GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Güncel
26 Şubat 2023 Pazar 13:08

Prof. Sözbilir 'fay yasasını' değerlendirdi: 20 yıldır var ama...

Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Hasan Sözbilir, Türkiye'de Fay Yasası'nın 20 yıldır uygulandığını, ancak standartlara uyulmaksızın kullanıldığını belirterek, "Fay sakınım bantı olarak adlandırılan bu zon boyunca yapılaşmaya izin verilmemekte. Bilim insanları olarak “afet zararlarını azaltma”ya yönelik bu yasanın belirli standartlara bağlanması için elimizden geleni yapıyoruz. Kanun taslağı AFAD'a sunuldu. Umarım Fay Yasası'nı özümseriz ve standartları çerçevesinde uygularız" temennisinde bulundu.

EGEDESONSÖZ - Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir, son günlerde üzerinde çok konuşulan "Fay Yasası" ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Fay Yasası'nın aslında 20 yıldır kullanıldığını ancak bir standardı olmadan kullanıldığı için bir faydasını görmediklerini belirten Prof. Sözbilir, "20 yıldır bu sistem çalışıyor Türkiye'de ama fay hangi özellikleri taşırsa yapılaşmaya kapatılır ve fay sakınım bandı genişliği ne olur, gibi standartlarla ilgili resmi bir belge yok. Yeni çıkacak Afet Yasası üzerinde yoğun bir çalışma var. Çok yakında yürürlüğe gireceğini düşünüyorum ve diliyorum ki herkes bu yasayı özümseyerek gereğini yapar" ifadelerini kullandı.

ÇEVRE ŞEHİRCİLİK SON KARARI VERİYOR AMA NASIL VERİYOR?
Prof. Hasan Sözbilir, Fay Yasası'nın bugünkü uygulamasının nasıl olduğunu şu sözlerle anlattı:

"Gerek sosyal medyada, gerek basında ve gerekse de bilim dünyasında sürekli tartışılıyor, fay yasası olsaydı bu kadar can ve mal kaybı olmazdı diye.. İyi de fay yasası 20 yıldır uygulanıyor Türkiye'de ama bir standardı olmadan... Peki nasıl uygulanıyor? Diyelim ki bir yer imara açılacak veya bir parsele bina yapılacak, Çevre ve Şehircilik bakıyor, MTA diri fay haritasına göre, buradan bir fay geçiyor mu diye. Geçiyorsa, işi alan şirkete diyor ki, git kendine bir diri fayı imar haritasına işleyebilecek ve hendek-tabanlı paleosismoloji konusunda yayınları ve uzmanlığı olan bir profesör bul, Cv'sini bana yolla, ben olur verirsem, hocamız çalışmasını yapıp, diri fayın yapılaşmaya kapatılıp kapatılamayacağı konusundaki kararını bir rapor halinde sunsun. Çevre Şehircilik bu rapordaki bilgilere göre son kararı veriyor. 20 yıldır bu sistem çalışıyor Türkiye'de ama fay hangi özellikleri taşırsa yapılaşmaya kapatılır ve fay sakınım bandı genişliği ne olur, gibi standartlarla ilgili resmi bir belge yok."

FAY DENİLEN JEOLOJİK YAPININ ANLAMINI BİLMEK LAZIM
Fay sakınım hattının durumuna göre yapılaşmaya karar vermek gerektiğinin altını çizen Prof. Hasan Sözbilir, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Şimdi burada öncelikle, “fay” diye tanımlanan jeolojik yapının ne anlama geldiğini bilmek gerekiyor. Fay ile ilgili en eski kayıtlardan biri, 1755 Lizbon depreminde geçmektedir. Bu depremde yeryüzünde belli hatlar boyunca kırıklar geliştiği belirtilmiştir. Bu kırıkların “Fault” (Türkçe’ye fay olarak çevrilmiştir) olarak tanımlandığı ilk çalışma Samuel Haughton tarafından 1858 makalesinde geçmektedir. Samuel’e göre “Fay” kayaları birbirinden farklı bloklara ayıran bir zayıflık düzlemi olarak tanımlanmıştır. Yerkabuğunun derinliklerinden yeryüzüne doğru uzanan bu düzlem, yerkabuğundaki kayaların en zayıf olduğu kuşaklara karşılık gelir. Özellikle, ilk 10-15 km. derinlikteki kayalar belirli bir stres etkisi altında kaldığında, fay düzlemleri boyunca kırılırlar. Çoğunlukla birkaç saniye içinde gerçekleşen bu kırılma hareketi sırasında fay düzleminin ayırdığı bloklar birbirine göre birkaç cm ile birkaç metre arasında değişen oranda yanal veya düşey yönde yer değiştirirler. Belirli bir derinlikte, fay düzlemi üzerindeki bir noktada gerçekleşen bu kırılma sırasında, çok büyük bir enerji açığa çıkar ve bu enerji fay düzlemi boyunca deprem dalgaları şeklinde yayılarak yeryüzüne ulaştığında şiddetli bir sarsıntı oluşturur. Depremin büyüklüğü belli bir sınırın üzerinde ise, fay düzleminin yeryüzüne ulaştığı hat boyunca yüzey faylanması gelişir, yani yeryüzünde, kırılan fayın türüne bağlı olarak, saniyeler içinde, birkaç metreye varan ani deplasmanlar şeklinde yer değiştirmeler ve deformasyonlar gerçekleşir. Eğer fayın yeryüzüne ulaştığı hat (zon) üzerinde bir yapılaşma var ise, bu binalar ciddi anlamda zarar görür ve can kaybı olur. Dünya ölçeğinde, Amerika, Yeni Zelanda, Tayvan gibi ülkelerde yeryüzüne ulaşan faylara yakın yerlerde yerleşen kentlerde, buna çözüm olarak fayın deformasyon zonu ve bu zona belli bir uzaklıkta ve belli bir genişlikte olacak şekilde güvenlik mesafesi çekilmektedir. Böylece “Fay sakınım bantı” olarak adlandırılan bu zon boyunca yapılaşmaya izin verilmemekte, bu zon dışında kalan zeminlerde ise, gerekli jeoteknik çalışmalardan sonra belirlenen zemin iyileştirmelerine göre yapılaşmaya gidilmektedir."

