GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Güncel
1 Mayıs 2023 Pazartesi 12:52

Gündoğdu’da 1 Mayıs coşkusu!

İzmir’de 1 Mayıs coşkusu onbinlerce işçinin katılımı ile başladı. 

Metehan UD/ EGEDESONSÖZ - İzmir’de 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü Mitingi, Gündoğdu Meydanı’nda on binlerce işçinin ve emekçinin katılımı ile coşku ile gerçekleşiyor . 

‘Aydınlık Yarınlar İçin’ sloganı ile Türk-İş Ege Bölge Temsilciliği, DİSK Ege Bölge Temsilciliği, KESK İzmir Şubeler Platformu,  İzmir Tabip Odası, İzmir Barosu ve TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu tarafından gerçekleştirilen mitinge İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, belediye başkanları ve CHP İzmir milletvekili adayları da katıldı.

Sabah saatlerinde Aliağa, Çiğli Karşıyaka, Bornova, Buca, Narlıdere ve Torbalı’da  ilçe meydanlarında ve işyerlerindeki kutlamaların ardından kent merkezinde bir araya gelen İzmirli işçiler ve emekçiler 3 koldan Gündoğdu Meydanı'na yürüdü.

TÜRK-İŞ LİMAN’DAN, DİSK BASMANE’DEN
Türk İş’e bağlı sendikaların İzmir şubeleri Alsancak Liman girişinde toplanarak alana doğru yürürken, DİSK’e bağlı sendikaların şubeleri ise Basmane Meydanı’nda toplanarak Gündoğdu Meydanı’na doğru kortej oluşturdu. 

KESK İzmir Şubeler Platformu, TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu, İzmir Tabip Odası bileşenleri ise Cumhuriyet Meydanı’nda toplanarak Gündoğdu Meydanı’na yürüdü. İzmir Barosu üyesi avukatlardan baro binası önünden yürüyüşe geçti.

CHP, LOZAN MEYDANI'NDA TOPLANDI
Cumhuriyet Halk Partisi Lozan Meydanı’ndan; Emek Partisi Montrö Meydanı’ndan TKP, TKH, Cumhuriyet Meydanı’nda; Sol Parti Borsa Binası’ndan ve TİP ise Konak Eski Sümerbank önünden Gündoğdu Meydanı'na yürüyüş gerçekleştirdi.

SUAVİ KONSER VERDİ
Alana ilk olarak sendikalar, ardından odalar ve daha sonra da partiler ve kitle örgütleri girdi. Miting Suavi'nin konseri ile son buldu.

O GÜNE AZ KALDI, TIPIŞ TIPIŞ GİDECEKLER!
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer yapmış olduğu konuşmada şu ifadeleri kullandı:

"Emeğin hakkının gasp edildiği, alın terinin yok sayıldığı ve haklarınızın elinizden alındığı bir düzen içerisinde yaşadık. İlk defa bu düzeni değiştirmeye çok yakınız. Çok yakında hakkınızı gasp edip obezleşen o çeteler, zümreler var ya onların elinden hepsini geri alacağız, halkımıza geri vereceğiz. Göreceksiniz çok az kaldı. Bugüne kadar birçoğumuzu gömmeye çalıştılar. Denizler, Ali İsmailler ve Uğur Mumcular bizleri gömmeye çalıştılar. Ama unuttular, biz tohumuz ve gömüldükçe daha çok geliriz. Çoğalarak geliriz. Öyle de geldik bundan sonra da çoğalmaya devam edeceğiz. Halktan yana emekten yana bir iktidarı hep beraber kuracağız. Gün gelir zorbalar gider. O güne çok az kaldı. O zorbalar tıpış tıpış gidecekler. Haklarımızı söke söke alacağız. Ancak demokrasi ile alacağız top ve tüfekle değil. Oyumuzla… Göreceksiniz bir şey değişecek her şey değişecek"

Miting tertip komitesi adına DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı tarafından okunan ortak metin ise şöyle:

"Yeni bir başlangıç olarak gördüğümüz 2023 1 Mayıs İşçi Bayramını coşkuyla kutlarken, işçi sınıfının ve tüm ezilenlerin haklarını savunmak için canlarını ortaya koyanları; emek ve demokrasi mücadelesinde yitirdiğimiz canlarımızı ve iktidarın rant politikaları nedeniyle sonuçları çok ağır olan depremde yaşamlarını yitirenleri saygı ile anıyoruz.

Doğal bir felaketin insan eliyle son birkaç yüzyılın en büyük trajedilerinden birine dönüşmesine neden olanlar, göstermelik açıklamalarla, birkaç tutuklamayla kendilerini işin içinden sıyıramayacaklar. Ant olsun ki, yaşamını yitiren her bir canlının, denetimsizliğin, rant politikalarının yol açtığı yıkımların er ya da geç hesabını soracağız!

Her gün yaptıkları sahte açılış törenleriyle, doğalgaz aldatmacasıyla, savaş silahlarını sahneledikleri gösterileriyle bizlere depremin acısını unutturamayacaklar.

