GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tarım
18 Ağustos 2023 Cuma 09:36

İktisat uzmanı tarımdaki darboğazı anlattı ve ekledi: Ucuz gıda ufukta yok!

Gıda maddelerinin pahalılığını değerlendiren Prof. Dr. Yaşar Uysal, “Köylerde üretim ve hasatta çalışacak işçi bulunamıyor. Kırsalda genç nüfus ve işçi kalmadı. Evet; nakliye giderleri çok arttı ama bazıları bunu fırsata çeviriyor. İnsanlar tarımsal üretime yönlendirilmedikçe, çiftçilik cazip hale getirilmedikçe, bundan sonra gıdayı ucuza tüketemeyiz” dedi. Ziraat Mühendisi ve üretici Nazım Şafak ise yasaklarla değil, teşviklerle fiyat istikrarının mümkün olabileceğini öne sürdü.

Diren ÇELİK / EGEDESONSÖZ – Çarşıda pazarda gıda ürünlerindeki etiketler, tüketiciyi isyan ettiriyor. Özellikle son üç ayda anormal artış gösteren tarımsal ve hayvansal ürünleri bugünkü ekonomik şartlarda tüketmek de zorlaştı. Çünkü 11 bin 400 lira asgari ücret alan bir vatandaş, 100 liraya bamya, fasulye, börülce alırken, bir değil, iki kez düşünüyor.

Gıda ürünlerindeki bu aşırı pahalılığın sebeplerini sorduğumuz Dokuz Eylül Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaşar Uysal, köylerin artık üretim yeri olmaktan çıktığını, çünkü çiftçi ailelerinin çocuklarının şehirlerde yaşamaya başladığını anlattı. Çiftçinin ekonomik açıdan çökertildiğini öne süren Prof. Uysal, üretime katılacak aile ferdi olmadığı gibi işçi bulmanın da imkansızlaştığını örnekleyerek, “İnsanlar tarımsal üretime yönlendirilmedikçe, çiftçilik cazip hale getirilmedikçe, bundan sonra gıdayı ucuza tüketemeyiz. Ucuz gıdaya erişim, hayal ötesi bir şey” dedi. Ziraat Mühendisi ve üreticisi Nazım Şafak da yasaklarla değil, teşviklerle fiyat istikrarının sağlanabileceğini ifade etti.

‘KENT YAŞAMINA GÜZELLEMELER YAPILDI’
Köylerin üretim alanı olmaktan çıktığını kaydeden Prof. Dr. Uysal, “Türkiye uzun yıllardan beri tarımı ihmal etti. Tarıma yeterince kaynak ayıramadı. Çiftçiler ekonomik olarak zayıfladı. Ayrıca sürekli olarak inşaat hizmetleri  ve sanayi  sektörlerine işgücü sağlamak için, kentteki pazarı büyütmek için kırsal nüfus azaltılmaya çalışıldı. Gelinen noktada, kent yaşamına yapılan reklamlar, güzellemeler sonunda köylerde gençler artık kalmadı. Yani hem kentin çekici hem de kırsalın itici dinamikleri devreye girdi. Köyler adeta üretim alanı olmaktan çıkıp emeklilerin yaşam alanına döndü. Yılların ihmali sonucunda, çiftçiliğin karlı olmaktan çıkarılmasının sonuçları yaşanıyor. Köylerde ürün yetiştirme ve hasat sürecinde işçi bulmakta zorlanıyorlar. Kırsalda genç nüfus ve işçi yok. Makine ile yapılan tarıma yöneliyorlar. Bu nedenle de üretim deseni değişti ve az emekle üretilen ürünlere dönüldü” diye konuştu.

‘ÇİFTÇİLER ÜRETİM MOTİVASYONUNU KAYBEDİYOR’
Prof. Dr. Yaşar Uysal, tarımsal üretimdeki arz-talep ve fiyat dengesini değerlendirerek, “Bugün tezgâhlarda pahalı olan taze fasulye, domates gibi sebzeleri küçük aile çiftçileri üretirdi. Küçük çiftçiler şehirlere gitti. Büyük çiftçiler ise bu sebzeleri elle toplamak zorunda. Bu ürünleri henüz makineyle toplayacak teknoloji yok. Çiftçileri önemli ölçüde bu sebzelerden vazgeçirdiler. Arzda önemli ölçüde yavaşlama oldu.  Çiftçilerin motivasyonu yok, gençler bu işi yapmıyor. Bunların kente yansıması oldu. Kentlerde nüfus arttı, Suriye’den Afganistan’dan gelen sığınmacılar var. Çok sayıda turist geliyor, onların gıda ihtiyacının karşılanması meselesi var. Kırsal alanda çiftiler azalıp yetişme sürecinde daha fazla makinenin kullanılabildiği, insana az ihtiyaç duyulan ürünlere (mısır, buğday, arpa gibi), yönelince kent nüfusu büyüyüp kentte bu ürünlere talep arttıkça da arz talep dengesizliği oluştu.  Türkiye’de tarımsal ürün arzının deseni ile talep deseni arasında uyumsuzluk ortaya çıktı. Vatandaş bu ürünleri tüketmek istiyor hatta kışlık yapmak istiyor. Artık vatandaşlar bamya, barbunya, salça gibi kışlıkları da satın alıp dolabına atamayacak. Çünkü rasyonel değil. Bu ürünler pahalı, bunları da buzluğa atmak zorundalar. Derin dondurucu kullanacaklar ama elektriğe de zam gelecek. Alışkanlık var, vatandaş bunu yapmak istiyor ancak yapamıyor.  Kış aylarında, lahana, pırasa, ıspanak gibi emek-yoğun teknikle üretilen ürünlerin de üretimi yeterince artmayabilecek. Çünkü çiftçiler üretim motivasyonunu sürekli kaybediyor. Dondurulmuş gıda ve konserve yeterince yapamayacakları için de bu kış sebzelerine de talep artabilecek. Çiftçi para kazanamadığı için kış sebzelerini ekmek istemeyecek. Dolayısıyla, şu anda vatandaşlar bu ürünleri pahalıya satın alıyor. Bir karpuz neredeyse 100-150 TL” ifadelerine yer verdi.

