GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Güncel
4 Eylül 2018 Salı 15:52

Çevre Mühendisleri’nden ürküten Foça yorumu: Kirlilik kalıcıdır!

Çevre Mühendisleri odası İzmir şube başkanı Helil İnay Kınay, Foça’da yaşanan çevre felaketi ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Kınay, “Deniz ortamında yayılan kirlilik kalıcı kirliliktir” dedi.

EGEDESONSÖZ-Türk Mühendisler ve Mimarlar Odası Birliği(TMMOB) Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Helil İnay Kınay,Sonsöz TV’de yayınlanan ‘Günaydın Ege’ programına konuk oldu ve Aslı Eren’in sorularını yanıtladı.

Başkan Kınay, çevre kirliliği konusunda önemli açıklamalar yaparken; İzmir’de de sıkça karşılaşılan çevre problemlerine de değindi. Kınay’ın gündeminde Foça’da yaşanan petrol sızıntısı, Körfez Geçiş Projesi ve hava kirliliği vardı.

FOÇA YORUMU: DENİZDEKİ KİRLİLİK KALICIDIR
Geçtiğimiz günlerde Foça’da meydana gelen petrol sızıntısı kaynaklı kirliliği değerlendiren Kınay, “Foça’da geçtiğimiz günlerde bir deniz kazası yaşadık. Foçalılar güne petrol sızıntısı kaynaklı bir koku ile uyandılar. Kazayı bu koku sebebiyle fark ettiler. Süreci yakından takip ediyoruz. İlgili kurumlar ile de sürekli iletişim halindeyiz. Kentimizde bu tarz kaza riskleri ile sürekli karşı karşıyayız. Bu tarz kazaların olması halinde çevreye verdiği zararların geri dönüşü olmuyor. Diğer kuruluşlar ile birlikte bu zararı en aza indirmek için çabalıyoruz. Şu anda da orada kirlilik temizleme çalışmaları devam etmektedir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İl Müdürlüğü koordinasyonunda, valiliğe bağlı diğer kurum kuruluşlar ile birlikte çalışmalarımız devam ediyor. Ancak bu çalışmalarımız biraz zaman alacaktır. Deniz ortamında yayılan kirlilik kalıcı kirliliktir.

Deniz trafiğinin nasıl ilerleyeceği, olası kazalar ile ilgili alınan önlemleri düzenleyen mevzuatlar vardır. Ama biz özellikle Aliağa’da bulunan tesisler sebebi ile bu mevzuatlarla ilgili olumsuz uygulamalara tanık oluyoruz. Mevzuatlar olduğu halde denizlerde gemilerimiz bulunduğu süreçte bu ve bunun gibi kazalara her zaman hazırlıklı olmalı ve gerekli önlemleri almalıyız. Ancak uygulamalara baktığımızda acil müdahale yöntemlerinin, önlemlerinin yeterli olmadığını görüyoruz. Bunlar mevzuat ve yönetmeliklerde mevcut fakat pratikte henüz uygulamaya geçilmemiştir. Kazalar başımıza geldikçe de bu tarz durumlara karşı hazırlıklı olmadığımızı görüyoruz.  Bunlar olmasına rağmen bu tarz kazalar ile her zaman karşılaşabiliriz. Yasalar ve idareler ile ilgili çalışmalar denetim, izleme ve kontrol mekanizmalarından geçer. Gemiler ile ilgili kazalarda gemi sahibinden liman başkanlığına kadar tüm aktörler kazadan sorumludur. Bu yüzden gerekli kontrol ve denetimler bu zincir göz önüne alınarak yapılmalıdır. Çevre her anlamda önemlidir. İçtiğimiz suda, bastığımız toprakta, nefes aldığımız kentleşme sürecinde çevresel risk ve faktörleri dikkate almamız gerekmektedir. Böyle kazalar içtiğimiz sudan yediğimiz yemeğe kadar bizi etkileyebiliyor. Bu denetim aşamalarının herhangi birisinde bir eksiklik olması diğerlerini de etkileyerek, bu tarz kazalara sebep olabiliyor. Ülkemizin bu konuda karnesi olarak iyi değildir” diye konuştu.

