GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Güncel
3 Haziran 2017 Cumartesi 15:52

Muğla faciası için iddialar: Bariyer ihmali mi?

Muğla’da geçtiğimiz ay meydana gelen ve 24 ocağa ateş düşüren kazayla ilgili olarak yollardaki bariyerlere ilişkin önemli iddialarda bulunuldu.

Ege Telgraf Gazetesi yazarı Serkan  Aksüyek, 13 Mayıs günü Muğla'da 24 vatandaşın yaşamını yitirdiği kaza ile ilgili dile getirdiği yazısında yolda bulunan bariyerler ile ilgili uzman görüşlerinin de bulunduğu bir yazı yazdı.

Yazıda şunlara yer verildi:

"Türkiye 13 Mayıs sabahına çok acı bir haberle uyanmıştı…

Anneler Günü’nü kutlamak üzere İzmir’in Buca ilçesi Yaylacık Mahallesi’nden kalkan dört midibüs, sabahın erken saatlerinde Marmaris’e doğru yola koyulmuştu. Muğla’yı, Akyaka ve Marmaris’e bağlayan meşhur Sakar Geçidi’nde midibüslerden birinin freni boşalmış, viraja hızla giren araç, yol ortasındaki beton bariyerleri yıkarak önce karşı şeride geçmiş, çelik bariyerleri de parçalayarak yaklaşık 20 metrelik uçurumdan yuvarlanmıştı.

Bu feci kazada midibüsten fırlayıp etrafa saçılan ve araç içinde sıkışan çoğu kadın 24 kişi yaşamını yitirmiş, 10 kişi de yaralanmıştı.

Bu kazada dikkat çeken bir ayrıntı, midibüsün çarptığı prefabrik beton bariyerin adeta darmadağın olmasıydı. Oysa halk arasında “Sakar Rampaları” olarak bilinen yolda, bugüne kadar yüzlerce kaza meydana gelmiş, bu kazaları asgariye indirmek adına birkaç yıl önce yol hem genişletilmiş hem de geliş-gidiş şeritlerinin ayrılması için kilometrelerce beton bariyer konulmuştu.

Ancak…

Uzmanların yorumları ve iddialarına göre, Sakar Geçidi’ndeki bu beton bariyerler, dünyanın gelişmiş tüm ülkelerinde kullanılan TS-EN 1317 standartlarına sahip olmayan ve Avrupa Birliği standartlarını gösteren CE (Conformite European) belgesi taşımayan bariyerlerdi. Ve kaza yapan midibüsün çaptığı beton bariyer, adeta kurabiye gibi dağılmış ve aracı önce karşı şeride, daha sonra uçuruma savurmuştu.

Aynı uzmanların değerlendirmelerine göre; orta refüjde TS-EN 1317 standardına uygun,  birbirine çelik gergi kuşağı bağlantı elemanları ile bağlı, çarpışma testleriyle performansı onaylanmış, CE Belgeli H4b sınıfı beton bariyerler kullanılsaydı bu facia belki de hiç can kaybı olmadan atlatılacaktı. Bucalı kadınları taşıyan midibüs gidiş yolunda kalacak, en kötü ihtimalle yol açısına uygun olarak yan yatarak sürüklenecek, belki de yaşanan olay yaralamalı bir trafik kazası olarak kayıtlara geçecekti.

Zira TS-EN 1317 standardına uygun beton bariyerler, Türkiye’deki bariyer uygulamaları gibi sadece birbirine eklemlenmiyor, bariyer gövdesinden geçen  yüksek performanslı çelik halatlarla birbirlerine bağlanarak adeta tespih tanesi gibi diziliyor. Yapılan çarpışma testlerinde 38 tonluk bir aracın 65 kilometre hızla ve 20 derece açıyla bariyere çarpmasıyla, bariyerlerin içindeki çelik bağlantı elemanları esniyor, çarpmanın şiddetini soğurarak aracın yolda tutunmasını ve karşı şeride geçmemesini sağlıyor. Muğla’da yaşanan ve 24 eve ateş düşüren facia, yol yapımlarında dikkat çekici bir ihmalin ipuçlarını veriyor.

