GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Güncel
14 Ağustos 2024 Çarşamba 13:47

‘Çernobil’ için korkutan açıklama: Çıkan tozlar 15 dakikada Konak’a ulaşıyor!

Nükleer Fizik Uzmanı Profesör Doktor Hayrettin Kılıç, "İzmir’in Çernobil’i" olarak bilinen alanın tehlike yarattığını belirtirken, “100 mikron altı ve üstü tozlar çöker alanda. Ancak üstündeki tozlar meteorolojik yapıya göre dağılır. Saniyede 5 kilometre hızla esen rüzgar varsa, 5 mikronluk toz 15 dakika sonra Konak'ta olur. Bu Turanlar şirketi burayı temizlerken kurdukları programda 100 mikronun altındaki tozları filtre edecek ve toplayacak bir teknolojileri yok” ifadelerini kullandı

Oktay GÜÇTEKİN / EGEDESONSÖZ - İzmir'in Gaziemir ilçesi sınırları içerisinde bulunan ve 'İzmir'in Çernobili' olarak adlandırılan eski kurşun ve döküm fabrikası alanıyla ilgili tartışmalar devam ediyor.

Temizlenmesi gündemde olan ancak çevre halkını da tedirgin eden süreçle ilgili TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu, İzmir Tabip Odası ve İzmir Barosu’nun ev sahipliğinde Nükleer Fizik Uzmanı Profesör Doktor Hayrettin Kılıç’ın katılımıyla halkı bilgilendirme toplantısı düzenlendi.

Toplantıya geçmiş dönem Çevre Mühendisleri Odası Başkanlığı görevini de yürüten Karabağlar Belediye Başkanı Emine Helil İnay Kınay’da katıldı.

AKDEMİR: TEMİZLENSE BİLE AYNI RİSKİ TAŞIYACAK
Bilgilendirmelerde bulunan TMMOB İl Koordinasyon Kurulu Başkanı Aykut Akdemir, “Yaklaşık 17 yıldır kent gündemini meşgul eden, çevre ve halk sağlığına zarar veren, kent suçu olarak değerlendirilen İzmir'in "Çernobil"i hakkında görüşlerimizi yenilemek için buradayız. TMMOB olarak ortak bir basın açıklaması gerçekleştirmiştik. Yeni başlayan çalışmaların durdurulması ve sürecin doğru yönetilmesi gerektiği çağrısında bulunmuştuk. Basın açıklamamız sırasında bazı firmalar İzBB’ye bilgilendirme toplantısı talebinde bulunmuş. İzBB tarafından bizler de davet edildik. Toplantıda bize bazı bilgilendirmeler ve açıklamalar yapıldı. Geçtiğimiz Salı günü Gaziemir Belediyesi’nde toplantıya katılanlarla bir değerlendirme gerçekleştirdik. Hayrettin Hocamız da dün İzBB’de hollerinde bulunan bir salonda bir toplantı gerçekleştirdi. Hangi anlaşmada ne yapılması gerektiğine yönelik ortak bir akıl oluşturmaya çalıştık. Bugünkü toplantımız da 2 hafta önce yaptığımız basın açıklamasında her şeyin şeffaf yapılması gerektiği ilke kararımız üzerinden, toplantıda firmanın bize yaptığı açıklamaları size aktarma sorumluluğumuz için bir araya geldik. 17 yıllık süreçte TMMOB, yerel yönetimler ve çevre savunucuları ile gelinen noktada, kurşun fabrikası alanında bir firma "temizlik yapacağım" diyerek yola çıktı ve çalışmalar başlattı. Biz de firmanın verdiği bilgiler ile tespitlerimizi şu şekilde sıraladık:

-Çalışmayı gerçekleştirecek kuruluşun benzeri hiçbir iş deneyiminin bulunmadığını

-Alanda çalışmaları denetleyecek uzman ve deneyimli bir denetçi firma bulunmadığını; alanda uluslararası akredite yerli bir özel kuruluş bulunmakla birlikte bu firmanın görevinin yalnızca saha radyoaktivite ölçümlerinin doğrulanmasından ibaret olduğu ve bu konuda bile deneyimi bulunmadığını, elemanlarının radyoaktivite ölçüm ve korunma sertifikalarının bile yüklenici gibi bu çalışmaya yönelik olarak yeni alındığını

-Çalışmaların 10.08.2017 tarihli ÇED Olumlu Kararı verilen ve başka bir firma tarafından hazırlanan proje kapsamında yürütüleceğini, çalışma yönteminde değişiklikler olmakla birlikte yeni bir Çevresel Etki Değerlendirmesi süreci yürütülmediğini

-Alanda yalnızca (kapalı hacim oluşturmadan, açıkta) kazı, ayırma, depolama ve alandan taşıma gibi fiziksel işlemler yapılacağını; alandan uzaklaştırılacak atık miktarı ve niteliği ile ilgili yeni bir detaylı çalışma yapılmadığı ve tam olarak bilinmediğini

