GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Güncel
19 Kasım 2023 Pazar 09:40

Mimarlar Odası’ndan İnciraltı çıkışı: Yerel seçim malzemesi

İnciraltı planlarıyla ilgili açıklamalarda bulunan Mimarlar Odası İzmir Şubesi Sekreteri Uğur Yıldırım, "İnciraltı’nda yapılanan planlama nefes kesici bir süreç. Ama heyecanlı olduğu için değil, inanılmaz yoğun, defaatle mükerrer başvuruların yapıldığı, kamu kaynaklarının boşa harcandığı, kent adına da sürekli bir rant aracı olarak kullanıldığı için nefes kesici. Yerel seçimlerde de malzeme olarak kullanılan bir alan" dedi. 

EGEDESONSÖZ - TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Uğur Yıldırım, SONSÖZ TV’de katıldığı programda Gazeteci Yazar Muhittin Akbel’in sorularını yanıtladı. Yıldırım, Çeşme Turizm Projesi, Buca Cezaevi ve İnciraltı ile ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.

CEZAEVİ YERİNİN BİR TARİHİ BELLEK OLDUĞUNU HATIRLATTIK
Yıkılan Buca Cezaevi’nin yeriyle ilgili son gelişmeleri de değerlendiren Mimarlar Odası Yönetim Kurulu Sekreter üyesi Uğur Yıldırım, şunları söyledi:

“Bu konuyla ilgili mücadelemiz, Bakanlık orayı rezerv alanı ilan edip plan yapma yetkisini kendi üstüne aldığı günden beri devam ediyor. Kabul edelim, Buca Cezaevi bu kentin belleğinde yer edinen önemli bir alan. Karar verilirken salt oradaki arazi gözüyle bakılmaması gerekiyor. Bakanlığın askıya çıkardığı plan öncesinde ŞPO’nun bu alanın yoğunluğuna ilişkin yaptığı itirazlar var.  Her ne kadar ‘yıkıldı, kurtulduk’ gözüyle bakılsa da buranın bir tarihi bellek olduğu göz önünde bulundurulmalı diye görüş bildirdik. Bakanlık, alanda ciddi yapılaşmanın önünü açacak konut ve lejantı olan bir planlama gerçekleştirdi. Cezaevi binaların yıkılması depremle ilişkilendirdi. Bakanlığın deprem gerçeği farkındalığı var ama sonrasında gelen planda bir deprem gerçeği yok. Buca gibi yoğun yapılaşmanın olduğu bölgede kamusal alan olma niteliğinde 80 dönümlük bir alan elde ediliyor. Bakanlık, plan alma yetkisi alırken gösterdiği deprem bilincini, planı yaparken gerçekleştirmedi ve yoğun bir yapılaşma önerdi. Günün koşulları üzerinden değerlendirilmesi ve yeşil alan olarak kullanılması öneriyoruz. Bakanlığın hem plan yapma yetkisi iptal oldu hem planlar iptal olmuş oldu.”

KONUTUN METALAŞTIĞINI VE RANT OLARAK KULLANILDIĞINI GÖRÜYORUZ
Bakanlığın, son mahkeme kararından sonra yeni bir hamle yapmasını beklediklerini anlatan Yıldırım, “80 dönümlük bir araziden bahsediyoruz. Zorlu Gökdeleni de Buca Cezaevi de ülkemizde konutun metalaşması ve bir rant olarak kullanılmasının sonuçlarıdır. Hal böyle olduğu zaman kamu yönünde erkini kullanmak zorunda olan kişiler maalesef rantı göz önünde bulundurarak hareket ediyorlar” dedi. Yıldırım, Buca Belediyesi eski Başkanı Cemil Şeboy’un “3 bin metrekarelik alana inşaat izni verilsin, kalanı yeşil alan, pazaryeri, yol, otopark olarak değerlendirilsin” önerisine şu yorumu yaptı:

