GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Güncel
25 Haziran 2020 Perşembe 13:13

Çeşme Projesi raporu açıklandı: Kamu ve doğa yararına aykırı!

TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hayata geçirilmesi planlanan Yeni Çeşme Projesi hakkında açıklama yaptı.  Kurul, “Bilimsel dayanaktan yoksun olarak gördüğümüz söz konusu proje, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve yürürlükteki yasal mevzuata aykırı olması nedeniyle uygulanabilir olmadığı gibi kamu ve doğa yararına da aykırıdır” ifadelerini kullandı.

EGEDESONSÖZ- Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Yarımada Bölgesi’nde hayata geçirilmesi planlanan Çeşme Projesi ile ilgili TMMOB’a bağlı odalardan ayrıntılı açıklama geldi. Daha önce bilimsel olarak çalışmalar yaptıklarını ifade eden odalar teknik raporu kamuoyuyla paylaştı.

Tam 64 sayfalık “Çeşme Turizm Projesi” Ön Değerlendirme Raporu’nda Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, Mimarlar Odası İzmir Şubesi, Orman Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, Peyzaj Mimarları Odası İzmir Şubesi, Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi ve Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nin imzaları yer aldı.

İŞTE TESPİTLER…
*Rapora konu olan “Çeşme Projesi” kentin üst ölçekli planlarında yer almayan, mevcut koruma statülerinin izin vermediği kullanımların tartışıldığı bir içeriğe sahiptir. Dahası,projenin hedeflerinde yer alan kimi kullanımlar, 100.000 kişilik bir nüfus öngörüsü ve beraberinde oluşacak rant ele alındığında kentin bütününde etkileri olacak bir projedir. Neoliberal kentleşmede önemli bir yer tutan büyük ölçekli kentsel projeler doğal, kültürel ve çevresel değerleri, kamusal faydayı değil, yaratılacak olan ekonomik değeri öncelemektedir.

*Genel olarak büyük ölçekli projelerde “Ekonomik büyüme”, “Yatırım”, “İstihdam”, “girişimcilik” gibi sözcüklere rastlamak mümkündür. Bu sihirli sözcükler Çeşme Projesi özelinde “yatırım”, “istihdam”, “12 ay turizm” olarak karşımıza çıkmaktadır.

*Siyasi irade, öncelikle yasal araçları (zor aygıtlarını) kullanarak acele kamulaştırma yoluyla projeyi gündeme getirse de konuyla ilgili yerel yönetimlerin de tamamen karşı olmamaları nedeniyle daha sonraki süreç farklı bir yöntemle ele alındı. Merkezi hükümet ve yerel yönetimlerin ortaklaştığına ilişkin ortaya çıkan görüntü ve ardından proje kamuoyuna anlatılırken kullanılan kimi söylem ve kavramların üzerinde durulmasına ve bilimsel olarak çerçevesinin ortaya konmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Merkezi hükümetin yasal araçlar ile projeyi hayata geçirme yöntemi yerini geçici olarak toplumdan onay almaya bırakmıştır. Bu onay sürecinde tartışılan yatırım kavramını, planlama bilimi ve kenti merkeze alarak tartışmak gerekmektedir.

*Büyük ölçekli kentsel projelerde kamusal varlıklar, doğal, kültürel, çevresel ve kentsel değerler gözden çıkarılmakta, bu projelerin büyük kazananı ise yatırımın sahibi olmaktadır. Çeşme Projesi özelinde yatırımı kimin yapacağı, hangi kaynakları kullanacağı, ne kadar kazanacağı ve toplumun bunun karşısında hangi bedeli ödeyeceği sorulmalıdır.

*Kentin planlarında var olmayan ve 100.000 nüfus öngörüsü içeren projenin uygulanması halinde mevcut planların kabul ve kararları tamamen boşa düşecektir. Nüfus öngörüsü ve yaratacağı rant itibariyle bu ölçekteki projeler yer aldıkları bölgeden başlayarak çevrelerine doğru bir kentsel çekim yaratırlar. Bu çekim doğal olarak mevcut plan kararları üretilirken değerlendirilemez ve planın öngörülerinde yer alamaz. Dolayısıyla bu ölçekteki projeler öngörülen ve öngörülemeyen birçok kentsel sorunu da beraberinde getirmektedir. Bu anlamda Çeşme Projesinin sunulan hedefleri ele alındığında bölgede bir soylulaştırmanın ve beraberinde yapılaşma baskısının geleceği yine bölgedeki başka bir örnek üzerinden görülebilir.

*Çeşme Projesi’nin hedef kitlesinin üst gelir grubu olduğu ve yüksek ekonomik getiriyi hedeflediği ifade edilmektedir. Hedeflediği nüfus ve rant itibariyle Çeşme’nin belirli bir ekonomik gruba hitap edeceği ve Alaçatı örneğinde de görüldüğü gibi bölgede alt gelir grubunun kendine yer bulamayacağı anlaşılmaktadır.

* İzmir Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi” olarak ilan edilen alan kısa ömürlü bitkiler bakımdan zengin nemli mera toplulukları ve çeşitli sığ gölcükler nedeniyle olağanüstü önemlidir. Özellikle sığ gölcükler, Akdeniz Bölgesi’nde çok nadir görülen ve tehlike altında bulunan önemli habitatlar arasındadır. Alan özellikle, bitkiler açısından zengin mevsimsel su basar çayırlara ve sığ gölcüklere de ev sahipliği yapmaktadır.