2011’DEN İTİBAREN  KULLANILMASI ZORUNLU
Peki, Türkiye’de şehirler arası yolların yapımı, bakımı ve onarımından sorumlu olan Karayolları Genel Müdürlüğü (KGM), neden CE belgeli ve çarpışma testlerinden geçmiş TS-EN 1317 standardına uygun beton bariyer kullanmıyor? İşin daha ilginç ve acı yanı, yol yapımları ile ilgili teknik şartnamelerde 1 Ocak 2011 tarihinden itibaren bu standartta bariyer kullanılması zorunlu tutulmuş. Ama bu zorunluluk sadece kağıt üzerinde kalmış. KGM, Türkiye’de “bu standartta beton bariyer üretilemediği için”, çarpışmalarda darmadağın olan beton bariyerleri yollarımıza koymaya devam ediyor.

 “TEKERLEĞİ YENİDEN KEŞFETMİYORUZ…”
Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi Öğretim Üyesi, Ulaşım ve Trafik Güvenliği Uzmanı Prof. Dr. Ali Osman Atahan; karayolları güvenliği, yol güvenlik sistemleri ve çarpışma testlerinde Türkiye’nin en önde gelen bilim insanları arasında bulunuyor.

Prof. Atahan, Türkiye’de kullanılan bariyerlerin “standart dışı üretim” olduğuna dikkat çekerken, Muğla’daki kazanın İngiltere’de yaşanması durumunda, büyük olasılıkla sadece yaralanmalı bir kaza olacağını söylüyor. 1 Ocak 2011’den itibaren karayolları ve otoyollarda kullanılan beton bariyerlerin, tüm güvenlik elemanları ile birlikte ilgili testlerden geçmiş ürünlerden seçilmesi gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Atahan, şunları söylüyor:  “Burada bütün mesele kaza yapan aracı yol içinde tutmakta. Kazalar oluyor, maalesef olmaya devam edecek. Ancak yol güvenliğinde bilim ve teknolojinin ulaştığı nokta, kazaların büyük çoğunluğunun mümkün olan en az hasarla ve can kaybı olmadan atlatılmasını mümkün kılıyor. Karayolları’nın, yol yapım ihalelerinde yüklenici firma ya da konsorsiyumlardan TS-EN 1317 standardına uygun beton bariyer kullanmalarını istemesi, bu şartlar sağlanmıyorsa ihaleyi iptal etmesi gerekiyor. Karayolları, çelik bariyer kullanımında CE belgeli ve çarpışma testinden başarıyla geçmiş bariyerleri zorunlu olarak kullanıyor. Ancak beton bariyerde belge zorunluluğu istemiyor. Gerekçe olarak üretici olmamasını ve rekabetin sağlanmıyor olmasını gösteriyorlar. Oysa halen Türkiye’de iki şirkette CE belgeli beton bariyerler bulunuyor. Bunlardan biri İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin şirketi İSTON diğeri Antakya’da kurulu Deltabloc-Gürtaş İnşaat… Karayolları’nın bu probleme hızla çözüm bulması gerekiyor. Türkiye coğrafyasına yayılmış çok sayıda beton firması bulunuyor. Tekerleği yeniden keşfetmiyoruz. Bu beton şirketlerinin belgelendirilmesi çok zor değil.”  

TS-EN 1317 belgeli prefabrik beton bariyerlerin, yüksek performanslı çelik halatlarla birbirine bağlanmaları nedeniyle çarpan araçlar için şiddeti azaltan bir tampon işlevi gördüğünü de anımsatan Prof. Dr. Ali Osman Atahan, Karayolları Genel Müdürlüğü’nün soruna hızla çözüm bulmak adına tüm bölge müdürlükleri ile bir an önce harekete geçmesi gerektiğini sözlerine ekliyor.

TREN VAGONU GİBİ ESNEME KABİLİYETİ
Konunun bir başka uzmanı Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği (TÇMB) CEO’su İsmail Bulut da, yol güvenliğinde beton bariyerlerin taşıdığı hayati öneme dikkat çekiyor. Bu bariyerlerin aracın çarpmasından sonra tıpkı tren vagonu gibi esneyerek çarpma enerjisini soğurduğuna işaret eden Bulut, “TS-EN 1317 Standartlarına uygun, bağlantı elemanlarının performansı test edilmiş CE sertifikalı prefabrik beton bariyerler, çarpan aracı bariyer tarafında tutarak araç stabilitesini bozmadan aracı şeridine döndürüyor ve darbe etkisi kısıtlı olduğundan araçta seyahat edenleri koruyor. Bu nedenle İngiltere ve İrlanda’da orta refüjlerde beton bariyerlerin kullanımı zorunlu tutuluyor. Beton bariyerler Belçika ve diğer Avrupa ülkelerinde ise 50 yıldan uzun ömürleri nedeniyle tercih ediliyor. Sık sık bakım onarım gerektirmiyor” dedi.  

