GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Politika
30 Nisan 2021 Cuma 14:32

Milletvekili Polat'tan sert tepki: CHP'ye fare olarak girmiş!

Torbalı'daki seçimlerde AK Parti adayına oy veren, sonra yakasına AK Parti rozeti takan CHP'li üye için ağır konuşan İzmir Milletvekili Mahir Polat, "18 Meclis üyemiz vardı, 17 oy almışız. Bir meclis üyemizde hata yapmışız. Onu, bizim partimize köstebek olarak, fare olarak yerleştirilmiş bir arkadaş olarak görüyoruz. Arkadaşı sürmüşler farelik yapsın diye, bizim partinin mutfağına... . Cumhuriyet Halk Partisi’nde bundan sonra adaylar belirlenirken, parti aidiyetini çok ciddi bir şekilde sorgulanması gerekiyor " ifadelerin kullandı

EGEDESONSÖZ- Cumhuriyet Halk Partisi Yüksek Disiplin Kurulu (YDK) Üyesi ve İzmir Milletvekili Mahir Polat SonSözTV’ye konuk oldu. Gazeteci Fatih Yapar’ın sorularını yanıtlayan Polat, gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulunurken, son dönemde gerçekleştirilen seçimle gündeme gelen Torbalı hakkında çarpıcı ifadeler kullandı.

O ROZETİN GEREĞİNİ YAPMAK, AHLAKİ BİR YÜKÜMLÜLÜKTÜR
Torbalı'da Başkan İsmail Uygur'un vefatından sonra yapılan seçimde yaşananlarla ilgili görüşlerini anlatan Mahir Polat, "Bütün bu meseleler, ahlak meselesidir" dedi ve ekledi:

"Önseçimden de çıksan, arka seçimden de çıksan, atansan da, o yazsa da, bu yazsa da, yakana bir rozet takıyorsun. O rozetin gereğini yapmak, ahlaki bir yükümlülüktür. Dolayısıyla bunu yapmayan her kimse, kendisiyle, ahlaki yükümlülüğüyle karşı karşıya gelecek. Cenabı Hak, insanın yargıcını da yanına vermiş, vicdan. Onlar kendi vicdanlarında kendi kendilerini mahkum ettiler. Evet, Cumhuriyet Halk Partisi’nde bundan sonra adaylar belirlenirken, parti aidiyetini çok ciddi bir şekilde sorgulanması gerekiyor. Parti aidiyeti üst noktada olan insanlar göreve getirilmesi gerekiyor. Partide aldığı görevlere bakılır, sorumluluklara bakılır, bugüne kadar kattığı değere bakılır. Önseçim, yöntemlerden bir tanesidir ama bir soru sormak isterim. AKP bugüne kadar kazandığı bütün seçimlerde önseçim yaparak mı iktidara geldi? Önseçim falan filan, bugünün konuları değil. Bugün konuşmamız gereken, siyasi ahlak meselesidir. İnsan siyasi etik, değer, ahlak bu normları yan yana koyduğunda bunu yapmaz. Ahlaklı olan, iyi bir aile ahlakı olan insan, yakasında rozetini taşıdığı partinin karşısında oy kullanıyorsa, yatağa yattığında benim emdiğim sütle ilgili bir problemim var, diyecek kardeşim. İki kere iki dört.  Bu kadar yani. Seni oraya Cumhuriyet Halk Partililerin oylarıyla, Cumhuriyet Halk Partisi aday yapmış, sen başka partiye gidiyorsun. Düne kadar hırsız var, diye bağırıyordun, düne kadar bu partiye 128 milyar dolar nerede diye soruyordun. Laiklik karşıtı olarak Cumhuriyet değerlerini yok etti diye anlatıyordun. Bugün hangi menfaat teminiyle sen bu partiye gidiyorsun? Ve bunu hangi tevessülle yapıyorsun? Ve bunu da koca koca adamlar, bir partinin meclis üyesini ayartmak için neler yapıyor? Çok sürmeyecek, yakın tarihimizde ortaya çıkacak."

