GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Politika
26 Mayıs 2016 Perşembe 13:54

CHP'li eski parlamenterlerden Almanya'ya mektup!

110 Eski Parlamenter Almanya Parlamentosu’na mektup yazarak Ermeni Soykırımı iddiasıyla ilgili süreci detaylı anlatıp olası tanıma kararının Türk-Alman ilişkilerine de ciddi zarar vereceğini ve Türk halkının milli duygularını inciteceğini bildirdi.

Alman Parlamentosu'nun 2 Haziran'da sözde 'Ermeni Soykırımı Tasarısı'nı gündeme almasının öncesinde Türkiye’den Berlin’e mektup gitti.

CHP'li 110 Eski Parlamenter, parti genel merkezinden önce davranarak Almanya Parlamentosu’na mektup yazarak Ermeni Soykırımı iddiasıyla ilgili süreci detaylı anlatıp olası tanıma kararının Türk-Alman ilişkilerine de ciddi zarar vereceğini ve Türk halkının milli duygularını inciteceğini bildirdi.

İŞTE O MEKTUP

Alman Parlamentosunun sayın üyeleri,

Ermeni soykırımı iddiasıyla ilgili olarak Alman Parlamentosuna sunulan karar tasarısı hakkında aşağıdaki hususları bilginize sunuyoruz:

Türkler ve Ermeniler yüzyıllar boyunca barış ve uyum içinde yaşamışlardır. Çok sayıda Ermeni Osmanlı idaresinde önemli sorumluluklar üstlenmişlerdir. Bakanlık, milletvekilliği, büyükelçilik gibi görevlerde bulunmuşlardır.

Birinci Dünya Savaşında Çar II. Nikola’nın çağrısı üzerine, yaklaşık 150,000 Ermeni kökenli Osmanlı vatandaşı Türkiye’nin Doğu bölgelerini işgal eden Rus birliklerine katılmıştır.

Bu Ermeniler Türk ordusunun ikmal yollarına ve depolarına, köy ve kasabalara saldırarak kadınlar ve çocuklar da dahil olmak üzere çok sayıda Türkü öldürmüşlerdir.

1915 yılında Osmanlı Hükümeti, Doğu Cephesindeki komutanların talebi üzerine çatışma bölgelerine yaşayan Ermenileri İmparatorluğun güvenlikli bölgelerine nakletmeyi kararlaştırmıştır.

Bu dönemde çok sayıda Türk ve Ermeni hayatlarını kaybetmişlerdir. Türk devlet arşivlerine göre o dönemde 519,000 Türk hayatını kaybetmiştir. Bunların çoğu Ermeni silahlı gruplar tarafından öldürülmüştür.

Fransız gazeteci Jean Schliklin, 1922 yılında yayınladığı Angora isimli kitapta 100 Türk köyünün yakıldığını ve bu köylerde yaşayanların Ermeniler tarafından katledildiğini yazıyor. Ermenilerin kayıpları konusunda çeşitli tahminler var. Fransız yazar Pierre Loti, Fransız Dışişleri Bakanına yazdığı mektupta Ermeni iddialarının büyük ölçüde abartmalı olduğunu belirtiyor.

Birinci Dünya Savaşında Büyük Devletlerin Propaganda teşkilatları, özellikle İngiliz Propaganda Bakanlığı Wellington House, bu çatışmaları  Ermeni katliamı olarak yansıtmış ve Ermenilerin katliamının kurbanı olan Türklerden hiç söz etmemiştir.

Ermenistan’ın ilk Başbakanı ve Taşnak Partisinin lideri Ovannes Katzchaznouni, 1923 yılında yaptığı bir konuşmada o dönemdeki yanlışlıklardan Türkleri değil, kendi partisini sorumlu tutmuştur.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 9 Aralık 1948 tarihinde kabul ettiği Soykırım Suçu’nun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi soykırımın tarifini yapmakta ve soykırımla suçlanan kişilerin o suçun işlendiği ülkenin yetkili mahkemesinde veya akit tarafların yetkisini kabul ettikleri bir uluslararası ceza mahkemesinde yargılanabileceğini belirtmektedir.

