Kıdem tazminatı ve kiralık işçi yasa tasarısına karşı protestolarını sürdüren DİSK Genel İş Sendikası bu kez iş bırakarak alana indi.
EGEDESONSÖZ – Meclis gündemine alınan kıdem tazminatı ve kiralık işçi yasa tasarısına karşı protestolarını sürdüren DİSK Genel İş Sendikası bu kez iş bırakarak alana indi.
Konak Pier Alışveriş Merkezi önünden yürüyüşe geçen işçilere CHP Milletvekilleri Murat Bakan, Musa Çam ve belediye çalışanları da destek verdi. Kalabalık Eski Sümerbank önüne yürüyerek, basın açıklaması yaptı.
DÜZENLEMEYE SERT TEPKİ
Eyleme katılan işçiler adına basın açıklamasını okuyan DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı sözlerine Ankara saldırısını kınayarak başladı.
Sarı, “Kıdem tazminatlarımıza göz dikmiş, özel istihdam bürolarını hayata geçirmek için yasa üstüne yasa çıkarmaya çalışıyor. Zaten bombalarla ölüyoruz, yasalarınızla emekçileri öldürmeyin. Fabrikalarda, işyerlerinde işçi güvenliği olmadığı gibi, artık sokakta yürüyen, otobüs bekleyen, miting yapan insanlarımızın da yaşama güvencesi kalmadı. Son 5 ayda yüzlerce insan sokaklarda, miting alanlarında, maden ocaklarında, işyerlerinde katledildiler. Bugünlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülen bir yasa tasarısı ile Türkiye’de emeği ile geçinen milyonlar köle haline getirilmek istenmektedir. Bu tasarı ile insanlık onuruna yakışmayan, köle simsarlığı yasal hale getirilmek istenmektedir. Özel İstihdam Büroları’na geçici iş ilişkisini de kapsayacak biçimde işçi kiralama yetkisi verilmesi başta olmak üzere, güvencesiz çalışmayı yaygınlaştıracak düzenlemeler bugün TBMM gündeminde yer almaktadır. TBMM’nde iktidar partisi tarafından dayatılan Özel İstihdam Büroları’na dair yasa tasarısı, işçi sınıfına kölelik dayatmaktadır. Bu yasa tasarısı bir avuç işçi simsarının ve onlardan işçi kiralayacak bir avuç sermayedarın talebidir” dedi.
Sarı ayrıca HAK-İŞ ve TÜRK-İŞ konfederasyonlarına da ortak mücadele çağrısı yaptı.
‘YA BİZ YA KAOS’ DİYEREK…
DİSK Ege Bölge Temsilcisi ülkede yaşanan ekseninde hükümeti de sert sözlerle eleştirdi ve şunları söyledi: Hiç kimsenin can güvenliği kalmadığı bir ülkede, “istikrar” vaadi ile iktidara gelenlerden hiçbiri ama hiçbiri kendini “sorumlu” hissedip istifa etmedi. Kuzeyden güneye, doğudan batıya ülkemizin dört bir yanını acı sarmışken, her gün yüreğimize ateş düşerken, “Ya biz, ya kaos” diyerek iktidarının devamlılığını sağlayanların sorumluluğunu görmezden gelemeyiz. Şiddet şiddeti, bomba bombayı getiriyor. Akan her damla kan ve gözyaşı daha fazla kan ve gözyaşını getiriyor. Savaş-şiddet-terör kısırdöngüsüne teslim olmamız, alışmamız isteniyor. Hayır, alışmayacağız. Artık her birimizin yaşam hakkını tehdit eden bu kısır döngüye teslim olmayacağız. Son olarak şunu bir kez daha hatırlatmak isteriz ki; hedefledikleri, susturulmuş, sindirilmiş, kendi kabuğuna çekilmiş böyle bir toplumsal ortama; ekonomik, sosyal ve siyasal programıyla belirlediği amaçlarına güçlü bir toplumsal muhalefet ile sendikal hareketin bulunduğu koşullarda ulaşabilmesi mümkün değildir. Gerçek bir demokratik dönüşüm için çalışanların yaşam koşullarının ve ücretlerinin iyileştirilmesi, sosyal devletin yeniden oluşturulması zorunludur. Dolayısıyla sınıfsal nitelik taşıyan bu taleplerin Türkiye toplumunun genel talepleri düzeyine yükseltilmesi için verdiğimiz mücadeleyi alabildiğine yükselteceğimizi dosta düşmana ilan ediyoruz.”