BİR MECLİS ÜYESİMİZDE HATA OLDUĞUNU GÖRDÜK
"Torbalı’da bizim 18 meclis üyemiz var; 17 oy almışız. Bir meclis üyemizde hata olduğunu görüyoruz. Yani bizim partimize köstebek olarak, fare olarak yerleştirilmiş bir arkadaş olduğunu görüyorsunuz. O farenin fotoğrafına bakıyorsun, fotoğrafta AKP’liler 10.45’te rozet takıyorlar. Arkadaşı sürmüşler farelik yapsın diye bizim partinin mutfağına. Bu AKP zihniyetine bakmak lazım, bu insanlar bağırta bağırta, ağlaya ağlaya gönderdiler belediye başkanlarını. İstifa ettirdiler Balıkesir’de, İstanbul’da, Ankara’da. Niye istifa ettirdiler? FETÖ’cü müydüler?  FETÖ’cüyse neden yargılamadın? Gerekçe neydi? Mesela Melih Gökçe’nin suçu neydi? Bankasya’nın önünden geçene FETÖ’cü dedin, Melih Gökçek’i açıklamadın! Yok öyle yağ mağ! Bunları yaptınız, biz o zaman dedik ki, mesela Ankara’da İstanbul dışında bütün yerlerde kardeşim burada milli iradeye saygı gösterip aday çıkarmayalım. Burada Menemen’de yolsuzluk dediler, bilmem ne. Menemen’de umarım yargılama sonucunda başkan aklanır, o da bir düzmecedir, diye ummak istiyorum. Bilmediğim görmediğim dosyayla ilgili de yorum yapmak istemem, hadi orada aday çıkarttın. Torbalı’da bir başkan vefat etti, biraz saygı, onur, haysiyet olur ya. Siyasal gereklilikle bir kent boş bırakılmaz ama seçimler hızlıca yapılır ama biraz saygılı olursunuz ya! Onun anısına saygı gösterirsiniz, bırakın her şeyi halkın iradesi orada o kadroyu göreve getirmiş aday çıkartmak nedir ya?"

KEREM ALİ SÜREKLİ, O GÜNLERİ HATIRLASIN
AK Parti İl Başkanı Kerem Ali Sürekli'nin, Torbalı'daki seçimlerle ilgili "Özgür iradenin eli kolu bağlandı" sözlerinin hatırlatılması üzerine Mahir Polat, şu eleştirilerde bulundu:

"Sanırım 25 veya 26. dönemdeydi.  AK Parti’nin değerli İl Başkanı Kerem Ali Sürekli, milletvekiliydi. O dönemde beyaz-yeşil şeyler vardı, anayasa oylamasında. İki adam beraber kabine girdiler. İki adam! Fatma Kaplan, canlı yayında ‘Bu iki adam bir tuvalete beraber giriyorsa diye ne düşünürsünüz?’ demişti. İki adam kabine oy kullanmaya birlikte giriyorsa, ki Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde anayasayı değiştirmekle ilgili bir oylama yapıldığı sırada oldu bu olay. Kerem Ali Sürekli kullandığı oyun, karşı oy pusulasını kime teslim etti? Onu sormak lazım. Milli irade gaspıysa orada başlarına bir tane kadın milletvekili dikip, hem MHP hem kendileri kullanılan pulların aksi pullarını teslim aldılar. Hırsız içerdeyse, kapıya kilit vurmanın bir alemi yok. Hırsız içerde tamam mı! Demokrasi hırsızı AKP. Bu ülkede maalesef iktidar sürüyor."

SABAHA KADAR SEÇİM YAPSAK, YİNE BİZ ALIRIZ
Torbalı'daki seçimin yargıya gittiği, oradan gelecek sonucun CHP aleyhine olması durumunda ne olacağı sorusuna, Polat'tan şu yanıt geldi:

"Torbalı’daki seçim mahkemeden dönerse ,mahkemeden biz bir daha alırız. Sabaha kadar seçim yapsak bir daha alırız. Ya bunların seçim işlerinden sorumlu arkadaşları, yerel yönetimlerden sorumlu arkadaşları çıktı, açıklama yaptılar. Siyasi komedya dediğimiz hikaye bu. Hiçbir şey olmadıysa da bir şey olmuştur, dediler. Yani bunlar, bu tezgahları Menemen’de dizmeseler, Torbalı’da dizmeseler, mutlaka yine suçlu çocuk gibi, süt dökmüş kedi gibi yargının ayaklarına kapanmaya gideceklerdi yine. Yargıya talimat verilsin, diye uğraşacaklardı! Biraz onur, biraz haysiyet varsa, demokrasiye saygı duymak gerekiyor. Oturmuş, CHP tek parti dönemini anlatmış Kerem Ali bey, okudum o yazısını. Yahu değerli arkadaşlar, CHP, CHP, CHP, CHP.  CHP’nin tek partili döneminde doğanlar kimler? Demokrat Parti nereden doğdu? Ya Türkiye’de kurucu bir irade vardı, o da Cumhuriyet Halk Partisi’nde vücut buluyordu. Türkiye’de bir demokrasi çalışması vardı, Türkiye’de ümmetten millet toplumuna, mutlakiyet yönetiminden Cumhuriyet rejimine, demokrasiye evrileceği dönemde partinin olması, onun da adının Cumhuriyet Halk Partisi olması önemliydi. Ve tekrar bir Cumhuriyete imza attık, Cumhuriyet Halk Partisinin kadroları seçimle gelene göreve devrettiler. O zaman hepimizin dedesi CHP’deydi. O zamanın CHP’si hepimizindi. Oradan yola çıkıp, her demokrasi dışına çıktıklarında; CHP, CHP, CHP. Hay Cumhuriyet Halk Partisi kadar başınıza taş düşsün! Sıkıştıkları her yerde Cumhuriyet Halk Partisi, İsmet Paşa, Ey Kılıçdaroğlu..."

O SAAT BOZUKMUŞ, SİZ KİMİ KANDIRIYORSUNUZ?
Torbalı'da yaşananların siyasi sorumluluğu üzerine de görüş belirten Mahir Polat, sözlerini şöyle sürdürdü: "Torbalı seçimine gelmeden önce o arkadaşın transfer edildiği saate bakmak lazım. Rozet takılan ve takanların arkasındaki saate bakmak lazım. Sonradan bir açıklama yapmışlar, ‘o saat bozuktu’ diye. Siz kimi kandırıyorsunuz? Siyasal sorumluluk günü geldiği zaman konuşulacak şeyler bunlar, şu an değil. Ben orada bir zafiyetin olduğunu düşünmüyorum, parti yönetimimiz adına İl başkanımız, Büyükşehir Belediye başkanımız ya da oradaki dahil olan diğer parti yönetimi adına bir zafiyet olduğunu düşünmüyorum. Görmedim de.. O işin içindeydim. Orada bir ahlak meselesi var. Kabine beraber girmiyoruz ki kardeşim. Kimseye de fotoğraf çek, gönder, demiyoruz ki. Gördük ya, hep beraber Cumhurbaşkanına oy vermiş, AKP’ye oy vermiş, çekmiş atmış fotoğrafını Twitter’a vesaire. Whatsapp özel bir yazışma yeri; adam orada kendisiyle ilgili atmış, belki Menemen’deki tartışmasındaki tedirginlikten dolayı kendi fotoğraflarını çekmiş olabilirler. Bunu bilemiyoruz, belki dışarıda çekilmiş içeride değil. Partinin talimatı olabileceğini düşünmüyorum. Parti böyle talimat vermez ki. Parti şöyle bakar üyesine; benim üyem misin, tüzüğümü okudun mu, okudun, hedeflerimi mi beğendin mi beğendin, geldin imza attın mı attın, edimlerini yerine getiriyor musun, getiriyorsun; o halde benim için sıkıntı yok, der. Vatandaşa güvendiği gibi üyesine de güvenir. Çünkü altında insanların namusu olan imzası vardır. Dolayısıyla ikinci bir talimat vermeye hiçbir parti yöneticimiz tenezzül etmez. Parti güveniyor, güven esas. "

