GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Yerel Yönetimler
11 Aralık 2019 Çarşamba 10:43

Başkan Soyer, Egedesonsöz ailesi ile buluştu: Bu saatten sonra hiçbir koltuk beni bozamaz!

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Soyer dobra dobra konuştu, aklındakileri diline döktü. Başkan Soyer yer yer sert mesajlar verdiği açıklamalarında Egedesonsöz'e her şeyi açıkça anlattı: “Asli görevim korumacılıktır. İkinci bir şey var; yalan söylememek! Popülizme, oportünizme düşmemek! Olanca samimiyetimle söylüyorum; ne biriktirdiysem onu bu kente vermeyi düşünüyorum. Bu saatten sonra hiçbir koltuk beni bozamaz” dedi. Başkan Soyer tartışma yaratan gökdelen projesi için ise, “İçime sinmiyor diyerek yalan söyleyebilirdim ama doğru söyleyerek hedef tahtası olmayı göze aldım!” diye konuştu.

EGEDESONSÖZ- İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Cumhuriyet Halk Partili (CHP) Başkanı Mustafa Tunç Soyer, Egedesonsöz’e konuştu. Büyükşehir Belediye Başkanı Soyer ülkedeki ekonomik kriz, işsizlik, kırsal kalkınma, kooperatifleşme gibi konularda önemli açıklamalarda bulundu.

Başkan Soyer yeni dönemde hayata geçirilecek çalışmalara dair bilgi verirken, CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanları ile yapılan toplantılar sonrasında çıkarılan yol haritasını anlattı.

Soyer belediyede idari anlamda alınan bazı kararları paylaştı ve kurumsal aidiyeti arttırma noktasına önemli bir parantez açtı. Başkan Soyer, bugüne kadar İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan ile çalışmayan ayrımı yapılmadığını ancak bundan sonra farklı bir uygulamaya geçileceğini belirtti.

Konak Belediye Başkanı CHP’li Abdül Batur’un, ‘İçime sinmiyor’ dediği ve Pasaport’ta yapılması planlanan gökdelen projesiyle ilgili flaş bir çıkışa imza atan Başkan Soyer net ifadeler kulandı. Kentte son günlerde tartışma yaratan gökdelen projesi için, “Bu hikayeyle ilgili şöyle bir kolaycılığa kaçmak istemedim; yalan söylemek istemedim. ‘İçime sinmiyor, ben bunun iptali için elimden geleni yapacağım’ diyebilirdim, bunu söyleyebilirdim. Ama bu yalan olurdu. Yalan söylemek istemiyorum. Bu memlekete söylenebilecek yalan en büyük hatadır” dedi. Soyer konuşmasının ilerleyen bölümünde ise, “Yalan söylemek de istemediğim için doğruyu söyleyip hedef tahtası olmayı göze aldım” ifadelerini kulandı.

Soyer dünyaya kapalılık, ulaşım ve çöp meselesinin İzmir’in üç ana sorunu olduğunu vurguladı. Problemlerin çözülebilir olduğuna dikkat çeken Soyer ayrıca asli görevinin kenti korumak olduğunu söyledi. “Bozulmayacağım” diyen Başkan Soyer, “Bu saatten sonra hiçbir koltuk beni bozamaz” mesajını verdi.

CV BANK’A 89 BİN BAŞVURU ALDIK!
Ekonominin kötüye gittiğini ifade eden Soyer iş başvuruları hakkında net bir rakam verdi ve “89 bin CV Bank başvurusu aldık. Kriz çok yüksek, çare üretmek imkansız. En çok kahrolduğum, elimden bir şey gelmeyen konu bu. Her gün 5 - 6 tane ‘intihar edeceğim’ diyen insan belediyeye geliyor. Ekonominin canlanması şart. Umut var ama başka yerde var. İşsizliğin en çok can yaktığı yer kırsal oluyor. Oradaki insanlar ürettiklerini satamıyorlar, satsa da karşılığı bu değil. Onlara kaynak yaratmıyor. Tarım Türkiye’de  en ağır travmanın yaşandığı sektör oldu. Ayrıca haksız rekabet de var. Küçük üretici üretmediği zaman bu kısır döngü büyüyor” dedi. 