Bugün işçi sınıfının, emekçilerin, emeklilerin, gençlerin ve kadınların sesi hem dünyada, hem de ülkemizde emeğin hakları için, adalet için, demokrasi için, barış için, kardeşlik için meydanlarda yankılanıyor. Ancak içimiz buruk, yüreğimiz ise hala yangın yeri.

Bu depremle yıkılan sadece kentler olmadı devletin kurumları da çöktü. İşçiden alıp patronlara verdiler; fakirden çalıp zenginin kasasını doldurdular, dar gelirliden alıp çetelere kaynak aktardılar; rant için kentleri ve doğayı betona boğdular; asırlık yardım kurumlarını bile depremde çadır satar hale getirdiler; doğal afetleri felakete çevirdiler: Sözün özü memleketi bir şirket gibi yönettiler ve sermayedarlara ülkeyi peşkeş çektiler. Aynı amacı güdenler seçime giderken en faşizan, en gerici ittifak çatısı altında birleştiler. Ortak noktaları Kürt sorununda inkâr ve güvenlikçi politikaları, kadın karşıtlığı, gericilik, barışa karşıtlık, demokrasinin ortadan kaldırılışıdır. Bunların bize reva gördüğü Kayyum düzenidir, ihraçlardır, adaletsizliktir, tekçiliktir, militarizmdir, işkencedir, cezaevlerinde insanlık dışı uygulamalardır. Yargı eliyle siyasi gözaltı operasyonlardır.

Tüm dünyada işçi sınıfı sayısal olarak hızla büyürken ve ücretli emek yaygınlaşırken, biz üretenlerin toplumsal zenginlikten aldığı pay azalıyor. Sermayeyi emek sömürüsü de doyurmuyor. Doğa, sermayenin sınırsız yağmasına açılıyor; yetmiyor, savaşlarla milyonlar yerinden yurdundan ediliyor. Başta işçiler emekçiler olmak üzere tüm insanlık sermaye düzeninin bu ağır tahribatına ses çıkarmasın diye, baskıcı rejimler destekleniyor. Bu politikanın sonuçları, Dünya ve Türkiye işçi sınıfı ve emekçileri için yıkım oldu. Üstelik bu yıkıma, insanlığı ve tüm canlıları tehdit eden ekonomik kriz de eşlik etti.  Yetmedi, emperyalistlerin yürüttüğü savaşlar sonucu yerinden yurdundan edilen mülteciler ile büyük bir insanlık krizi yaşandı, yaşanmaya devam ediyor. Aylan bebeğin sahile vuran küçücük bedeni hiç birimizin zihninden silinmiyor, silinmeyecektir.

Ülkemizde 24 Ocak ve 12 Eylül ile başlayan iktisadi ve siyasal açıdan, baskıcı rejim, geçmiş yarım asırda giderek kurumsallaştı. Kuvvetler ayrılığı ortadan kalktı, tüm kuvvet tek kişide toplandı, denge ve denetleme mekanizmaları işlemez oldu. Yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını tamamen yitirdi. Başkanlık rejimi hayata geçirildi ve adalet, demokrasi, barış ortadan kalktı. Demokrasi 5 yılda gidip oy vermek değildir sadece. Demokrasi, hayatın her alanında ve her anında tüm toplumsal kesimlerin, söz ve karar sahibi olmasıdır, karar mekanizmalarına ve yönetime etkin ve sürekli katılımıdır. Nüfusun dörtte üçünün ücret geliriyle yaşamını sürdürdüğü bir ülkede işçilerin, emekçilerin; emeğiyle geçinenlerin yönetimde söz ve karar hakkını olması, demokratik bir ülke hedefine ulaşabilmek için zorunluluktur. O yüzdendir ki, Adalet, Barış, Demokrasi ve Kardeşlik için, Yeni bir Türkiye‘ nin geleceğinin inşası biz işçilerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin ve bu meydandaki binlerin elindedir.

Doğayı korumak için başlatılmış olan Gezi Parkı direnişi ve sonrasında yaşanılan protestolar sonucu hayatını kaybeden, Mehmet’ i, Abdullah’ ı, Ethem’ i, Medeni’ yi, Ali İsmail’ i, Ahmet’ i, Hasan Ferit’ i ve küçücük bedeniyle 15 kilo kalan Berkinimizi hiçbir zaman unutmayacağız, unutturmayacağız, sorumlularından bir gün elbet hesap soracağız. Ülke öyle karanlık bir güç haline gelmeye başladı ki, yargı kararıyla Gezi Direnişinin anayasal zeminde suç sayılmadığı, ancak Geziyi savunanların tutuklandığı, geziyi savunmanın suç sayıldığı ülkemizde, Can, Mücella, Çiğdem, Hakan, Mine, Tayfun ve Osman KAVALA’ ya sahip çıkacağız. Çünkü gezi bizimdir, gezi onurumuzdur, gezi umuttur, gezi yargılanamaz.

