GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Sağlık
14 Şubat 2024 Çarşamba 13:57

İzmir Sağlık Platformu’ndan dikkat çeken 'Bayraklı' açıklaması: Bozyaka ve Tepecik çöktü!

İzmir Sağlık Platformu, İzmir Bayraklı Şehir Hastanesi’nin açılmasıyla birlikte sağlık sistemindeki mevcut sorunların daha da arttığı duyurdu. Açıklamada “İzmir’deki hastanelerin tümünde eskiden beri en önemli sorun personel yetersizliğidir. Buna bakmaksızın örneğin Bozyaka ve Tepecik başta olmak üzere, diğer bazı hastanelerden de yekün miktarda öğretim üyesi, hekim ve asistan ile sağlık çalışanlarının, şehir hastanesine görevlendirilmesi bu hastanelerin tamamen çökmesine, buralarda sağlık hizmetinin verilmesinde ciddi sorunlarla karşılaşılmasına yol açmıştır" denildi.

Diren ÇELİK/EGEDESONSÖZ-  Ocak ayında açılışı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapılan İzmir Bayraklı Şehir Hastanesi ve acil servislerde yaşanan sorunlarla ilgili İzmir Sağlık Platformu, Prof. Dr. Orhan Süren Konferans Salonu’nda basın toplantısı düzenledi.

150 MİLYON KİŞİ ACİLE BAŞVURDU
Platform adına konuşan İzmir Tabip Odası Başkanı Süleyman Kaynak, acil servislerde yaşanan sorunlarla ilgili olarak “Acil servislerdeki yığılma, esas olarak, ülkemizdeki genel sağlık sisteminin ciddi aksamalar göstermesinin bir sonucudur. 2022 yılında, acil servislere 130 milyon müracaat olmuştur. Bu rakamın 2023 yılında 150 milyonu aştığından söz eden bilgilendirmeler vardır. Türkiye’de toplam poliklinik sayısı 1 milyarın üzerine çıkmışken bunun yüzde 15’lik bir kısmının bakımını sadece hekimlerin yüzde 4’lük kısmına acil servislerde baktırmak, en azından vicdanla çözümlenemeyecek büyüklükte bir sorun olduğunu göstermektedir” dedi.

VATANDAŞLAR POLİKLİNİK RANDEVUSU ALAMAZ HALE GELDİ
Kaynak, MHRS sistemindeki randevu doluluğuna dikkat çekerek “21 yıldır uygulanmakta olan sağlıkta dönüşüm programı var. Bunun 4 özelliği bakacak olursak, hekim, hemşire ve tüm sağlık çalışanlarının itibarsızlaştırılmasıdır. Hastaların müşterileştirilmesi ikinci özelliğidir. Tüm sağlık sorunlarını üçüncü basamakta çözme iddiasıdır ve üçüncü basamaklar eğitim, araştırma ve üniversite hastaneleri kışkırtılmış hasta profiline dönüşmüş durumdadır. İster kamu kurumu ister özel olsun tüm kurumların kendi yağı ile kavrulmasına bırakılan, kamu desteğinin sınırlı verildiği özel işletme haline sokulmasıdır. Sağlıkta yaşanan sorunlar sağlıkta dönüşüm programının sonucudur. Bütün sorunları üçüncü basamakta çözmek iddiası birinci basamağın çökmesine neden olmuştur. Bütün sorunlar 3. basamakta çözülememiştir. İnsanlar artık olağan poliklinik randevusu alamaz hale geldi. Bunun yanı sıra acil servislerin 24 saat açık olması , ücretsiz olması , insanların mesai sonrası işgücü kaybı yaşamadan hızlı bir hizmet alma arayışı vb. nedenler söylenebilir. Burada , mevzuata uygun olmayan görevlendirmelerin eleştirilmesi hukuk devletinin gereğidir. TUS sınavında , belli bir eğitim amacı ile asistanlığa başlamış olan , hekimlerin , acil serviste mevzuata ve daha önceki bazı mahkeme kararlarıyla uyuşmayacak şekilde görevlendirilmeleri onlardan vicdani “ bir fedakarlık beklenmesinin uygun olmadığını anlatmak , hukuk devletinin kurallarına çağrı yapmak , meslek örgütlerinin ve sivil toplum örgütlerinin görevleri arasındadır” diye konuştu.

YAPTIĞIMIZ ÇAĞRILAR POLEMİK İÇİN DEĞİL
Geçtiğimiz günlerde Dokuz Eylül Üniversite Hastanesi’nde yaşanan istifalar ile ilgili de konuşan Kaynak, “Acil Anabilim Dalından ayrılmaların sayısı ile yapılan Dekanlık açıklaması için de teşekkür ederiz. Ancak burada 13 rakamının , 19 dan daha az bir sayı olması , sorunun olmadığı anlamına gelmeyecektir. Ayrılma gerekçesi olarak ‘ feragat’ kavramının neyi karşıladığı da burada oldukça tartışmalıdır. Bu meslektaşlarımız durduk yerde neden ‘feragat’ etmişlerdir. Neden ihtisas haklarından vazgeçmişlerdir ? Neye karşılık feragat edilmiştir? 8 hekim ise TUS’a girip kazanmış ve başlamışken , neden , yeniden TUS’a girmeyi göze alarak , bu klinikten ayrılmıştır. Bu konu da izaha muhtaçtır. Kaldı ki , bu tür yer değiştirmelerin yaygın olmasının zikredilmesi , artık , bir çok klinikte benzer sıkıntıların yaygın olduğu kanaatini de pekiştiren bir itiraf yerine geçmiş olabilir. Bir Anabilim Dalından bu şekilde ayrılmalar, ister feragat ister istifa, isterse başka isimle anılsın, Türkiye’de ilk kez açılmış olan Acil Anabilim Dalı için çok üzücü bir durumdur. Bu Anabilim Dalı, gerek kuruluşu ve gerekse şimdiye kadarki performansı , yetiştirdiği insanlar ve yayın kapasitesi olarak , Türkiye'de örnek kliniklerden birisidir. Bu klinikten ayrılmalar, burayı tercih edecek insanlar üzerinde caydırıcı etki yapabilir . Bu caydırıcı etki genişleyerek , ülkemizin en başarılı tıp fakültelerinden birisi olan fakültenin diğer bölümlerine de yayılabilir. Bu çok ciddi ve onarılmaz bir yara halini alabilir. Bu nedenle, bu konudaki rahatsızlıkların  bir an önce giderilmesi ve  Dokuz Eylül Tıp Fakültesi’nde  çalışma barışının yeniden tesisi yönünde çaba gösterilmesi gereklidir. Meslek odası olarak yaptığımız çağrıların, polemik içerikli değil, mevzuata uygun işleyişlerin gerçekleştirilmesiyle karşılık bulacağı umudunu taşımaktayız” ifadelerine yer verdi.

33 PROJEDEN 21’İ HAYATA GEÇİRİLDİ
Kaynak’ın ardından  şehir hastanelerinde yaşanan sorunlara değinen Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) İzmir Şube Yöneticisi Hava Akcan ise, "Şehir Hastaneleri projesi, yaklaşık olarak 10 yılı aşkın bir süredir gündemde olan ve bugün başlangıçtaki 33 projeden 21 tanesinin hayata geçirildiği aşamadayız. Bu hastanelerin toplam 34 tanesi açıldığında yatak kapasitesi 43 bin dolayında olacak. Bu hastanelerin 2024 yılındaki bütçesi 83.7 milyar TL olarak tespit edilmiş olup, günlük maliyet ise 229 milyon TL’ dir” dedi.

KERVAN YOLDA DÜZÜLÜR YAKLAŞIMI
İzmir’deki en önemli sorunun eskiden beri personel yetersizliği olduğunu kaydeden Akcan, şöyle konuştu:

“İzmir Bayraklı Şehir Hastanesi, 2 bin 60 yataklıdır ve Sağlık Bakanlığı mevzuatına bakılarak yapılacak bir hesaplama ile bu hastanenin etkili çalışması için 2 bin 500 uzmanlaşmış hekim, 3 bin 500 dolayında uzmanlaşmış hemşire ve sağlık memuru ve yine en az 300 dolayında da diğer sağlık çalışanı ve sağlık dışı personel gerekmektedir. Bu hastanenin inşaatı ve açılmasına kadarki sürede bu personel hazırlığı yapılmamıştır. Bu nedenle de, daha önce uzun yıllardır İzmir, Ege Bölgesi ve hatta tüm ülkeden hastalara,  gayet organize, etkili, kaliteli bir hizmet sunmakta olan, kadrosu ve alt yapısı ile oturmuş ve koordinasyonu gelişmiş, ayrıca eğitim ve öğretim ve araştırma-geliştirme konusunda da çok etkili olan hastanelerin öğretim üyeleri , uzmanları ve asistanları, bu hastaneye görevlendirilerek kervan yolda düzülür yaklaşımı ile aniden Şehir Hastanesi devreye sokulmuştur. İzmir’deki hastanelerin tümünde zaten eskiden beri en önemli sorun personel yetersizliğidir. Buna bakmaksızın, çok önceden, çok kaliteli ve koordineli, oturmuş sağlık hizmeti ve araştırma , eğitim çalışmalarını yapmakta olan, örneğin Bozyaka ve Tepecik başta olmak üzere, diğer bazı hastanelerden de yekün miktarda öğretim üyesi , hekim ve asistan ile sağlık çalışanlarının, şehir hastanesine görevlendirilmesi bu hastanelerin tamamen çökmesine, buralarda sağlık hizmetinin verilmesinde ciddi sorunlarla karşılaşılmasına yol açmıştır. Bu konu bu hastanelerde çalışmakta olan personelin maddi, manevi, mesleki ve moral olarak ağır koşullar altında kalmasına ve tükenmelerine yol açan bir durumdur. Bu personelin sorunlarına her yönü ile çözüm üretilmesi acilen zorunluluktur. Kaldı ki görevlendirme ilkelerine uygun görevlendirmeler yapılmadığı ve geçici görevlendirme süreçlerinde hangi kriterlerin geçerli olduğu da bilinmemektedir ve yasal mevzuata  uygun olmayan bir çok görevlendirme ve geri görevlendirmeler adeta birer eziyet ve halini almıştır. Geride kalan hastanelerin hasta yükünde kalan personele oranla artış olmuş, örneğin Tepecik ve Bozyakanın hacminin küçülmesi ile Atatürk Devlet hastanesinin yoğunluğu çok belirgin bir şekilde artmış görünmektedir. Bu planlamaların yapılmadan Şehir Hastanesinin aniden açılması, sağlık hizmetlerinde ciddi aksamalara yol açmış ve açacaktır. Kaldı ki  inşaat firması tarafından Şehir Hastanesi’nin tıbbi ve tıbbi olmayan tüm donanımı hazır sağlanmış olması gerekirken  eski hastanelerin tıbbi ve tıbbi olmayan pek çok donanımı buraya taşınmış ve adeta bu hastaneler donanımsız  bırakılmıştır. Bunun yasal bir işlem olmadığı, yapılmış sözleşmelere uyulmadığı aşikardır. Bu hastanedeki sağlık çalışanları, Sağlık Bakanlığına bağlı personel iken hastanede hizmet veren diğer yardımcı personel , inşaat firması tarafından temin edilmiş taşeron firmaların elemanlarıdır. İnşaat firması olabildiğince az eleman ile olabildiğince çok iş yapılmasını sağlamaya çalışarak kar amacı güttüğü için tıbbi hizmetlere ek olarak verilmesi gereken her türlü destek hizmet yapılamamakta ve tıbbi hizmetler buna bağlı olarak gecikmekte, aksamakta ve yapılamamaktadır. Bu durum özellikle nöbetlerde ve ameliyathanede çok yetersiz destek personeli ile hizmetlerin yapılamamasına , gecikmesine , aksamasına yol açmaktadır. Bu herşeyden önce hasta mağduriyetine yol açacak sorunlar yanı sıra hasta yakınlarının da tepkisi ve hatta sağlıkta şiddetin artmasına yol açacak bir uygulama biçimidir. Bunun değiştirilmesi ve yeterli, eğitimli ve sabit sağlık personeli  ile ünitelerin kendi iç yönetimleri ile hizmetlerini düzenlemeleri sağlanmalıdır.

SADECE ÇALIŞACAKLARI VARSAYILMIŞ, TEDBİRLER ALINMAMIŞ
Akcan son olarak hastaneye ulaşımda çalışanların ciddi sorunlar yaşadığını belirtti. Akcan, “Sağlık çalışanlarının , sadece çalışacağı varsayılmış , hiçbir şekilde diğer gereksinimleri gözetilmemiş  , giyinme alanları , dinlenme odaları, nöbet alanları hiçbir şekilde insani ölçeklerde ve yeterli olarak yapılmamıştır. Aynı şekilde , çalışanın günlük yaşam kolaylıklarını sağlayacak tedbirler alınmadığı gibi , yemek mekanları , besine hızlı ulaşım ve yemek kaliteleri ve yeterlilikleri asla göz önüne alınmamıştır. Bu konuda hizmet alınan ve sadece kar hırsıyla çalışan taşeron firmalar , en az ve en kötü hesabı ile hizmet etme planı içindedirler ve bu sağlık çalışanlarını yaşamını çok zorlaştırmakta ve tüketmektedir. Bunların acilen düzeltilmesi zorunludur. Çalışanlar , hastaneye ulaşım konusunda da ciddi sorunlar yaşamaktadırlar. Ulaşımda , bir taşeron firma üzerinden “ sağlık hizmetleri müdürlüğüne “ müracaat edilmesi belirtilmiştir. Bu Hastane tarafından mı yoksa özel şirket tarafından mı organize edildiği belli olmayan ulaşım hizmeti çok fahiş fiyatlarla , hastaneye zamanında ulaştırılması gereken personeli çok zor duruma düşürmekte ve işverenin bu alanda , tüm giderleri çalışana yüklemek gibi yaklaşım içinde olduğu görülmektedir ve bu da kabul edilemez bir durumdur” dedi.