TANZİM SATIŞ GİBİ MAĞAZALAR BAŞLATIYORUZ
“Tanzim satış noktaları gibi mağazalar başlatıyoruz” diyerek sözlerini sürdüren Soyer, “11 büyükşehir belediye başkanları olarak yol haritası belirledik. Bütün belediyelerin şirketleri var. Bunlar arasında kurulacak koordinasyonla mesela buğdayı biz satalım, bizim unumuzdan ekmekler yapılsın. Mandalinayı Mersin, inciri Aydın versin gibi düşünüyoruz. Diğer illerde bu ürünler tüketiciyle buluşsun. Biz süt dağıtıyoruz, şimdi kavurmaya başlayacağız. Yani böylece et almış olacağız. Sadece bir yerden de değil, Kars’tan, Ardahan’dan da alacağız. Hem ucuz hem lezzetli etler olacak bunlar.

Bu birinci adım. İkinci adım ise lojistik ağ kurmak olacak. Her şehirde, ilçede semt pazarları var. Buralarda bir gün pazar kuruluyor, altı gün boş, yatıyor. Üretici pazarları açacağız. Sadece kooperatif ürünleri satacağız. Özellikle Ankara ve İstanbul’da yapacağız. Örneğin kiraz 5 TL’den alınıyor ama İstanbul’da bir markette 29 TL’den satılıyor. Aradaki fark nereden? Bunları araştırdık. Biz kirazı 6-7 TL’den alıp 20 TL’ye satabileceğiz. Üreticiye destek olacağız, tüketici hem sağlıklı hem de ucuz ürüne kavuşacak. Türkiye’deki tarım politikalarını sarsacak hamleleri hayata geçireceğiz. Tek bir marka yaratmayacağız. Her kentin markası var. Ayrıca insanlar ürünlerde kooperatifleri görecek. Bunu meyve ve sebzede de yapacağız” ifadelerini kullandı.

İZMİR’E YEM VE GÜBRE İÇİN İKİ AYRI FABRİKA!
Girdi maliyetlerini düşürmek için İzmir’de iki fabrika kurulacağını açıklayan Soyer, “İzmir’de yem ve gübre fabrikası kuruyoruz. Bunlarla girdi maliyetlerini düşürecek iki gelişmeyi yapmış olacağız. Sütü kendi tesisimizde paketleyeceğiz. Önceden sadece Tire’den alınıyordu şimdi küçük kooperatiflerden de süt alacağız” dedi. 

SEMİZOTLU MİDYE ÖRNEĞİ
Soyer kooperatiflere vurgu yaparken, “Kemeraltı balıkçılar çarşısını sadece kooperatif ürünü satan bir yere dönüştüreceğiz. Pagos’taki kadınlar yıllardır midye yapıyordu. Geçen gün gittim, ‘Başkanım sana sürpriz yaptık’ dediler. Semizotlu ve sebzeli midye yapmışlar. Bugüne kadar onlara bunu hiç kimse öğretmedi. Tahayyül gücü ile oturmuşlar denemişler. Bizim onlara dükkan açmamız lazım. Bu çok heyecan verici bir şey… Okuma-yazmaları yok ama kendileri düşünmüşler, bulmuşlar ve üretiyorlar. Mardinli kadınlar eğitimleri olmadan kendilerine böyle bir yol açıyorsa heyecanlanıyorsunuz. Bu coğrafyanın insanları inanılmaz potansiyel taşıyor. Bu insanlarda o var. Biz en ağır krizleri bile onarıyoruz, umutlu olmak için çok şey var” diye konuştu. 