KILIÇDAROĞLU, İZMİR'İ YAKINDAN TAKİP EDİYOR
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun İzmir'i yakından takip ettiğini belirten CHP İzmir Milletvekili Mahir Polat, "Genel Başkan’ın burada 12 milletvekili, 12 milletvekilinin farklı bakış açısına sahip 12 çift gözle doğal danışmanları var. Bu kentte sinek kanat çırpsa, genel başkanın haberi var.  Bu süreçleri de elbette takip ediyor, keyif aldığı süreçler olduğunu biliyorum. Hatta Torbalı’yla ilgili çok keyif aldığını, sabaha kadar seçim olsa bizim çocuklar alır bu seçimi, dediğini biliyorum. Buranın bütün siyasal denklemlerini takip ettiğini, yakından mercek altına alındığını biliyorum. Benden çok İzmir’i bildiğini, hatta sadece buraya değil, Türkiye’deki bütün teşkilatlarımıza genel başkanımız, sonsuz hakim. Ama İzmir Milletvekili olması, bizim için çok ayrı bir gururdur. Onunla aynı bölgenin milletvekili olmaktan ayrıca her zaman gurur duyduğumu söylerim. İzmir’i de özel bir projektörle izlediğini biliyorum" diye konuştu.

AŞIYA ERİŞİMDE HALA BİR SIKINTI VAR
CHP İzmir Milletvekili Mahir Polat, covid süreciyle ilgili düşüncelerini dile getirdi: "Biz genelde maske, mesafe, hijyen uygulamasına uyarak devam ettirdik bu süreci. Aşılarımızı olduk, bunu söylerken çok utanıyorum. Çünkü erişimde bir sıkıntı var aşıya. Esnaf kapalı, Kıbrıs Şehitleri Caddesi hayalete dönmüş. İnsanın içini acıtıyor bunlar. Türkiye’de başka bir salgın yönetimi mümkün mü soruları doğuyor. Tabii ki mümkündü. Yeni Zelanda ve İsrail’de olduğu gibi açılıp, büyüyebilirdik. Gittiğim her ilde esnafa bu durumu anlattım. Bu pandemi  Çin’de çıktı ve pandemi mücadelesini verdi. Bütün fabrikalarını kapattı, ekonomisi yüzde 4-6 arasında küçüldü ama tamamen hastalığı temizledi. Bugün Çin’de 6-7 vaka oluyor ve bunlar da yurtdışından gelenler.  Kapasite kullanımı arttırdı şu anda. Dünyayı yönetiyor. Türkiye’de gemi taşımacılığı çok önemli ama biz ihracat için boş konteyner bulamıyoruz. Çin bu alana el koymuş. Biz bu süreci onlar gibi yönetebilirdik. Maalesef bizde bir küçük akıl, hem 300 üzerinde ölüm, 10 binlerce insanın hastalığa yakalanmasına sebep olur. Gençlerin geleceğini çaldı. Bizler defalarca vaka sayılarının gerçekçi bir şekilde verilmesini istedik, mayıs ayında yerli aşı kullanacaktık ama daha 6 ay kullanamayacağız."

SALGIN, SADECE YOKSUL HALKA YÜKLENDİ
"Biontech aşısında dünyada 21 gün aralık verilirken, bizde 8 haftaya çıktı 2’nci doz. Çünkü aşı yok. Biontech bizim toprakların çocuğunun aşısı olmasa alamazdık zaten. Neresinden bakarsanız salgın sadece yoksul halka yüklendi. Devlet sorumluluğundan tamamen uzak. Yardımların hiçbiri yapılmadı. GSMH göre Amerika yüzde 25’lerde verdi. Biz en alt seviyede destek veriyoruz. Pandemi süreci geleceği de tehdit ediyor. Türkiye büyüdü diyorlar ama Türkiye geçtiğimiz yıl en çok kredi veren ülke. Pandemi sonrası insanları borç yükü bekliyor. İnsanlara et, sabun, makarna bile vermediler ve veren belediyelere ket vurdular. İlk tedbirleri açıkladığı dönemde kapanmış olsaydık, 10 bine varan yurttaşımız ayakta kalacaktı. Turizm sektörü bitme noktasında. Belki Ramazan bayramını açardık ama maalesef ciddiyetsiz bir biçimde herkesin hayatı karartıldı."

SOKAKLARDA HİÇ DENETİM YAPAN EKİP GÖRMEDİM
Alınan tedbirleri değerlendiren Polat, "Dün gece saat 10.00 gibi yürüyüşe çıktım Bornova’da. Ve bir tane polis, denetim yok. Otokontrolle kapanma isteniyor ama insanlar dışarı çıkacak. Vaka sayıları artan illerden sahil bölgelerine pandemi ihracatı oldu. Sahil bölgelerinde vaka artışı olacak. Zaten sağlık altyapımız sahil bölgelerinde bitme noktasında. Böyle bir kapanma olabilir mi ya?" diye çıkıştı.

DEVLET,ESNAFIN GELİR KAYBINI KARŞILAMALIYDI
Pandemi sürecinde devletin sorumlulukları üzerine konuşan Mahir Polat, şunları söyledi: "Sokak ekonomisi pandemiden doğrudan etkilendi. Sistemli olmak, devlet yönetiminde olmazsa olmaz. Biz 2018’de bir seçim manifestosu açıklamıştık; esnaf bakanlığı demiştik, esnafın üzerindeki stopajın kaldırılması, ucuz kredi demiştik. Biz olsaydık böyle olmayacaktı, esnafımız çok daha rahat bir nefes alacaktı. Bırakın Amerika gibi karşılıksız yardımı, vatandaşa aynı dönemlerde İBAN gönderip para istedik. Devlet böyle yapmamalıydı. Devlet, esnafın gelir kaybını karşılamalıydı, devlet insanlara kira desteği vermeliydi. Öyle kalkıp vatandaşın bir kısmına sen basit usüldesin, sen gerçek kişisin, şu usuldekine veririm, şu usuldekine vermem diyerek değil; istinasız, şartsız hiçbirini ayırmadan kirada olan bütün esnafın kira desteğini vermeliydi. Çalışmayan insanlar sosyal güvenlik primini nasıl ödeyecekler? Bir kaymakamın dediği gibi uyuşturucu ticareti mi yapacaklar? Ya da vergileri nasıl ödeyecekler? Vergileri ödemeyeceksin, 3 ay sonra çift vergi ödeyeceksin! Gayrimeşru iş mi yapacak işletmeler? Devlet aklının bunları öngörebilir olması gerekiyordu. Buna göre hareket edebilir olmalıydı. Gidilmeyen yerlere siz 17 gün para vereceksiniz, esnaf içerde taş yesin! Böyle bir şey yok ya! Sonra da oturacaksınız, üst perdeden Osmanlı tokadı, bilmem neler anlatacaksınız! İçerde La-Fontaine’den masallar anlatacaksın, dışarıda kedi gibi oturacaksınız. Böyle bir devlet yönetimi yok! Böyle bir pandemi yönetimi de olamaz."

ADALETİN OLMADIĞI YERE, TURİST DE GELMEZ, YATIRIMCI DA
Mahir Polat, "TBMM'deki konuşmanızda, adaletin, demokrasinin olmadığı yere turist de gelmez, yatırımcı da gelmez. Bunu neye dayanarak söylediniz?" sorusuna şu yanıtı verdi:

