GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Güncel
18 Ağustos 2022 Perşembe 08:53

İzmir'de '7 şiddettinde deprem olacak' iddiasına Başkan Öziçer'den tepki!

17 Ağustos Marmara depreminin 23. Yıldönümünde SONSÖZ TV’den önemli açıklamalarda bulunan Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Sinancan Öziçer, İzmir'deki fay hatları ile ilgili yaptığı açıklamada "İzmir’de 7 büyüklüğünü geçen birçok fay vardır yorumunu okudum. Bu gerçekten çok vahim açıklamalardır. İzmir ve Ege Bölgesinde dağların uzantısından kaynaklı fayların uzunluğu belli olduğu için üretme potansiyeli zaten belli olduğu için, ürettiği potansiyel de 6,5 olduğu için, 7 ve üstü büyüklüğünde deprem olacak yorumunu yapmak üzücü ve insanları korkutmaktan başka bir işe yaramaz" dedi.

EGEDESONSÖZ – Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Sinancan Öziçer, SONSÖZ TV’ye konuk oldu. Gazeteci Muhittin Akbel’in sorularını yanıtlayan Başkan Öziçer, Büyük Marmara depreminin 23. Yıl dönümünün ülkemiz, 30 Ekim depreminin de İzmir için milat olduğunu söyledi.

 17 Ağustos 1999 depreminin ardından çeşitli gelişmelere tanık olunduğunu anlatan Başkan Öziçer, “Gerçekten bir insan için en acı hayatını kaybetme şekillerinden biri de depremdir. 23. Yıldönümünde Marmara depreminde hayatını kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle, saygıyla anıyorum. 1999 depremi Türkiye için bir milat oldu. Nasıl ki 30 Ekim depremi İzmir için bir milat olduysa, 1999 depremi de Türkiye için de bir milattır. Yönetmeliklerdeki  değişiklikler konusunda bir milat oldu. Arama kurtarma konusunda ciddi bir çoğalma oldu. Yetersiz sayıda arama kurtarma ekipleri varken, şimdi çok geniş kapsamlı ekiplerimiz var. Hem AFAD içinde hem de belediyelerde  arama kurtarma ekipleri çoğaldı. Yapı denetim yasası 2001 yılında çıktı. Bunların en önemlisi, doğru bir şekilde bu süreci kullanmaktı. Denetimler ile ilgili sıkıntılarımız devam ediyor. İzmir depreminde de gördük ki hem mevcut yapıların denetimi, hem de inceleme ve araştırmalar ile ilgili eksikliklerimiz var. Zaman ilerledikçe bizler bütün çözüm önerilerimizi sunuyoruz” dedi.

VATANDAŞLARIMIZIN CİDDİ ANLAMDA BİLİNÇLENMESİ LAZIM
Marmara depreminden sonra yaşanan depremlerin, vatandaşları birer sismolog haline getirdiğine işaret eden Başkan Öziçer, “Artık insanlarımız, bir sarsıntıda, 3,6 büyüklüğünde bir deprem oldu, diyebiliyor, 5 şiddetindeydi, diyebiliyor. Deprem konusunda tecrübe kazandık. İşin şakası bir yana, vatandaşlarımızın deprem konusunda ciddi anlamda bilinçlenmesi lazım. Deprem öncesi alınması gereken tedbirler, deprem anındaki doğru hareketler ve deprem sonrasında yapılması gerekenlerle ilgili temel bilgi veriyoruz. Bunu son dönemlerde artırdık. Jeofizik mühendisliği yaşamda hayatı o kadar kolaylaştırıcı, katma değer veren bir meslek ki, bu mesleğin öneminin bilinmesi ve uzman öğrencilerimizin yetişmesi çok önemli. Deprem öncesi verilecek eğitim ile riski yarı yarıya azaltmak mümkün” ifadelerini kullandı.

KUŞADASI’NDA, ARTÇI DEPREMLER OLABİLİR AMA 5’İN ÜSTÜNE ÇIKMAZ
14 Ağustos’ta Kuşadası Körfezi merkezli depremde Kuşadası’nda yazlıkta olan Başkan Sinancan Öziçer, o saniyeleri ve depremden çıkardığı sonuçları anlattı:

“İlk deprem, 3,9 büyüklüğündeydi. Kayalık bir zeminde olmamıza rağmen uykumdan uyandım.Sonra zaten saat 06.24’te 5 büyüklüğündeki deprem meydana geldi. Birkaç gün önce zaten ufak tefek depremler meydana geliyordu ancak birden 5 büyüklüğünde deprem olunca, herkes n’oluyoruz falan dedi. Bu depremin zaten o bölgedeki faya ait olduğunu öngörüyorduk. Araştırmamız sonrası düşüncemizin doğru olduğunu görünce dedik ki, bu deprem İzmir’de de hissedilmiştir. İzmir’in birçok yerinde ciddi bir şekilde hissedildiğini gördük. Akla tabii ki hemen daha büyük depremi tetikler mi, daha büyük bir deprem olur mu, sorusu geliyor. Bir deprem meydana geldiğinde ard arda 3-4 sarsıntı olsun, ya da 5-5,5 büyüklüğünde depremler olsun, bunların daha büyük depremin tetikçisi ya da habercisi olduğuna dair bir bilimsel çalışma yok. Bununla ilgili uzun zamanlı incelemeler yapılması gerekiyor. Böyle bir yorum yapmak çok iddialı olur. Ancak 5 büyüklüğünde deprem oldu, orta büyüklüğündeki deprem kategorisine girdiği için artçı depremler meydana gelebilir denebilir.30 Ekim depreminin de artçı sarsıntıları bile devam ediyor.”

DEPREM ANINDA NE YAPMALI?
Depremin önce düşey yönden başladığını, sonra yanal yönde ikincil dalganın geldiğini ve binaya ilk darbeyi vurduğunu, üçüncül dalganın ise elips şeklinde darbelerle binaların yıkıldığını anlatan Başkan Sinancan Öziçer, bu bilgiyi paylaşmasının sebebini anlattı:

“Biz diyoruz ki, deprem anında asla asansör, merdivenlere, balkonlara gitmeyin. Sert bir eşyaya sırtınızı dayayarak yan bir şekilde depremin geçmesini bekleyin diyoruz. Ancak, sizler 3-5 saniye içinde binadan çıkma şansınız varsa, bunu yapın diyoruz. Neden 3-6 saniye? Deprem dalgaları yüzeye ilk önce dikey darbe yapar ve bunun yıkıcılığı yoktur. Hızı da çok hızlıdır ve sismografa ilk gelen dalgadır. Daha sonra gelecek olan ikinci dalganın oluştuğu alan ile binanın uzaklığına bağlı olarak, mesela İstanbul'daki depremi biz İzmir’de 20 saniye sonra hissettik. Birinci dalgadan sonra mesafeye orantılı bir şekilde 3-6 saniye arasında geleceği için orada çok rahat çıkabiliriz diyoruz. Tabii ki yıkıcı bir dalgadır, ardından gelen yüzey dalgaları burma şekilde geldiği için tamamen yıkıcı bir şekilde gelir. Dışarı çıkmanın mümkün olabildiği yerlerde, ilk darbenin ardından ani bir refleksle o yapıdan uzaklaşılabilsin diye bunları anlattım.”

ÇELİŞKİLİ AÇIKLAMALARA İNANMAYIN, SİSMOLOJİYE İNANIN
Bazı deprem uzmanlarının, İzmir’de büyük bir deprem olacağı konusunda çelişkili açıklamalar yapmasını da değerlendiren Öziçer, şunları söyledi:

“Evet; bazı hocalarımız veya kurumların başındaki yetkililer, deprem sonrası farklı açıklamalar yapıyorlar. Vatandaş haklı olarak, biz kime inanalım, diyor. Sismolojiye inanın, diyorum. Sismolojik çalışması yapılmayan hiçbir yorum sağlam bir yorum olmaz. Bir fayın potansiyelini söylemek ya da kaç büyüklüğünde bir depremin üreteceğini söylemek için o fayın tüm bilgilerini çıkarmamız gerekiyor. Bu çalışmalar da bir hendek kazarak, çukur kazarak, sondajlarla yapılacak bir durum değil, derin jeolojik çalışmalar ile yapılacak bir durumdur. Bizler derin jeofizik çalışmaları ile o fayın tamamın demometrisi ortadan çıkarıldıktan sonra matematiksel oranları çıktıktan sonra ancak fayın kaç büyüklüğünde deprem büyütme potansiyeli olduğunu söyleyebiliriz. Bu açıklamaları yapan hocalarımız olabilir. Bu bilimsel çalışmaların yapılmadan yorumların yapılması vatandaşlarımız korkutmaktan başka bir şey değildir. İzmir’de 7 büyüklüğünü geçen birçok fay vardır yorumunu okudum. Bu gerçekten çok vahim açıklamalardır. İzmir ve Ege Bölgesinde dağların uzantısından kaynaklı fayların uzunluğu belli olduğu için üretme potansiyeli zaten belli olduğu için, ürettiği potansiyel de 6,5 olduğu için, 7 ve üstü büyüklüğünde deprem olacak yorumunu yapmak üzücü ve insanları korkutmaktan başka bir işe yaramaz. Depremde büyüklük başka bir şeydir, şiddet başka bir şeydir. Büyüklük demek sismografların deprem anında ölçtüğü birimdir; ondalıkla ifade edilir, 3,7; 4,5; 6.5 gibi. Şiddet ise tam sayıdır; 5, 8, 9 gibi. İstatistiklere göre  geçmişteki bilim insanları demiş ki deprem olmuş ve bardak sallanmış 4 şiddetinde, bardak düştü 5 şiddetinde. Yani şiddet, hasarın yeryüzündeki izdüşümüdür. İzmir’de  6,9 büyüklüğünde deprem meydana geldi ancak hasarı 8 şiddetindeydi. İzmir’de 1700 yıllarında 7-8 şiddetinde deprem oldu demek yanlış değildir. Ancak büyüklüğü farklıdır.”

30 EKİM’DEKİ DEPREMİN FAYI GÖRÜNMÜYORDU
Son 50 yılda denizlerde sismik olayların hareketlendiğine dikkat çeken Öziçer, şu bilgileri aktardı:

“30 Ekim 2020 tarihinde yaşanan depremi oluşturan fay, sismik araştırmalarda  görünmeyen bir faydı. Deprem sonrasında ortaya çıktı. Son 50 yıla baktığınızda İzmir’de denizlerdeki sismik olayların hareketlendiğini görüyoruz. Yani İzmir’i riske atan tüm sismik hareketler denizlerde. 7 tane sismik risk haritası var. İzmir dış körfezi, Karaburun Midilli arası, Sığacık Körfezi, Urla ve Karaburun yarımadası, Selçuk ve Kuşadası, Çandarlı ve Dikili Körfezi olmak üzere İzmir'in açıklarındaki yoğunlaşma belli oluyor. Karalara baktığımızda çok fazla yoğunlaşma olmadığını, sismik göstergelerin daha çok Ege açıklarında olduğunu görmekteyiz. Yani tamamen İzmir’in açıkları, Ege Denizi çok ciddi bir şekilde araştırılmalı.  6,9 büyüklüğündeki depremi oluşturabilecek fayı bile böyle bir teknolojiye sahip iken tekrar ortaya çıkarıp onun üzerinde belli başlı çalışmalar yaptıktan sonra böyle bir can ve mal kaybını önleyebiliriz.”

DÜNYA DÖNDÜKÇE İZMİR’DE DE DEPREMLER OLACAK
İzmir’in tarih boyunca büyük depremlerin yaşandığı bir kent olduğunu hatırlatan Başkan Sinancan Öziçer, “Dünya döndükçe İzmir’de de, ülkemizde de, dünyada da depremler olacak” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

“1900 öncesinde şiddet boyutundaydı. Yıkıcı depremler oldu vatandaşlar hayatlarını kaybetti. Bunun nedeni depremin yanında eski kötü yapılaşmaydı. 1928 yıllarında Torbalı ve Dikili’de büyük depremler oldu. 2005 yılında çok ciddi derecede korkutan bir deprem oldu ve maalesef 30 Ekim depremine da yaşadık. Tüm bunlar ne anlama geliyor?  İzmir’de yıkıcı ve can alıcı faylar var ve geçmişteki yaşananlar mevcut.  Bu da bu tür depremlerin olacağı anlamına geliyor. Depremleri engelleyemeyiz. Dünya döndükçe İzmir’de deprem olacak. Bunun önemli çözümlerinden biri dönüşümün yapılması ve güvenli konutların oluşturulması. Bizler tabii ki şu zeminde bina yapılması zararlı deriz. Ancak nüfus artıyor, göçler yansıyor. Geniş alüvyon tabakası olan Bayraklı da oradaki yapılaşmaları önlememiz mümkün değil. Ancak son deprem yönetmeliklerini baz alarak yapacağımız yapılarla can kayıplarını en aza indirmemiz mümkün.”

JEOFİZİK MÜHENDİSİNİN ZEMİN ETÜDÜ OLMADAN RUHSAT VERİLMEMELİ
Jeofizik mühendisliği yöntemleriyle zemin analizi yapılmadan herhangi bir yapıya ruhsat verilmemesi gerektiğinin altını çizen Başkan Sinancan Öziçer, üç mühendislik alanına dikkat çekti ve şu değerlendirmelerde bulundu:

“Planlı alanlar yönetmeliğinde 57’nci maddede der ki, ruhsata tabii tüm yapılaşmalar zemin etüt çalışmaları yapıldıktan sonra Jeoloji Mühendisi, Jeofizik Mühendisi ve İnşaat Mühendisinin ortak imzası ile belediyeye verilir ve ruhsat  aşaması devam eder. Son deprem yönetmeliğinde de veri raporu ve teknik rapor olmak üzere iki ayrı rapor hazırlanır ve birleştirilerek bu şekilde açıklanır. Bizler Jeofizik mühendisleri olarak zeminin, deprem anında nasıl davrandığını ölçen veriler sunarız. Sismik dalgalar ölçerek o zeminin sismik hızını ve periyodunu hesaplayıp ona göre binanın salınımını, yerin salınımından uzak bir biçimde tasarlanmasını sağlamak için İnşaat Mühendisi’ne verdiğimiz veriler var.  Bu veriler doğrultusunda inşaat mühendisi de gerekli tasarımlarını yapar. Jeoloji Mühendisleri de gerekli sondaj çalışmalarını yapar elbette. Biz de deriz ki, iki alanın yaptığı çalışmalar ile ortak bir şekilde raporumuzu hazırlar ve geoteknik raporun hazırlanmasına imkan veririz.  Ancak bunlardan biri yapılmazsa, topal olur. Bunun örneklerini maalesef ki 30 Ekim depreminde Bayraklı’da gördük. Biz de diyoruz ki hiçbir şekilde zemin ayırt etmeksizin, her parsel bazında yapılan çalışmalarda jeofizik çalışmalar yapılmalıdır. Yapılmazsa o binada yaşanacak can kaybında tek sorumlu, o ruhsatı veren belediye yetkilileridir. Bunla ilgili maalesef örnekler görüyoruz. 30 ilçemiz var. 30 ilçenin 7’sinde jeofizik mühendisi istihdamı var ne yazık ki. Bununla ilgili önerimizi sunuyoruz.  Bu kenti seviyoruz, bu kentliyiz. Bu kentin her zaman ilerlemesinden yanayız. Batıya açılan kapı olarak görüyoruz İzmir’i. Birçok konuda lokomotif olan ilimizin bu konuda geri kalmasına üzülüyoruz. Bu eksikliğin en kısa sürede azalmasını ümit ediyoruz. Tüm belediyelerin jeoloji mühendislerini istihdam etmesini istiyoruz.”

İMAR AFFI İLE YASALLAŞAN BİNADA CAN KAYBI OLURSA, VEBALİ KİMİN BOYNUNADIR?
İmar aflarının, depreme karşı önlem çalışmalarını sekteye uğrattığını öne süren Öziçer, “Kaçak yapılaşma demek, ne demek? Üst katlara mühendislik hizmeti almamış her türlü yapılardır. Çocuğum kirada oturmasın diye kat çıkıyor. Elma ile armudun yarısını kesip, yarım elma ile yarım armudu birleştirmekle aynı şeydir bu. Yani bir kat inşa ettiklerini düşünen vatandaşların, aslında tabut inşa ettiklerini bilmeleri gerekir. Yerel yönetimler de bunlarla mücadele etmeli. Bir imar affı ile her şey ortadan kalkıyor ve yasadışı yapılaşma yasallaşıyor. Yasallaşınca da deprem anında o binada bir can kaybı olursa, vebali kimin boynunadır, düşünmek gerekiyor” diye konuştu.