8 AYLIK BOMBARDIMAN SİZİ YAPRAK GİBİ SAVURUYOR
Siyasetin temeline dair açıklama yapan Soyer, “Siyaset hayatı dönüştürme sanatıdır. Bugünkü siyaset sığlığa inilmemesi gereken, uzak durulması gereken şey... Bugün yaşadığımız siyaset falan değil. Muktedirler bu sığlıktan beslenerek iktidarını sürdürüyor. Sekiz aylık zamanda bir bombardımana uğruyorsunuz. Aslında o sizi bir yaprak gibi savuruyor. Eğer bunların önünde durabiliyorsanız o projeye dönüşür” dedi.

BÜYÜKŞEHİRDE ÇALIŞAN İLE ÇALIŞMAYAN ARASINDA FARK YOK
Büyükşehir Belediyesi’nde bugüne dek uygulanan performans sistemine özeleştiri getiren Başkan Soyer, “Aşağı yukarı hepimiz aynı insanlarız. Belki zeka seviyemiz farklıdır ama asıl farkı yaratan heyecandır. Heyecan insanı öne çıkarır. Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan ile çalışmayan arasında fark yok. 30 bin çalışan var, kim zekasıyla iş yapıyor bunu ayırt etmek lazım. Bunu yaparsam bu kenti, ülkeyi, dünyayı değiştirmenin önünü açarım. ‘Başka bir dünya mümkün’ diyorsam başka bir belediye de mümkün. Yeni dönemde ödüllendirme ve cezalandırma olacak. Ayrıca bu 30 bin kişinin kantini, yemekhanesi, tesisleri yok. Kurumsal aidiyet çok aşağıda... Konut kooperatifi ile personelimizi ev sahibi yapacağız. Sosyal tesis açıyoruz, başarılı personelleri her ay ödüllendireceğiz. İzmir Büyükşehir Belediyesi personeli kendini bu kentin geleceğinden sorumlu hissedecek. Konut projesini Çiğli’de hayata geçireceğiz” ifadelerini kullandı.

KOLUMA GİRMEYENE AĞLAYACAK DEĞİLİM, YOLLAR AYRILACAK!
Soyer hizmet etme düşüncesine ilişkin açıklama yaparken, “Göreve geldikten sonra 800 kişiden oluşan personel grubu ile bir toplantı yaptım. ‘Biz hayatı değiştirmeye, iyileştirmeye, vakfetmeye geldik. Koluma girmeniz lazım’ dedim. Koluma girmeyene de ağlayacak değilim. Onlarla yolumuz ayrılacak” diye konuştu.

ŞU AN SANDIK KOYUN, BAKIN NE ÇIKACAK?
31 Mart yerel seçimlerinin ardından en az oy aldığı Kiraz’ın Dokuzlar Köyü’ne gitmesiyle ilgili konuşan Soyer, “Şu anda oraya sandık koyun bakın ne çıkacak? Tüm ihtiyaçlarını karşıladık” dedi.

BU REKABET KALDIRAÇ OLUYOR!
Seçimler sonrasında kamuoyunda üç büyük kentin karşılaştırılmasına da değinen Soyer, “Seçimlerden sonraki dönemde İstanbul, Ankara ve İzmir kıyaslanıyor. ‘İzmir yerinde sayıyor’ deniyor. Sürekli bir karşılaştırma var. Bu heyecan verici bir şey… Çünkü o belediyenin personeli de geride kalmak istemiyor. Bu, rekabeti ileri taşıyıcı bir kaldıraç oluyor. Seçim sonuçları zafer falan değildi. O sadece bize verilen avanstı! Vatandaş, ‘Kendini göster’ diyor. Biz büyük kentleri böyle aldık, zafer falan kazanmadık” dedi.

NOT VERMEK İÇİN ERKEN, HEPSİ YENİ!
İzmir’deki ilçe belediye başkanlarının başarı durumunun sorulması üzerine konuşan Soyer, “İzmir büyük ölçüde yenilendi. Başkanların çoğu yeni… Herkesin bir tanıma, alışma dönemi olacak. Şu an not verilecek durum yok. Daha erken. Ama herkes heyecanlı… İlçe belediye başkanları ile birlikte bir şeyler yapma gayreti içindeyiz” açıklamasını yaptı.