“Bölgenin ihtiyaçlarını da gözden geçirmek gerekiyor. 3 bin metrekare inşaat hakkı verilirken bölgede alışveriş merkezlerinin olmaması, insanların ticaret alanlarına ulaşmasının zorluğu var planın yapılmasında. Plan yapılırken şu an yapılan plana göre çok naif durmuş, o zamanki plan. Alan korunarak reaksiyon gerçekleştirilmiş. Gerçekten ihtiyaç var mı? Yeşil alan olarak ihtiyaç nasıl değerlendirilebilir? Deprem sonrası toplanma alanı olarak nasıl değerlendirilebilir? İzmir Büyükşehir Belediyesi,  Özgürlük Parkı projesini açıkladı. Kamuoyu baskısı oluşturmak için de duyurdu bunu. Oranın kent belleğinde cezaevi olarak hatırlatılması, gelecek kuşaklara aktarılması gibi detaylarla da hazırlanabilir yeni plan... Kamuyu ilgilendiren alanlarda planlar yarışmayla yapılmalı, kamuya sunulmalı ve onların da katıldığı katılımcı bir süreç olmalı.”

AVM DEĞİL AMA TİCARET HAKKI PLANDA TANIMLANMIŞ
AK Parti İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya’nın, yıkılan cezaevinin yeriyle ilgili mahkeme kararına verdiği tepkiyi eleştiren Yıldırım, “Son projede AVM olarak nitelendiremeyiz ama ticaret hakkı planda tanımlanmıştır. Şehir Plancıları Odası’nın o duruma da itirazı var. Bakanlığın durumuna da itiraz ettik. Büyükşehir Belediyesi bizi haklı buluyorlar ki destek verdiler ve bir kazanım sağlandı. Eski planlara da sözümüz vardı. Atilla Bey’in söylediği ne kadar reel? Maalesef şöyle bir noktaya geldik. Söylediğimiz söz yaptığımız eylemden bağımsızlaşabiliyor. Atilla Bey böyle bir açıklama yaptı ama nasıl bir yeşil alan önerisi yaptı? Zemin altı otoparkın üzerine ektiğiniz çimin sürekli sulamak zorunda kalındığı, su ve emek harcanan bir alan mı yoksa doğal olan mı? 70 bin metrekare bir inşaat alanı tanımlanmış. Yeşil alan çok daha fazla yapılabilecekken, burası bir rant aracı olacak şeklinde bir açıklama bu aslında. Atilla bey bardağın dolu tarafından bakmış, biz boş tarafını da gösterelim. TMMOB ve diğer bileşenlerinin de kamu yararını gözetme sorumluluğu var. Rantla karşı itiraz ettiğimizde istemezükçü oluyoruz. Biz bir şey yapılmasın demiyoruz; bilim ve teknik göz önünde bulundurularak yapılsın diyoruz. Büyükşehir Belediyesi’ni taraf olarak alıyor sanırım o sözleriyle. Şöyle bir gerçeklik var: Eski planların lejantında ticaret vardı. Şu an Büyükşehir Belediyesi,  Özgürlük Parkı’ndan bahsediyor. İlerde bu tavır tutulur mu bilemiyoruz. Belki kamuya çok daha faydalı yarışmayla kabul edilen bir alan olur” dedi.

ÇEŞME PROJESİNDE PLANLAMA, YAPI YAPMAK İÇİN YAPILMAMALI
Çeşme Turizm Projesi ile ilgili İzmir 7. İdare Mahkemesi’nin, tarım dışı amaçla kullanım kararını iptal etmesinin son derece doğru bir karar olduğuna vurgu yapan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Tarım dışı kullanım yapılabilir kararı, zaten yanlış bir karardı. Ziraat Mühendisleri Odası ve TMMOB bileşenlerinin desteğiyle, yargı eliyle de kararın yanlışlığı tescillenmiş oldu. Yargı, buranın tarım arazisi olduğunu kayıtlarına geçirmiş durumda. Biz sürecin başından beri projeye karşıyız. Ne olursa olsun bir projeyi neden yapmaya başladığımızı düşünerek işe başlamamız gerekiyor. Dava raporunda da Orman Bakanlığı’nın verdiği görüşte de ‘çalılık’ deniyor. Akdeniz ikliminin makilik bir bitki örtüsü normal ormanlardan çok daha fazla canlı barındıran bir bitki örtüsüdür. Kentin bütünüyle birlikte bakmamız gerekiyor. 1/100 binlik planlarının gelişim yönü dışında ekstra bir yük getiriyorsanız bunu neden yaptığınızı sorgulamanız gerekiyor. Çeşme bir rant aracı olmamalı şeklinde karşı çıktı. Planlama yapılabilir. Planlama, yapı yapmak için yapılmamalı. Bir kültür, doğayı korumak için de planlama yapabilirsiniz. İnşaatın olmadığı planlar da gerçekleştirilebilir. Ziraat Mühendisleri Odası’nın da davası 7. İdare Mahkemesi’nde bilirkişi raporuyla birlikte tarım dışı kullanım şu an için durdurulmuş durumda. Eğer Çeşme’de turizm cenneti yaratma niyeti varsa, bu karara istinaden tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir. Çeşme mücadelesi uzun zaman devam edecek gibi görünüyor.”

