GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Yerel Yönetimler
28 Kasım 2020 Cumartesi 13:00

Soyer'den deprem sonrası İzmirlilere kentsel dönüşüm çağrısı: Herkesin elini taşın altına sokması lazım!

Düzenlenen 'İzmir Zamanı' basın toplantısında konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, "Devletin belediyenin elini taşın altına sokması lazım ancak vatandaşın da elini taşın altına sokması lazım. 1 metrekare hakkından feragat etmesin. Böyle bir şey yok. Onun da feragat etmesi gereken bir fedakarlık olacak. Ortak bir kent açısından vatandaşların da yapması gereken şeyler var" dedi.

Oktay GÜÇTEKİN / EGEDESONSÖZ - İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İstanbul'da gerçekleştirilen 'İzmir Zamanı' toplantısının ikincisini bu kez İzmir Kültüpark'ta yer alan İsmet İnönü Kültür Merkezi'nde gerçekleştirdi.

Basın mensupları ile bir araya gelen Başkan Soyer, deprem sonrasında gerçekleştirilen 'Ortak Akıl Çalıştayı' ve deprem sonrasındaki durum ile ilgili basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.

Belediyelerin yetkisinin arttırılması gerektiğini vurgulayan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, vatandaşlara da çağrıda bulundu.

ÇOK ACI TECRÜBELER YAŞADIK

Göreve geldiği andan itibaren birçok felaket yaşandığını belirten İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, "Son 18 ayda İzmir tarihinin en büyük orman yangınını, pandemiyi, depremi ve Türkiye’nin ilk tsunamisini yaşadık ve son158 aydır zamanımızın önemli bir bölümü krizlerle mücadeleyle geçti. Çok acı tecrübeler yaşadık ve hızlı çözümler ürettik. Bunu sadece İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak başarmadık. Bu başarının altında İzmir’in tüm kurumları ve seferberlik var. Yaşadığımız krizlerden Türkiye’ye umut vermeyi başaran tüm yol arkadaşlarıma teşekkür ediyorum" diye konuştu.

YAŞAM KALİTESİNİ YÜKSELTMEK DE MÜMKÜN DEĞİL

İstanbul’da gerçekleştirilen 'İzmir Günü' programı hakkında da konuşan Tunç Soyer, “Orada olmamızın nedeni krizlerle ilgili tecrübelerimizi paylaşmak ve çözümlerimizi herkesle birlikte konuşmaktı. Pandemi nedeniyle davetli sayısını kısıtladığımız buluşmaya Avrupa’dan Çin’e çok sayıda yüksek kalibrede katılımcı geldi. Kendileriyle İzmir’i dirençli bir kente dönüştürme konusunda fikir alışverişi yaptık. Yaşadıklarımız bize gösterdi ki dirençli kent olmanın 2 anahtarı var. İlki birliktelik ve ortak akılda buluşma. İkincisi de yaşam hakkını gözetmenin kent yöneticileri tarafından en öncelikli görev olarak görülmesi. Çünkü yaşam hakkını gözetip sonsuz saygı duymadan ketteki yaşam kalitesini yükseltmek de mümkün değil. İzmir’de dirençli bir kent olmanın odağına ortak aklı ve yaşam hakkını koyduk. İzmir zamanı girişimimiz doğamızla barışık, afetlere dirençli, özgür ve uyum içinde bir yaşamı inşa etmek için ortak akıl ve üretim çağrısıdır. Çünkü biz dönüşüme sadece mekânsal bir dönüşüm olarak değil, fikirsel ve yönetimsel bir dönüşüm gerekliliği olarak bakıyoruz. Çünkü biliyoruz ki mekânsal dönüşüm ancak fikirsel dönüşümle birlikte topyekun bir dönüşümün önünü açabilir. Her şeyin olağan göründüğü durumlarda sen ben öteki tartışmalarına giriyoruz ve bu tartışmalarda kayboluyoruz. Halbuki doğal afet ve pandemide sen ve ben ayrılığının önemi kalmıyor. Hayatı yıkılanların ya da hastanede yatanların siyasi tercihleri ya da kökeni önemli olmuyor. Hepimiz yaşam karşısında eşitleniyor ve birbirimize ne kadar muhtaç olduğumuzu görüyoruz. En önemlisi birlikteyken neler başardığımızı ve ayrıyken neleri kaybettiğimizi görüyoruz. Çok daha büyük başarılar elde etmenin yegane yolunun birlik ve beraberlikten geçtiğini görüyoruz. Bu yüzden bu buluşmaları, beraber hareket etmeye daha çok ihtiyacımız olan bir dönemde düzenledik. Çok kısa sürede İzmir’deki deprem felaketini üstesinden gelmemizi sağlayan birlikteliğimizin İzmir’in ortak akıl çağrısına dönüştürülmesi bizim için öncelikli bir amaç haline geldi. İzmir’in ortak akıl çağrısına dönüştürülmesi bizim öncelediğimiz. Depremi de dayanışmamızı da unutmamak ve unutturmamak için. Bu yıkımlar bir daha yaşanmasın diye şimdi birleşmek gerekiyor. Yaşam hakkının güvence altında olduğu bir şehir iklimi yaratmak için İzmir’de bir düşünce meydanı oluşturmak ve bunu tüm Türkiye’ye taşımak istiyoruz. Yaşamın tüm alanlarını birlikte tasarlamak istiyoruz" dedi.