İLK FIRSATTA 30 İLÇENİN BELEDİYE BAŞKANIYLA DA TOPLANACAĞIZ
CHP’li başkanlar ile yapılan toplantılara değinen Soyer, Cumhur İttifakı’nın iktidar olduğu ilçe belediye başkanlarıyla da bir araya geldiğini aktardı. 30 ilçenin başkanının katılacağı buluşmanın da organize edileceğini söyleyen Soyer, “Bugüne kadar ayrı ayrı toplantılar yaptık. İlk fırsatta hep birlikte de bir toplantı yapacağız” dedi.

OPERA BİNASI TARİHİNDE BİTECEK, İZMİR’İN İFTİHAR ETTİĞİ SAHNE OLACAK
Kültürel çalışmaları da ihmal etmediklerini ifade eden Soyer, Mavişehir'de yapımı devam eden Opera İzmir ile ilgili olarak, “Opera binası tam tarihinde bitecek. Sadece Türkiye değil bu coğrafyanın en büyük binası olacak. İzmirlilerin iftihar edeceği bir sahnesi var. ‘İstanbul’da bu kadar büyük sahne yok’ dedirteceğim” diye konuştu.

HASAN TAHSİN VE HOMEROS ÇIKIŞI
Göreve gelmesi sonrasında Konak’ın ilçe adının Hasan Tahsin’e dönüştürülmesiyle ilgili gelen öneri hakkında konuşan Soyer, “Hasan Tahsin adının yaşatılması konusunda hemfikirim. Ama ilçenin adını değiştirmek çok zor... Başka bir şey yapalım, yeni çareler arayalım. Hasan Tahsin için şu an yapılanlar yetersiz, bunu kabul ediyorum” dedi. Soyer ayrıca “Meles Çayı çıkışına dev bir Homeros heykeli yapıyoruz. Hazırlıklara başladık” bilgisini de verdi.

GÖKDELENİN BENİMLE UZAKTAN YAKINDAN İLGİSİ YOK!
Kentte son günlerde tartışma yaratan Pasaport'ta inşa edilecek gökdelen projesi için konuşan Soyer, “Bir belediye başkanının asli görevi kenti korumaktır. O kadar hızlı yaşıyoruz ki bize bırakılan mirasın kıymetini, değerini bilmiyoruz, yokmuş gibi yaşıyoruz. O miras hem doğanın hem tarihin mirasıdır. Asli, en temel görevimin bu coğrafyanın doğasına, insanlarının tarihine, kültürüne, geleneklerine sahip çıkmak olduğunu düşünüyorum. Vizyon, proje sonra gelir, hikayedir! Asli görevim korumaktır.

Biz bu son 50 yılda memleketin insanı olarak o kadar tahrip ettik ki, kentler kimliklerini, ruhlarını yitirdiler, tarihlerini kaybettiler. En büyük travma bu! Biz kentimizin doğasını, yeşilini, bitkisini, ormanını, yaban hayvanını korumak zorundayız. Çünkü o kenti kent yapan şey onlar aslında. Bu kentin flamingoları İzmir’i İzmir yapıyor. Bu kentin ağaçları İzmir’i İzmir yapıyor. Gündemde olan gökdelen meselesi aslında benimle hiç uzaktan yakından ilgisi olan bir şey değil. Çünkü bundan önce üç kere iptali için yasal girişimde bulunulmuş. Üç kere yapılması karar verilmiş” dedi. 