-Radyoaktif nitelikli atıkların dahi,kurşun kaplama gibi ilave koruyucu önlem alınmayan standart konteynerler ile taşınmasının planlandığını

-Tamamı açık alanda gerçekleştirilen çalışmalarda, radyoaktif materyal ve diğer tehlikeli maddelerin çevreye dağılmasına neden olacak tozlanma ve yayılım risklerine yönelik önlemlerin bulunmadığını

-Alanda çalışmalar sırasında yalnızca yüzeysel radyasyon hızı izlemelerinin yapıldığını; açıkta yapılan gömülü atıkların çıkarılması çalışmaları sırasında,çevre ve halk sağlığı riskleri ve acil durumların tespitine yönelik olarak atmosferik izlemeler başta olmak üzere, başka herhangi bir kirletici izlemesi yapılmadığını

-İçeriği tam olarak bilinmeyen atıkların toprak altından çıkarılarak havayla temas etmesi ve olası diğer nedenlerle karşılaşılabilecek durumlara ilişkin alanda yeterli önlem alınmadığını, olası acil durum planının “AFAD’a haber vermek”ten ibaret olduğunu;

-Yüklenici firma sahibinin, alanı kirleten firmanın ve dolayısıyla fabrika arazisinin çoğunluk hisselerini satın almış, dolayısıyla aynı zamanda çalışmaları finanse edeceği belirtilen “arazinin yeni sahibi” olduğunu

-Miktarı ve niteliği tam olarak bilinmeyen gömülü nükleer ve tehlikeli atıkların çıkarılması sırasında, öngörülen tahmini bütçenin yeterli olmaması ve ilave bütçenin firma tarafından karşılamaması durumunda, çalışmalar yarıda kalarak çevre ve halk sağlığının mevcut durumdan çok daha büyük bir tehlike oluşturacaktır. Bu riske karşı, bir maddi teminat veya B planı bulunmadığını…

Fabrika alanı mülkiyet sorunu nedeniyle bir türlü temizlenememişti. Temizleme işlemini o alanın kullanıma açılması olarak değerlendirmek doğru değildir. Kimin aklında "temizlenir, imara açılır" diye bir süreç geçiyorsa, radyoaktif durumun bitiş ömrü yoktur. Temizlense bile aynı riski taşıyacaktır. "Akredite kuruluşlar" kavramı üzerinden hem alanın sahibi olmak hem de "alanı temizliyorum" demek dünya genelinde geçerli olmayan bir ilişki tarzıdır. Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü'nün yapması gereken işler nettir. Burada birincil sorumlu kendileridir. Çevre sağlığı söz konusu olduğunda ilçe belediyeler ve büyükşehir belediyeleri görev sahibidirler” ifadelerini kullandı.

KILIÇ:  ULUSLARASINDA ‘MAFYA’ İBARESİ VAR
Söz alan Prof. Dr. Hayrettin Kılıç, yapılan çalışmaların kabul edilebilir olmadığını belirtirken “Burada 17 yıldır devam eden bir sorun var. Sizleri biraz rahatsız edebilecek, üzülebilecek bir hesabın sonuçlarını söyleyeceğim. Kazma kürekle burayı temizlemeye başlamışlar. Bundan sonraki şirketin raporlarına göre, günde 15 bin ton toprak yığını çıkarılırken, bunların öğütülmesi, yüklenmesi ve taşınması sırasında çıkan tozlar var. Bir önceki raporda bu tozların saatte 1 kilogram olduğu söyleniyordu. İzmir'de 50-60 kilometre etrafında yaşayan insanların biyolojik etkileri olacak. Bu taşıma ve kırma sırasında, 1 metreküp toz çıktığında ya 100 mikron ya da altıdır. 100 mikron altı ve üstü tozlar çöker alanda. Ancak üstündeki tozlar meteorolojik yapıya göre dağılır. Saniyede 5 kilometre hızla esen rüzgar varsa, 5 mikronluk toz 15 dakika sonra Konak'ta olur. Bu Turanlar şirketi burayı temizlerken kurdukları programda 100 mikronun altındaki tozları filtre edecek ve toplayacak bir teknolojileri yok. Onların verdiği rakamla hareket edersek, 2,5 mikron büyüklüğündeki toz taneciği, ki bunun içinde radyoaktif izotoplar ve milyarlarca atom var. 2,5 milyon dememin sebebi, nefes alırken 2,5 mikrondan küçükler ciğerlerimize yerleşiyor. 5 mikrondan küçükler tekrar dışarı çıkma imkanı yok. 1 metreküp kepçe aldığında dökerken, bin tane toz var. Bunun bile insanlara etkisi nedir? 1 günde burada oturan herkes 900 defa nefes alıyor. 1 günde 21 bin 600 defa normal bir insan nefes alıyor. 1 yılda yaklaşık 8 milyon kez nefes alıyorsunuz. Böylece, 1 yılda her nefes aldığınızda 1 metreküpteki partiküllerin sayısı 8 milyon partiküldür. Bu 1 sene içerisinde burada oturan insan, oradan çıkan 2,5 mikronluk tozlarla 8 milyar partikül yerleşmiş oluyor. Bunun içinde izotop ve ağır metaller yer alıyor. Böyle bir kazma kürek ya da kepçe ile temizlendiği zaman bundan haberiniz olsun. Sizin solumanızdan direkt olarak bu şahıslar sorumlu. Burada tespit edilen Europium-3, Atom 155 ve 154 nükleer santrallerin kontrol çubuklarında kullanılan maddelerdir. Bu izotoplar sadece tek başına olamazlar. Reaktörün kontrol çubuklarından çıktılarsa, en az 73 tane radyoaktif element vardır. Bu çok basit bir kirlenme değil, uluslararası platformda "mafya" ibaresi var. Bunlar Türkiye'ye nasıl, hangi yollardan geldi? Tesiste bunlar eritildi mi? Eritildiyse, içinden çıkan maddelerden kim para yaptı? Eritilmiş ve gömülmüşse, bunların bağımsız bir kurum tarafından tespit edilip şirket tarafından kaçırılmaması gerekiyor” dedi.