"Paranız var cebinizde,  bunu en güvendiğiniz bankaya götürür, yatırırsınız. Evde yastık altında tutmak bir yöntemdir ama korkuyorsunuz, bankaya yatırırsınız. Düşünün batak bankaların olduğu yerlere, bir tanesi vardı patronu da sonradan kaçtı Türkiye’den... O banka bugün olsa, o bankaya para yatırır mısın? Güvensiz bir banka götürüp yatırmazsınız. Şimdi yabancı yatırımcı da güvenli ve karlı bir liman arar. Yabancı turist için de böyledir. Eğer bir ülkede salgın hastalık, su kıtlığı varsa eğer, demokrasisinde politik iniş çıkışları varsa, turist gelmez, korkar. Mesela ben Mısır Piramitlerini görmeyi çok istiyorum, hayal ediyorum ama Mısır’a gitmem; çünkü orada politik bir riskin olduğunu geçmişten beri orada bir terör faaliyeti olduğunu bilirim, gitmem. Benim gibi milyarlarca insan da aynı şeyi düşünüyordur. Türkiye için de aynı şey geçerli. Yıllarca belli bölgelerimizde PKK terör örgütünün bombalama eylemleri ya da ona benzer tehditler olduğunda turizmimiz ne şekilde etkilendi? Suriye olaylarından sonra insanlara, Türkiye’ye gitmeyin, çağrıları yapıldı. Bugün pandemide de bazı ülkeler, Türkiye’ye gitmeyin, çağrısı yapıyor. Hindistan’la yarışır hale geldik. Hindistan’da insanlar patır patır sinek gibi ölüyor. Bu dünyanın insanları ölüyor. Türkiye’yi aynı kategoriye indirdiler. Ben bunu kast ettim. Türkiye’de salgın hastalık var mı, var! Politik risk var mı, var! Terör faaliyetleri artmış mı, artmış! Turizm biter kardeşim, kimse gelip canını Türkiye’ye emanet etmez. İnsanların giydiği şortlara karışırsanız, olmaz. Bikini giyecek turist..  Türkiye’ye gelmeyi bir politik risk olarak görür, gelmez. Bu anlayışı değiştirmek gerekiyor. Yabancı yatırımcı da gelmez. Demokrasinin ön şartlarından bir tanesi özel mülkiyetin gelişmesi ve demokrasinin ana itici motivasyon kaynağı olmasıdır. Özel mülkiyetin kanunlarla sıkı bir şekilde korunması gerekiyor. Türkiye’de böyle bir şey var mı? Ciddi terör tanımı var mı bu ülkede? Yok. Kim kime karşı, neye karşı terörist? Bu iktidarın bir ciddi terör tanımı yapabileceğine inanıyor musunuz? Dün beraber olduklarını yarın terörist ilan ediyorlar. Dolayısıyla yabancı sermaye gelmez. Bu ülkede ne zaman başına ne geleceğini bilmez. Biz hukuku, adaleti tesis etmediğimiz, demokrasideki politik riskleri ortadan kaldırmadığımız sürece, Türkiye ortalama gelir tuzağı dediğimiz türbülansın içinde yuvarlanır gider. Bu da ekonomi için çok kırılgandır. Belli oranda döviz yükseliyor olsa buna göre insanlar hayatlarını kurarlar ancak sert dalgalanmalarda insanların ayakta kalması mümkün değil."

MUHALEFET İÇİN ERKEN SEÇİM İSTEMEK HAKTIR, İKTİDAR İÇİN ERDEMDİR
Erken seçim konusuna değinen Mahir Polat, şu görüşlere yer verdi: "Biz erken seçimin Türkiye için kaçınılmaz olduğunu düşünüyoruz. Muhalefet için erken seçim istemek hak, iktidar için ise erdemdir. Biz bu hakkı kullanıyor, o erdemi de karşıdan bekliyoruz. Eğer kendinize güveniyorsanız, gelin halka bir daha oylatın. Milli irade diyorsunuz ama MHP seçmenleri de erken seçim istiyor. MHP tabanın seçmenleri anketlere göre erken seçim istiyor. Cumhur ittifakından memnuniyet oranı, kendi seçmeni ve MHP seçmeninde azalmış. Güven düşüyor, hodri meydan. Biz hazırız istiyoruz, sen de bu kadar şahlandırdıysan gel yap erken seçimi. Siyasetten nükte olur siyasette, nükte olmazsa, siyaset olmazsa çekilmez ama komedi olmaz. Bu arkadaşlar komedi yapıyor. Biden’dan aylarca telefon beklendi, Biden’a göre hareket edildi. Ha bugün açtı, dediler. Arıyor Biden, ‘yarın ben Ermenilere karşı soykırımı kabul edeceğim’ diyor. Ertesi gün ‘Sayın Biden’ diyor, desene ‘Ey Biden sen kimsin ya?’. Diyemez çünkü Türkiye’yi ekonomik ve politik kırılganlığa sürüklüyorsun."