‘İÇİME SİNMİYOR’ DİYEREK YALAN SÖYLEYEBİLİRDİM AMA DOĞRU SÖYLEYEREK HEDEF TAHTASI OLMAYI GÖZE ALDIM!
Gökdelen konusundaki sözlerini sürdüren Soyer, "Yargı merci değilim, bu kararı değiştirme gücüne sahip değilim" dedi.  Başkan Soyer flaş bir çıkışa  imza attı ve “Sonunda yapılmasıyla ilgili Konak Belediyesi imza atmış, ruhsat vermiş. Benim İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak bunu iptal etme yetkim yok, böyle bir yasal gücüm yok. Bu hikayeyle ilgili şöyle bir kolaycılığa kaçmak istemedim; yalan söylemek istemedim. ‘İçime sinmiyor, ben bunun iptali için elimden geleni yapacağım’ diyebilirdim, bunu söyleyebilirdim. Ama bu yalan olurdu. Yalan söylemek istemiyorum. Bu memlekete söylenebilecek yalan en büyük hatadır.

Dolayısıyla hem geçmişte bunun neden bu noktaya geldiğiyle ilgili yargı merci değilim, hem bunu değiştirme gücüne sahip değilim. Bu bir vaka! Bunu mümkün olan en makul şekilde düşünebiliriz. 7 kat otopark varmış projede, ben bilmiyordum. Bunu yerin altına çekmek kazanç olabilir. Bir şeyler söylenebilir ama hepsi o! Hassasiyeti paylaşıyorum ama iş bu noktaya gelmişken, ben bu koltukta oturan bir insanken maalesef daha fazlasına gücüm yok. Yalan söylemek de istemediğim için doğruyu söyleyip hedef tahtası olmayı göze aldım” diye konuştu.

YANLIŞ VARSA ONU KONAK BELEDİYESİ’NE SORMAK LAZIM!
‘Yatırımcıyı küstürmemek lazım dediniz ama İzmirli küsmez mi?’ şeklinde gelen soru karşısında konuşan Soyer, “İzmirliyi niye küstüreyim?” cevabını verdi. Gökdelenin Pasaport bölgesine yapılmasının doğru olup olmadığının Konak Belediyesi’ne sorulması gerektiğini aktaran Soyer, “Doğru olup olmadığını Konak Belediyesi’ne sormak lazım… Bu benim işim değil. Bunu veren, yetkiyi veren kimse İzmirliyi küstürüp küstürmediğini ona sormak lazım. İzmir’in yatırımcıya ihtiyacı var. İzmir’de yatırımcı olmak zorunda… Yanlış varsa onu Konak Belediyesi’ne sormak lazım.  Yatırımcıyı destekliyorum” dedi.

BEN KİMLE KAVGA EDECEĞİM?
Gökdelen projesini vatandaş olarak doğru bulmadığını ifade eden Soyer, “Bir vatandaş olarak tabii ki yanlış bulurum. Ama benim oturduğum makam bunu yanlış bulduğumu söylemek yeri değil. Ben bunu yanlış bulduğumu söyleyemem. Bunu yanlış bulduğumu söylemek yanlış olur. Çünkü onayı alınmış, Konak Belediyesi tarafından imzalanmış, Büyükşehir tarafından onayı alınmış, ben kiminle kavga edeceğim? Bu yanlış dediğim zaman Konak Belediyesi ile bürokrasiyle kavga edeceğim, o bürokrasi aynı zamanda bugünkü bürokrasi, ne yapacağım? Yalan söylemiş olacağım. Sonra da o yalanın üzerine yatacağım. ‘Ben bu memleketi çok seviyorum, bu gökdelenler benim imbatımı engelliyor, bunlar bir hançer sokmuştur’ diyeceğim. Peki sonra? Bunun gereğini yapabilecek miyim? Yapamayacağım. O zaman niye söyleyeyim bunu?” dedi.

YATIRIMCI İZMİR’DE İSTEMEZÜKÇÜ BİR CAMİA ALGISINI GÖRÜYOR!
İnşaat yapımı için alınmış hakkın meşru olduğunun da gündemde yer tutmasıyla ilgili konuşan Başkan Soyer, yatırımcının İzmir’e kaygıyla baktığın söyledi. Soyer, “Meşru hak meselesi çok tartışmalı… Her yasal olan meşru olmayabilir. Bazen yasalar aslında meşruiyetin önünde engeldir. Ben onu bilmem, ben şunu biliyorum; benim muhatabım kim? Ben kiminle kavga edeceğim? Yatırımcıyı küstürmemek lazım! Bunu fizibil (yapılabilir) görüyorlar, bu net! Ve giriyorlar. Çizdiğim tablo içinde bu gerçekleşiyor. Ben gördüğümü söylüyorum.

