GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Güncel
4 Aralık 2022 Pazar 08:40

Şehir Plancıları’ndan ‘derhal iptal edin’ çağrısı: Çeşme’de denize giremeyiz!

Danıştay tarafından yürütmeyi durdurma kararı çıkarılan Çeşme Projesi ile ilgili değerlendirme yapan Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Zafer Mutluer, projenin iptal edilmesi gerektiğini belirterek “Bakan, ‘Biz burada turizmi dönüştüreceğiz tıpkı bir kentsel dönüşüm gibi buraya artık daha zengin insanlar gelecek’ diyor. Bunun Çeşme’de yaratacağı etki itibariyle biz Çeşme’ye de gidemeyeceğiz. Dolayısıyla İzmirli emekçilerin hafta sonunda Çeşme kıyısını kullanma imkânı da ortadan kalkmış olacak” dedi.

EGEDESONSÖZ- Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Zafer Mutluer, SONSÖZ TV’ye konuk oldu.  Zafer Mutluer, Gazeteci Muhittin Akbel’in sorularını yanıtladı.

SÜRPRİZ OLDU
Çeşme Projesi’ne karşı açılan davada atanan bilirkişi heyetinin ‘planlama ilkelerine ve kamu yararına uygun değil’ yönündeki raporuna rağmen Danıştay 6. İdaresi, meslek örgütlerinin ve çevrecilerin yürütmeyi durdurma talebini oy çokluğu ile reddetmişti. Kararı yeniden ele alan Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Danıştay’ın aldığı ret kararını kaldırdı ve yürütmenin durdurulmasına karar verdi.

Çeşme Projesi’nde yürütmenin durdurulmasının sevindirici olduğunu belirten Mutluer, “Açıkçası inanamasak böyle bir davayı açmayız. Öte yandan kimi zaman yargı kararlarına rağmen işler yürüyor. Esasen yürütmeyi durdurmaya dair bir ret kararı gelmiş olsa da biz esasını girdiğinde davanın iptal olmasını bekliyordu. Ama yürütmenin durdurması bizim içinde sevindirici oldu, sürpriz oldu. İzmirlilere armağan olsun. Çünkü önemli bir karar yani şu an için çeşme projesinde birçok idari işlem yürütülüyor. Şu an herhangi bir idari işlemin yapılması mümkün değil. Olursa da suç olur. Bunun da kamuoyu tarafından açıkça biliniyor olması takip edilmesi bizim açımızdan önemli” dedi.

SİT STATÜLERİ DEĞİŞTİRİLDİ
Çeşme Projesi için değerlendirme yapan Mutluer, “Projedeki esas kullanımların turizm fonksiyonlarının belirlendiği alanların İzmir-Çeşme Otoyolu ile deniz kıyısı alanı olduğunu görüyoruz. Şimdi bu alanda nitelikli doğal koruma alanları var. Evet SİT derecesi daha sonra düşürdüler ama oradaki dava süreci devam ediyor. Ama orada oluşturulmuş bir yargı kararı var. 2018 yılında o bölgedeki SİT statüleri değiştirildi. Odamızın açtığı dava kısmen kabul kısmen ise red kararı aldı. Yargı kararıyla oradaki SİT statüleri kesinleşmiş oldu. Kesinleşmiş bir karar olmasına rağmen bilirkişi raporları var, bakanlığın kendi yaptığı ekolojik temelli bilimsel araştırma raporu var. Şimdi bu reddedilip; “4 yılda doğanın değiştiği” iddia ediliyor ve SİT statüleri değiştiriliyor. Biz bu kararın da iptal olacağını bekliyoruz ama bu haliyle doğal tarım koruma alanına dönüştüğünde olanların tekrardan bir plana proje söz konusu olması mümkün değil. Ağırlıklı olarak kullanımların o tarafta yoğunlaştığı bir durumda nasıl arkasından dolanır bilemiyorum açıkçası. Bilirkişi keşfi sırasında da bakanlığın temsilcileri şunu iddia ediyordu, “bu sınır belirleme kararı bir planlama değil, o yüzden bu iddianın ne gereği var” deniyordu. Ama şunu biliyoruz, bir alanı turizm koruma ve gelişim bölgesi ilan ediyorsanız, burada turizm fonksiyonları ve turizm fonksiyonuyla birlikte burada yer seçecek. Konut gibi ticaret gibi kullanımların da olacağını biliyoruz. Şimdi bu sınır belirlenen alana baktığımızda yüzde 55’i nitelikli doğal koruma alanında bunu bakanlığın stratejik çevresel etki değerlendirme kapsam belirleme raporunda da kendileri de ifade ediyorlardı. Yani plan değişikliği öncesinde yapılan bir çalışma. Bu alanı yüzde 55’i nitelikli doğal koruma alanı. Nitelikli doğal koruma alanında ise bakanlığın ilke kararı diyor ki, “bu SİT statüsünde burada yapılacak kullanımlar bellidir. Bu kullanımlar içerisinde turizm fonksiyonu konut fonksiyonu ya da işte bu proje kapsamında tartışılan golf sahaları, nitelikli spor tesisleri vs. bunların yapılmasının imkânı yok.” Yani bu ülkenin yasalarına, mevzuatına aykırı. Dolayısıyla ne yaparsınız? Bir turizm koruma gelişim bölgesi ilan ederken turizm fonksiyonları belirlenemeyecek alanlar dışarıda bırakılır ama biz burada neyi görüyoruz, içerisinde alınmış, hatta projenin esas yapılacağı alanda buralar. Bu neyi gösteriyor? Zaten bakanlığın bu statülerini önemsemediğini, değiştireceğini gösteriyordu ki böyle oldu. 2021’in sonbaharında önümüzde SİT değişikliği geldi. O nitelikli doğal koruma alanlarını sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanına çevirdiler. Bu alanlarda da plan yapabiliyorlar. Artık bu bahsettiğimiz kuralları belli bir oranda hayata geçirebiliyorlar. Projeye durumu uydurmaya yönelik adımlar atıldı. Öncelikle alan sınır belirlendi. Bu alan sınırının belirlenmesinde planlama yetkisi Kültür ve Turizm Bakanlığı’na geçti. Bununla birlikte plan yapabilmeleri için SİT derecelerini düşürmeleri gerekiyordu. SİT derecesini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı düşürdü. Ardından tarım alanları vardı bu alanda tarım alanlarının da yapılaşmaya açılabilmesi için İl Toprak Koruma Kurulu kararıyla tarım dışı amaçla kullanılabileceğine ilişkin karar çıkartıldı. Adım adım geliyordu ama mahkeme takip yürütmeyi durdurma kararı alana kadar” diye konuştu.

ALAÇATI KÖY OLMAKTAN ÇIKTI
Alaçatı Port projesine değinen Mutluer, “Çeşme, kültür, turizm, koruma ve gelişim bölgesi dışında Çeşme’de turizm merkezi alanları da var. Turizm koruma ve gelişim bölgesi ile turizm merkezi alanları turizm teşvik kanunu kapsamında tanımlanmıştır. Bu yetki ile doğrudan bu alanlarda planlama yetkisi Kültür ve Turizm Bakanlığı’na geçiyor. Bahsettiğimiz diğer alanlarda ise planlama çalışması yapılmış değil. Öncelikli olarak 2019’un Eylül’ünde belirlenen turizm koruma ve gelişim bölgesinden başlandı. Tabi bu şey bir yandan da bakanlığın elindeki serbestliği de arttıran bir durum. Yani Çeşme’de bu kadar yetkiye sahip olması orada hükümetin tasarrufu doğrultusunda. Nerede rant aktarabileceği olanak varsa rahatlıkla oraya bir proje geliştirmesi mümkün. Bu alanda şöyle bir rahatlığa sahipler, bilmiyorum. Diğer turizm merkezlerindeki mülkiyet durumu ama %97’si doğrudan kamunun elinde. Zaten son 20 yılda biliyorsunuz kamu elindeki mülkler peyderpey satılıyor. Bu konuda çok rahat hükümet bitmedi. Türkiye’yi sata sata bitiremedi. Bu alanı da bu vesileyle elden çıkarmaya esasen düşünüyorlardı. Doğa bir bütün yani bu turizm koruma ve gelişim bölgesinin içerisine aldığı alan değil sadece yarımadada aslında bütün bir habitat var. Ve oradaki belli bir bölgeye yapılan bu kadar kapsamlı bir müdahale yarımadadaki dengeleri tamamen bozacağı oradaki belli türlerin son bulacağını söylemek mümkün. Birçok bilimsel çalışma da var bu alana dair. Burada konaklayan türlerin hangileri olduğu ve hangi türlerin yaşam alanları olduğu bir kısmının nekadarının tehlike altında olduğu raporlarda yer alıyor. Bu bakanlığın yaptığı stratejik ÇED kapsam belirleme raporunda da yer alıyor işin esas. Yani sadece biz iddia etmiyoruz. “Proje geliştirildiğinde beton ayak izi şu kadar düşük olacak”, “biz doğaya uyumlu bir yapılı çevre yaratacağız” falan ya böyle bir şeyin akla yatkın olma şansı yok. Bir yere bu kadar yoğun insan topluluğunun giriyor olması bu kadar yapı yoğunluğunun giriyor olması orayı bozar orada türler orayı terk ederler. Ya da hayatları son bulur. Beslenme alanları, konaklama alanları ortadan kalktığı için…  Bir anda turizm tesisleri vesaire varken orada belli yaban türlerinde bulunması akla yatkın değil, böyle bir şey mümkün değil. Dolayısıyla oranın doğal varlıklar açısından kaybolacağını hep endişesini taşıyoruz.  İdari Dava Daireleri Kurulu’nun kararında, birkaç şeye vurgu vardır. Bir bu doğal alanların kaybı, iki Kutlu Aktaş Barajı’nın koruma havzasının riske gireceği, kamu alanlarının elden çıkacağı meselesi bunlar önemli hususlar. Bilirkişi raporunda sadece işte halka kapatılacağı olarak ifade edilmiş ama böyle bir projenin toplumsal ve kentsel etkileri de kritik bu sınır belirleme kararında detayları olmadığı için elbette ki bilirkişi heyeti detayına girmiyor. Ama işte sür rakamlar konuşuldu işte 30 bin- 100 bin istihdam vs… Ama bu kadar hem ekonomik etkisi hem de nüfus etkisi olan bir projenin bölgeyi sosyal açıdan da değiştireceğini söylemek mümkün.  Alaçatı’da bir Alaçatı Port projesi yapıldı. Bu zenginler için yapılmış bir projeydi. Orada bir rant, bir ekonomik değer birikti ve Alaçatı’ya köy olmaktan çıkarttı. Bugün İzmir’de herhangi birinin gidip Alaçatı’da vakit geçirmesi mümkün mü? Bir yerde bir çay içmesi, yemek yemesi mümkün mü, değil mi?” şeklinde konuştu.

PROJE ONAYLANIRSA ÇEŞME KIYISINI KULLANMA İMKANI ORTADAN KALKAR
Sözlerine devam eden Mutluer, Çeşme Projesi ile bölgenin ehlileşeceğini ve Çeşme’nin vatandaşların kullanımından çıkabileceğini belirterek “Kaldı ki, bu kadar büyük ölçekteki bir projenin Çeşme’yi İzmirlilerin elinden alacağı açıkça ortada. Halka kapatılacağı ifadesi bir bu alanda zaten belli bir ekonomik düzeye sahip insanlara bu turizm vadi söz konusu. Bakan, ‘Biz burada turizmi dönüştüreceğiz tıpkı bir kentsel dönüşüm gibi buraya artık daha zengin insanlar gelecek’ diyor. Zaten bizler oraya girmeyeceğiz proje alanı içerisine ama öte yandan bunun Çeşme’de yaratacağı etki itibariyle biz Çeşme’ye de giremeyeceğiz. Dolayısıyla İzmirli emekçilerin hafta sonunda Çeşme kıyısını kullanma imkânı da ortadan kalkmış olacak. Öte yandan kentin gelişimi yönünü de o tarafa doğru ciddi bir etkide bulunacağını söylemek mümkün. Düşünün bir tarım alanı var o bölge yakınlarında. Oraya yapılacak bir villanın getireceği değeri tercih edecek insanlar.  Orada bir yapılaşma baskısı oluşacak, tarım bırakılacak vs... Dolayısıyla biz topyekûn o yarımadada sadece Çeşme değil, ciddi bir nüfus ve yapılaşma baskısını da görüyor olacağız. Bu çok ciddi bir karar. O yüzden bu projenin durdurulması İzmir açısından önemli oldu” vurgusunu yaptı.

KARARA UYMAYAN SUÇ İŞLEMİŞ OLUR
İzmirlileri Çeşme kararının takipçisi olmaya davet eden Zafer Mutluer, “Bu karar İzmir için gerçekten değerli bir karar. Yani şu aşamada idarelerin herhangi bir planlama veya bu alana ilişkin herhangi bir idari işlem yapması suçtur. Ve bu suçu işleyen kamu görevlileri de görevi kötüye kullanmak suçunu işlemiş olur.  İdarelerin buna uymasını bekliyoruz elbette. Öte yandan İzmir halkının da bu süreci takip etmesi lazım. Bu karara sahip çıkması lazım. Çeşme’de yapılacak herhangi bir şeye karşı uyanık olmaya davet ediyoruz. Be bu karar da İzmir halkına armağan olsun” ifadelerini kullandı.

KUTLU AKTAŞ BARAJI TEHLİKE ALTINDA
Kutlu Aktaş Barajı hakkında da değerlendirmede bulunan Mutluer, “Kutlu Aktaş Barajı zaten bir kirlilik tehlikesi altında. Buradaki kirlilik tehlikesi giderek artacak. Şimdi golf sahaları konuşuluyor. Golf sahalarında kullanılan materyallerin yeraltı sularına sızması ihtimali var. Bu o bölgede o yapılaşmanın getirdiği kirlilik. Kutlu Aktaş Barajı’nın havzasının su sağlığını bozucu bir etki yaratacaktır kuşkusuz. Öte yandan Kutlu Aktaş Barajı’ndaki barajı da yeterli değil. Çeşme’deki yaşayan yerleşik halk bakımından. Su açısında da ciddi bir problem yaşanacak. Biz TÜMOB raporlarında da ele aldık” dedi.

MEGA PROJELERLE KENTLER ŞEKİLLENİYOR
Şehircilik konusunda hükümet ile aralarında yaklaşım farkı olduğunu kaydeden Mutluer, “Bizim projeci bir yaklaşımımız yok. Biz planlı bir yaklaşımı savunuyoruz. Planlar uzun süreler için yapılır. Kapsamlı analizlere çalışmalara dayanılır. Kapsamlı projeksiyonlara dayanılır. Ve o plan hedef yılı gelene kadar korunur. Ama ülkede maalesef kentleşme pratiği böyle ilerlemiyor. Projeler planların önlerine geçiyor. Projeler planları belirliyor. Özellikle son yıllarda mega projelerin Çeşme Projesi, Kanal İstanbul, 3’üncü köprü, 3’üncü havaalanı, geçiş garantili otoyollar, şehir hastaneleri gibi mega projelerle kentler şekilleniyor. Planlar bu doğrultuda dönüştürülüyor. Bu plansız bir gelişme o bütün analizleri, kapsamlı çalışmaları sekteye uğratan bir yaklaşım ortaya koyuyor. Bir yandan da zaten bu planların delinemez hale gelinmesini önleyecek de bir yaklaşım var. Planlar yapılırken böyle analizlerde yapılmıyor idareler tarafından. Dolayısıyla turizme mi karşısınız değiliz. Kapsamlım çalışmalarla planlı adımlarla belli projeksiyonlarla bazı hususlarla adımların atılması gerekiyor. Sonuçta bizim için planları yaparken doğal eşikler, ekolojik eşikler var. Öte yandan o alana o yere dair nüfus öngörülerimiz var. Bütün bunlarla çelişmeyecek şekilde kararların verilmesi lazım. Planlar doğrultusunda planların tarif ettiği kullanımlar imkân veriyorsa. Plan kapsamında tabiî ki projeler yapılabilir. Ama biz tersini görüyoruz. Projeler planları belirliyor. Çeşme Projesi’nde bunun örneklerinden biriydi. Örneğin işte 100 bin ölçekli çevre düzeni planında ne 25 bin ölçekli çevre düzeni planında orada bir turizm kullanımı söz konusu değildi. 100 bin ölçekli çevre düzeni planını da 2015’te bakanlığın kendisi yaptı zaten. Ama orada bile turizm kullanımı yoktu. Şimdi biz böyle bir proje ile karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.

KAMU YARARI YOK!
Mega projelerin kamu yararı güdülmeden planlandığını söyleyen Mutluer, “Aslında bu tür mega projelerin temel mantığı ile ilintili bir tarafı, bir boyutu var. Mega projeler ya belli bir alanda rant oradaki kullanımı aşan bir boyuta gelmişse o rantların el değiştirilmesi için geliştiriliyor. Gördüğümüz örneklerde ya da hiç rantın olmadığı bir alanda bu projelerle bu alanlarda bir rant yaratılıyor ve bir servet aktarımı yapılıyor. Mega projelerin mantığında zaten kamu yararı yok. Oluşan veya oluşturulan bir rantın ya da servetin aktarımı söz konusu. Çeşme’de de biz bunu görüyoruz. Yani en nitelikli doğal koruma alanları… Akdeniz foklarının yaşam alanları, tarım alanları, orman alanları herhangi bir kullanıma konu olmamış. Yüzde 97’si kamu mülkiyetinde olan bir alan kamu elinden bir grubun eline verilmek için planlanıyor. İşin özü bu burada dolayısıyla bir kamu yararı yatmıyor. Yani şöyle düşünün milyar dolarlık bir yatırım olacak ve bu yatırımı birileri yapacak. Buradan birileri gelir elde edecek. Halka da burada çalışmak düşecek. Ya da halka da İzmirli’ye de buralar da tatilini yapamayacağı bir proje düşecek. Dolayısıyla bizlik halkın yararına kamu yararına bir şey yok. Rantın belli kesime transferi söz konusu” değerlendirmesinde bulundu.