KÖRFEZ GEÇİŞ PROJESİ’NİN DOĞRU BİR PROJE OLMADIĞINI DÜŞÜNÜYORUZ!
Kınay, İzmir’de hükümet tarafından yapılması planlanan Körfez Geçiş Projesi ile ilgili bilgilendirme yaptı. Kınay konu ile ilgili, “Körfez Geçiş Projesi ile ilgili iki boyut vardır. Biri yıllardır yüzülebilir körfez hayali ile karşısında durduğumuz İzmir körfezi, kokusundan muzdarip olduğumuz temiz körfez ile İzmir’de karşı karşıya kaldığımız bir süreçtir. Bizde bu konu ile ilgili temizlik çalışmalarını yürüten ilgili kurumlar ile birlikte gerekli süreci yakından takip ediyoruz. Diğer taraftan aynı körfezde ulaşım planlaması ile ilgili karşımıza çıkan bir proje var. Bu kapsamda bizim TMMOB olarak yaptığımız çalışma ve değerlendirmeler ve hazırladığımız raporlar vardır. Bu noktada kent planlanmasındaki yeri idaresi olarak farklı bakış açıları ile ilgili bir problem var. Körfez Geçiş Projesi kentin iki yakasında son derece önemli olan doğal alanları kapsamaktadır. Bunlar Kuş Cenneti, İnciraltı ve Sasalı bölgesidir. Bu bölgelerin kesinlikle korunması gerekmektedir. Ayrıca bunlar uluslararası sözleşmeler ile korunma altına alınmış alanlardır. Aynı zamanda körfezin temizlenmesi projesinin bu alanlara ve körfez ekosistemine getireceği zararlar da var. Bu alanlara zarar verilmesi ciddi sıkıntılar doğurabilir. Bunun Çevresel Etki Değerlendirme(ÇED) sürecinde çok kapsamlı olarak değerlendirilmesi lazımdır. Biz TMMOB olarak Körfez Geçiş Projesi’nin doğru bir proje olmadığını düşünüyoruz. Kentin ekosistemi için ciddi sıkıntılar doğurabileceğini düşünüyoruz. Dava sürecinde gerekli değerlendirmeler yapılıyor” açıklamasında bulundu.

YAŞANAMAYACAK BİR İZMİR İLE KARŞI KARŞIYA OLDUĞUMUZU GÖRÜYORUZ
İzmir’de içinde bulunduğu çevresel durum ve önlem alınmadığı takdirde karşılaşabileceği sorunlar hakkında açıklama yapan Kınay, “İzmir bugün 4,5 milyon nüfuslu göç alan bir kenttir. Şantiye görünümünü hissettiğimiz bir yapıdır. Planlanması kapsamında; havadaki kirlilikten, çevre kirliliğinden, alt yapı eksikliğinden, körfezin kirliliğinden, çöplerimizin toplanamamasından, artık İzmir’de imbat rüzgarlarını hissedememekten bahsedebilir. Bunların hepsi kent planlanırken çevre boyutunun göz ardı edilmesinden kaynaklanmaktadır. Çevre konusu tamamen halk sağlığını etkilediği için vazgeçemeyeceğimiz bir konudur. Biz kamuoyunu bilgilendiriyoruz, görüşlerimizi bildiriyoruz. Doğru ya da eksik gördüğümüz yönlerini paylaşıyoruz. Son olarak eğer hala görüşlerimiz dikkate alınmıyorsa adli kurumlara başvuruyoruz. Yürüttüğümüz mücadelelerin ne kadar haklı olduğunu süreç bize göstermiştir. İzmir’in İstanbul gibi olma yolunda ilerlediğini, gerekli önlemler alınmazsa yaşanamayacak bir İzmir ile karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. İzmir’in yaşanamayacak kent olmasını engellemeye çalışıyoruz. Sağlıklı bir çevrede, kentte yaşamak hepimizin hakkıdır” dedi.

