışmaları oldu. Kendisinin partiye emeği olan, saygı duyduğum biri. Böyle bir talep baş üstüne tutulmalıdır. Partinin şu an genel başkan sorunu olduğunu düşünmüyorum. Genel başkanımızın Aytuğ Bey’in aday olmasından memnundur. Eğer ki cayarsa en çok Kılıçdaroğlu üzülür. Başka isimler de var. Sayın İlhan Cihaner’in de böyle bir düşüncesi var. Muharrem İnce’nin aday olacağını pek düşünmüyorum. Kılıçdaroğlu, demokrasi ve adalet kavramı üzerinden muhalefeti bir araya toparlamada öncü oldu. Yerel seçimlerde başarı grafiği kendisini gösterdi. Bu başarıyı genel seçimlere taşımalıyız. Mutlaka yoluna devam etmeli ve en doğru biçimde süreci yönetmelidir. Bir sekteye uğrama durumunda bütünleşen ittifaklar dağılma söz konusu olabilir ve bu Erdoğan’ı yine iktidar yapar. Süreci çok İYİ Parti ile bazı etkilerden kurtararak karşılıklı güven duygusu ile sürdürmek gerekir. Bunu ısrarla ve kararla sürdürmek gerek” dedi.

GENEL BAŞKAN GÖREV VERİRSE…
Kurultay ile birlikte yeni yönetimde görev alıp almayacağına dair açıklama yapan Sındır, “PM ve parti için görev beklentim yok. PM adaylığım daha önce de olmadı. Daha önce partide genel sekreterlik yapmış biri olarak partime katkı koyacağıma inanıyorum. Düşüncemin yönetim kararlarında faydalı olableceğini düşürsem PM’de olmak isterim. Kılıçdaroğlu ile görüşmedim ama kendisi ile görüşürsem görev verilmesi takdirde faydalı olabileceğimi söylerim. Tasarruf genel başkanımızındır” dedi.

TARIM BAKANINA SALVO: NE YAPSAK AZ DEDİ, İZMİR’E HİÇBİR ŞEY YAPMADI
Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli’nin İzmir ile ilgili sözlerine de değinin Sındır, “İzmir’e ne yapsak azdır’ dedi. Çünkü hiçbir şey yapmadılar. Ne yapsalar az gelir… Açıklayacakları paket İzmir halkına, çiftçisine umarım büyük katkı koyar. Son orman alanı ile ilgili kanunda sanayi alanlarının açılmasının önü alçılıyor. Tarım iyi gitmiyor. İyi gitse de alkışlasak” dedi.