GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Politika
16 Şubat 2024 Cuma 09:20

Bergama’nın efsane başkanı Taşkın, bugünkü felaketi 35 yıl önce yazdı!

Bergama’da 10 yıl Belediye Başkanlığı yapan Sefa Taşkın, Erzincan İliç’te yaşanan faciayı 35 yıl önce işaret ettiğini söyledi. Ovacık Altın Madeni ile 1989’dan itibaren verdiği mücadeleyi, siyanürle altın aramanın sakıncalarını ve yaşanması muhtemel faciaları iki ayrı kitapta toplayan Taşkın, “Bu facia, daha başlangıçtır; çünkü aynı şirket 19 yerde bu faaliyeti yürütüyor. Altın madenleri kapatılsın, yenilerine izin verilmesin” çağrısında bulundu.

Muhittin AKBEL / EGEDESONSÖZ – Erzincan İliç’teki Çöpler Altın Madeni’nde kimyasal maddeler içeren kimyasal yüklü toprak yığının çökmesi sonucu 9 kişi göçük altında kalırken, bugün yaşanan facianın, 35 yıl önce, yani bir 1989 yılında işaret edildiği ortaya çıktı. Bergama Ovacık Altın Madeni ile ilgili olarak 1989 yılında başlayan büyük mücadelenin önderlerinden olan Bergama’nın efsane Belediye Başkanı Sefa Taşkın, yazdığı iki ayrı kitapta siyanürle altın aramanın yol açtığı sorunları işaret ettiğini, bu yöntemin sebep olacağı tehlikeleri taa o yıllarda gösterdiğini söyledi.

10 YIL BELEDİYE BAŞKANLIĞI YAPTI
1989-1999 yılları arasında Bergama Belediye Başkanı olan Sefa Taşkın, görevdeki ilk yılında yaşanan Bergama Ovacık Altın Madeni olayları nedeniyle “Bergama’da Siyanürlü Altın Olayı” adlı kitabını yazdığını, 1998’de ise “Siyanürlü Ahtapot” adlı kitabının çıktığını söyledi.

Bu iki kitapta siyanürle altın aramanın insan sağlığına, doğaya zararlarını, olası tehlikeleri tek tek gösterdiğini ifade eden Taşkın, Egedesonsöz’e şu açıklamalarda bulundu:

KİTAPLARIMDA OLASI TEHLİKELERİ TEK TEK YAZDIM
“Siyanürle altın arama işi, dünyanın en tehlikeli ve zararlı işidir. Bunu zamanında devlet büyüklerine de anlattık. Siyanürle altın arama ülkemizde 1989’da Bergama’da başladı. Halk hareketleri oldu, mitingler yaptık. Sonuçta altın arayan şirkete izin verildi.  Mahkemelerde süründük. 1996 yılında Danıştay, Bergama’daki madenin işletilmesinde hiçbir kamu yararı yoktur, dedi. Bir ara bu karara uyuluyormuş gibi davranıldı ama şirket, işbirlikçilerini buldu, devlet onlara arka çıktı. Sonuçta aç kapa aç kapa Bergama’daki madeni bitirdiler. Havran’dan, Dikili’den getirdiler, işlediler. Atık barajı, yüzlerce ton zehir demektir. O zehir, yer altı sularına karışır, insanlar kanser olur dedik, haklı çıktık. Fay hatları var altta, fay kırıkları var, bir depremde sızdırma olur, doğa felaketi yaşarız dedik, uyardık. Atık barajlarında toprakta göçük olursa, insanlar ölür, her tarafa zehir saçılır dedik, işte Erzincan’da başımıza geldi. Bir ayağı Fransa, bir ayağı ABD, bir ayağı Almanya’da olan şirketi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne şikayet ettik, haklı bulunduk. Kitaplarımda tehlikeleri anlattım, tehlikeleri 36 yıl önce işaret ettim ama kimse aldırmadı. Dünyadaki uygulamaları ve zararları anlattım kitaplarımda. Güney Amerika’da Guana’yı siyanürlü altın arama yöntemiyle mahvetmişler. Papua Yeni Gine’de aynı felaketi yaşattılar. Daha en son Romanya’da benzer felaket yaşandı.”

BU FELAKET BİR BAŞLANGIÇ, ÇÜNKÜ 19 AYRI YERDE AYNI YÖNTEMLE ALTIN ARIYORLAR
O dönemde verdikleri mücadele sonucu en azından ÇED gerekli mi değil mi incelensin, halka bilgi verilsin talebimiz, yasalaştı. Buna rağmen o işletme, doğaya, insan sağlığına zarar verir ya da vermezden, siyanürlü altın arayanları çevrecilerden koruma adına çabalara tanık olduk. Erzincan’daki felaket, bir başlangıçtır. Çünkü bunlar 19 ayrı yerde siyanürle altın arıyorlar ülkemizde. Oralarda benzer felaketler yaşanırsa, kimse şaşırmasın. Üstelik sadece siyanürle değil, sülfürik asit de kullanıyorlar. Göçmenin yaşandığı toprakta yüzlerce ton sülfürik asit kullanılmış, siyanür kullanılmış ve o toprakça ağır metaller var. Bergama’da bu işi kapalı bir yerde yapıyorlardı. Erzincan’da açıkta, üstelik Fırat Nehri’ne 300 metre mesafede yaptıklarını gördük. Yani dürüstçe bir ÇED olmadığı ortada. Orada atık toprak, 45 derece meyilli bir şekilde toplanmış. O toprak öyle durur mu? Göçtü işte. Yukarıdan kayan çamurun içinde kaldı işçiler. Şimdi dua ediyorlar, yağmur yağmasın diye. Çünkü yağmur yağarsa, o topraktaki siyanür ve sülfürik asit, her yere yayılacak, belki de Fırat Nehri’ne akacak. Avrupa’da yasak olan siyanürle altın arama yöntemi, bizde neden izin veriliyor? Bu tür madencilik derhal yasaklanmalıdır. Türkiye’de yerin altında büyük bir zenginlik varmış! Safsata bunlar. Türkiye’deki altın, dünyadaki altının sadece binde 1’idir. Sadece birileri zengin ediliyor, doğa katlediliyor, insanlar hasta ediliyor. Şu andaki tüm altın madenleri kapatılmalıdır. Bundan sonra açılmak istendiğinde de izin verilmemelidir. Bergama’da Siyanürlü Altın Olayı adlı kitabımda, topraklarımızın nasıl yağmalandığını, çokuluslu şirketlerin ve işbirlikçilerini yazmıştım. Siyanürcü Ahtapot kitabımda, siyanürlü altın madeni felaketinin mimarları çokuluslu şirketlerin iç yüzünü de anlattım. Bugünleri, taa o günlerden haber verdim. Uyarıyorum, bu felaketlerin arkası gelecek. Tüm siyanürlü altın madenleri kapatılmalı, yenilerine kesinlikle izin verilmemeli.”