Türkiye ekonomisi son 20 yılda az gitti uz gitti, bir arpa boyu yol alamadı, üstelik masallar ve ninnilerle uyutulmaya çalışılan yoksul halkın, artık açlık sınırının çok altındaki alım gücüyle uyumaya bile mecali kalmadı. Mızrak çuvala sığmıyor, Türkiye toplumunun sabır taşı çatlayalı çok oldu. “Muhteşemyüzyıl”ımızı özetlemeye yeten tek şey, halkımızın kuru soğana bile muhtaç olmasıdır. Sadece başkanlık rejiminin sonrasında, pandemide, ekonomik krizde ve depremde karşı karşıya kaldığımız hakikat belli: İnsanca çalışmamız ve insanca yaşamamız bir yana, hayatta kalmamızı bile sağlamaktan çok uzak bir düzenle karşı karşıyayız.

Ücretli çalışanların geçim ve yaşama şartları her geçen gün zorlaşmakta, yaşanan enflasyon karşısında ücret artışları kısa bir zaman içinde etkisini yitirmektedir. Daha yılın ilk aylarında vergi oranları yükselmekte, ücretli çalışanlar ağır vergi yüküyle karşı karşıya kalmaktadır.Asgari ücret artışları enflasyon karşısında kısa bir sürede etkisini kaybetmekte,ülkedeki çalışanların ücretleri asgari ücret seviyesinde yoğunlaştırılmaktadır. Ve asgari ücret ortalama ücret haline gelmektedir. Kamuda taşeron sorunu devam ederken, insani bir talep olan nakil hakkı konusunda halen bir adım atılmış değildir.Kayıt dışı istihdam sorunu devam ederken,kamu kesiminde yaklaşık 700 bin işçinin toplu iş sözleşme müzakereleri sürdürülmektedir.Burada elde edilecek sonuç, çalışma hayatının biçimlenmesinde önemli rol oynamakta ve yüz binlerce işçi ve ailesi,yaşam şartlarının iyileştirilmesini talep etmektedir.

Başta kadın emekçiler olmak üzere, tüm emekçilere daha güvencesiz bir çalışma yaşamı dayatılmaktadır. Ülkemiz her alanda Güvencesizler Cumhuriyeti haline gelmiştir.Kadın işsizliği ve güvencesiz, kayıt dışı çalışma ortamlarında taciz, şiddet ve mobbing her geçen gün artmaktadır.

1 Mayıs’ta işte tam da bu köhnemiş düzene karşı bizler buradayız, bir aradayız.İnsan hakları, barış ve sosyal adalet, örgütlenme özgürlüğü, sendikal haklar ve insan onuruna yaraşır koşullarda yaşayabilmek için azim ve kararlılıkla kavgamızı sürdüreceğiz. Bizi içine hapsetmeye çalıştıkları karanlığı yırtacağız. Şimdi, eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik, bilimsel bir ülke yönetimine hiç olmadığı kadar ihtiyacımız ve bunun gerçekleşmesi için bir seçeneğimiz var: o da bu iktidarı göndermek!

Emeğin hakları, işçilerin sosyal ve ekonomik koşulları ve bunların ön şartı olarak eşitlik demokrasi ve adalet için mücadelemizi inatla ısrarla ve kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz. Gelecek, işçi sınıfının ve tüm emekçilerin ellerinde yükselecektir. Bizler sadece işçilerin değil tüm emekçilerin, kadınların, çocukların ve ötekileştirilen tüm kesimlerin, doğanın ve tüm canlıların haklarını sonuna kadar savunacağız.

Bizler;

-Emeğin sömürülmediği,

-Sendikal hak ve özgürlüklerin engellenmediği,

-Grev hakkının yasaklanmadığı,

-Herkesin güvenceli, kadrolu çalıştığı bir işinin ve insanca yaşamaya yetecek bir ücretinin olduğu,

-KHK ve fiili OHAL rejimine son verildiği,

-Ekonomik krizlerin, salgınların, depremlerin, afetlerin faturasının halkımıza ve emekçilere kesilmediği,

-Kimsenin kimliğinden, inancından, cinsiyetinden dolayı ikinci sınıf yurttaş muamelesi görmediği, barış ve kardeşliğin hakim olduğu

-Kadınlara yönelik şiddet, taciz ve tecavüzün son bulduğu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırıldığı,

-Çocuk istismarının ve çocuk işçiliğinin olmadığı

-Düşünce ve ifade özgürlüğünün suç olarak sayılmadığı,

-Gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan,

-Emeğin, eşitliğin, özgürlüğün, demokrasinin, barışın, laikliğin hâkim olduğu bir gelecek ve ülke için mücadeleye devam edeceğiz.

1 Mayıs Mücadeledir,

1 Mayıs Birliktir,

1 Mayıs Umuttur,

1 Mayıs Gelecektir

2023 1 Mayıs’ ı yeni bir başlangıç olacaktır!

Yaşasın 1 Mayıs…"