Bu nedenle Ermeni iddiaları, bu konuda karar vermeğe yetkili olmayan Parlamentolar tarafından haklı bulunamaz.

İngiltere Dışişleri Bakanlığında Devlet Sekreteri olan Barones Meta Ramsay of Cartvale, 19 Nisan 1999’da Lortlar Kamarasında yaptığı bir konuşmada şunları söylemiştir: “…Osmanlı İmparatorluğu’nun o devirde kendi denetiminde olan Ermenilerin ortadan kaldırılması için karar verdiği yolunda  tartışmasız kabul edilebilecek delillerin bulunmaması nedeniyle İngiliz Hükümeti 1915-1916 olaylarını bir soykırım olarak kabul etmemektedir.”

Aralarında Bernard Lewis, Justin McCarthy, Stanford Show ve Dankwart Rustow’un da bulunduğu 69 Amerikalı bilim adamı, 19 Mayıs 1985’de New York Times ve Washington Post’ta yayınladıkları bir bildiride şu görüşleri, savunmuşlardır: “…Tarihçilerin saldırganlar ve masumlar arasındaki sorumluluğu kesin olarak saptayabilmelerinden ve Doğu Anadolu’daki halk içinde çok sayıda Hıristiyan ve Müslümanın ölümüne veya yer değiştirmelerine yol açan nedenleri belirlemelerinden önce ortaya çıkartılması gereken daha çok şey vardır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 17 Aralık 2013 tarihinde aldığı bir kararda İsviçre’yi,Türkiye İşçi Partisi Başkanı Doğu Perinçek’in Ermeni Halkına karşı soykırım yapılmadğını halkın içinde inkar ettiği gerekçesiyle mahkum etmek suretiyle konuşma özgürlüğünü ihlal etmiş olduğunu hükme bağlamıştır. Mahkeme tarihi açıdan mutlak biçimde belirlenmeyen meselelerde, özellikle soykırımın çok özel ve yüksek düzeyde kanıt gerektiren dar biçimde kanıtlanmış bir hukuki kavram olması nedeniyle  oybirliğinin sağlanmasının güç olduğuna hükmetmiştir. Mahkemenin üst kurulu da 15 Ekim 2015 tarihinde bu kararın özünü benimsemiştir.

Fransız Yüksek Mahkemesi de 8 Ocak 2016 tarihinde aldığı bir kararla Parlamentoların soykırım iddialarıyla ilgili hüküm vermeye yetkili olmadıklarını belirtmiştir.

Ermeni soykırım iddiaları, öyle anlaşılıyor ki, Birinci Dünya Savaşında Türklere karşı yaptıkları katliamın ve 1970’li ve 80’li yıllarda Ermeni Terör Örgütü ASALA’nın Türk diplomatlarını öldürmelerinin üzerini örtmeyi amaçlamaktadır. 1993 yılından beri Yukarı Karabağ’la beraber Azerbaycan topraklarının %20’sini işgal eden ve 1 milyon Azeri’yi göçe zorlayan, 25-26 Şubat 1992 tarihinde de Hocali’ye saldırarak aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 613 kişiyi katleden Ermeniler, 1915 olaylarıyla ilgili iddialarını sürekli olarak tekrarlayarak bu trajik olayları gözlerden saklamak istemektedirler.

Tarihi olaylar bugünün amaçları için kullanılmamalı ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13 Nisan 2005 tarihinde ingiltere Parlamentosuna gönderdiği mektupta belirttiği gibi, tarih tarihçilere bırakılmalıdır.

Yukarıda belirtilen olayların ve hukuki delillerin ışığında, Alman Parlamentosunun 1915 olayları hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesiyle Fransız Yüksek Mahkemesinin kararlarını gözardı edecek bir hüküm vermekten kaçınmasını bekliyoruz. Böyle bir karar Türk-Alman ilişkilerine de ciddi zarar verecek ve Türk halkının milli duygularını incitecektir.