BÜYÜKŞEHİR VE İLÇE BELEDİYELERİ YAZIYA İMZA ATMALI
Konu hakkında yeterli uluslararası çağrısını yapılıp yapılmadığının sorulmasına yanıt veren  Kılıç, “Uluslararası platform çok önemli. Biz 17 yıldır Türkiye'de açmadığımız dava kalmadı. Türkiye'de hukuk yok. Biz bunun farkındayız. 2014 yılında Avukat Arif Çangı ve diğer arkadaşlar ile ben, Uluslararası Atom Enerjisi Komisyonu'na bir açıklayıcı metin yazdık. Kronolojik olayları anlattık. Çok önemli bir cevap geldi bize. "Bu olay ciddi, sadece nükleer kirlenme değil, uluslararası platformda kaçakçılık var" dendi. Bizim bu olaya müdahale etmemiz için Türkiye Devleti'nin bize müracaat etmesi gerekiyor denildi. Bugüne kadar etmediler. Etmedikleri gibi, oradaki izotopların varlığını tespit ettiyse, onun da bildirilmesi lazım. Ancak bunu da yapmadılar. Açıklayıcı mektubu biraz daha açıklayıcı hale getirip son gelişmeleri ekleyip, bu sefer ya Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere diğer belediyelerin altına imza atması lazım. Öyle bir bilgi geçilirse uluslararası komisyonda belediyelerin dilekçesi olarak görecekler. Belediyeler böyle bir dilekçeye karışmayacaksa, Baro, Tabip Odası gibi kurumlar olarak bu dilekçeyi biz yollayalım. Oradan gelen cevaplara göre uluslararası platforma dava açma hakkımız doğuyor” ifadelerini kullandı.

ALTINDA NE OLDUĞUNU BİLMİYORUZ
Alanın üstünün beton ile kapatılması önerisine de tepki gösteren Kılıç, “Türkiye’de çöp depoları patlıyor. Bunu üstünü betonla kapatamazsınız. Daha altta ne olduğunu bilmiyorsun. Radyoaktiflerin bozulma ömrü 20-30 bin yıl! Türkiye’de böyle bir teknoloji yok. Dünyada da çok az.  Elimde bir cihaz var bunla ilgili tıklamaları sayıyoruz radyasyona yaklaştıkça. Burada çok seyrek tık sesi duyuyoruz. Ancak alana gittiğimde yeni çekilen çite yaklaştığımda kulaklarım tık sesini sayamaz hale geldi ve hemen uzaklaştım” dedi.

YILMAZ: BÜYÜKŞEHİR VE TÜM SENDİKALAR DAHİL OLMALI
İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz ise sivil itaatsizlik çağrısında bulunurken, “Bizler daha önce gördük. Yürütmeyi durdurma kararı alıncaya kadar binalar dikildi. Böyle bir aşamada yapılması gereken sivil itaatsizlik. Bunu başında yerel yönetimler büyükşehir ve tüm sendikalar olmadı. Konu sürekli gündemde tutulmalı. Uluslarası  ve iç hukukta yapılması gerekeni yapacağız ancak bizim bir an önce harekete geçmemiz ve kazma küreği durdurmamız gerekiyor. Bunu için büyükşehir ve ilçe belediyelerine büyük görevler düşüyor.Biz çözüm yolarlını tartışırken orada kazma kürek çalışmaları devam ediyor” diye konuştu.