GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Güncel
24 Şubat 2023 Cuma 13:05

TMMOB-Depremzede gerilimi... Basın açıklamasına baskın!

TMMOB İzmir Şubesi’nin ‘emsal’ kararı ile ilgili gerçekleştirdiği  ‘Depremde Ve Sonrasında Yaşanan Mağduriyetlerin Sorumlusu Bilimle İnatlaşan Yöneticilerdir!’ toplantısında depremzedeler ve TMMOB üyeleri arasında gerilim yaşandı. TMMOB İl Koordinasyon Kurulu Dönem Sekreteri Aykut Akdemir’in ‘bugün emsale el kaldıranlar yarının katilleridir’ sözü sonrası depremzedeler oda başkanlarına tepki gösterdi.

Oktay GÜÇTEKİN / EGEDESONSÖZ - İzmir'de 30 Ekim 2020 tarihinde yaşanan 6,9 büyüklüğündeki deprem sonrası, depremde mağdur olan vatandaşların yeniden evlerine kavuşabilmesi için gündeme gelen ve kentte gerek siyasi partiler arasında gerekse odalar ile yerel yönetim arasında tartışmalara neden olan emsal artışı için mahkeme yürütmeyi durdurma kararı vermişti.

Karar sonrası başka depremzedeler olmak üzere siyasilerden de mahkemenin kararına tepki gelirken, TMMOB İzmir Şubesi bugün ‘Depremde Ve Sonrasında Yaşanan Mağduriyetlerin Sorumlusu Bilimle İnatlaşan Yöneticilerdir!’ başlığı ile bir basın toplantısı düzenledi.

Toplantıya TMMOB İl Koordinasyon Kurulu Başkanı Aykut Akdemir, Şehir Plancıları Odası İzmir Şube Başkanı Zafer Mutluer, Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Uğur Toprak, Çevre Mühendisleri Odası Üyesi Helil İnay Kınay katıldı.

Toplantıya 8-9 kişilik depremzede grubu katılırken, Şehir Plancıları Odası İzmir Şube Başkanı Zafer Mutluer’in sözleri sonrası depremzedeler ve TMMOB üyeleri arasında tartışmalar yaşandı.

DEVLET DİYEBİLİR Mİ?
Söz alan ŞPO İzmir Şube Başkanı Zafer Mutluer, “Bir deprem yaşadık ve 16,5 milyonluk bir coğrafya etkilendi. Herkesin barınma ihtiyacı var. Devlet siz kendiniz karşılayın, kendi başınızın çaresine bakın, maddi pürüzü emsal arttırarak hafifletin diyebilir mi?” sorusunu yöneltti.

DEPREMZEDELER: KAMU VE ODALAR ARASINDA EZİLİYORUZ
Sorunun ardından ise salonda bulunan depremzedeler ‘biz kamu ile odalar arasında eziliyoruz. Bize çözüm sunmuyorsunuz. Biz ne yapacağız. 2,5 yıldır sokaktayız’ diyerek tepki gösterdi.

MUTLUER: GEREKLİ ÇALIŞMALAR YAPILMALIDIR
Tepkiler sonrası sözlerine devam eden Mutluer,”TMMOB’a bağlı odalar hep bilimsel bilgiyi savunur.  Vatandaşlarımızın güvenli kentlerde nasıl yaşayabileceğini anlattık. Biz danışılacak durumdayız. Hala aynı konularda ısrarcı olunuyor. Ben depremin yıktığı Pazarcık’tan geldim.  Bulunduğum çadır kentin mahallesindeki binalar 5-10 yıllık binalar. Bunlar yıkıldı. Mesele yeni bina, sağlam bina değil, bütüncül yaklaşım önemli. Bugünkü konut üretim politikası baştan sona çökmüştür. Mülk sahiplerinin hırsı Pazarcık'ta can almıştır. Orada yapılan binaların müteahhtilerin daha fazla kazanma hırsı can almıştır. Depremzedeler kaybedilen evlerden sorumlu değildir. Onlara yıkılamaz bu süreç. Kamu iradesi bu yükün altına girmelidir. Bölgede de depremzedeler kendi başının çaresine baksın diye dışarıdan bakıp az hasarlı kararı veriyorlar. Devlet barınma hakkını çözmek için finansal anlamda taşın altına girmelidir. Gerekli tüm çalışmalar yapılmalıdır. 1 yılda yapacağız demekle olmuyor” diye konuştu.

DEPREMZEDELER: ÇÖZÜM SUNMUYORSUNUZ!
Mutluer'in sözlerinin ardından depremzede vatandaşlardan birisi söz alarak ‘Bende mimarım. Bize her zaman sorunu belirtirken çözümü de sunmamız gerektiğini öğrettiler. Ancak siz çözüm sunmuyorsunuz, biz ne yapacağız. Biz evlerimizi istiyoruz’ dedi.