‘FIRSATÇILIK YAPILIYOR’
Arz yetersizliği dolayısıyla fiyat artışlarının meydana geldiğini aktaran Uysal, “Türkiye’de, tarımı ikinci plana atan politikalar sonucunda, kırsal nüfusu kente taşımak üzerine odaklanılan politikalar sonucunda kent ile kır arasındaki dengeyi planlı olarak yeniden kurmadıkları ve uzun vadeli programlar yapılmadığı için üretim artmıyor. Sığınmacılar, turizm ve artan kent nüfusu ile üretim aynı doğrultuda artmadığı için arz yetersizliği ile fiyat artışı meydana geliyor. Diğer bir sorun ise; Çiftçiden çok ucuza alınan ürünler marketlerde çok pahalıya satılması. Bunun iki nedeni var; Birincisi nakliye maliyeti… Mazot fiyatları 38 TL’lere dayandı. Herkes her şeyin fiyatını artırdığı için bazı kesimler bunu fırsata dönüştürüyor. Bütün bu faktörler toplanıyor. Markette, pazarda ürün fiyatlarında yüksek fiyatlarla karşılaşıyoruz” dedi.

‘ÜRETİM PLANI YAPILMALI’
Uysal son olarak, çiftçilerin kooperatifleşmesi gerektiğini vurgulayarak,” Önümüzdeki dönemde Türkiye çiftçiye mazotu, gübreyi, tohumu, elektriği makul fiyata vermezse, çiftçiler bu girdileri daha az kullanacak ve verim azalacak. Verim düşünce üretim azalacak. Bu sefer de çiftçiler, her şeye rağmen pahalı girdileri kullanırsa bu kez de tarladaki fiyatlar artacak. Tarladaki fiyatlar çok daha yüksek fiyat olarak yansıyacak. Tarımsal üretime yönlendirilmedikçe, çiftçilik cazip hale getirilmedikçe, bundan sonra gıdayı ucuza tüketemeyeceğiz. Tarımsal üretimin planlamasından başka çare yok. Çiftçilerin kooperatifleşip ürün satışını doğrudan tüketiciye yapabileceği mekanizmalar artırılmalıdır” ifadelerini kullandı.

‘ÜRETİCİ PERİŞAN OLURKEN İHRACATÇI ZENGİN OLUYOR’
Ziraat Yüksek Mühendisi ve üretici Nazım Şafak ise, serbest piyasaya ekonomisine uyulmadığı için fiyat istikrarsızlığı oluştuğunu belirtti.

Şafak şu ifadeleri kullandı:

“Piyasada belirli bir istikrar oluşmadığı için farklı fiyatlar oluşmaya başladı. Düne kadar domates gibi ürünlerin ihracatı izine bağlıydı. Bu yüzden salça fiyatları 1.80 TL’ye kadar düştü. Bölgelere göre fiyatlar farklılık gösteriyor. Konya’da 3 TL’ye alınan domates Manisa’da 2.6 TL’ye salçalık olarak  alınıyor. Tamamen piyasadaki denetimin işlemediğinin göstergesi.  Piyasa yapıcı belirli kurumun olmamasından kaynaklı.
Öte yandan dünyada, küresel ısınmadan kaynaklanan açıklar var. İtalya, İspanya gibi ülkeler Türkiye’den domates ve ürünleri  almak istiyorlar. Rusya 350 bin olan kotasını 500 bine çıkardı. Hükümet tüketici enflasyonunu düşük gösterilmek açısından ihracat kısıtları getiriyor. Verim kaybından dolayı üreticinin girdi maliyetleri arttı. Üretici perişan olurken ihracatçı ve sanayici de zengin oluyor. Tarımsal üretim verimlilik üzerine kurulmuş değil. Arazi kullanım planı ile ilgili de tehditler var. Verimli olan arazilerin imara açılmasının getirdiği sıkıntıların yanında sulama suyunun eksikliği gibi nedenlerden dolayı üretici üretim yapmaktansa arsasını imara açmayı tercih ediyor.

Domatesin yanı sıra üzümde de aynı sıkıntılar var. Üzüm bu yıl iklim krizinden dolayı bölgede 350 bin tondan 170 bin tona düştü. Üzümü 1 dolardan satıyoruz. Şarap üreticileri dünyada  milyar dolarlık ihracat yaparken biz 5 milyar dolarlık ihracat yapıyoruz. Yaş üzümde 170 milyon dolardayız. Üretim hedefi ve teknikleri değiştirmek zorundayız bu da planlama ile mümkün. Yasaklarla değil teşviklerle fiyat istikrarı mümkün olur.