Ben İzmir’de yatırımcının ‘istemezükçü’ diye bir camiadan çektiğini düşündüğünü düşünüyorum. Böyle düşünüyor. Yatırımcı diyor ki ‘İzmir’de yatırım yapılmaz. Mimarlar odası, mühendisler odası, peyzaj mühendisleri karşı çıkar, dava açar’ diyor. Bu iklim doğru bir iklim değil. Bütün yatırımcılar hain değil. Ben bir algıyı söylüyorum. Böyle bir algı var mı, yok mu? Belki de bazılarımızın bilmediği bir şey söylüyorum. Yatırımcıda böyle bir algı var. Bu da hafife alınacak bir şey değil” ifadelerini kullandı.

BENİM FİKRİM DEĞİL ASLA YANLIŞ ANLAŞILMASIN!
Odaların açtığı davalar sonrasında Kordon’da yapılmak istenen yolun iptal edilmesinin hatırlatılması üzerine açıklama yapan Soyer, “Kordon yolunu tabii ki yapmasınlar, İzmirliler iyi ki mücadele etti ama bu ‘İzmir köy gibi kaldı’ algısını doğrulamıyor. Kordon yoluna karşı çıkmaya ‘helal olsun’ diyorum, iyi ki bunu yaptılar. Ama bu yatırımcı da ‘İzmir’de iş yapılmaz kardeşim, istemezükçü bir grup var, bunlar bize yatırım yaptırmaz’ algısını haklı kılmıyor. Bu benim fikrim değil. Asla yanlış anlaşılmasın. Bunun bir algı olduğunu söylüyorum. Doğruluğu yanlışlığı ayrı bir şey” dedi. 

O YATIRIMCI GİTSİN, ÖBÜRÜ DE GİTSİN, KİM GELSİN ABİ?
Zaman zaman gelen kentte oluşan itirazları değerlendiren Soyer, “Hepsini saygıyla karşılıyorum. Kentte böyle bir direncin olması çok saygın bir şey… Her zaman aynı fikirde olmayabiliriz, hiç önemli değil. Böyle insanların olması çok kıymetli bir şey... Bunun İzmir için hayırlı olmasına izin vermek lazım. Bazen egolar öne geçebiliyor. O egolar İzmir’in toplam menfaatini arka plana bıraktırabiliyor. Oradaki haklılığı geri plana atan egolar olabiliyor. Buna izin vermemek lazım. İzmir’in menfaatinin nerede olduğunu unutmamak lazım… İzmir’in gerçekten yatırımcıya ihtiyacı var. Hele bu ekonomik krizde… Bunu akıldan çıkarmamak lazım… O yatırımcı gitsin, öbürü de gitsin, kim gelsin abi? Hangi yatırımcı gelsin” diye konuştu. 

BİRAZ CENGAVERCE GİRMEK GEREKİYOR, GİRECEĞİZ
İzmir’in kıyı çizgisinde yer alan yüksek yapıların durumuyla ilgili konuşan Soyer, “Birkaç tane formül var geliştirmeye çalıştığım. O sette iki tane yan yana bina var. Bir tanesini yıkıyorsunuz, imar hakkını öbürüne aktarıyorsunuz. Çok basitçe ifade ediyorum. Bir takım teknik ve detay çözümler var. Üçünü birleştirip bir şey yapmak var. İkisinin hakkını öbür üç taneye aktarmak gibi var. Tek tek çalışıyoruz şu anda, orayı açacağız. Ne Kordon’u, ne Mithatpaşa’yı bu haliyle bırakmak istemiyoruz. Burada çözümler var. Biraz cengaverce girmek gerekiyor, gireceğiz. Çünkü bu hikayeyi değiştirmek lazım. Bize yapılan hatayı çocuklarımıza devretmemek lazım. Bunun için yapabileceğimiz bir şey varsa yapacağız” açıklamasını yaptı.