AKDEMİR: EMSALE EVET DİYENLER YARININ KATİLLERİ OLACAKTIR
Depremzedelerin tepki göstermesine yanıt veren ve emsali eleştiren  Akdemir, “Bugün yıkılan binaların hepsinde onayı olanların hepsinin eline kan bulaşmıştır diyoruz. Bugünün katillerini besliyorsunuz. Emsal artışına evet diyenler yarının katilleri olacak. Sorumlular yöneticilerdir. 40 binin üstünde canı yitirdiğimiz, 13 milyonun etkilendiği deprem bölgesindeydik. Bugün yalnız ve yalnız barınma hakkımızı nasıl alabilir diye onu konuşuyoruz. Depremde evleri yıkılan tüm depremzedelerin evlerinin devlet tarafından yapılması gerekmektedir. Bir afetin felakete dönüşmesine neden olan kamu yönetimlerdir. Yıkılan evlerin, kaybedilen canların sorumlusu devlettir. Devlet tüm yapıları yaparak depremzedeler vermelidir” ifadelerini kullandı.

TMMOB’U İZMİRLİLERİN VİCDANINA HAVALE ETTİKLERİNİ SÖYLEYENLER…
Yazılı basın açıklamasını okuyan TMMOB İl Koordinasyon Kurulu Dönem Sekreteri Aykut Akdemir, şu ifadeleri kullandı;

 “Bayraklı Belediye Meclisinin 04.10.2021 tarih, 108 sayılı kararı ile kabul edilen ve İzmir Büyükşehir Belediye Meclisinin 11.10.2021 tarih, 05.1146 sayılı kararı ile değişiklikle uygun bulunarak onaylanan, 04.11.2021-03.12.2021 tarihleri arasında askıya çıkarılan 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Plan Notuna açtığımız davada, İzmir 5. İdare Mahkemesi'nin 2022/176 Esas,  02.02.2023 tarihli ara kararıyla, dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu ve uygulanması halinde telafisi güç zararlara neden olacağından bahisle yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiştir. Söz konusu kararda; ‘...,hukuka aykırılığı açık olan dava konusu plan notunun uygulanmaya devam etmesi halinde bölgede ikamet eden vatandaşların ve firmaların, mevcut plan notu uyarınca yeni inşaat çalışmalarına girebileceği göz önüne alındığında uygulanması halinde ilgililer açısından telafisi güç ve imkansız zararlara sebebiyet verebileceği de açıktır.’ denmektedir.

Alınan karar ile birlikte getirilen emsal artışları ile toplamda mevcuda ek %50-60 bağımsız birim artışına gidilmiş ve dolayısıyla nüfus artışı yapılmış, yapılan bu artış ile açıkça "İzmir`e ihanet" edilmiştir. Üstelik yapılan bütün bu artışlar jeolojik-jeoteknik etüd verileri plan kararlarına yansıtılmadan yapılmıştır.  Bu kararın altına imza atan belediye başkanları ve meclis üyeleri herhangi bir bilimsel çalışmaya dayanmadan kentimizde yaşanması muhtemel afetleri, felakete dönüştürecek bir suç işlemişlerdir. Bu kararın altında imzası bulunanların, İzmir`de trafik sorunu olduğundan, koku sorunu olduğundan, altyapının yetmediğinden bahsetmeye ve doğabilecek bir zarar halinde doğal afeti gerekçe göstermeye hakkı yoktur, çünkü bizzat sorumludurlar.

Emsal artışları ile planlama, mimarlık, mühendislik disiplinlerinin her birini göz ardı eden, deprem bölgesindeki mülkiyet sahiplerini ve kenti ana aktörün müteahhit olduğu piyasa koşullarına teslim eden Belediye Başkanları ve Meclis Üyelerinin, 11.10.2021 tarihinde Büyükşehir Belediye Meclisinde almış oldukları karar, açıkça bir kent suçudur. Bu karar açık şekilde piyasacı bir yaklaşımdır ve iktidar partisinin 20 yıldır kentsel alanda uyguladığı politikalarından hiçbir farkı bulunmamaktadır.  İşte tam da bu nedenlerle işlenen suçun karşısında sessiz kalmamız, suça ortak olmak anlamına gelecektir. Toplumcu ve kamucu çözümler yaratmak yerine, TMMOB’u İzmirlilerin vicdanına havale ettiklerini söyleyenleri, vatandaşları otobüslerle meslek odalarının önüne taşıyıp hedef gösterenleri, meslek odalarını gizli ittifakın parçası olmakla suçlayanları, bilim gerektiğinde taviz verir diyenleri, eline A4 kağıt alıp plan çizmeye kalkanları gayet iyi tanıyoruz. Unutulmasın ki TMMOB, toplumun ortak yararını içermeyen, günü kurtarmaya dönük, aklı ve bilimi hiçe sayan uygulamaları her türlü baskıya rağmen geçmişte kabul etmemiştir, bugün de etmeyecektir.