ÇEŞME’NİN GENİŞLEMESİNE GERÇEKTEN İHTİYAÇ VAR MI?
Çeşme Turizm Projesi’ne bir bütün olarak bakmak gerektiğinin altını çizen Yıldırım, “Bizim odalar olarak bakanlığa, şöyle bir proje olmalı diye öneriyle gitmek gibi durumuz yok. Olanı değerlendirmekle irade koymamız gerekiyor. Pek tabii ki önerilerimiz olacaktır ama bunlar meslektaşlarımızın alanı. Kamu yararı dediğimiz zaman gerçekten ne olduğunu tartışmak gerekiyor. Çeşme 45 bin nüfusu olan, turizm gelirleri oldukça yüksek olan bir ilçe. Çeşme’nin gerçekten genişlemesine, kamu kaynaklarının bu şekilde kullanılmasına öncelik olarak ihtiyaç var mı? Sadece Çeşme’nin sorunu değil. Yaz aylarında nüfusu milyonların üstüne çıkan küçük ilçelerin altyapı sorunları var. Kentin tamamına yayılacak bir yatırım mı yapmak, mevcuttaki alt yapıyı düzeltmek mi gerekiyor? Ne yaparsak yapalım, değersizleştirmemek gerekiyor. Mahkeme kararında Akdeniz foklarının yaşam alanlarının olumsuz etkileneceğine dair görüş var. Zaten orada böyle bir fok nüfusu yok, şeklinde açıklamalar yapıldı. Bir tane bile varsa, o bir tane de çok kıymetlidir, onu korumak adına adım atmak gerekiyor, Eko turizm, tarım turizmi gibi kavramlar da gündemde. Çeşme’de uber projenin yapılmasına ihtiyaç olduğunu düşünmüyoruz” dedi.

İNCİRALTI’NI GECEKONDULAŞTIRMADIKLARI İÇİN HAK SAHİPLERİNE TEŞEKKÜR EDİYORUM
İnciraltı planlamasının nefes kesici olduğunu ancak bu nefes kesilmesinin heyecandan olmadığını belirten Uğur Yıldırım, şu değerlendirmelerde bulundu:

“İnciraltı’nda yapılanan planlama nefes kesici bir süreç. Ama heyecanlı olduğu için değil, inanılmaz yoğun, defaatle mükerrer başvuruların yapıldığı, kamu kaynaklarının boşa harcandığı, kent adına da sürekli bir rant aracı olarak kullanıldığı için nefes kesici. Yerel seçimlerde de malzeme olarak kullanılan bir alan. Aslına bakarsanız yeşil bir alan, tarım alanı ve İzmir için oldukça önemli. Hak sahiplerinin üzerine titreyerek koruduğu bir alan, gecekondulaştırmadıkları için hepsine teşekkür ediyoruz. Bugün hala tarımın olduğu, dikili, mutlak tarımın gerçekleştiği, seracılığın devam ettiği, flora ve fauna olarak çok değerli bir alan. 1/5000 koruma amaçlı nazım imar planı ve 1/1000 koruma amaçlı uygulama imar planı gerçekleştiriliyor. Bir yeşil alanın korunması için plan yapıyoruz ama yapılaşma yapıyoruz. Milletvekili Atilla Kaya’nın açıklamasının başlarında yatay mimariyi kullanıyoruz diyor. Bir yeşil alanın korunması söz konusuyla mimariyle başlamazsınız. Ben mimarım. Ama yeşili nasıl koruyacağımızı, tarımı nasıl ileri seviyeye getireceğimizi, hak sahiplerinin refah düzeyini nasıl yukarıya çıkaracağımızı daha fazla gelir kazanılacağını konuşmamız gerekir. 24 sayfa plan açıklama raporu var. Dava dilekçesi 31 sayfa. Hukuki olarak da geçmişi olan bir alandır. Bazı bilgiler aktarmak istiyorum. 498 hektar alan. Yüzde 20’si dikili tarım, yüzde 13,5’u ekili tarım, yüzde 11,5’u sera alanı, yüzde 8’i konut, yüzde 6’sı ticaret alanı. Konut ve ticaret alanı kaçak yapılaşma sonucu elde edilmiş alanlar. Zaten yapılaştı deniyor bir kere yapılaşma çok az var. Hukuksuz olarak yapılan bir yapılaşmanın böylesi önemli bir alanın geleceğinde dayanak olarak kullanılmaması gerekir. İtiraz edilen son plan, 09.05. 2023 Cumhurbaşkanlığı Genel Seçimlerin ilk turundan 5 gün önce cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle duyuruldu. Bunun siyasi bir araç olarak kullanıldığını görmek için başka hiçbir şey söylemeye gerek kalmıyor. Atilla Bey de açıklamalar yapıyor. Çünkü yerel seçimler yaklaşıyor. TMMOB bu konuda açıklama yaptı artık İnciraltı rant aracı olarak kullanılmasın dedi. 1989’da turizm merkezi, 1999’da 1. Derece sit alanı 2002’de sit dereceleri değiştirilmiş.  2011’de sınır değişikliği gerçekleştirilmiş. 2010’da İl Toprak Koruma Kurulu tarım dışı kullanılabilir kararı almış,  2012’de iptal edilmiş. 2011 yılında Turizm Bakanlığı 1/25000’lik plan gerçekleştirmiş. 2014 yılında Danıştay tarafından iptal edilmiş. 2011’de 1/5000 ve 1/1000 koruma amaçlı nazım imar ve imar planı yapılmış, Mimarlar Odası davası var, 2013 yılında iptal edilmiş. 2013 yılında 1/5000, 1/1000 koruma amaçlı imar planı gerçekleştirilmiş, 2015 yılında iptal edilmiş. 2017 yılında körfez geçişi için ÇED raporu düzenlenmiş. Kamunun yoğun karşı çıkışıyla iptal edilmiş. Yıllardır hukuka intikal eden bir durum var. Bu yaşanan hukuk sürecinin içinde, hukuk bu alanın tarım alanı olduğunu, tarım dışı yapılaşmanın olmaması gerektiğini kayıtlara geçirmiş durumda.”

ORADA TARIMIN HALA DEVAM ETTİĞİ YÖNÜNDE RAPOR VAR
Mülk sahiplerinin, suyun borlanması nedeniyle tarım yapılamadığı yönündeki açıklamalarını değerlendiren Uğur Yıldırım, sözlerini şöyle tamamladı:

“Bunda mutlaka gerçeklik payı vardır. Mimarlar Odası’nın 31 sayfalık bir raporu var. Orada tarımın hala devam ettiği, seracılığın aktif bir şekilde yapıldığı yazıyor.  Narlıdere’de Yukarıköy adında küçücük bir mahalle var. Restore edildi. O mahallenin sakinleri hala çiçekçilik yapıyor. Tarım sadece göstermelik yapılıyor demek, biraz aslını yansıtmayan bir görüş olabilir. Tarımın zorlaştığına, suyun borlaştığına dair açıklamaları olmuş, kesinlikle doğrudur. O insanlar bu kenti paylaştığımız insanlar. Ziraat Mühendisleri Odası’nın raporunda da var suyun niteliğinin değiştiğine dair. Plan yapılacaksa tarımı yüceltmek için, o insanların sadece tarım gelirleriyle değil, başka hangi gelirlerle hayatını devam ettirebileceğini dert edinip planı ona göre yapması gerekiyor. Burada kullanılmayan bir baraj var. Burada tarımı ön plana çıkarmak istiyorsak, bunu değerlendirmek mümkündür. İzmir’in lagününü, kentin denizle buluştuğu hemen hemen elimizde kalan tek noktayı korumak istiyorsak tarım yapmak için karşılaşılan sorunların devlet eliyle aşılması, tarımın teşvik edilmesi gerekir. Hukuk orasının tarım arazisi olduğunu söylüyor. Devlet eliyle, yerel idarelerin desteğiyle gerçekleştirilmesi gerekiyor. Konutun, arsanın metalaşması insanların bunun üzerinden bir gelir elde etmesi üzerinde refleks oluşmuş. Devlet politikalarının bu şekilde işlememesi gerekir. Konut bir yatırım aracı olarak kullanılırsa insanlar ekmekten vazgeçer.”