EN BÜYÜK SIKINTIMIZ UNUTMAK

Tüm binalar için 'Güvenlik Karnesi' hedeflerinin olduğunu belirten Başkan Soyer, "2019 yılında 2020-2024 yılları için hazırladığımız stratejik planımızda Birleşmiş Milletler’in 17 kalkınma hedefleriyle uyumlu bir plan hazırladık. Bu 17 kalkınma hedefine 1 yerel hedef ekledik. Finansal anlamındaki başarılarımızdan başlamak üzere birçok somut kazanımımız dünyayla uyumlu vizyonun meyvesidir. İzmir’in stratejik planının 7 ana hedefinden biri altyapı ve bunu en önemli parçası kentsel dönüşüm. Deprem, kentsel dönüşümün önemini bir kere daha gösterdi. Depremle ilgili en büyük sıkıntımızsa unutmak… Deprem yaşıyoruz, ‘Önlemler alınsın’ deniliyor ve her şey unutuluyor. Biz unutmamak ve unutturmamak istiyoruz. Bu konuda düzenlediğimiz İzmir Depremi Ortak Akıl Buluşması’nın sonuçlarını kendimize rehber edineceğiz. Öncelikle geniş katılımlı afet danışma yönlendirme platformu oluşturacağız. Bu platformun İzmir2i katılımcı bir anlayışla yönlendirmesini istiyoruz. Daha önce kurduğumuz afet bilim kurulumuzsa afet risklerine yönelik teknik çalışmalarda yol gösterecek. İzmir depremi ortak akıl buluşmasının sonuçlarından ilham alarak yeni bir kent örgütlenmesine başlıyoruz. Bilimsel çalışmalara da başlıyoruz. Riskleri analiz edeceğiz ve oluşabilecek senaryolara göre önlem alacağız. Bir diğer konuda yapı stokunun envanterini çıkartmak. Bunun için güvenli yapı ve zemin koşullarını dikkate alan bir yapı sertifikalandırma sistemi kuruyoruz. Tüm binaların taşıyacağı bir güvenlik karnesi. İlçe belediyelerimizle birlikte etkili bir denetim sistemi oluşturacağız. Depremle birlikte sel, taşkın, kuraklık ve iklim değişikliği gibi afet risklerini içeren İzmir Kenti Bütünleşik Afet Master Planını da başlatıyoruz.  Yaşanılanlardan gördük ki deprem odaklı felaket risklerinin azaltmanın en önemli araçlarından biri kentsel dönüşüm. Deprem sonrasında oluşan hasarlı binalarla yapı stoku envanter çalışmasıyla belirlenecek riskli yapıların dönüşümüyle ilgili mali, hukuki ve teknik çerçeveyi içeren kentsel yenileme stratejisi belgesi hazırlığına da başladık. Sosyo-ekonomik olarak desteklenecek kentsel dönüşümü kentlerimizin geleceğinin yönetilmesini temel hedef olarak görüyoruz."  dedi.

BELEDİYENİN GÖREVİ SADECE ÇÖP TOPLAMAK DEĞİLDİR

Belediyerin görevlerinin deprem ile daha net gözüktüğünü belirten Soyer, "Bizim afet mevzuatımız 1959 tarihli yasaya dayanıyor. İmar mevzuatımız da 1985 yılında çıkarılmış ve herhangi bir revizyon görmemiş. Bunun için şehirlerimizin mekansal iyileştirilmesiyle ilgili yeni bir perspektife ve bütüncül bir düzenlemeye ihtiyaç var. Çünkü kullandığımız teknolojiler, ekonomimiz, sosyal hayatımız hızla değişiyor.  Bu değişimin ve odağında keneler var. Ama kentlerin geldiği nokta bu mevzuatlarla yönetilecek ve ortaya çıkan sorunları çözecek gibi değil. O nedenle imar mevzuatı, ruhsatlandırma ve denetleme süreçleriyle ilgili yenilikçi ve çağdaş bir misyona ihtiyaç var. Bunun odağında da yerel yönetimlerin gücü ve kaynaklarının artması yer almaktadır. Çünkü pandemi ve İzmir depremi gösterdi ki yerel yönetimlerden beklenti mevzuatlarda tarif edilenlerden çok daha fazla. Belediyeler sadece çöp toplayıp altyapı hizmeti veren kurumlar değiller.  Türkiye’de yerel yönetimlerin hizmet potansiyellerini gerçeğe çevirecek, güncel durumu tarif eden ir yerel yönetim reformuna ihtiyaç var. Bu reform, yaşamın tüm alanlarına yerelden bakmayı başaran bir perspektif taşımak zorunda. Pandemi, küresel ısınma ve mülteci krizi sınır tanımayan sorunlar. Dünyanın bir ucunda yaşanan sorunların hayatımızı etkilediği bir dönemdeyiz. Tüm dünya ortak bir kader paylaşıyor. Bu ortak kaderi fırsata dönüştürüp kentimizin refahını arttırmaya çalışıyoruz.  Uluslararası işbirliklerimizi geliştirerek arttıracağız. Bu işbirliğinin başında kentsel dönüşüm ve bunun finansal modellemesi geliyor. Tarihinde deniz ticaretiyle zenginleşmiş olan İzmir bugün de uluslararası lojistik merkezi konumunda. Kentimizin son derece dirençli bir ekonomisi var. Pandemi de olsa deprem de olsa İzmir,13 sanayi bölgesi, 2 serbest bölgesi ve 4 ana ticaret limanıyla Türkiye’yi dünyanın küresel zincirine bağlamaya devam ediyor.  İzmir’in en önemli ekonomik dinamiklerinden biri tarım... Başka bir tarım mümkün vizyonumuzu 4 temel ilke üzerinde inşa ettik. Yerel tohuma ve yerel çeşitliliğe sahip çıkmak. İkincisi, ürünlerimizin katma değerini yükseltmek. Bu konuda biz de üreticilere destek olmak istiyoruz. Üçüncü konumuz bir araya gelerek güçlenmek yani kooperatifleşmek. Son olarak ise ürünleri uluslararası piyasalarda pazarlamak. Bu çalışmaların odağındaysa doğayla uyum var. Tüm faaliyetlerimizde doğayla uyumu esas alıyoruz. Tüm önerilerimizde doğayla uyumuna bakmak gerekiyor. Uyum yoksa sürdürülebilirlik de yok. Dirençli kent yaratmanın en önemli parametresi doğayla uyum. Doğayı koruyan yenilikçi düşünceleri ve dönüşümleri İzmir’de oluşturmak istiyoruz. Doğadaki canlara merhamet değil yaşam alanlarını talan ettiğimiz için adalet borçlu olduğumuz düşünüyoruz. Buradaki buluşmamız beraberliğimizin dönüm noktası olsun. Direncimizi sağlayan şey birlikteliğimiz. Güç kaybettiren şey de ayrılıklarımız. Dünya zaten çok kuruldan ve küresel sıkıntılar var. Bunlarla yalnızca bir arada olursak başa çıkabiliriz." ifadelerini kullandı.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, basın açıklamasının ardından katılımcıların sorularını yanıtladı.

ÖNEMLİ OLAN İNŞAAT TEKNOLOJİSİ

Bornova'da depremzedeler için yapılacak olan rezerv konut alanlarının yapılacağı alanın altından fay hattı geçtiğinin sorulması üzerine açıklamalarda bulunan Tunç Soyer, "Fay hattı dünyanın her yerinde var, dünyanın her yerinde birçok fay haritaları var. Bunlara baktığınızda üstünde yaşam olduğunu görüyorsunuz. Ancak orada fay hattının tespitinden sonra bir zon oluşturuluyor ve onların etrafında yapılaşma yapılabiliyor. Burada zeminin sertliği çok daha önemli bir konu. Altta fay hattı olması tek başına önemli bir konu değil. Orada bir sıkıntı görmüyor bilim insanları, bizde bunları izleyip takip ediyoruz" dedi.

İNANILMAZ BİR TABLO VARDI

İstanbul'da gerçekleştirilen 'İzmir Zamanı' toplantısına da değinen Başkan Soyer, "Biz bu krizlerin aslında aydınlık günleri içinde taşıdığına inanıyoruz. Geçtiğimiz gün gerçekleşen İstanbul toplantısı bizim çok mutlu etti ve ayaklarımızı yerden kesti. İnanılmaz bir tablo vardı. Biz aslında  olağan zamanlarda birbirimiz ile çok kolay çatışıyoruz.  Buradan hayatı görüyoruz. Oysa afet zamanlarında bu bir tarafa bırakılıyor ve bizi birleştiren konulara bakılıyor. Dün 7 saatlik meclis toplantımız vardı. Belki de ilk defa mecliste bu kadar uyumlu bir toplantı yaptık. Eleştiri vardı ancak 7 saat boyunca herkes sabırla birbirini dinledi" ifadelerini kullandı.

"DEVLETİN DEVLETLE AVALAŞMASI OLABİLİR Mİ?"

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile uyum içinde çalışmaların yürüdüğünü belirten İzmir Büyükşehri Belediye Başkanı Tunç Soyer, "Sıvılaşmadın yoğun doğu yerlerde de bina yapılabilir. Mesele sıvılaşmanın olduğu yerde bina yapmak değil. Gördüğünüz gibi aynı yerde gökdelenlere bir şey olmadı. Mesele inşaat teknolojisi ile ilgili. Elbette yapılacak yerin hassasiyetinin gözetilmesi gerekiyor ancak bir yandan da inşaat teknolojisinde belirlenmesi lazım. Belki de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile şimdiye kadar hiç bu kadar uyumlu olmamıştık. Bizim bir planın mahkemeye gitme durumu yapacak başka bir çare bulamazsak olabilir. Yoksa devletin devletle davalaşması olabilir mi. Bahsettiğimiz iklim bizim bürokrasi mizde de oluştu" diye konuştu.

 SON DERECE FAYDALI OLDU

Deprem sonrası gerçekleştirilen ortak akıl çalıştayının faydalı olduğunu belirten Soyer, "Ortak akıl buluşması son derece faydalı oldu. Tahminimizin ötesinde bir katılım oldu. 2 gün süren buluşmaya Türkiye'nin birçok yerinden akademisyenler bir araya geldi. Biz kendi adımıza çıkardığımız sonucu söyleyeyim. Biz oraya 200 milyon para aktarmaya  karar verdik. Çünkü 99 öncesi yapılan binaları kontrol etme ihtiyacımız ortaya çıktı.  Zaten hayatın bize tecrübesi de bunu gösterdi. Yıkılan binaların tamamı 92 ve 97 yılları arasında ruhsat alan binalar. Bütün İzmir'de 99 öncesi ruhsat almış binaları kontrol edeceğiz. Özellikle zemini işletmelere verilmiş binalar… Çünkü kolanlar kesilmiş ve spor salonları AVM'ler yapılmış" dedi.

ÇALIŞMALAR BAŞLADI

Deprem sonrası oluşan trafik sorunu ile ilgili çalışmaların başladığını belirten Soyer, "Yan yollar ile ilgili büyük bir sıkıntı var. Trafik akış konusunda… Yan yolların inşası gerekiyor. İzmir'de yan yolların nerelerde açılabileceği konusunda bir çalışma yaptılar. Bunun farkındayız ve gereğini yapıyoruz.  Toplumda topyekün bir sıkıntı var. Biz her yere yetişmeye çalışıyoruz ancak kolay değil. Özgür haber alma hakkı temel bir hak  ve çok kıymetli, bizde yetişmek istiyoruz, gücümüz yettikçe destek olacağız"

 PANZEHİRLERİNDEN BİRİ

Kentsel dönüşümün en önemli öncelikleri olduğunu belirten Soyer "Kentsel dönüşüm en temel önceliklerimizden biri. Depremden aylar önce deprem daire başkanlığı kurduk. Çünkü İzmir'in afetlere karşı kırılgan bir kent olduğunu düşünmüştük. Kentsel dönüşüm bunun panzehirlerinden biri o yüzden hızlı bir çalışma yapmak gerekiyor. Hükümet ile birlikte çalışmak gerekiyor ve onu da yapacağız. Şu anki iklimin açtığı kapılar ile birlikte daha hızlı bir yol alacağız"

VATANDAŞ DA FEDAKARLIK YAPMALI

Kentsel dönüşümde vatandaşlarında üzerine düşen görevler olduğunu belirten Soyer, "Kentsel dönüşüm konuşuldu. Devletin belediyenin elini taşın altına sokması lazım ancak vatandaşın da elini taşın altına sokması lazım. 1 metrekare hakkından feragat etmesin… Böyle bir şey yok. Onun da feragat etmesi gereken bir fedakarlık olacak. Ortak bir kent açısından vatandaşların da yapması gereken şeyler var. "

BAŞKANLIK MAKAMI YAPILACAK

İzmir Büyükşehir Belediye Binası'nın yıkılması karar sonrası planlarına da değinen Başkan Soyer, "Yıkılacak belediye binamızın yerine de sadece valilik binası gibi tek katlı bir başkanlık makamı yapmayı düşünüyoruz, gerisini meydana katacağız" dedi.