İZMİR’İN ÜÇ TEMEL SORUNUNU AÇIKLADI!
‘Sizce İzmir’in en temel 3 sorunu nedir?’ sorusu üzerine konuşan Soyer, “Birincisi; en temeli dünyaya kapalılığı… İzmir bir dünya şehri gibi yaşamıyor. Aslında bir dünya şehri olabilir, hep öyle olmuş ama öyle yaşamıyor. Kabuğunun içine kısılmış. Bunun için çok şey yapacağız. İkincisi ulaşım… İzmir’in ulaşımda çok büyük sorunları var. Ama hepsi çözülebilir sorunlar. Üçüncüsü çöp meselesi… Bizde ‘yere çöp atma’ denir, Japonya’da ‘yerde gördüğün çöpü al’ denir. Arada çok büyük fark var. Aradaki bu farkın göçer kültür nedeniyle olduğunu düşünüyorum. Biz dünyanın en temiz evlerine sahibiz. Ayakkabımızı çıkarıyoruz. Toz kondurmayız evlerimize. Peki neden arabada giderken poşetimizi, atarız, çekirdeğin kabuğunu neden atarız? Çünkü o göçerlik öyle bir şey ki bir daha oradan geçmeyiz diye genetik bir kod var. ‘Kapıyı ört’ diyoruz. Kapı kapatılır, çadır örtülür. O kadar genlerimize işlemiş ki bu kültür değişmek zorunda. Biz şehrimizin sokaklarını evimizin koridoru, balkonu gibi görmeye başlamak zorundayız. Bu temizlikle başa çıkılacak bir şey değil. 10 misli konteynır koysanız değişmez. Mesele insanımızın kirletmemesini sağlamamızda… Bu da kültür meselesi... Onun için aylardır her cumartesi sabah gidip izmarit topluyorum. Bunu bir kültür haline getirmeye çalışıyorum. Bu park benim evim gibi dememiz lazım. Özetle, dünyaya kapalılık kabuğunu kırmamız lazım. Yeniden dünya kenti olmamız lazım. Kent ulaşımıyla ilgili de yapmamız gereken çok şey var” ifadelerini kullandı.

BU SAATTEN SONRA HİÇBİR KOLTUK BENİ BOZAMAZ
Sözlerine “Bu saatten sonra hiçbir koltuk beni bozamaz” şeklinde devam eden Soyer, “Bir belediye başkanın asli görevi korumaktır, tüm diğer hikaye sonradan gelir. Önce korumaktır. Korumayı asli görev olarak kabul ediyorum. Gücüm ne kadar yeterse de sonuna kadar koruyacağım. İzmir’in tarihini, mirasını, lezzetlerini, örflerini, adetlerini koruyacağım. Bunlar bize binlerce yıllık bir hikayenin mirasıdır. Görevimiz sonraki nesillere bunu devretmektir. Aksi takdirde tüm o miras uçar gider. Buna benim vicdanım el vermiyor. Asli görevim korumacılıktır.

İkinci bir şey var; yalan söylememek! Popülizme, oportünizme düşmemek! Olanca samimiyetimle söylüyorum; ne biriktirdiysem onu bu kente vermeyi düşünüyorum. Bu saatten sonra hiçbir koltuk beni bozamaz. Ben hayatımda bugüne kadar ne biriktirdiysem bundan sonra da gideceğim. Bir insanı bozan şey koltuğun büyüklüğü küçüklüğü değil, adamın büyüklüğü küçüklüğüdür. Dolayısıyla da bu beni bozmaz. Bozulmayacağım da böyle devam edeceğim. Bu şehri ne kadar ileriye taşıyabilirsem o kadar bunu yapmaya çalışacağım” dedi.