GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ekonomi
22 Ocak 2016 Cuma 12:06

Becker Türkiye CEO'su Kebir ekonomiden beklentilerini açıkladı

Almanya merkezli endüstriyel otomasyon sistemleri üreticisi Becker Antriebe'nin Türkiye CEO'su Volkan Kebir, 1 Kasım seçimleri sonrasında ortaya çıkan siyasi istikrar ortamının, ekonomik reformlarla desteklenmesini beklediklerini belirtti.

Hükümetin 2016-2018 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Ekonomik Program (OVP) hedefleri, Türk ekonomisinin öngörülebilirliği açısından yabancı yatırımcı gözünde memnuniyet yaratırken, son aylarda büyük kentlere sıçrayan terör olayları tedirginliği arttırıyor. 

Almanya merkezli endüstriyel otomasyon sistemleri üreticisi Becker Antriebe'nin Türkiye CEO'su 
Volkan Kebir, 1 Kasım seçimleri sonrasında ortaya çıkan siyasi istikrar ortamının, ekonomik reformlarla desteklenmesini beklediklerini belirtti. 

Güneydoğu'daki kentlerde artan terör olaylarının, Ankara ve İstanbul'da yaşanan canlı bomba  
saldırıları ile tırmanışa geçtiğini anımsatan Kebir, Türkiye'deki yatırım ikliminin yabancı yatırımcı nezdinde  negatif yönde ayrıştığına dikkat çekti.

Yabancı yatırımcı için en önemli unsurun, güvenli bir çalışma ortamı ve siyasal gelişimini  tamamlamış bir 
demokrasi olduğunu vurgulayan Kebir, "2015 yılı Temmuz ayında yeniden ivme kazanan terör olayları, 
ülkemizin yatırım iklimini olumsuz yönde etkiliyor. Yapısal reformlar noktasında, Orta Vadeli Program 
başta olmak üzere hükümetimizin attığı adımları memnuniyetle karşılıyoruz. Ancak Rusya ile yaşanan askeri ve siyasi kriz, İran ve Irak merkezi yönetimi ile yaşanan gerginlik iç piyasayı olumsuz yönde etkiliyor. İran ile Suudi Arabistan arasındaki gerginlik de, her iki ülke ile ticaret ve enerji ilişkisi olan ülkemizi etkileme potansiyeli taşıyor" dedi.

Mevcut durumun, Türkiye'de yatırımı ya da yatırım yapma niyeti olan firmaları da olumsuz yönde etkilediğini kaydeden Becker Türkiye CEO'su Volkan Kebir, şu değerlendirmeyi yaptı: 
"Almanya'daki merkezimiz bize 'Bu yıl büyüme istemiyoruz, daralma var, alacak vadelerinizi kısaltın, mevcudu koruyun, cironuzu aşağıya çekin, kârlılığınızı arttırın' diyor. Oysa Türkiye'nin en büyük avantajı yükselen pazar (emerging markets) özelliği taşıması...  Her ülkenin kendine özgü üretim yapısı var. Sözgelimi Almanya üretir, ürettiğinin yüzde 80'ini ihraç eder. İsviçre az üretir ama birim başı ihracat miktarı yüksektir.  Türkiye ise katma değeri nispeten düşük ürün üretir ama agresif büyüme ile özkaynak ve sermaye eksikliğini kapatır. Canlı bir iç pazara sahiptir. Rusya ile yaşanan kriz sonrasında doğrudan ilişki içinde olduğumuz turizm sektöründe ciddi bir panik ortamı gözlemliyoruz. 2016 yılında 3 Milyonun üzerinde yabancı turist kaybını, diğer ülkelerle ya da yerli turist ile telafi etmemiz olanaksız.  Turizm sektörü, sadece turist getirip götüren bir sektör değil. Başta gıda olmak üzere onlarca alt sektöre sipariş veren dev bir sanayiden bahsediyoruz." 

"BÜYÜME ORANI DÜŞERSE ÇOK FİRMAMIZI KAYBEDERİZ”
Hükümetin OVP hedefleri hakkında da değerlendirmelerde bulunan Volkan Kebir, büyüme hedefinin bu yıl için yüzde 4’ten 4,5’e revize edilmesini olumlu bulduğunu söyledi. 2017 ve 2018 için belirlenen yüzde 5'lik hedefin mutlaka yakalanması gerektiğinin altını çizen Kebir, şöyle devam etti: 
"Umarım bu oranın da üzerinde bir performans yakalarız. 2015 yılını yüzde 3,5-4 aralığında büyüme ile kapatacağımız anlaşılıyor. Türkiye için bu oranları asla yeterli göremeyiz.  Eğer büyüme hızımız düşerse, pek çok firmamızı kaybederiz. Bizler, yabancı sermayeli şirketlerin Türk yöneticileri olarak aynı zamanda ülkemizin gönüllü elçileriyiz. Ülkemizdeki fırsatları ve avantajları her zeminde anlatacağız. Ancak olası riskler konusunda uyarılarda bulunmak da görevimiz. Siyasi istikrarın sağlanması ile petrol fiyatlarındaki iyileşmenin üretim gücümüzü olumlu etkilemesine yönelik politikaların üretilmesini bekliyoruz.  

Cari açığın GSYH’ye oranının bu yıl %3,9, 2017’de %3,7, 2018’de %3,5 olarak hedeflenmesini çok önemsiyorum. Zira cari açık, Türk ekonomisinin en temel makro problemi olarak dikkat çekiyor. Borçlanma maliyetimizi ve dış kaynak bağımlılığımızı artırdığı gibi, dış şoklara karşı kırılgan bir ekonomi olmamız sonucunu doğruyor. "