GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Politika
17 Ağustos 2021 Salı 17:55

Başkan Soyer’in AFAD eleştirisine yanıt: Teessüf ediyorum!

İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in İzmir depreminin yaşandığı dönem AFAD’ın geç kaldığı yönündeki sözlerine tepki gösterdi. Çataklı, “Teessüf ediyorum. Yakışmadı” dedi.

EGEDESONSÖZ - İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in 30 Ekim’de yaşanan İzmir depreminden sonra belediye çalışmalarını anlattığı açıklamaları tartışmalara neden oldu. Başkan Soyer, “Depremden 5 saat sonra çadırları kurduk, AFAD ertesi gün kurabildi” ifadelerini kullandı.

Soyer’in açıklamalarına İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı tepki gösterdi. Çataklı, “Kastamonu Bozkurt’tan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanına teessüf ediyorum. İzmir depreminde 4 saat 14 dk sonra ilk çadırı kuran AFAD adına da teessüf ediyorum. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanına yakışmadı” açıklamasını yaptı.

SOYER NE DEMİŞTİ?
Independent Türkçe’ye konuşan Başkan Soyer şunları söylemişti:

“İzmir 2020 yılının sonunda ve 2021 yılında afetlerle mücadele etti. Başkanlığınız döneminde afet yönetimi konusunda belirli bir tecrübeye sahip oldunuz. İzmir, afetlerin öncesinde ve sonrasında hangi adımları attı?

Biz seçildikten sonra Deprem Afet Daire Başkanlığı ve İklim Değişikliği Daire Başkanlığı ve Toplum Sağlığı Daire Başkanlığı'nı kurduk. Bugünden bakında iyi ki böyle yapmışız diyorum. Çünkü asıl mesele, krizde koordinasyon meselesi. Biz pandemi çıktığında Toplum Sağlığı Daire Başkanlığımız vasıtası ile hemen bir bilim kurulu kurduk. Ve o bilim kurulundan İzmir'de sağlıkçıları, doktorları, akademisyenleri bir araya getirip sürekli toplanmalarını ve bize her gün rota çizmelerini istedik. Böyle bir koordinasyon ile yürüdük pandemi sürecinde.

Deprem sürecinde ise bir başka yapı vardı. Gördük ki depremin arkasından muazzam bir destek geliyor. İzmir ve Türkiye'nin her yerinden. Asıl odaklanmamız gereken meselenin bu yardımların doğru zamanda, doğru yere ulaşmasını sağlamak olduğunu gördük ve buna konsantre olduk. Kısacası bir kriz yönetiminin bütün ağırlığının gelen yardımların koordine edilmesi olduğunu düşündük. Çünkü yardıma erişmekte bir sıkıntı yoktu. Ne istesek insanlar gönderiyordu. Ulaştırıyordu bir biçimde. Mesele onu gerçekten ihtiyaç sahibine ulaştırmak ve yapılan yardımın bir zerresinin, bir kuruşunun zayi olmasını engellemekti. Bunu başardık.

Depremden 5 saate sonra bir yerel yönetim olmamıza rağmen ilk çadırları kurmuştuk. AFAD ertesi gün kurabildi. AFAD'ın asıl işi bu ama onlar ertesi gün kurabildiler. Herkesi işin içine dahil ederek yol almaya çalıştık. Odalar, meslek odaları, sivil toplum kuruluşları, dernekler… Sadece belediye olarak biz yaparız demedik. Tam tersine mümkün olduğu kadar geniş bir zemin oluşturmamız gerektiğini düşündük. Ve öyle yol aldık.

Burada tabi aksayan neydi onu da söyleyeyim. İlk günden itibaren bir basın toplantısı yapmaya karar verdik. Dedik ki her gün ne yaptığımızı anlatalım ki şeffaf bir biçimde vatandaş görsün, duysun. Sahipsiz olmadıklarını anlasınlar. O arada duyduk ki AFAD ta kendi içerisinde toplanıyor. Fakat biz yokuz.

 Biz de kendi başımıza bir basın toplantısı yapıyoruz. Bir tane mikrofon var. O da Halk TV'nin mikrofonuydu galiba. Ben Halk TV'ye konuşuyorum işte. Böyle 3-5 gün geçti. Ondan sonra Bakan Bey aradı, 'toplantımıza siz de gelin' dedi.

Asli görevi mevzuat gereği afet yönetimi olan kurumların çok daha fazla fikre, katkıya, desteğe açık olması lazım. Örnek şu; depremden 30 gün sonra 30 Kasım'da, biz son çadırı da söktük. Böyle bir şey yaşanmadı Türkiye'de. Herkes konutlara yerleşti. Bu nasıl oldu? Şimdi AFAD'ın veya hükümetin olaya bakışı, 'Konteynerlerimiz var, konteynerlerimizi koyacağımız bir yer bulalım, konteynerler yapılsın, gelsin, yerleştirilsin ve insanları konteynerlere sokalım' şeklinde idi. Oysa biz ne tür çözümlerle daha fazla vatandaşı memnun edebiliriz sorusunun yanıtına kafa yorduk. Çünkü o konteynerlere çıkmak istemeyen insanlar olabileceğini düşündük. Nitekim öyle oldu.1000 tane konteyner kuruldu, en yüksek 178'di. Konteynerler boş kaldı”