ORASI ZATEN YEŞİL ALAN, YENİ BİR YEŞİL ALAN KAZANDIRILMIŞ DEĞİL
AK Parti Milletvekili Mahmut Atilla Kaya’nın, bu planla İzmir’e devasa bir yeşil alan kazandırıldığı şeklindeki açıklamalarına cevap veren Yıldırım, şunları söyledi:

“Plan şunu söylüyor: Yeşil alanlar olacak. Atilla Bey’in açıklaması var. Şu kadar yeşil alanı kente kazandırıyoruz diyor. Bir kısmını yapılaşmaya açıyorsunuz, geri kalanını kazandırmış gibi sunuyorsunuz. Mevcutta yeşil alan var zaten. Tarım desteklense, yüzde 20 dikili tarım arazisinin oranı çok yükseğe çıkarılabilir. Suyla ilgili problem varsa, bu sorunun bertaraf edilmesine odaklanılmalı. 6 Şubat depreminden sonra şube olarak aktif bir şekilde deprem bölgesindeydik. Antakya’ya gittiğinizde aklınızda şunlar oluyor: Amik Ovası’nın, tarım arazisi ortasında 12 katlı yapıların ne işi var? İnciraltı’nda 3 katlı yatay mimari olarak adlandırılıyor ama raporlarında burada bir depremsellik var, zeminde sıvılaşma riski var; çünkü alüvyon toprak burası. Çözümlerden en çok kullanılanı zemine beton basmaktır. Jeotermal özelliği sebebiyle mevcuttaki jeotermal kaynaklar zaten kentin ısıtılmasında kullanılıyor ve artı kaynak olup olmadığı soru işareti. Böylesi değerli bir jeotermal alanda yapılaşmaya açıp zemin sıvılaşması ile baş ederken zemin altına beton dökmek de risktir. İnciraltı’nın bu kentin gündeminde, tarım odaklı bir süreç yürütmek olmalıdır. Kentin bu çok kıymetli alanını korumak, hepimizin sorumluluğundadır.”

EVLERİNİN ÖNÜNDE TARIM YAPACAKLAR!
Son günlerde çok tartışılan Ekoköy projesinin de tarım amaçlı olmadığını öne süren Uğur Yıldırım, bu konuda şunları söyledi:

“Foça Fevzipaşa Mahallesi’nde yer alan 2 parsel, toplam 500 dönüme yayılan, İl Tarım Müdürlüğünün de uygun görüşüyle 7 parsele çıkarılıyor. Müdürlük bir plan yapılması ve 2 yıl içinde yapılması gerektiğini belirtiyor. 2 yıl geçmesine rağmen bir plan yok. Ancak 1/25000 çevre düzenleme planında marjinal tarım arazisi başlığına sığdırılarak İl Tarım Müdürlüğünün görüşü dışarıda bırakılıyor. 1 konut, arkasında seralar ve seraların müştemilatı şeklinde bir yapılaşma gerçekleştiriliyor. Dayanağı, ekolojik tarım turizmi. Yapılaşma hakkını başka bir başlıktan alıyor, yaptığı şeylerin niteliğini başka bir şeyden alıyor burada bir uyuşmazlık var. Eko turizm dünya literatüründe değerli olan bir ekolojik alanın çok sınırlı bir şekilde ziyaret edilmesidir. Tarım turizmi de, mevcutta işleyen tarım faaliyetlerinin ekonomik olarak katma değer katmak için yılın belirli zamanlarında oralara turizm faaliyeti gerçekleştirilmesidir. Bizim karşımıza şöyle bir alan geliyor: Bir tarım alanı var, o alanda 154 tane bina yapacağız, sonra bu binalarda insanlar yaşayacak kapılarının önünde tarım yapacaklar. Bu tarımı odağına alan değil, yapıda yaşamak için milyonlarca lira para veren kişiyi odağına alan bir anlayıştır.”