BİLİM İNSANLARINDAN OLUŞAN KOMİSYON 50 SAYFALIK YASA TASLAĞINI AFAD'A SUNDU
Afet zararlarını azaltmanın yolunu bulmak zorunda olduğumuza vurgu yapan Prof. Dr. Hasan Sözbilir, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Peki ülkemizde durum nedir? Türkiye’de 1999 depreminde Kuzey Anadolu Fayı üzerinde, 45 saniye içinde 4.5 metreye varan sağ yanal yönde ani deplasmanlar gelişmiş ve fay zonu üzerinde kalan binalarda can ve mal kayıpları yaşanmıştır. Bu tarihten sonra, yerleşim yerlerinden geçen ve gelecekte deprem üretme potansiyeli olan diri faylar üzerinde yapılaşma yasağı getirilme çalışmaları üzerine çok sayıda toplantı yapılmış ve birçok rapor hazırlanmıştır. 2000'li yılların başında gerek AFAD, ve gerekse de ilgili üniversite ve meslek kuruluşları fay yasası ile ilgili kılavuzlar yayınlamaya ve yayınlar yapmaya başlamıştır. Gelinen aşamada, 2019 yılında fay yasasının İçişleri Bakanlığı-AFAD-Deprem Daire Başkanlığı düzeyinde oluşturulan ve benim de içinde bulunduğum bir komisyon tarafından kaleme alınması istenmiş ve bu amaçla deprem ile ilişkili çok sayıda bilim insanı 2020 başlarından beri yasa üzerinde çalışmalara başlamıştır. Tabii bu süreç içinde, her zaman olduğu gibi, bilerek ya da bilmeyerek, fay yasasının standartlarının belirlenmesine karşı çıkanlar da olmuştur. Hatta, “biz her yere bina yaparız” diyenler yanı sıra, “buna ne gerek var” diyecek kadar yerbilimlerinden uzak görüşler de sosyal medyada boy göstermiştir. Bu durum her ne kadar, bizleri psikolojik olarak etkilese de, toplumun depreme karşı dirençli olmasının en önemli şartlarından biri olan “afet zararlarını azaltma”ya yönelik bu yasanın belirli standartlara bağlanması ve çıkması için elimizden geleni yapıyoruz. Biz geçen yılın Nisan ayında fay yasası ile ilgili standartları, bu standartları kimlerin uygulayabileceğini, hangi yöntemlerin uygulanması gerektiğini, hangi fayların üzerinde ve nasıl uygulanacağını anlatan 50 sayfalık bir yasa taslağını AFAD'a sunduk. Bildiğim kadarıyla tüm afetleri içeren bir Afet kanunu kapsamında yakın zamanda yürürlüğe girecek. Kısacası, doğal afetler meydana gelmeden önce gerekli önlemleri alabilirsek, Cumhuriyetimizin 100. Yılında geleceğe daha güvenli bakabilen ve daha kaliteli bir yaşam şansına sahip olan bir toplum düzeyine erişebileceğiz. Tabii ki toplum olarak bu fay yasasını anlayıp, özümseyip, belirlediğimiz  standartlar çerçevesinde uygulanmasını sağlayabilirsek..."

'BİLİM DÜNYASI BİLE TAM ANLAYAMIYOR, HERKESİN EĞİTİLMEYE İHTİYACI VAR'
Sözbilir, son olarak şunları söyledi:

Bir fay deprem üretip yeryüzünü kestikten sonra, bu fayı herkes  haritalayabilir. Bunun için yerbilimci olmaya bile gerek yok. Önemli olan fayın deprem üretmeden önceki eski yüzey kırığını haritalayabilmektir. Basında çıkan yazılardan bilim dünyasının bile bunu tam olarak anlayamadığı anlaşılıyor. Kısacası bu konuda herkesin eğitilmeye ihtiyacı var.