ALİAĞA’YI İZMİR’İN KARA LEKESİ OLARAK GÖRÜYORUZ!
Kınay, bünyesinde barındırdığı tesisler ile çevreyi olumsuz etkilediği düşünülen Aliağa ilçesi hakkında önemli açıklamalar yaptı. Konu ile ilgili görüşlerini aktaran Kınay, “Kentlerimizde sanayi ve trafik kaynaklı hava kirliği ile baş başayız. İzmir kentinde de hava kalitesi ölçüm istasyonları bulunmaktadır. İzmir kentinde hava kalitesi istasyonları bugün Karşıyaka, Güzelbahçe, Bornova, Güzelyalı, Bayraklı, Alsancak, Şirinyer ve Çiğli’de bulunmaktadır. Ancak en büyük hava kalitesi sorunu Aliağa’dadır. İzmir’in hatta Türkiye’nin en kirli havasına sahip bölge Aliağa’dır. Aliağa çevresel kirlilik kapasitesini doldurmuş bir yerdir. Ayrıca çevresel anlamdan son derece tehlikeli tesislere ev sahipliği yapan bir ilçemizdir. Buna rağmen orada hava kalitesi ölçüm merkezimiz yoktur. Oradaki kirlilik tüm şehri etkiliyor. Aliağa’yı İzmir’in kara lekesi olarak görüyoruz. Bununla ilgili hazırladığımız raporlar var. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kendi yaptırdığı çalışmalarda da Aliağa’nın kirlilik kapasitesini doldurduğunu gösteren veriler vardır. Gerekli önlemlerin alınması gerekirken oraya santraller yapılmaya devam ediyor. Aliağa’da hava kalitesini arttırmak için doğalgaza geçiş sağlanırken, aynı Aliağa’da kömürlü termik santralini yapılmasını da önü açıldı. Bu da bizim yönetimler noktasında yaşamlarımızın nasıl değerlendirildiğini gözler önüne sermektedir. Zaten Aliağa ile ilgili doktorlarımızın yaptığı araştırmada, bölgede son yıllarda kanser vakalarının arttığı görülmektedir” ifadelerini kullandı.

İZMİR’DEKİ KOKU PROBLEMİ ÇÖZÜLMESİ GEREKİR
İzmir’de sıkça karşılaşılan çevresel sorunlar üzerinden değerlendirmeler yapan Kınay, “ Bu koku; havada istenmeyen bir kirletici madde olduğunu gösterir. Önce bunun ne olduğu tespit edilmeli, nasıl bertaraf edileceği ile ilgili çalışmalar hakkında kamuoyu bilgilendirilmelidir. Koku da çevre planlamasının yanlış yapıldığının bir kanıtıdır. Biz de süreci yakından takip ediyoruz. Birkaç hafta önce Çiğli açıksu arıtma tesisindeki arıtma  çamurunun yanmasından kaynaklanan bir koku problemi gündeme geldi. Kentlerimizde çevre güvenliğini iyi yönetemiyoruz. Bu sorun bile İzmir’in arıtma konusunda ne halde olduğunu gösterir. İzmir’deki koku probleminin çözülmesi gerekmektedir. İzmirlinin sağlıklı ve temiz bir çevrede yaşama hakkı vardır. İzmir kenti bunu hak etmemektedir” dedi.

SU HAVZALARI SAĞLIKLI ALANLARDA OLMALIDIR
Hayatımızı devam ettirmekte ihtiyaç duyduğumuz en önemli kaynağımız su üzerinden açıklama yapan Kınay, “İzmir kenti nüfusu sürekli artan bir kenttir. Bizim yaşamımızı devam ettirmek için ihtiyaç duyduğumuz temel kaynaklar çok kısıtlıdır. Bunların da çok doğru bir şekilde planlanarak kullanılması gerekmektedir. İzmir kenti içme suyunu büyük oranda yeraltı su kaynaklarından karşılamakta ve Tahtalı baraj Havzası’ndan sağlamaktadır. Bu havzalar üzerindeki baskılar, havzalardaki kirlilik bizim içme suyumuzu da etkilemektedir. Bugün Tahtalı baraj havzası İZSU’nun kendi yönetmelikleri ile beraber Türkiye’nin en iyi korunan havzasıdır. Ancak bu havzalardaki imar, yapı ve sanayileşme koruma ve denetleme noktasında sıkıntılar doğurabilmektedir. Havzalar ile ilgili yürütülen projeler çelişkiler noktasındadır. Yapılması planlanan projeler ile yapılanlar birbirini pek tutmamaktadır. Şu an bakıldığında veriler İzmir çeşme sularının içilebildiğini gösteriyor. Ancak, kişilerin tat duygusuyla ilgili sıkıntılar nedeniyle suyu parayla alma noktasına yönelmiş bulunuyoruz. İzmir kenti gelecekteki su kullanımı ile ilgili mevcut kaynakların korunması yönünde gerekli önlemlerin alınması, alternatif planların yapılması gerekmektedir. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından İzmir’in gelecekteki su ihtiyacını karşılaması için belirlenen Çamlı Barajı Havzası var. Ama orada bir altın madeni işletiliyor. Bununla ilgili de yürüyen süreçler vardır. Eğer sağlıklı su içmek istiyorsak öncelikle su kaynaklarımızın bulunduğu bölgeleri korumalı ve sağlıklı hale getirmeliyiz” şeklinde konuştu.