6 Şubat 2023 Depremlerinin kentlerimizde yarattığı can kayıpları ve yıkımlar, bilimle inatlaşıldığında ne kadar acı felaketlerle sonuçlanacağını bizlere bir kez daha göstermiştir. 6 Şubat Depremleri sonrasında İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından hazırlanan Ön İnceleme Raporunda ‘Kentsel dönüşüm/yenileme çalışmaları, mevzi, parçacıl ve mevcut kentsel dokudaki riskleri artıran ‘salt emsal artırımına dayalı kaynak yaratma’ yaklaşımı terk edilmelidir. Kentsel dönüşüm projeleri, üst ölçekli planlar ile uyumlu olarak yürütülmeli ve alternatif finansman modelleri gözetilerek kurgulanmalıdır.’ şeklindeki tespiti uyarılarımızın, halkımızın can güvenliğini korumak, sağlıklı ve güvenli kentlerde yaşamasını istemek dışında da bir anlam taşımadığını göstermektedir.

30 Ekim 2020 tarihi sonrasında, İzmir ili mülki amiri tarafından bir deprem bölgesi olma niteliğini taşımaya devam eden kentte, ağır hasarlı binalar haricinde (hasar düzeyine bakılmaksızın) bütün hasar alan ya da mevzuat gereğince risk taşıyan yapıların taşınması ya da yıkılarak yeniden yapılması konusunda alınmış idari bir karar bulunmamaktadır. Deprem açısından riskli bir bölgede bulunan İzmir’de, tehlikenin giderilmesi için alınan tedbirler kapsamında sayılabilecek olan “binaların mevzuata uygun olarak yeniden yapılması” hususunda, kamu yetkisini kullanmamıştır.  Dava konusu işleme konu olan, ağır hasarlı binalar haricinde kalan, ancak 30 Ekim 2020 Ege Denizi Depremi’nde hasar alan ya da mevzuata göre riskli olan binalar için, binalardaki hak sahiplerine, idare tarafından mali yardımda bulunulmamıştır. Aksine,  7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun’un 33. maddesinde “Konut ve konut inşaası ve sair yardımlar için yapılacak borçlandırmalar faizsizdir.” hükmü yer almasına karşın, konut yapımında ortaya çıkacak müteahhit masraflarının, planlama ilkelerine ve mevzuata aykırı bir şekilde emsal artışı ile giderilmesi yolu seçilmiştir.

Sorunun çözümü bilimsel çalışmaların yanında ülkede uygulanan üretim politikaları ile doğrudan ilişkilidir. Sorunun çözümü gayet açıktır: Ülkemizin kamu kaynaklarının, hasta garantili şehir hastaneleri, geçiş garantili otoyollar, uçuş garantili havalimanlarına aktarılmak yerine vatandaşların sağlıklı ve güvenli kentlerde yaşaması için kullanılması durumunda kentlerimizde var olan problemlerin büyük bir kısmı çözülecektir. Barınma hakkının temel bir insan hakkı olduğundan hareketle ülkemizde uygulanan kentsel politikalar nedeniyle konutu yatırım aracına dönüştüren kredi teşvikleri, kamu mülklerinin satışı, yabancı konut satışı, kira ve konut fiyatlarının denetlenmemesi, vergilendirmenin adil yapılmaması ve benzeri tüm iş ve işlemlerden vazgeçilmelidir. Anayasanın 56 ve 57. maddelerinde de açıkça belirtildiği üzere tüm vatandaşlarımız için sağlıklı ve güvenli konut alanları planlanmalıdır. Bu nedenle idarecilere, meslek odalarını hedef göstermek yerine, vatandaşları serbest piyasa koşullarına terk etmeyen, kamu kaynaklarını herkes için adil ve hakça kullanılmasını öngören gerçekçi çözümler konusunda görev ve sorumluluklarını hatırlatıyoruz.”

NE OLMUŞTU?
Depremden en çok etkilenen Bayraklı ilçesinde, ilçe belediyesi K sınırlarında geçerli olacak yüzde 10'luk emsal artışı önerisini meclise getirirken, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nde görüşülen gündem maddesi ise parsel bazında yüzde 20, ada bazında ise yüzde 30 olarak revize edilmişti.

TMMOB ise kararı mahkemeye taşımıştı. İzmir 5'nci İdare Mahkemesi ise geçtiğimiz günlerde yürütmeyi durdurma kararı vermişti.