*Alaçatı Sulak Alanı, pek çok canlı türüne ev sahipliği yapmaktadır. Küçük kumsalları, tuzcul bataklıkları, sığ gölcükleri, sazlıkları, denizsel alanları ve bitki örtüsüyle kuşlar için kışlama, beslenme, üreme vb. işlevleri görmektedir. Bu kapsamda, 120 kuş türünün bu alanda gözlenebildiği belirtilmektedir.

*Yarımada bütününde değerlendirilmesi gerekmektedir. Doğal bitki örtüsü, soyu tükenme tehlikesi altında olan yaban hayvanlarına ve bitki türlerine ev sahipliği yapan önemli habitatları, zengin tarihsel dokusu ve arkeolojik özellikleri, geleneksel kent dokusu, yöreye özgü tarımsal ürün deseni ve kadim üretim kültürü gibi özellikleri ile Yarımada bir bütün olarak doğal ve kültürel bir miras niteliğindedir. Kendine özgün bir kimlik taşıyan Yarımada, İzmir Kent Merkezi’nin etkilenme bölgesinde olmasına rağmen, doğal ve kültürel değerlerini günümüze kadar büyük oranda korumuştur. Bu nedenle, sadece İzmir için değil, bölge ve hatta ülkemiz için önemli bir yaşamsal rezerv alanı olarak değerlendirilmelidir. Yarımada’nın turizm gelişimi için basında mega projeler olarak belirtilen ilave aktivitelere gereksinim duyulmamaktadır. Ayrıca bu müdahaleler mevcut turizm kaynaklarına da zarar verecektir.

*Yarımada’nın en temel sorunlarından birisi de içme-kullanma suyu teminidir. İçme suyunun önemli bir bölümü yeraltı sularından elde edilmektedir. Ancak, bu kaynaklarda su debileri oldukça düşüktür. Ayrıca, yeraltı kaynaklarında tuzlanma önemli bir sorundur. Mevcut göletler ve barajların ise projede önerilen faaliyetlerin ve nüfusun gereksinimlerini karşılamada yetersiz kalacağı düşünülmektedir. Proje önerilen golf tesisleri gibi faaliyetler suya son derece bağımlı faaliyetlerdir.

*Söz konusu etkiler planlanan oteller, golf sahaları, spor tesisleri vb tesislerin doğrudan tüketimi ile sınırlı kalmayacak, ifade edilen en az 100.000 istihdamın karşılığı olarak bu rakamın ve Yarımada mevcut nüfusunun en az birkaç katı nüfus için barınma, ulaşım, enerji, su ve atıksu vb altyapı ihtiyacı ortaya çıkacaktır. Bu kapsamda ortaya çıkacak ilave su ihtiyacının mevcut duruma yetmeyen su kaynaklarıyla karşılanması mümkün değildir. Projenin getireceği ek yük ve baskıların yanı sıra, mevcut yerüstü ve yeraltı su havzaları içerisinde önerilmesi nedeniyle, bu kaynakların miktar ve kalitesi üzerinde oluşturacağı olumsuz etkiler büyük önem taşımaktadır. Bu etkiler değerlendirildiğinde, mevcut hali ile çevresel altyapı eksiklikleri olan bölgede çevresel yük artışının getireceği sorunlara yönelik değerlendirme yapılmadan planlama çalışması yapılması ekolojik ve doğal yapı için geri dönüşü olmayan olumsuzluklar yaratacaktır.

*Turizm bölgesi ilan edilen bölgede ağırlıklı olarak Kavun, Marul, Domates, Enginar, Patlıcan, Lahana, Buğday ve Arpa tarımı yapılmaktadır. Sakız ağacı da bölgenin önemli doğal ürünlerinden biridir. Bölgede aynı zamanda güvenilir ve sağlıklı gıdaya ulaşımın tarımsal üretim şekli olan Organik ve İyi Tarım Uygulamaları da yapılmaktadır. Tüm bu verilerin ışığı altında bölgede bir tarımsal faaliyet yürütülmektedir. Tarım yapılan alanların amaç dışı kullanımı yasalara aykırılık teşkil etmektedir. Ayrıca yapılacak olan turizm tesislerinin ve turizm amaçlı konut ve/veya lojistik yapılarının yörede devam etmekte olan tarımsal potansiyeli etkileyeceği ve yıllar içerisinde bu alanları baskılayacağı aşikârdır.

Sonuç olarak; sadece mesleki açıdan değerlendirdiğimizde bilimsel dayanaktan yoksun olarak gördüğümüz söz konusu proje, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve yürürlükteki yasal mevzuata aykırı olması nedeniyle uygulanabilir olmadığı gibi Kamu ve Doğa yararına da aykırıdır. TMMOB'ye bağlı meslek odaları olarak bilgi birikimimizi kentimizin kalıcı çıkarları için kullanmak, sermayenin saldırılarına karşı kentimizi ve doğamızı korumak toplumsal sorumluluğumuzdur.

Sürece ilişkin yaşanacak gelişmelere bağlı olarak kamuoyuna gerekli bilgilendirmeler yapılacak olup başta üyelerimiz olmak üzere, tüm İzmir halkını ve ilgili bütün kurumları bu sorumluluğa ortak olmaya davet ediyoruz.