Beton bariyerlerin yüzde 100 yerli malzemelerden üretildiğini, montajları ve bakım-onarımlarının oldukça kolay olduğunu sözlerine ekleyen Bulut, şu görüşleri ifade ediyor:

“Ülkemizde bariyerleri aşarak gerçekleşen kazalarda ya şoför kusurundan ya da teknik bir sorundan virajı alamayan midibüs, önce orta refüjdeki CE belgesiz ve trafik güvenliğini sağlamada yetersiz beton bariyerlere çarpıyor. Ardından bu bariyerleri yıkarak bölünmüş yolun diğer tarafındaki standarda uygun çelik bariyerlere çarpıyor. Çelik bariyerlerin koparak minibüsü tutmaması nedeniyle araç 30 metreden uçuruma yuvarlanıyor. Standarda uygun olsa bile, çelik bariyerlerin etkinliği sınırlı. Bu nedenle kullanılması gereken noktalarda standartlara uygun beton bariyer kullanılsaydı bu ve benzeri kazaların önlenebileceğini, en azından aracın karşı şeride geçmeyeceğini kesinlikle söyleyebilirim. CE Belgeli ve TS-EN 1317’ye uygun beton bariyerlerin refüjlerde ve banketlerde kullanımının yaygınlaşmasıyla trafikte yol güvenliğimiz artacak ve her gün gazetelerden okuduğumuz ‘Çelik bariyer otomobile ok gibi saplandı’ haberleri tarihe karışacak. Ayrıca yerli malzemelerden üretilmesi sayesinde cari açığımızın azalmasına katkı sağlayacak. İngiltere ve İrlanda’da olduğu gibi, ülkemizde trafik yol güvenliğini maksimize edebilmek için orta refüjlerde CE Belgeli ve TS-EN 1317’ye uygun beton bariyerlerin kullanımı zorunlu olmalı. Yolun hariç bölümlerinde ise riske göre beton veya çelik bariyer seçimi yapılmalıdır.”

“TÜRKİYE’DEKİ BARİYERLER STANDARTLARA UYGUN DEĞİL”
Avrupa’nın en büyük prefabrik beton bariyer üreticilerinden, Avusturya merkezli Delta Bloc firmasının Türkiye Temsilcisi Ender Bülbül, Avrupa’daki yollarda kullanılan tüm beton bariyerlerin CE belgeli ve EN 1317 standardında olmasının zorunlu olduğunu belirterek, yapılan çarpışma testlerinin 38 ton ağırlığında bir aracın 65 km/h hızla ve 25 derece açıyla bariyere vurması kriterlerine göre yapıldığı bilgisini veriyor. Sakar Geçidi’nde bu testlerden geçmiş bariyerlerin kullanılması durumunda aracın mutlaka yolda kalacağını öne süren Bülbül, şu değerlendirmeyi yapıyor:

“34 kişiyi taşıyan midibüs en fazla 10 ton ağırlığında olması gerekir. Bu tür kazalarda şoför uyuyabilir, kalp krizi geçirebilir ya da araçtaki teknik bir sorun yüzünden kontrolünü kaybedebilir. Önemli olan yol güvenliğinde kullanılan bariyerlerin standartlara uygun olmasıdır. Mersin Karayolları 5’inci  Bölge Müdürlüğü’nün sorumluluk sahasında bulunan Kırıkhan-Belen karayolunun 38 km’lik bölümünde standartlara uygun beton bariyer üretimi; firmamızın lisansı ve TÜV sertifikası ile bir beton şirketinde yapılıyor. Türkiye’de kullanılan beton bariyerlerin tümünün standartlara uygun olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Oysa 1 Ocak 2011 tarihinden itibaren TS-EN 1317 standardına uygun ve CE belgeli beton bariyer kullanımı Karayolları’nın 2013 yılı Teknik Şartnamesi’nde yer alıyor. Bu zorunluluk tüm yol ihaleleri için geçerli.”

KARAYOLLARI: BARİYERLER STANDARTLARA UYGUN
Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz Karayolları 2. Bölge yetkilileri, kaza mahallindeki bariyerlerin standartlara göre yapıldığını, kazayla soruşturmanın yargı aşamasında olması nedeniyle daha fazla açıklama yapamayacaklarını belirttiler. Haberimizin doğrudan muhatabı olan başta Karayolları Genel Müdürlüğü olmak üzere ilgili kamu otoritelerinin her türlü görüş ve cevap hakkına saygı duyduğumuzu, sütunlarımızın kendilerine açık olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz."