GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
İş Dünyası
9 Aralık 2023 Cumartesi 13:11

İzmir iş dünyasından asgari ücret beklentisi

İzmir iş dünyası, 11 Aralık’ta başlayacak olan asgari ücret görüşmelerinden önce beklentilerini açıkladı. İş dünyası görüşlerinde, çalışanların enflasyona ezdirilmemesi gerektiği ifadelerine yer verdi.

Diren ÇELİK/EGEDESONSÖZ- Gelecek yıl geçerli olacak asgari ücretin belirlenmesi için Asgari Ücret Tespit Komisyonu ilk toplantısını 11 Aralık'ta yapacak. Enflasyon rakamlarına göre asgari ücrete yüzde 40 oranında zam yapılması halinde asgari ücret 15 bin 962 liraya yükselmiş olacak. Kesin oran Aralık ayında toplanacak Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nda alınacak kararla netleşecek. Milyonlarca çalışanın gözü kulağı asgari ücret görüşmelerine çevrilmişken, İzmir iş dünyası temsilcileri, asgari ücrete ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

ASGARİ ÜCRETE SENEDE İKİ KERE ZAM YAPILMALI
Çalışanların enflasyon altında ezilmemesi gerektiğine dikkat çeken Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı(EGEV) ve İzmir Sanayici ve İş İnsanları Derneği (İZSİAD) Hasan Küçükkurt: "Belirlenecek olan asgari ücret, enflasyonun altında kalmamalı. Açıklanan ücret eğer enflasyonun altında olursa çalışanlar enflasyonun altında ezilir. Zam oranı ise yüzde 40’lara tekabül edecektir diye düşünüyorum. Herkes fedekarlık yaparak elini taşın altına koymalı. İnsanlar artık geçinemiyor. Gerek sanayiciler, iş insanları gerekse hükümet fedakarlık yapmalı. İş insanlarına göre bence bu makul bir zam olur. Genel olarak işten çıkarmaların da yaşanmayacağını temenni ediyoruz. Ayrıca, bu oran asgari ücrete senede bir zam yapılacaksa öngördüğüm orandır. Bence senede bir kere değil iki kere zam yapılması düşünülmeli. Çalışanlar enflasyona ezdirilmeyecekse Ocak- Temmuz aylarında, 6 ayda bir olmak üzere iki kere zam yapılmalı" açıklamasını yaptı. 

GELİR DAĞILIMINDAKİ ADALET GÖZETİLMELİ
Ege Sanayici ve İş İnsanları Derneği (ESİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Sibel Zorlu ise, “Asgari ücret ekonominin yanı sıra, sosyal ve toplumsal yönü itibarıyla önemli bir konu başlığıdır. Yüksek enflasyon yaşadığımız mevcut koşullarda bu konu daha da kritik hale geldi. Çalışanların enflasyon karşısında ezdirilmeden yaşam standartlarının korunduğu ve hatta iyileştirildiği bir ücret hedeflenmelidir. Öte yandan asgari ücret, tüm çalışanlara yönelik ücret politikalarının da temelini oluşturmaktadır. Bu noktada, ortalama ücret ile asgari ücretin giderek birbirine yaklaştığı ve bu durumun işgücü piyasalarını olumsuz etkilediği de bir gerçek. Asgari ücret artışının gelir dağılımında adaleti bozucu etkisi olmamalı, çalışan ile işveren dengesi korunmalıdır. İçinde bulunduğumuz koşullarda, hem çalışanlar hem de işverenler farklı açılardan fedakarlıklar yapmaktadır. Bu fedakarlıkların bir sonuca ulaşabilmesi için asgari ücrette artışın yanı sıra, yüksek enflasyonu azaltacak politikalar ve yapısal tedbirler uygulanmalıdır. İş dünyasının finansmana erişim sorunlarını yaşadığı bu dönemde, istihdamı artıracak, işgücüne katılım oranını yükseltecek çeşitli teşvik unsurlarının devreye alınması konusundaki beklentilerimizi yineliyoruz. Ayrıca, kamudaki en az ücretle özel sektördeki asgari ücret arasındaki kayda değer farkın işgücü piyasasında önemli sorunları beraberinde getirebileceğine de dikkat çekmek istiyoruz” değerlendirmesinde bulundu. 

ADALETLİ BİR BELİRLEME YAPILMALI

KESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Mutlu Can Günel şu değerlendirmelerde bulundu:

Maalesef uzunca bir süredir “yaşamak” ile “yaşamsal asgari gereklilikleri yerine getirmek” birbiriyle sıkça karıştırılıyor. Hiçbir Türk evladı, besin kalitesi gözetmeksizin, midesini doldurmak suretiyle doymamalı. Asgari düzeyde gıda alıp bu şekilde yeme içme faaliyetini yerine getirip ve sonrasında yatıp kalkıp aynı rutin çalışma düzeninde (beyaz ya da mavi yaka) ayı tamamlamamalı. İnsan sosyal bir varlıktır, gelir düzeyine göre sosyalleşmeli, kültürel, sanatsal ve sportif aktivitelere katılmalı ve bu sayede kendisini geliştirmelidir. Yükselmesi arzulanan bir toplumun, önce bireylerinin benliğini yüceltmesi, hem bedenen hem de ruhen beslenebilmesi genel toplumun huzur ve sağlığı açısından çok önemlidir. Yalnız elbette bu konuda tek sorumluluk işverenlerde değil, güçlü bir sosyal devlet buradaki denge noktasıdır. İstihdama katkı sağlayacak teşviklerle desteklenecek işverenler, üretim ve ihracatın özellikle desteklenmesiyle kalıcı iyileşme ve tabandan tavana tüm gelir gruplarında satınalma gücünün ve buna paralel de yaşamsal kalitenin yükselmesi gelecektir.

Çalışanlarımızın yüksek enflasyon karşısında mağdur edilmeden, hakkaniyetli ve adaletli bir belirleme yapılması arzusundayız. Elbette bu gelişim uzun bir yoldur ama bir plan ve rota oluşturulup buna sadık kalınmak suretiyle kalıcı ve yapısal değişimlerin mutlak surette gelişim getireceği inancını da yinelemek isterim. Geçici ve anlık çözümler değil, kararlı bilimsel ve rasyonel ekonomi politikaları hem çalışan hem işveren açısından orta vadede fark yaratmaya başlayacaktır.